• neml suresi 88. ayette anlatılan hadise. üzerine düşünülmelidir.
    levha tektoniği ile ilgili basit görseller için:
    1
    2

    "dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. halbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan allah yapmıştır. şüphesiz o, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

    "ve terel cibâle tahsebuhâ câmideten ve hiye temurru merres sehâb(sehâbi), sun’allâhillezî etkane kulle şey(şey’in), innehu habîrun bimâ tef’alûn(tef’alûne)."

    ve terâ: ve görürsün
    el cibâle: dağı
    tahsebu-ha: onu sanırsın
    câmideten: cansız, hareketsiz
    ve: ve
    hiye: o
    temurru: hareket eder
    merre: hareket etti
    es sehâbi : bulut
    sun'allâhi (sun'a allâhi): allah'ın sanatıdır
    ellezî: ki o
    etkane: sağlam yaptı
    kulle şey'in: herşey
    inne-hu: muhakkak ki o
    habîrun: haberdar
    bimâ: şeylerden
    tef'alûne: siz yapıyorsunuz

    edit: linkler güncellendi.
  • kuran'ı eleştirenlere "götünüzden anlıyorsunuz, ayetleri bağlamından çıkarmayın, hedede hödödö" diye çemkirenlerin işlerine geldiğinde nasıl da hiç utanmadan kendi kutsal kitaplarının bağlamını [edit]boş verebildiklerini[/edit] gösteren sözde mucize gerekçesi.

    neml suresi, 88. ayetin bazı diğer tefsirleri:

    1. "thou seest the mountains and thinkest them firmly fixed: but they shall pass away as the clouds pass away: (such is) the artistry of allah, who disposes of all things in perfect order: for he is well acquainted with all that ye do. "
    abdullah yusuf ali tefsiri

    2. "and thou seest the mountains — thou thinkest them firmly fixed — passing away as the passing away of the cloud: the handiwork of allah, who has made everything thoroughly. surely he is aware of what you do."
    maulana muhammad ali tefsiri

    görüleceği üzere, 1. tefsirde gelecek zamana işaret eden "shall" fiili kullanılmış. 2. tefsirde ise "hareketsiz sandığınız dağları bulutlar gibi göçer görürsünüz" şeklinde bir tercüme tercih edilmiş. şimdiye kadar henüz hiçkimsenin dağların göçüşüne (veya hareket etmesine) şahit olmadığına göre, burada da gelecek zamana işaret edildiği kanısına varmamız gerekir.

    peki neden gelecek zaman? sorunun cevabı, ayetin bağlamında saklı. bu sefer de muhammed essed'den gelsin:

    82. ve [o kalben sağır ve kör olanlara gelince: haktan yana kendilerine söylenen] söz bütün açıklığıyla gerçekleştiği zaman, onların karşısına yerden, kendilerine insanlığın mesajlarımıza gerçek bir imanla inanmadığını söyleyen bir yaratık çıkaracağız.
    83. ve o gün her ümmetin içinden mesajlarımızı yalanlayanları ayrı bir bölük olarak toplayacağız; ve böylece, onlar [günahlarının derecesine göre] sınıflandırılacaklar;
    84. öyle ki, [yargı önüne] çıktıkları zaman, allah, onlara: "(doğru düşünce ve) bilgi yoluyla üstesinden gelemeyince tutup mesajlarımızı yalanlamaya kalktınız, öyle mi? peki, bu yaptığınız neydi öyleyse?" diyecek.
    85. ve (böylece, onlara vaktiyle söylenen) söz, onların tüm karalamalarına rağmen, olanca gerçekliğiyle karşılarına çıkacak ve onlar da buna karşılık artık diyecek söz bulamayacaklar;
    86. öyle ya: geceyi, içinde sükûn bulsunlar diye (derin ve kuşatıcı); gündüzü de, (olup biteni) görsünler diye (aydınlık) yaptığımızın farkında değiller miydi? şüphesiz, bunda, inanmak isteyen insanlar için çıkarılacak dersler vardır!
    87. ve o gün sûra üflenecek* ve böylece allah'ın istediği kimseler dışında, göklerde ve yerde var olan herkes (tarifsiz bir) korkuya kapılacak; ve başları önlerine düşmüş olarak herkes o'nun huzuruna çıkacak.
    88. ve o kadar yerinden oynatılmaz sandığın dağların, [o gün] bulutlar gibi geçip gittiğini görürsün: her şeyi şaşmaz bir düzene bağlayan allah'ın işidir bu! işin doğrusu, o edip-eylediğiniz her şeyden haberdardır!
    89. her kim ki [o'nun huzuruna] iyi eylemlerle çıkarsa, buna karşılık [daha] hayırlısını elde edecektir; ve böyleleri o gün'ün korkusundan emin olacaklardır.

