silip evrenin sonsuz boşluklarına göndermeye kıyamadığım bir dosya ile hakkında geniş bilgi edinilebilecek sanatsal akım. gelişmeler hemen altta efenm.
· jean arp, richard hülsenbeck, tristan tzara, marcel janco ve emmy hennings’in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında zürih’te hugo ball’in açtığı cafe’de toplandı. fransızca’da oyuncak tahta at anlamına gelen "dada" akımın ismi olarak seçildi. bildirisi de burada açıklandı. bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. 1. dünya savaşı’nın ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. dada’cı yazarlar, kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı.
toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil ve biçimde yeni deneylere giriştiler. çıkardıkları çok sayıda derginin içinde en önemlisi 1919-1924 arasında yayınlanan ve andre breton, louis aragon, philippe soupauld, paul eluard ile georges ribemont-dessaignes’in yazılarının yer aldığı litterature'dü. dadacılık 1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı. dadacılar gerçeküstücülüğe yöneldi.
dadaizm başlangıçta teknolojiye ve savaşa muhalet bir düşünce ile yola çıkmıştır. dada savaşa sebep verenin insan olması ve insanın güzel sanatlarla yüzünü örtmesi ve vicdan temizliği sağlaması düşüncesinden yola çıkarak sanatı suçlu bulur, dadaya göre sanat kirlidir, var olanı yansıtmak haricinde yapılan sanatlarda, sanatçı duygu yoğunluğu içinde eserini diğer insanlara sunar, bu diğer insanlar için değildir, sanatçı kendi hisleriyle oynamaktan zevk alır, aynı zevk diğer insanlara yansıdığında, histeri yayılır bu insani histeriye ortak olmaktan suçluluk duyarak kendini diğer insanlardan soyutlar ve kendini olmayan, bilinmeyen bir alana taşır.. bu yaşanılan dünyadan bir sürgündür.. onun kabül ettiği yerde mantık sınırları yoktur. insan mantık sınırları içine sıkışmış, zaman ve yer kavramları ile ampirik bir düşüncede yol alırken dada tam tersine insani olanı kabül etmez, insanda olan ampirik düşünceye (merak, algılama, çözümleme) asla sapmaz. varolmayan yer dadaizim kabüllenme ve mantığın bitiş noktasından başlar. bu kabüllenme mantığın sınırlarını aşan bir kabüllenmedir. yokluk ve sınırsızlık mümkündür.. bu dada düşüncesine sınırsız bir güç verir. dada bu gücü kullanmaz onunla yaşar. sanatın ve dolayısı ile insanın suçlarına ortak olmaz ve sanatın verdiği haz ile yüzünü saklamaz.. meraktan ve çözümlemeden uzak bir düşünce olarak ilerlemesi olanaksız görünen dadaizm tam tersine bir çok akım ve meslek gurubuna öncülük etmiş, bu fikirden esinlenen bir çok fikre temel olmuştur. reklamcılık, grafik tasarım gibi meslekler ve sürrealizm, karikatür gibi sanatlar örnek olarak gösterilebilir. örneğin reklamcılık üzerine düşünecek olursak, büyük bir ilaç kutusu ile yapılmış giyim mağazası vitrini, insanın çözümleme doğası gereği dikkat çekecek ve bilinç altında olan ve farkında olmadığımız öğrenme hissi ile mağazadan içeri girmeye meyil vermemizi sağlayacaktır. reklamcı bu fikir ile işini başarı ile tamamlamış olur.. fakat düşünce dada ile ortak paydayı paylaşsa bile bir amaç içerdiği için dadaizmden ayrılır, sürrealizm sanat akımında ise dadaizmin etkisi ile doğmuş olsa bile sanatsal histeri ile çalışması özelliği bu akımı dadaist düşünceden ayırır..
dada fikrini en iyi kelimenin kendi anlamı anlatabilir. dada, henüz düşünme çağına gelmemiş bebeklerin çıkardığı sesten esinlenerek bu adı almıştır, herhangi bir anlam içermeyen bu kelime dadanın temel düşüncesini ortaya koymaktadır. yazılı sanatlarda ise gerçeklik ve anlam yotur, görsel sanatlarda aynı şekilde hiç bir anlam içermemektedir, fakat bu eserler yaratılırken insan mantık sınırlarından çıktığı için bilinçaltı kendisini tam olarak ifade eder.
dadaizmin teknikleri ise çoğunlukla hür fikirlerdir. dadaist şiir yazmak için herhangi bir yerden alınan kelimeler (örn:gazeteler) veya o anda hiç bir anlam ifade etmeden akla gelen kelimeler herhangi bir sıralama yapılmadan şans eseri denilebilecek yöntemlerle sıralanır..ortaya çıkan yazı içinde ki birbirinden bağımsız kelimeler birbirleri ile çağrıştıracakları düşünceleri ortaya koyacaktır.. bu her insanda farklı angılanabilir, bitti....
dada 1916'da zürih'de doğmuş olan bir sanat akımıdır. i. dünya savaşı'nın katliamlarına ve budalalığına duyulan nefretten doğan bu hareket, şok etkisi yaratan taktiklerle ve alay ederek, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlanmanın yüzeyselliğini, avrupa toplumunun yozlaşmasını, savaş, toplum, gelenek, din ve sanat gibi tüm yerleşik değerleri protesto etmekteydi. dada hareketi yaratıcı sanatı canlandırma amacıyla yeni deneysel ifade formları bulmak için çaba göstermiştir. savaşın bitmesinden sonra 1918'de dada hareketi almanya'ya sıçradı ve burada aşırı sağın yükselen militer ve milliyetçi politikalarına bir çeşit karşı duruş halini aldı. dada hareketinin bir diğer önemli özelliği sürrealizmin önünü açması ve hatta temellerini atmasıdır. dada hareketinin içinde yer alan pek çok sanatçı daha sonraları sürrealist hareket içinde etkili olmuştur.
dadaizmin öncülerinden genç macar şairi tristan tzara (1896-1963) 1917'de dada dergisini çıkarmaya başladı. bu dergide dadaizmin öncüleri ball, hans arp, richard hulsenbek ve tzara, ses şiiri, anlamdışılık şiir ve şans şiiri adını verdikleri yeni şiir biçimlerini denemeye başladılar. kısa zaman sonra fransa'nın önde gelen şairleri de bu dergide çalışmaya başladılar: aragon, eluard, breton ve diğerleri.