    kısacası, gelecek zamandan kasıt, o gün, yani * yerden bir yaratığın çıkacağı, sûr borusu'nun üfleneceği, sonrasında da yargı önüne çıkılacağı gündür. işte o gün, kıt aklımızla hareketsiz sandığımız o yüce dağlar, allah'ın bir gövde gösterisi sonucu hareket edip, allah'ın eşsiz kudretine kanıt teşkil edeceklerdir. bu çerçevede essed'in 88. ayete dair dipnotunu da es geçmeyelim:

    "yani, onlara yarattığı amaçla tam bir uyum içinde tasarruf eden; etkane fiilinin yaklaşık anlamı budur. burada ifadedeki vurgu, öte dünyanın kalıcı realitesi karşısında bildiğimiz keyfiyetiyle bu dünyanın allah'ın tasarrufuna bağlı geçici bir mahiyet taşıdığını işaret edecek yöndedir."

    anlayacağınız, ayetin levha tektoniği ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. ki, tektonik, dağların değil, yüzeyin hareket etmesidir zaten. bu hareketlenmenin sonucu örneğin dağlar ortaya çıkar.

    bir ateist nasihati ile kapatalım: kuran gibi bir kutsal kitabın ayetlerini işinize geldiği gibi, bağlamından koparırarak, yanlış tercüme ederek yorumlamayın - şirke girer valla.
  • neml suresi 88. ayette anlatılan bu hadisenin esasen kıyamet gününe işaret ettiği iddia edilmiş. hatta iddia edilmemiş, doğrusu budur denilmiş. öncelikle belirtmek gerekir ki bu ayet geniş zaman kipinde ifade edilmiştir. fakat bu kullanım gelecekte olacak bir olayın anlatımında da görülebileceğinden daha iyi anlaşılabilmesi için ayetin ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi gerekir:

    1) öncelikle 88. ayetin kıyamet günü ile ilgili ayetlerin arasında yer aldığı iddiası doğrudur. ancak hemen bir önceki ayet olan 86.ayet de kıyamet ayetlerinin arasında allah’ın nimetlerinden bahseden bir ayettir. eğer surenin bu kısmında belirli bir bağlam bulunduğundan söz edilecekse, neml suresi 86.ayeti de kıyamet günü için uyarlamak gerekmekte lakin bu mümkün görünmemektedir. aslında kur’an da bu tarz ani konu geçişlerine rastlanabilmektedir.

    -
    elmalılı hamdi yazır meali
    82. söylenen söz başlarına geleceği zaman, onlar için yerden bir dabbe çıkarırız, insanların ayetlerimize kesin bir inanmadıklarını kendilerine söyler.
    83. ve her milletten ayetlerimizi yalanlayanlardan bir grup yaparak mahşere sevk edeceğimiz gün, artık onlar hep zapt altına alınıp tutuklanırlar.
    84. nihayet geldikleri zaman, allah: "siz, benim ayetlerimi, onları ilmen kavramadığınız halde yalanladınız mı? değilse ne yapıyordunuz?" buyurur.
    85. zulmetmeleri yüzünden aleyhlerinde söz gerçekleşir (söylenen başlarına gelir) ve artık nutukları tutulur (konuşamazlar).
    86. onlar, içinde istirahat etsinler diye geceyi, göz açmaları için gündüzü yarattığımızı görmediler mi? kesinlikte bunda iman edecek bir topluluk için birçok ibretler vardır.
    87. hele sur üfürüleceği, üfürülüp de allah'ın dilediği kimselerin dışında bütün göklerdeki kimselerin ve yerdeki kimselerin hepsi ürperdiği ve hepsinin hor ve hakir olarak geldikleri gün ne korkunçtur!
    88. bir de o dağları görür, onları sabit sanırsın; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider. bu, her şeyi sapasağlam yaratmış olan allah'ın sanatıdır. o, şüphesiz bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
    89. her kim iyilikle gelirse, o zaman kendisine ondan daha hayırlısı vardır ve onlar o günkü korkudan güven içinde kalırlar.
    -

    2) ikinci dikkat edilmesi gereken husus; kur’an’daki diğer kıyamet sahneleriyle, "dağların bulutlar gibi geçmesi" ifadesi arasındaki uyuşmazlıktır. "o gün dağlar ne olur diye soruyorlar sana; de ki: rabbim onları un ufak eder, kuma döndürür de savurur."(taha/105), "dağlar ufalandıkça ufalanıp ta toz duman haline geldiği zaman." (vakıa/5) "dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.”(kari’a/5) gibi ifadelerle tasvir edilen kıyamet günün dehşetini betimlemek için “bulut gibi geçip gitmek” ifadesinin kullanıldığını düşünmek uygun görünmemektedir. halbuki bulut gibi geçip gitmek ifadesiyle “o şeyin fark edilmesi güç bir hızda geçişini sürdürmesi” düşüncesi daha anlamlı görünmektedir.

    3) bir diğer husus ise “bir de o dağları görür, onları sabit sanırsın; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider.” ifadesinden hemen sonra gelen “bu, her şeyi sapasağlam yaratmış olan allah'ın sanatıdır” ifadesidir. bu anlatımda da diğer kıyamet günü tasvirlerine göre bir farklılık göze çarpmaktadır. buradaki "sapasağlam yaratma" ve “sun'allâhi” ifadelerinin kıyamet günündeki yıkılış ve yok oluşu anlatırken kullanılması garip durmaktadır. halbuki “sun'allâhi” ifadesiyle birlikte anlatılmak istenen; hareket ettirilemez görülen sağlam dağların, yaratıcının sanatıyla sağlanan fark edilmesi güç sürekli bir hareketi de olabilir.

    -

    konun daha iyi incelenebilmesi açısından meallere ve tefsirlere de bakılmalıdır.

    meallerin büyük bir kısmında bu ayet, geniş zamanlı anlatımı ön planda tutularak çevrilmektedir ancak muhammed esed gibi bazı alimlerin kanaati farklı olabilmektedir. (buradan esed’in yorumu yanlıştır gibi bir anlam çıkmasın, ayette anlatılmak istenenin ne olduğunu şüphesiz ki allah bilir.)

    diyanet işleri başkanlığı: dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan allah yapmıştır. şüphesiz o, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

    elmalılı hamdi yazır: bir de o dağları görür, onları sabit sanırsın; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider. bu, her şeyi sapasağlam yaratmış olan allah'ın sanatıdır. o, şüphesiz bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

    imam iskender ali mihr: ve dağı görürsün, onu hareketsiz sanırsın. o, bulut gibi hareket eder. her şeyi sağlam yapan allah'ın yaratmasıdır. muhakkak ki o, yaptıklarınızdan haberdardır.

    ali bulaç: dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. her şeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). şüphesiz o, işlediklerinizden haberdardır.