'insanın anlamsızlık (unsinn) üzerine kurduğu mantıksal zincir yerine, mantıksal bağı bulunmayan anlamdışılık (ohne-sinn) konmalıdır.' dada, sanata karşı doğanın yanındadır. dada'ya göre doğada anlam yoktu, öyleyse sanatta da anlam olmamalıydı....ancak dadaistler her ne kadar sanata karşı olduklarını, geleneği reddettiklerini ve sadece yozlaşmış bir toplumla alay edip aşağıladıklarını ifade etmiş olsalar da ortaya koydukları çalışmalarla fütürizmin görsel alfabesini zenginleştirmişlerdir. kural ve dogmalardan kurtulmak sanatçıyı kendi gerçeğine daha çok yaklaştırmıştır. şans eseri olarak bilinçsizce yapılanın etkinliği anlaşılınca, dadaistler kendiliğinden (spontane) olanı planlı davranışlarla birleştirmenin yollarını aramışlar; bu sentez sayesinde tipografi geleneksel kısıtlamalardan kurtulmuştur. dada aynı zamanda, harf biçimlerini kübizm kavramına uyan -fonetik semboller olarak değil- görsel biçimler olarak kullanmıştır.
dada hareketine ilişkin en önemli tartışmalardan biri dada'nın gerçekten de sanat karşıtı (anti-art) olup olmadığıdır. bu tartışmanın sebebi dadaist sanatçıların genel olarak sanat konusunda fazlasıyla eleştirel olmalarıdır. 'yüksek ve güzel' olduğu düşünülen sanat'ı üreten ve ona tapan toplumla, i. dünya savaşı'na sebep olan toplum ne de olsa aynı toplumdur. 1916'da sanat aşığı olmak, dadaistler için, katışıksız ikiyüzlülük demekti. dadaistlere göre sanat dolaylı yoldan da olsa suçluydu.
daha da kötüsü, eğer alman erkekleri, fransızları ve rusları süngüleriyle şişlemeye, sırt çantalarında goethe'nin kitabıyla gidiyorlarsa, bunu, sanat insanlığı aptal yerine koyduğu, insanların dünyayı olduğundan daha güzel bir yer olarak görmelerine sebep olduğu için yapıyorlardı. işte dadaistleri en çok kızdıran ve radikal ifade yollarına iten de buydu. dada yerleşik sosyal estetiğe acımasızca bu yüzden saldırmıştır. güzelliğin, simetrinin ve anlamın bozguna uğratılması ve geleneksel malzemelerin reddedilmesi dada'nın başlıca özellikleriydi. bütün bunlar dada için, insanlığı toplu cinayete sürükleme kapasitesi olan bir sosyal ritmin bozulmasıydı.
dada'nın hemen hemen herşeyi inkar etmesi, yeni ve güçlü iletişim yöntemleri yaratmış; bunlar şiirde yeni biçimlerin kullanılması, görsel iletişimde ise kolaj ve fotomontaj gibi teknikler olmuştur. bu tekniklerde, resimli dergilerden, eski mektuplardan, basın ilanı ve etiketlerden kesilen fotoğraflar yeni bir düzenlemeyle yapıştırılmış ve birbiriyle ilgisi olmayan bu resim ve işaret parçalarından, yeni anlamlar yaratan bağlantıların kurulduğu, genellikle kışkırtıcı nitelikte düzenlemeler oluşturulmuştur.
alaycı ve aşağılayıcı tavrıyla toplumsal değerleri kökünden sarsan dadaizm, 1912-1922 yılları arasında resim, edebiyat, tiyatro ve müziği içine alan sanat dallarına olduğu kadar grafik tasarımın da görsel diline devrimci nitelikler getirmiştir. 1922'de üyeler arasındaki sürtüşmelerin artması, yıkıcı etkinliklerin bir sınıra dayanması ve çok sayıda dadaist'in sürrealizm'e yönelmesi sonucu, varlığını sürdürecek bir zemin kalmadığı için son bulmuştur. ancak dada, yeniliğe ve başkaldırıya esin kaynağı olan, bir özgürleştirme hareketi olarak geçerliliği kalmamış alışkanlıklara karşı savaşması, uzlaşmaz tutumu ve tutkusu ile bugün bile entelektüel ve sanatsal buluşlara örnek olmaktadır.
dadaizmin öncülerinden biri olan hans arp 'sosyal estetik'ten zamanla daha fazla uzaklaştım' isimli yazısında dada hareketini çok iyi bir şekilde özetliyor: 'dada insanın akla uygun aldanışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır. dada insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. işte bu yüzden biz dada'nın büyük davulunu bütün gücümüzle çalıyoruz ve mantıksızlığın övgülerini tüm nefesimizle üflüyoruz....dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir, dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. dada erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. dada saçma olan için vardır, ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. dada doğadan yana ve sanat'ın karşısındadır...'
dada hareketi kesinlikle doğduğu zamanın özel koşuları göz önüne alınarak incelenmelidir. sözü geçen zamanlar, büyük bir karışıklığın, belirsizliğin ve deliliğin hüküm sürdüğü zamanlardır.