    ömer nasuhi bilmen: ve dağları görürsün, onları yerlerinde sabit sanırsın, halbuki onlar bulutların geçişi gibi geçer gider. her şeyi muhkem kılmış olan, allah'ın sun'udur. şüphe yok ki o, yapar olduklarınız şeyden haberdardır.

    suat yıldırım: bir de o dağları görür, donuk ve hareketsiz sanırsın; oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. işte bu, her şeyi muhkem ve mükemmel yapan allah’ın sanatıdır. muhakkak ki o, sizin yaptığınız her şeyden haberdardır. süleyman ateş:görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedir. (bu,) her şeyi gâyet iyi yapan allâh'ın yapısıdır. doğrusu o, yaptıklarınızı haber almaktadır.

    yaşar nuri öztürk:sen dağlara bakar da onları donuk, durgun görürsün. oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır. her şeyi güzel ve mükemmel yapan allah'ın sanatıdır bu. yaptıklarınızdan gereğince haberdardır o.

    dağların bulutlar gibi geçip gitmesi hadisesinin doğrudan kıyamet gününe işaret ettiğini düşünen yaklaşıma örnek olarak :

    muhammed esed: and thou wilt see the mountains, which [now] thou deemest so firm, pass away as clouds pass away: a work of god, who has ordered all things to per?fection! verily, he is fully aware of all that you do.

    abdulbaki gölpınarlı: ve görürsün dağları da yerlerinde duruyor sanırsın, halbuki onlar, kıyamette bulut gibi geçip gider, dağılır. her şeyi, adamakıllı ve yerli yerinde halkeden allah'ın işidir bu; şüphe yok ki o, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.

    tefsirlerde de bu ayetle ilgili olarak şu görüşler dile getirilmiştir :

    besairu’l kur’an’da: dağları görsün ki onları donmuş zannedersin, hareketsiz, statik görürsün, halbuki onlar tıpkı bulutların hareketleri gibi o dağlar da sürekli bir hareketlilik içindedirler. evet yeryüzünün temel direkleri olan o dağlar, hiç yerinden oynamıyor, sabitmiş gibi görünen o dağlar tıpkı bulutlar gibi bir yerlere doğru hızla akıp gitmektedirler diyor rabbimiz. arzla beraber mi? yoksa başka bir hareketle mi? orasını bilemiyoruz. ama anladığımız o ki dağlar da hareket halindedirler. rabbimiz öyle diyor. işte bu her şeyi sapasağlam yapan allah’ın bir sanatıdır bu. yeryüzünü sapasağlam yapan, sarsıntıya uğratmayan allah’ın işidir bu. bunlara allah’tan başka hiç kimsenin de gücü yetmez. ve o allah sizin her şeyinizi bilmektedir, hiç bir şeyiniz asla o’na gizli de kalamaz.”

    ömer nasuhi bilmen de ayetin kıyamet gününe işaret ediyor olabileceğini söylemiş ancak eklemiştir: yer küresinin bugün de devran edip durduğuna işaretten uzak olmasa gerektir .

    şifa tefsiri: sen dağları görür de yerinde durur sanırsın. halbuki onlar bu¬lutlar gibi geçip giderler. allah yaptığı her şeyi sağlam yapmıştır. şüphesiz o, yaptıklarınızdan haberdardır. yani dünya hareket halindedir. eceline doğru gidiyor. allah(cc) her şeyi sağlam ve güzel yaratmış. işini sağlam ve güzel yapanı sever.”

    celal yıldırım tefsiri: dağları yerinde durur görürsün; oysa onlar bulutların geçişi gibi geçmektedirler. her şeyi sapasağlam yapan allah'ın sanatıdır bu. şüphesiz ki o, yaptıklarınızdan haberlidir. ilgili âyetle çok önemli bir husus. yüce yaratan'ın varlığına, birliğine ve mutlak düzenine delil gösteriliyor. ayni zamanda astronomi ve fizikle uğraşan ilim adamlarına ana fikir veriliyor ve kur'ân'ın insan kafasının ürünü olmadığına işarette bulunuluyor. böylece kur'ân dünyanın kendi ekseni ve güneş etrafında iki ayrı hareket halinde bulunduğunu belirtirken dağları nirengi noktası olarak gösteriyor. kur'ân, on dört asır önce hiç kimsenin yerkürenin hareketi hakkında ciddi bir bilgisi ve keşfi yokken çok hikmetli ve düşündürücü bir anlatımla dünyanın hareket halinde bulunduğunu haber vermiş kur'ân'dan ilham alan imam gazali, muhyiddin arabî ve benzeri islâm âlimleri dokuz yüz ve yedi yüz yıl önce dünyanın boşlukta döndüğünü net bir anlatımla haber vermişlerdir. şeyh muhyiddin arabî, füsusu'l-hikem adlı eserinde idris bahsinde ve fütuhat-i mekkiyye adlı paha biçilmez kitabında güneşin merkez olduğunu açıklamıştır. gazalî'yi de, ibn arabî'yi de bırakalım; kur'ân birkaç yerde ve özellikle konumuzu oluşturan âyette on dört asır önce dünyanın boşlukta döndüğünü haber vermiştir.”

    xiii.yy ‘da yaşamış imam kurtubi bile döneminin şartları içerisinde bu ayeti doğrudan kıyamet gününe işaret ediyor olarak niteleyebilecekken el-camiu li-ahkami’l-kur’an isimli tefsirinde şöyle demiştir: sen dağları görür ve onları yerinde duruyor sanırsın. halbuki onlar bulutların gitmesi gibi giderler" buyruğu hakkında ibn abbas dedi ki; sen dağlan dimdik ayakta görürsün, gerçekte ise onlar kesintisiz, aralıksız olarak yürümektedir. el-kutebî dedi ki; çünkü dağlar bir araya getirilecek ve yürütülecektir. insan gözüyle ayakta duruyor gibi görünecek, gerçekte ise onlar yürümektedirler. büyük olan her şey ve büyük kalabalıkları göz tamamıyla ihata etmekten uzaktır. buna sebep ise bunların çoklukları ve enleri ile boyu arasındaki mesafelerin büyüklüğüdür. bu görenin bir yanılmasıdır. o, onları duruyor gibi görecektir, gerçekte ise onlar yürümektedirler.

    bu örneklerin dışında bu ayetin doğrudan kıyamet gününe işaret ettiğini savunan müfessirler de vardır.

    mesela furkan tefsiri'nde müfessir ayeti şu şekilde yorumlamıştır: dağlan görürsün de onları (yerlerinde) donmuş sanırsın..." mealindeki ayet-i kerimenin tefsiri hususunda bazı alimler derler ki; dağların deveran edip hareket etmeleri dünyadadır. bu da yer kürenin, güneş etrafında yüksek bjr hızla dönmekte olduğunun bir delilidir ki, bu ilmen sabit olan bir nazariyedir. ama ayet-i kerimenin zahirinden öyle anlaşılıyor ki, bu ahirette olacaktır. zira buradaki belirti ve işaretlerin tümü kıyamet günündedir. kıyamet gününde de mevcut olacaktır. kitabında kastedilen manayı elbette ki en iyi bilen allah'tır.

    tefsir-ül münir’de de şöyle açıklanmıştır: sen dağlara bakarsın da onları hareketsiz zannedersin. halbuki onlar bulutların geçişi gibi geçer gider." yani dağlara bakarsın ve onları bulundukları halde devamlı kalacakmış, sabitmiş gibi görürsün. halbuki o dağlar sür'atle yerlerinden ayrılırlar. rüzgârın tesiriyle yürüyen bulutlar gibi yürürler. çünkü büyük cisim ağır ağır hareket ettiği zaman hareketi neredeyse belli olmaz. nitekim cenab-ı hak şöyle buyurmaktadır: "o gün gök sallanıp çalkalanır, (dağlar yerinden kopup) yürür." (tur/9-10); "o gün biz dağları yürüteceğiz ve sen yeri bir çöl göreceksin." (kehf, 18/47); "dağlar yürütülmüş bir serap haline gelmiştir." (nebe/20); "sana dağları (kıyamet gününde dağların durumunu) sorarlar. de ki: rabbim onları ufalayıp savuracak. yerlerini dümdüz bir toprak halinde bırakacak, onlarda ne bir iniş ne de bir yokuş görmeyeceksin" (tâ-hâ/105-107). dağlar birinci defa sûr'a üfürülmesi halinde un ufak olsa da dağların yürütülmesi ikinci üfürmeden sonra mahşer ehlinin müşahede etmeleri için mahlûkatın mahşere toplanma vaktinde olacaktır. allah yeryüzünü başka bir yeryüzü, gökyüzünü başka bir gökyüzü haline çevirecek. bazı alimler bu ayeti dünyanın güneş etrafında son derece süratle döndüğüne delil getirmişlerdir. fakat anlaşılan odur ki bu ahirette olacaktır. çünkü buradaki söz kıyamet günü hakkındadır.