jean arp, tzara gibi genç sanatçıların fransızca tahta at anlamına gelen dada ismini kullanarak sonrasında birçok fransız sanatçıyı içine alan ve daha sonrasında sürrealizme(gerçeküstücülük) evrilen bir akım..resim tandanslı olup, dönemin çok yetkin edebiyatçılarını da içine almayı başarmıltır..zira bunlardan en önemlileri (zaten yakın arkadaş olan) breton-aragon-soupauld üçlüsüdür..akabinde eluard da dahil olmuştur bu üçlüye..kutsal kitapları maldoror'un şarkıları'dır ve bu kitabın kutsiyetini korumak pahasına bar basıp kavga etmişlerdir.sonrasında sürrealist olan bu şair grubundan, aragon o dönem tanıştığı elsa triolet onu toplumcu-gerçekçi akıma evriltmiştir..
sloganları oldukça ilgi çekicidir: 'sanat öldü, yaşasın sanat! '
dadaizm
adil bilhan altay
2002-2003 2. sınıf desen fotoğraf db ©
"aynanın altındaki çeşme bir şişeye açılmaktadır. aynaya baktığınızda ise kendinizi görürsünüz, akan siz misiniz zaman mı, çünkü sizde değişmektesiniz her saniye her zaman." işte böyle yaşayan bir eseri üretebilecek akım dadaizm.
dada, 1916'da zürih'de doğmuş olan bir sanat akımıdır. i. dünya savaşı'nın katliamlarına ve budalalığına duyulan nefretten doğan bu hareket, şok etkisi yaratan taktiklerle ve alay ederek, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlanmanın yüzeyselliğini, avrupa toplumunun yozlaşmasını, savaş, toplum, gelenek, din ve sanat gibi tüm yerleşik değerleri protesto etmekteydi. dada hareketi yaratıcı sanatı canlandırma amacıyla yeni deneysel ifade formları bulmak için çaba göstermiştir. savaşın bitmesinden sonra 1918'de dada hareketi almanya'ya sıçradı ve burada aşırı sağın yükselen militer ve milliyetçi politikalarına bir çeşit karşı duruş halini aldı. dada hareketinin bir diğer önemli özelliği, sürrealizmin önünü açması ve hatta temellerini atmasıdır. dada hareketinin içinde yer alan pek çok sanatçı daha sonraları sürrealist hareket içinde etkili olmuştur.
dadaizmin öncülerinden genç macar şairi tristan tzara (1896-1963) 1917'de dada dergisini çıkarmaya başladı. bu dergide dadaizmin öncüleri ball, hans arp, richard hulsenbek ve tzara, ses şiiri, anlamdışılık şiir ve şans şiiri adını verdikleri yeni şiir biçimlerini denemeye başladılar. kısa zaman sonra fransa'nın önde gelen şairleri de bu dergide çalışmaya başladılar: aragon, eluard, breton ve diğerleri.
’insanın anlamsızlık (unsinn) üzerine kurduğu mantıksal zincir yerine, mantıksal bağı bulunmayan anlamdışılık (ohne-sinn) konmalıdır.’ dada, sanata karşı doğanın yanındadır. dada'ya göre doğada anlam yoktu, öyleyse sanatta da anlam olmamalıydı. ancak dadaistler her ne kadar sanata karşı olduklarını, geleneği reddettiklerini ve sadece yozlaşmış bir toplumla alay edip aşağıladıklarını ifade etmiş olsalar da ortaya koydukları çalışmalarla, fütürizmin görsel alfabesini zenginleştirmişlerdir. kural ve dogmalardan kurtulmak sanatçıyı kendi gerçeğine daha çok yaklaştırmıştır. şans eseri olarak bilinçsizce yapılanın etkinliği anlaşılınca, dadaistler kendiliğinden (spontane) olanı planlı davranışlarla birleştirmenin yollarını aramışlar; bu sentez sayesinde tipografi geleneksel kısıtlamalardan kurtulmuştur. dada aynı zamanda, harf biçimlerini kübizm kavramına uyan fonetik semboller olarak değil, görsel biçimler olarak kullanmıştır.
dada hareketine ilişkin en önemli tartışmalardan biri dada'nın gerçekten de sanat karşıtı (anti-art) olup olmadığıdır. bu tartışmanın sebebi, dadaist sanatçıların genel olarak sanat konusunda fazlasıyla eleştirel olmalarıdır. ‘yüksek ve güzel’ olduğu düşünülen sanat'ı üreten ve ona tapan toplumla, i. dünya savaşı'na sebep olan toplum ne de olsa aynı toplumdur. 1916'da sanat aşığı olmak, dadaistler için, katışıksız ikiyüzlülük demekti. dadaistlere göre “sanat” dolaylı yoldan da olsa suçluydu.
daha da kötüsü, eğer alman erkekleri, fransızları ve rusları süngüleriyle şişlemeye, sırt çantalarında goethe'nin kitabıyla gidiyorlarsa, bunu, sanat insanlığı aptal yerine koyduğu, insanların dünyayı olduğundan daha güzel bir yer olarak görmelerine sebep olduğu için yapıyorlardı. işte, dadaistleri en çok kızdıran ve radikal ifade yollarına iten de buydu. dada, yerleşik sosyal estetiğe acımasızca bu yüzden saldırmıştır. güzelliğin, simetrinin ve anlamın bozguna uğratılması ve geleneksel malzemelerin reddedilmesi dada'nın başlıca özellikleriydi. bütün bunlar dada için, insanlığı toplu cinayete sürükleme kapasitesi olan bir sosyal ritmin bozulmasıydı .
dada'nın hemen hemen her şeyi inkar etmesi, yeni ve güçlü iletişim yöntemleri yaratmış; bunlar şiirde yeni biçimlerin kullanılması, görsel iletişimde ise kolaj ve fotomontaj gibi teknikler olmuştur. bu tekniklerde, resimli dergilerden, eski mektuplardan, basın ilanı ve etiketlerden kesilen fotoğraflar yeni bir düzenlemeyle yapıştırılmış ve birbiriyle ilgisi olmayan bu resim ve işaret parçalarından, yeni anlamlar yaratan bağlantıların kurulduğu, genellikle kışkırtıcı nitelikte düzenlemeler oluşturulmuştur.