    -

    her iki görüşe de yer verip daha sonra kendi yorumunu açıklayan diyanet işleri tefsiri: bazı müfessirler bu âyeti dünyanın güneş etrafındaki dönüşüne işaret olarak değerlendirmişledir.yine bazı tefsircilere göre bu vakıa, kıyametin ilahî kudretle kopacağının delilidir. dünya gibi büyük bir kütleyi uzay boşluğunda yaratılış amacına uygun, düzenli bir şekilde ve bulutlar gibi yürüten sonsuz kudret, zamanı geldiğinde bu dünyayı başka bir âleme dönüştürebilecek bilgi ve kudrete sahiptir ve bunu yapacaktır. nitekim müfessirler sûrun üflenmesinden sonra allah teâlâ'nın dağları yok ederek yeryüzünü başka bir âleme dönüştüreceğini ifade etmişlerdir. "bu, her şeyi sapasağlam yapan allah'ın sanatıdır" cümlesi, sadece dünyanın ve dağların değil evrendeki her şeyin allah'ın ilmi, kudreti ve sanatıyla mükemmel bir şekilde yaratıldığını ve yaratılış amacına uygun, düzenli bir şekilde idare edildiğini, hiçbir şeyin tesadüfe bırakılmadığını ifade etmektedir. "şüphesiz ki o, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır" mealindeki son cümle ise bu değişimin meydana geldiği kıyamet gününde allah teâlâ'nın insanları dünyada yaptıklarından hesaba çekeceğine işaret etmektedir. nitekim bundan sonra gelen âyetler de bu yorumu destekler mahiyettedir.

    son olarak bu konuda en doyurucu yorumlardan birini yapan elmalılı hamdi yazır ise dağların kıyamet günü "dağlar sallanıp yürütüldüğünde..." (tekvîr, 81/3) "dağlar atılmış yün gibi olduğu..." (kâria, 101/5) ayetlerinde olduğu gibi bu ayetin doğrudan kıyamet gününe işaret ettiği görüşüne katılmamaktadır çünkü ayetteki "sanırsın" ifadesi de gelecek zamana uyarlandığında "o gün dağlar bulut gibi geçecekler de o halde sen onları hareketsiz duruyor sanacaksın” şeklinde anlaşılacağını ve bu şekilde mananın hafifleştiğini ve içeriğini kaybettiğini anlatıp ardından "sanmak" fiilinin bugüne ait, "bulut gibi geçmek" ifadesindeki fiilin de kıyamet gününe ait olabileceğini belirtmekte fakat bu durumda da "tehsebuheni" ifadesinin fazla kalacağını ve "veteral cibale camideten" denilmesinin daha uygun olduğunu söylemektedir.

    bu nedenle elmalılı, bu tefsiri yaptığı dönemde bu ayetin bazı alimler tarafından yeryüzünün güneş etrafında hareket etmesi şeklinde anlaşıldığını belirtip bunun esas itibariyle güzel bir mana olduğunu belirtmekte ancak bu halde de kıyamet ayetleri arasında bunun neden ifade edildiğinin anlaşılamadığını söylemektedir. ayrıca "yerinde durur" fiilinin bulut hareketi karşılığı olarak kullanılmasındaki zevkin kaybedilebileceğini belirtmektedir.

    netice olarak bu ayetin, "varlığın şimdiki halinde her an gerçekleşen var oluşuna ve yok oluşuna işaret ettiğinin" düşünülmesi gerektiğinden bahsetmekte ve bu durumun yeryüzünün en sağlam varlılarından biri olarak düşünülen dağlar üzerinden örneklendirildiğini belirtmektedir. böyle bir anlamın hemen bir sonraki "yani ilim ve hikmeti ile her şeyi yerli yerinde sağlam ve muntazam yapan allah'ın sanatıdır" ifadesiyle tamamlandığını düşünmektedir.