alaycı ve aşağılayıcı tavrıyla toplumsal değerleri kökünden sarsan dadaizm 1912-1922 yılları arasında resim, edebiyat, tiyatro ve müziği içine alan sanat dallarına olduğu kadar grafik tasarımın da görsel diline devrimci nitelikler getirmiştir. 1922'de üyeler arasındaki sürtüşmelerin artması, yıkıcı etkinliklerin bir sınıra dayanması ve çok sayıda dadaist'in sürrealizm'e yönelmesi sonucu, varlığını sürdürecek bir zemin kalmadığı için son bulmuştur. ancak dada, yeniliğe ve başkaldırıya esin kaynağı olan, bir özgürleştirme hareketi olarak geçerliliği kalmamış alışkanlıklara karşı savaşması, uzlaşmaz tutumu ve tutkusu ile bugün bile entelektüel ve sanatsal buluşlara örnek olmaktadır.
dadaizmin öncülerinden biri olan hans arp ‘sosyal estetik'ten zamanla daha fazla uzaklaştım’ isimli yazısında dada hareketini çok iyi bir şekilde özetliyor: "dada, insanın akla uygun aldanışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır. dada, insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. işte bu yüzden biz, dada'nın büyük davulunu bütün nefesimizle üflüyoruz. dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir. dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. dada, erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. dada, saçma olan için vardır, ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. dada doğadan yana ve sanat'ın karşısındadır". dada hareketi kesinlikle doğduğu zamanın özel koşuları göz önüne alınarak incelenmelidir. sözü geçen zamanlar, büyük bir karışıklığın olduğu zamanlardır.
1920'li yıllarda çeşitli sanat akımları içerisinde kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. birinci dünya savaşı ile birlikte başlayan bunalım, umutsuzluk ve çaresizlik ortamı, özellikle avrupa’da, toplumun hemen her kesiminde kültürel ve geleneksel değerleri altüst etti. bu yılgınlık ortamı, modern sanat akımlarının getirdiği yeniliklerle birlikte, sanatta yeni bir karşı duruşun ortaya çıkmasını sağladı. tüm gelişimiyle örtüşmemekle birlikte, on dokuzuncu yüzyılın ‘modernizm’ düşüncesinin bir parçası veya uzantısı olarak kabul etmemiz gereken dadaizm, fütürizm, gerçeküstücülük gibi sanat akımları, bu dönemde altın çağını yaşadı. tzara'nın 1921'de sahnelediği ‘gazdan yürek’ adlı yapıtı, her şeyi alaya alan, kontrolsüz mantık akışı ile yazılmış, tamamen görselliğe dayanan bir oyundu: kartondan giysilerle yapılmış boyun, göz, ağız, kulak ve kas, sırayla sahneye gelip, üç perde boyunca hiçbir anlamı olmayan şarkılar söylüyorlardı. örneğin göz, tekdüze bir sesle ‘heykeller, mücevherler, kızartmalar’ sözlerini üst üste yineliyor, ardından ‘sigara, sivilce, burun’ nakaratına giriyordu. tam anlamıyla bilinçaltı akımı tekniğiyle yazılmış ve sahnelenmiş bu oyunların drama tekniğiyle (üç birlik kuralı) veya mantıksal bir oyun kurgusu ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. her şey, görüntüde dile geliyordu. böylece ‘modernizm’ in en önemli nimetleri arasında görülen akılcılık, aydınlanma, düşünsellik gibi kavramlar, öncü akımlar tarafından sorgulanıyor ve reddediliyordu.
gelenekleşmiş sanat yasalarından ve pozitivist önermelerden bağımsız olarak, mantık dışı ve saçma olanı öne çıkaran, natüralist ve gerçekçi sanat kuramlarının öz, biçim ve dil anlayışlarını hiçe sayan ‘dada’ akımı, bu yönleriyle bir yandan fütürizm akımı ile yakınlık gösterirken, öte yandan ‘gerçeküstücülük’ e zemin hazırlamış oluyordu. sürrealizmin ortaya çıkması için sosyal bir background koşulu yoktur. oysa dadaizm, sosyal koşullar olmadan varolamaz. sürrealizm, sanatın her dalına (müzik ve az da olsa mimari dışında) yayılmıştır. oysa dadaizm, sadece ‘topluma’ yayılmıştır. çünkü bazen de eylem şeklindedir. sergiden sonra, sergilenmiş bütün eserlerin topluca imha edilmesi gibi. amaç; mantıksal düzene alternatif yaratmak ve mantık dışı bir düzen oluşturmak yoluyla yeni bir gerçekliğe ulaşmak.
dadaizm öldü, yaşasın dadaizm!
kaynakça
batur, enis: modernizmin serüveni, yapı kredi yayınları, istanbul, 2002.
gombrich, e.h.: sanatın öyküsü, remzi kitabevi, istanbul, 1980.
ipşiroğlu, nazan-mahzar: sanatta devrim, remzi kitabevi, istanbul, 1993.
öztopçu, h. avni: doksanbeş – doksanaltı notları, h62, istanbul, 2002.
tunali, ismail: felsefe ders kitabı, altın kitaplar, istanbul, 2000.
dadaizm
dadaizm nedir?
dadaizm,her türlü dil ve estetik kuralını yıkmayı amaçlayan bir sanat akımıdır.
hangi tarihler arasında başlamıştır?
dadaizm akımı 1915-1922 yılları arasında başlamıştır.
hangi ülkede başlamıştır hangi ülkede devam etmiştir ?
new york,paris,berlin,köln,hannover ve zürich’te hemen hemen aynı anda başlamıştır.
“dada” sözcüğü nasıl ortaya çıkmıştır?
“dada” sözcüğü, 8 şubat 1916’da,zürih’te terrasse kahvesinde,bir sözlüğün rasgele açılması sonucunda bulunmuş ve benimsenmiştir.
jean arp,richard hülsenbeck,tristan tzara,marcel janco ve emmy henningsin aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında zürih’te hugo ballin açtığı cafede toplanmasıyla benimsenmiştir.
dadaizmin çıkış nedeni nedir?
i. dünya savaşının katliamlarına ve budalalığına duyulan nefret ve tiksintiden doğan bu hareket,şok etkisi yaratan taktiklerle ve alay ederek, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlanmanın yüzeyselliğini, avrupa toplumunun yozlaşmasını, savaş, toplum, gelenek, din ve sanat gibi tüm yerleşik değerleri protesto etmekte ve alışılmış estetiğe karşı çıkan yapıtlarını anlatmaktaydı.kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı.yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı.dada hareketi yaratıcı sanatı canlandırma amacıyla yeni deneysel ifade formları bulmak için çaba göstermiştir.
dadaizmin gelişmesi nasıl başlamıştır?
savaşın bitmesinden sonra 1918’de dada hareketi almanya’ya sıçradı ve burada aşırı sağın yükselen militer ve milliyetçi politikalarına bir çeşit karşı duruş halini aldı.tutumlarıyla kamuoyunu sarsmak, şaşırtmak ve onu uyuşukluğundan çekip çıkarmak isteyen dadaistler, bunun için yerleşik dil ve estetik kurallarına başkaldırdılar.sözcüklerin sözlük anlamını bile yadsıdılar.dadacılık, abd’de alfred stieglitz ve walter arensbergs gibi iki zengin sanatseverin çabalarıyla gelişmişt
dadaizm içindekiler:- *dadaizm nedir? *dadaizm nasıl ortaya çıkmıştır? *dadaizmin çıkış nedeni *dadaizmin gelişmesi *dadaizmin etkileri *dadaizm ve sürrealizm dadaizm:- kurucusu tristan tzara olan dadaizm, her türlü dil ve estetik kuralını yıkmayı amaçlayan bir sanat akımıdır. 20. yüzyıl başlarında zürich, new york, berlin, köln, paris ve hannover kentlerinde ortaya çıkmıştır. ismi(“dada”), fransızca’da tahta at anlamına gelen bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. 1. dünya savaşının ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. fransız edebiyatında 20. yüzyılın başlarında gelişen bu akım, savaşın hemen sonrasında geliştiği için güvensizlik ve umutsuzluk ortamının ürünüdür. dadaizmle beraber pek çok yeni şey gelişmiştir: yeni düşünceler, yeni hedefler ve yeni insanlar gibi. diğer sanat akımlarının aksine, dadaizm belli karakteristiklere bağlı değildi. dadaist sanat, onu okuyan ya da gören kişinin yorumuna veya algılamasına göre değişiklik gösterebilirdi. dadaizm sayesinde, insanların duyguları o anda nasıl hissettiklerine bağlı olarak gelişirdi. insanın anlamsızlık üzerine kurduğu mantıksal zincir yerine, mantıksal bağı bulunmayan anlamdışılık konmalıdır. dadaizm, sanata karşı doğanın yanındadır. dadaizm’e göre doğada anlam yoktur, buna göre de sanatta da anlam olmamalıdır. dadaizmin öncülerinden biri olan hans arp sosyal estetikten zamanla daha fazla uzaklaştım isimli yazısında dada hareketini çok iyi bir şekilde özetliyor: dada insanın akla uygun aldanışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır. dada insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. işte bu yüzden biz dadanın büyük davulunu bütün gücümüzle çalıyoruz ve mantıksızlığın övgülerini tüm nefesimizle üflüyoruz. ...dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir, dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. dada erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. dada saçma olan için vardır, ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. dada doğadan yana ve sanatın karşısındadır... dadaizm nasil ortaya çikmiştir?:- dada ismi, jean arp, richard hülsenbeck, tristan tzara, marcel janco ve emmy henningsin aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında zürihte hugo ballin açtığı cafede toplanmasıyla benimsenmiştir. dadaizmin çikiş nedeni:- i. dünya savaşının katliamlarına ve budalalığına duyulan nefret ve tiksintiden doğan bu hareket, şok etkisi yaratan taktiklerle ve alay ederek, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlanmanın yüzeyselliğini, avrupa toplumunun yozlaşmasını, savaş, toplum, gelenek, din ve sanat gibi tüm yerleşik değerleri protesto etmekte ve alışılmış estetiğe karşı çıkan yapıtlarını anlatmaktaydı. kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı. dada hareketi yaratıcı sanatı canlandırma amacıyla yeni deneysel ifade formları bulmak için çaba göstermiştir. dadaizmin gelişmesi:- savaşın bitmesinden sonra 1918de dada hareketi almanyaya sıçradı ve burada aşırı sağın yükselen militer ve milliyetçi politikalarına bir çeşit karşı duruş halini aldı. tutumlarıyla kamuoyunu sarsmak, şaşırtmak ve onu uyuşukluğundan çekip çıkarmak isteyen dadaistler, bunun için yerleşik dil ve estetik kurallarına başkaldırdılar. sözcüklerin sözlük anlamını bile yadsıdılar. dadacılık, abd’de alfred stieglitz ve walter arensbergs gibi iki zengin sanatseverin çabalarıyla gelişmiştir. stieglitz’in new york kentindeki “291” adlı sanat galerisi ve arensbergs’in stüdyosu hareketin merkezi haline geldi. abd’de zürich’teki hareketten bağımsız olarak çıkan etkinliklere man ray, morton schamberg ve francis picabia gibi sanatçılar da katıldı. the blind man, rongwron
dadaizm nedir? ve almanya’da ne yapmak istiyor?