    --

    levha tektoniği dağların oluşmasına, şekil değiştirmesine ve yok olmasına dolayısıyla değişmez ve sabit sanılan dağların değişmesine, hareket etmesine, geçip gitmesine neden olduğundan; ayette yer alan "dağların geçip gitmesi" benzetmesine yani hem dağların oluşması, yok olması veya hareket etmesi hem de levha üzerinde levha ile birlikte sürüklenmesi anlamına uygun düşmektedir. (levhaların hareketiyle üzerindeki tüm yeryüzü şekillerinin de hareket ettiği gerçeğini gösteren bir manayı haiz olabilir.)

    kıyamet gününe mi yoksa bugüne mi işaret ettiği tartışmalı da olsa sonuç olarak dağların bulutlar gibi hareket etmesi neml suresi 88. ayette anlatılan ilginç bir hadisedir. üzerine düşünülmelidir.

    düşünülmektedir de.

    (bkz: fussilet suresi 53. ayet)
  • başka bir pencereden bakarsak, o gece/gün yeterince içtiğinizin göstergesidir.
  • "üzerine düşünülmelidir" gibi bir tabir, konunun her yönden ele alınıp, konu hakkındaki tüm olası yorumların takdim edildiği ve son kararın okura bırakıldığı bir sunumu gerektirir. amma velakin, her ne hikmetse, konuya dair bu tür bir sunumun hazırlanışına (daha doğrusu, o yöndeki bir çabaya), ancak bir başka şahsın 'balans ayarı'ndan sonra gerek görülmüştür. oysa başlarken her şey ne kadar da güzel gözüküyordu dindar kardeşimize: bir yandan olaya tarafsızlık ve septisizm* süsü verip, diğer yandan her şeyi açıklar gözüken bir videonun ve kulağa hoş gelen bilimsel bir terimin gerekçesiz kullanımıyla okuru manipüle ederek istenilen yönde düşünmesini sağlamak o kadar da zor olmasa gerek idi.

    üzerine düşünülmemiştir. üzerine düşünmek, beşeri akıl ile bağdaşmayan her türlü ön yargıdan arınmayı gerektirir. söz gelimi kuran'ın allah kelamı olduğu varsayımı, doğaüstüne dair bir inanç meselesidir ve haliyle insana bahşedilmiş kısıtlı aklın algılama kapasitesini aşmaktadır. dolayısıyla, insan, kuran okurken bir 'mucize' ile karşı karşıya olduğunu sandığı vakit, önce beşeri mantığıyla çelişen önyargılarından arınıp, konuya mantıklı bir açıklama getirmeye yeltenmelidir. işbu eylem sonucu elde edilen tüm olası açıklamalar tartılıp, insana en mantıklı gelecek açıklama kabul edilmelidir (bu noktada david hume'u analım, kulakları çınlasın). ele aldığımız durumda entry girmeden önce bu tür bir akıl yürütmeye yer verilmiş midir - işte orasını sağduyulu okurun izanına bırakıyorum.

    üzerine düşünülmemiştir ve de ayrıca okura üzerine düşünmesi için fırsat da verilmemiştir. bahsi geçen surenin tek bir ayeti cımbızla çekilerek, ayetin öncesi ve sonrası resmen [edit]iplenmemiş[/edit], bu da yetmiyormuş gibi o kadar tercüme içerisinden dini önyargıya en uygun tercüme tercih edilerek, yukarıda da belirtildiği üzere okuru tarafsızlık süsüyle manipüle etmek amaçlanmıştır. işte bu yüzdendir ki, bir başkasının balans ayarından sonraki dört sayfalık günü kurtarma çabası, nafiledir. yine bu yüzdendir ki, "ayette anlatılmak istenenin ne olduğunu şüphesiz ki allah bilir" tarzı sözde tevazu mesajı taşıyan kelamlar ikiyüzlülüğün daniskası sayılmalıdır. ayette anlatılmak istenenin ne olduğu okura hiçbir alternatif açıklamaya fırsat vermeyecek şekilde sunulmuş zaten. bu, dün de şirk idi, bugün de şirk - kurtuluşu yok.