1. dadaizm talep ediyor;
1) radikal komünizm ana ilkelerine dayalı, kadın erkek tüm yaratıcı aydınların uluslar arası devrimci birliğini;
2) her iş ve faaliyet alanında kapsamlı bir makineleşmeye girişilerek insanlar hızla işsizleştirilmeli. yalnızca işsizlik sayesinde hayatın hakikatine kişisel olarak vakıf olmak ve yaşama deneyimi kazanmak mümkün olabilir.
3) mülkiyetin derhal kamulaştırılması ve herkesin kömünal bir sistemle beslenmesi sağlanmalı, sonar insanın kendini bütünüyle özgür hissedeceği kent aydınlatmaları ve parklar inşaa edilmeli.
2. merkez komitesi talep ediyor;
a) berlin potsdamer meydanında tüm kadın erkek yaratıcı aydınlar için kamunun giderinde ücretsiz aş dağıtılmalı.
b) tüm papazların ve öğretmenlerin dadacı sadakat sözleşmesini yaygınlaştırma çabasına katılmaları
c) kendilerine maneviyat işçileri diyen hiller ve adler’e karşı, ve onların gizli burjuvacılığına karşı, dışavurumculara karşı, klasik sonrası eğitim anlayışının savunuculuğunu yapan strum grubuna karşı bütün cephelerden vahşice bir savaş başlatılmalı.
d) vakit kaybetmeden bir devlet sanat merkezi inşaa edilmeli, yeni sanatın (dışavurumculuğun) mülkiyet fikriyatı derhal tasviye edilmeli; mülkiyet kavramı, bütün insanlığı özgürleştiren yegane akım dadacılıktan tümüyle dışlanmıştır.
e) komünist devlet ibadeti olarak simultaneci (aynıanda olan, doğaçlama) bir şiir hareketi başlatılmalı.
f) kiliseler derhal bruitist (gürültücü), simultaneci (aynıanda olan, doğaçlama) ve dadacı şiir gösterilerine bırakılmalı.
g) nüfusu 50,000 kişiyi aşan her şehirde hayatı yeniden düzenleyecek dadacı dayanışma konseyleri kurulmalı.
h) derhal işçi sınıfının aydınlanması için 150 sirk faaliyete geçirilerek dev bir dadacı propaganda kampanyası organize edilmeli.
i) tüm yasa ve yönetmelikler dadacı devrim merkez komitesinin onayına sunulmalı.
j) derhal dadacı seks merkezleri kurularak uluslararası dadacı hareketin öngördüğü gibi tüm cinsel ilişkiler yenibaştan düzenlenmeli.
“dadacı devrim merkez komitesi,
almanya grubu: richard huelsenbeck ve raoul hausmann
charlotenburg, kantstrasse 118. berlin
başvuru ve üyelik işlemleri büroda yapılır.”
1916 da doğup dil ve estetik
1916 da doğup dil ve estetik kuralları tanımayan kelimelerin anlamlarına değer vermeyen, anlatımda başıboş ve alabildiğine geniş çağrışımlara dayalı bir yol izleyen, bile bile kapalılığa sapan savaşa ve toplumsal güvensizliğe karşı başkaldırmayı ilke edinen bir sanat ve edebiyat akımı...
sanatta akıldışılığı, rastlantıyı, sezgi ve alaycılığı ön plana çıkaran akıma verilen ad. türk edebiyatında ercümend behzad lav ve mümtaz zeki taşkın gibi şairlerle temsil edilme imkanı bulmuş ilginç bir anlayış.
"ya onu önemsiz bulurlarsa, ya hiçbir anlam taşımayan bir sözcükle zaman harcamak istemezlerse...bu insanların kafalarında dönüp duran ilk düşünce bakteriyolojik türdendir. sözcüğün en azından etimolojik, tarihsel ya da psikolojik kökenini bulma düşüncesidir.
gazetelerden krou zencilerinin kutsal bir ineğin kuyruğunu dada olarak adlandırdıklarını öğreniyoruz. italya'nın kimi bölgelerinde anneye ve kübe dada denir. rusça'da ve rumencede de dada tahta at ve sütanne (dadı) anlamlarında kullanılır. bilgiç gazeteciler dada sözcüğünde bebekler için yaratılmış bir sanat görür, günün "küçük çocuklarını çağıran isa kılıklı" hazretler, dada'da kuru ve gürültücü, gürültücü ve monoton bir ilkelliğe dönüşü bulurlar. duyarlık, bir tek sözcük üstüne kurulmaz...
bir sanat yapıtı hiçbir zaman nesnel olarak herkes için karar yoluyla güzel olamaz. öyleyse eleştiri yararsızdır, her kişi için öznel olarak ve en küçük bir genellik izi taşımaksızın vardır. bütün insanlığa ilişkin ortak psişik temelin bulunmuş olduğuna mı inanmaktadır?..."yakınını sev" ilkesi bir aldatmacadır. "kendini tanı" bir ütopyadır ama daha kabul edilebilir bir şeydir, çünkü kötülüğü içerir. acımak yok. katliamdan sonra bize arınmış bir insanlık umudu kalır. ben hep kendimden söz ediyorum çünkü ikna etmek istemiyorum, başkalarını da kendi ırmağıma sürüklemeye hiç hakkım yok; kimseyi beni izlemeye zorlamam ben ve herkes sanatını kendi bildiği gibi yapar...dada toplumdan bağımsız olma, toplu karşı güvensizlik olma gereksiniminden doğdu. bize ait olanlar özgürlüklerini koruyorlar. hiçbir kuram tanımayız biz. biçimse fikir laboratuarları olan kübist ve fütürist akademilerden bıktık artık. para kazanmak ve kibar burjuvaları okşamak için mi sanat yapılır? ...
düzen=düzensizlik ; ben=ben olmayan, doğrulama=yadsıma: bir mutlak sanatın yüce parıltılarıdır bunlar...
ailenin bir yadsıması durumuna gelmeye elverişli olan her tiksinti ürünü dada'dır...;yaratıklar arasından güçsüzlerin dansı olan mantığın ortadan kaldırılması dada'dır; her hiyerarşinin ve uşaklarımız tarafından, değerler için kurulan her toplumsal denklemin ortadan kaldırılması dada'dır; her nesne, bütün nesneler, duygular ve karanlıklar, hortlaklar ve paralel çizgilerin kesin şoku savaşmak için araçtır: işte bu da dada'dır; belleğin ortadan kaldırılması dada'dır; arkeolojinin ortadan kaldırılması dada'dır; yalvaçların ortadan kaldırılması dada'dır; geleceğin ortadan kaldırılması dada'dır; doğallığın dolaysız ürünü olan her tanrıdaki tartışmasız mutlak inanç dada'dır..."
dada ve ötesi
dadanın reddiyesinin hiç ve anarşi-kaos adına değil de komünist bir radikalizm adına olması çok şaşırtıcı görünüyor... öyle ya radikal komünizm de bir sistem arayışıdır tüm radikalliğine rağmen üstelik aradığı sistem karşıtı bir sistemdir sistem kırıcı ve sistem dönüştürücü değil.. üstelik tıpkı kapitalizm gibi karşıtı olmadan yaşayamayan bir sistem... paralel evrenler gibi... aragon gibilerin dada ile ilgilenmelerine şaşırmamalı o zaman.... işte paralelik ve karşıtlık eninde sonunda idealizme kapı aralıyor.. karşıtların birliği ilkesi daha bir dışardan bakıldığında idealist bir perspektif kuruyor.. dadacıların diyalektik süreçlere bir tepkilerinin olması beklenirdi ki aklın öne sürdüğü diyalektik anlayışa karşı olmaları aklın ürünlerine karşı olmalarının doğal bir sonucu olurdu.. sorunları eğer aklın dizgeli yapılarını bozmak olsaydı... ama manifestolarında aklın verili yapılarına direnmeye çalıştıkları açıkça ortada... sembolist sanatın genelleştirici evrenselleştirici idealizmine karşı direnen avangard sanat biçimlerinin farklı bir mitos yaratmak yerine mitos yapılarını çözücü sembol evrenleri kırıp multisemboloid yapılar şeklinde yaratıcı süreçlere katılmaları ile sorun derinleştirilebilirdi... dağ fare doğurdu bence... ya da fare dağa kaçtı dağ da yandı bitti kül oldu... ve küllerinden doğan orijinal olup olmadıkları tartışmalı yapılar var önümüzde....
hiç farkında değilsiniz ama aslında bahsedeceğimiz kısacık ömürlü akımı çok iyi biliyorsunuz. e o halde kısacık ömürlü dememiz de saçma olacak değil mi? elbette ya! dadaizm'den etkilenen tanıdığınız o kadar çok sanatçı, etrafınızda "dada dada" diye bağıran o kadar çok obje olması muhtemel ki. haydi hiç bilmiyorsanız bile franz ferdinand'ın "darts of pleasure" videosunu izlemiş olmalısınız…
dadaizm ya da dada; hangisi keyifcağızınıza daha şenlikli geldiyse onu kullanın. bizim keyifcağızımız dada demek istiyor. dada, şiir, tiyatro ve görsel sanatlar; ama en çok grafik dizayn alanlarında etkili olmuş bir i. dünya savaşı sonrası kültürel hareket. 1916'da zürih'de ortaya çıktı. temelinde başka şeyler de var tabii; ama esas çıkış noktası savaşın barbarlığına olan tepkiydi. başka şeyler dediğimiz de şu ki; dadaistler savaş kadar sanatın standartlarına da karşıydılar.
aslında karşı oldukları şeyler saymakla bitecek gibi değildi; teknolojiye olan bağlılığa, toplumun yozlaşmasına, burjuva toplumuna ve onun için önemli olan her şeye, savaşa, geleneklere, dine ve hatta sanatın kendisine bile karşıydılar. sanatta ve hatta günlük hayatta epey sıkıcı bir düşünsel kesinliğin hüküm sürmesi gerektiğine inanıyorlardı. bu tepki de işlerine kasıtlı olarak bazı irrasyonel etmenler sokarak kendini gösteriyordu. bu irrasyonellik, sanatçının yaratıcı yönünü kısıtlayan her türlü şeye olan tepkiydi aslında, bir işlevi de görenleri şaşırtıp sarsmaktı. "alın işte", demiştik her şeye tepkililer diye.
dadaistler, sanatı canlandırmanın yolunun, yeni deneysel anlatım tarzları bulmak olduğunu düşünmüştü. füturizmden etkilenmiş, sürrealizmi etkilemiş, daha doğru ifadeyle sürrealizmin doğmasını sağlamış bir akımdı dadaizm. pek çok dadaist daha sonra sürrealist olmuştu.
dada isminin nereden çıktığı meçhul. bazıları hiçbir manası olmayan bir kelime olduğunu söylüyor. bazıları ise romanyalı sanatçılar tristan tzara ve marcel janco'nun sürekli romence "da, da", yani "evet, evet" demelerinden kaynaklandığı konusunda ısrarlı. bir kısım ise, 1916'da zürih'te yeni bir anlatım formu bulmak için toplanan sanatçıların almanca - fransızca sözlüğü açıp tesadüfen bir kelime seçtiklerini iddia ediyor. "dada", fransızca "hobi" ve "tahta at" demek. ikinci iddia daha eğlenceli tabii.