    işin belki de en ilginç tarafı, "size apaçık ayetler indirdik", "size apaçık deliller geldi" gibi iddiaları tekrar tekrar vurgulayan bir kitabın tek bir ayetini açıklamak için 30 adet meal, 40 küsür tefsire gerek duyulması. konumuza dair yegane mucize işte budur.
  • ilginçtir, sözlükte daha önce de değinilmiş bu konuya:
    "eger bazi kisilerin dedigi gibi insan uydurması olsaydi, gökyüzünün 7 kat yaratildigini (atmosfer 7 katmandan olusur), *daglarin da bulutlar gibi aslinda hareket ettigini (dunyanın kendi ekseni etrafında donusu),* yildizlarin da gunesinde belirli bir eksen de hareket ettigini, her türlü bitkinin bile çifter çifter yaratildigini, tatli suyun tuzlu suyla karismadigini ve en onemlisi bizans iran savasinda kimin kazanacagini onceden soylerek gelecek hakkinda bilgi vermesini, yani bazı kanıtlari soyleme ihtimali olabilir miydi?"
    (bkz: #10184098)

    levha tektoniği mi, dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi mi? hiç önemli değil. biz biliyoruz ki, tartışma, cevabı ne olursa olsun, bilimsel bulgulara bu kuran'da zaten yazıyor demekle sonuçlandırılacaktır. ne kadar da güzel bir tutum, öyle değil mi?
  • kuranın indiği günden bu yana binlerce yıl geçmedi bu bir. ikincisi muhammed ümmetinin başlanıgıcından sonra bin yılı aşkın bir süre bilimde sanatta medeniyette lider oldu bu iki. fakat bir süredir out olduğu başkalarının da in olduğu da doğru. işte kuranda geçiyor mu sorusuna da cevap evet geçiyor. buyrun ayet: 3 / âli imrân - 140 " allah'ın gerçekten iman etmiş olanları ortaya çıkarması ve aranızdan şehidler edinmesi için bu günleri böyle aranızda döndürürüz." yani bir yenilgi verir bir zafer verir. bir o yana zenginlik güç verir bir bu yana. tarih hep böyle zikzaklarla doludur. ne medeniyetler ne imparatorluklar yıkıldı. müslümanların düşük olduğu bu 300 - 400 yıl allahın tarih için çizdiği kader için çok fazla olmadığını da bilelim. ki peygamberimizin bu günlerin geleceğini de söylemiştir. hadis:yemek yiyenlerin büyük tabağa üşüştükleri gibi, insanların size karşı birleşip üşüşmeleri yakındır. biri sordu :"aceba o zaman biz sayıca az mı olacağız?”. peygamberimiz şöyle buyurdu : “hayır, bilakis siz o zaman sayıca çok olacaksınız. fakat selin sürüklediği çer çöp gibi olacaksınız. allah düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu çıkaracak, sizin kalplerinize de vehn sokacak.” “vehn nedir ya resulallah!” denildiğinde de, şöyle buyurdu : “dünya sevgisi ve ölüm korkusu”
  • kur'an'da geçen ve 600lü yıllarda bahsedilen kayan levhalar teorisidir.

    neml 88 ayette kısaca der ki : dağları görür, onların durduğunu sanırsın; oysa bulutlar gibi hareket ederler-...

    ne alaka olduğunu anlayamadığım bir şekilde ingilizce çevirisiden yamuşturma yöntemiyle ateistler tarafından çürütülmeye çalışılsa da ufak bir araştırmayla orjinal arapça ayette bahsedilen dağların hareketinin geniş zaman olduğu ve ayetin son derece tutarlı olduğu görülür.

    kıyametten bahsedilen ayetler ise 87 89 90 şeklinde değerlendirildiğinde çok mantıklı bir hal alıyor. çünkü 88. ayette bahsedilen dağların hareketsiz olduğunu sanmamız kıyamet kopmadığı zaman zaten bir anlam taşımaz. diye düşündüğüm ayettir.
hesabın var mı? giriş yap