dada akımı, 1916'da zürih'te ortaya çıkmış demiştik. hatta daha spesifik bir tarih de verebiliriz: 6 kasım 1916. o gün cabaret voltaire adlı bir kafede toplanan tristan tzara, jean arp, richard hülsenbeck, hugo ball, marcel janco ve emmy henningsin, bu yeni akımı yaratmaya karar vermişler. o sırada hemen yanlarındaki binada lenin rusya hakkında planlar yapmaktaymış. dada'nın babası, "edebiyatta ve görsel sanatlarda estetik olan ne varsa o sanatçı bozuntularının kafalarına geçirelim" diyen tristan tzara'ymış.
macar şair tristan tzara, 1917'de dada adlı dergiyi çıkarmaya başladı. bu dergi, o kafede toplanan herkesin katkısıyla yayımlanıyordu. tzara ve kankaları, "ses şiiri", "anlamdışılık şiiri" ve "şans şiiri" dedikleri yeni şiir türlerini bu dergide denemeye başladılar. giderek fransa'nın en önemli edebiyatçıları dergiye katılmaya başladı. dada'ya ilgi gösterilmeye başlanmıştı. savaş 1918'de bittiğinde, dada bu kez almanya'daki aşırı sağ politikalara karşı tepkiliydi.
dada, sadece zürih'te kendine yer edinmekle kalmadı, new york, berlin, köln, paris ve hannover kentlerinde de kendini gösterdi. ancak şehirden şehire değişiklikler gözleniyordu; almanya'da politik, paris'te daha bir teatral, new york'da eğlenceli şekilde yorumlanıyordu. new york'daki önemli dadaistler marcel duchamp ve savaş sırasında paris'ten kaçmış sanat öğrencisi beatrice wood; paris dadaistleri ise kendilerine cologne dada grubu diyen max ernst, hans arp ve alfred grunwald idi. alfred grunwald, "ufak olsun, bize kalsın" diye düşünüyor, akımın yayılmasını istemiyordu. büyük ihtimal bu yüzden, paris'teki ilk dada sergisinin açılması için 1921'e kadar beklenmesi gerekti. farklı şehirlerdeki dadaistler, çekirdek kadro ile sürekli bağlantı halindeydi.
da da da daa!
dada hakkındaki en önemli tartışma, bir sanat akımı olup olmadığı. dadaistlere göre dada sanat değildi, bilakis sanat karşıtı bir kavramdı. geleneksel sanatlar estetik kaygılar taşırken dadaistler estetiği reddediyorlardı, sanat konusunda oldukça eleştireldiler. sanatın arkasında bir anlam, bir mesaj kaygısı vardı; dadaistler ise yaptıkları işlerin bir anlamı olmadığını, izleyen kişi bir anlam buluyorsa bunun tamamen onun problemi olduğunu söylüyorlardı. sanat duygulara hitap ediyorsa, dada'nın amacı bir şeylere karşı durmak ve hatta kırıcı olmaktı. ancak bu yine de modern sanatlara öncü olmasına, komünitesi ve takipçileri ile sonunda kendisinin de bir sanat akımı kabul edilmesine engel olmadı.
aslında birçok dadaist'in içine düştüğü bir yanılgı vardı. bu kişilerin çoğu savaşın acılarını yaşamış, avrupa'nın savaş alanlarında insanoğlunun başka bir insanoğluna neler yapabileceğini görmüştü. sanata, sanat tarihine ve tarihin kendisine güttükleri nefret, aslında bu durumun bir yansıması idi. yani uçsuz bucaksız bir nihilizmin etkisine girmişler, insanoğlunun ulaştığı hiçbir başarı; hatta sanat bile onları etkileyemez olmuştu.
yarattıkları şeylerin tamamen tesadüfler sonucu oluşması ile üzerlerinde uzun uzun uğraşılmış, arkalarına fikirler yerleştirilmiş olması arasında hiçbir farkın olmadığını, sonucun değişmediğini görmüşlerdi. yani sanatın "güzel" olduğunu düşünen toplum ve insanları öldüren toplum birbirinin aynıydı; o halde sanata saygı duymanın mantığı neydi? dadaistler, yaşananlar için sanatçıları da suçluyordu ve işte bu yüzden kendilerine sanatçı demiyorlardı.
yaptıkları işlerdeki anlamsızlık, savaş sonrası altüst olan dünyalarını ve yaşadıkları şaşkınlığı temsil ediyordu. yani yaşanan kaosun sebeplerini bulmak yerine bu kaosun doğanın bir parçası olduğunu kabul etmeyi tercih ediyorlardı.
belki bu kabul ve estetik kavramını inkar etmek, içinde oldukları dünyanın gerçek doğasını anlamalarına yardım edecekti. doğada bir anlam ve düzen yoktu; sanatta neden anlam arasınlardı ki?
ii. dünya savaşı sonrası avrupa'da "eylemlerine devam eden" birçok dadaist amerika'ya gitmeye zorlandı, gitmemekte ısrar edenler hitler'e esir düştü, bir kısmının akıbeti şimdi bile belli değil. muhtemelen hitler tarafından öldürüldüler. hitler, geleneksel sanata inanan biri olarak dada'nın temsil ettiği radikal sanat düşüncelerinin en büyük fanı değildi.
dadaistler savaş sonrası sürrealizme ve sosyal gerçekçiliğe kaydıkça aktif sanatçılar gittikçe azaldı, akım da yavaş yavaş kayboldu. kayboldu ama dedik ya, bugüne kadar pek çok sanatçı dada'dan etkilenmeye devam etti. en son 2002'de cabaret voltaire, dada hareketini anmak için bir müze haline getirildi; ki bu da demektir ki hala bir yerlerde sanat diye bir şey yoktur diye bağırınan birileri var!
edit: sayın
coolcatısı'nın hatırlatması ile aymış bulunuyorum ki, bu dosya
enis batur'un
modernizmin serüveni ismli eserinden bir parça imiş efenm.
artçı edit: abi oylamayınsanıza?