• en çok kendinizle birlikte okunası bir virginia woolf eseri.

    "ah, hayallerden uyanmak! bakın, şurada şifonyer var. bu sulardan çıkayım ben. ama üstüme yığılıyor sular; iri omuzlarının arasında alıp götürüyorlar beni; döndüm; yuvarlandım; bu uzun ışıkların, bu uzun dalgaların, bu sonu gelmeyen patikaların arasında gerildim, peşimde insanlar, insanlar."
  • aylin aslim'in gelgit albümündeki vurucu, etkileyici, depreştirici şarkisi. aylin aslim'in sesi müzikle tencere-kapak uyumu gibi çok iyi birleşmiş ve ortaya belki de en iyi aylin şarkisi çıkmış.
  • bu isimli bir de göksel baktagir bestesi var dinlemeden ölünmemesi gereken. şöyle;

    http://www.youtube.com/watch?v=ppxldy6achc
  • necif fazıl kısakürek $iiri :

    sarmı$ deniz kızları gibi dalgalar bizi,
    uzun saçları gümü$ , $effaf tenleri fosfor.
    yumu$ak ba$lariyle sarsarak teknemizi,
    yolcu gittiğin sahil nerde diye bağırıyor..

    ne bir kıyıdan eser, ne bir ı$ıktan eser,
    sulardan daha derin , yolun karanlıkları.
    dalgalar yürüyünüz , arayalım beraber,
    ba$ımızı dövecek yalçın kayalıkları !....
  • vallahi de bir virginia woolf romanının çevirisinin adıdır. "çoğulla çoğalmayanlar" külliyatından

    (bkz: who is afraid of virginia woolf)
    (bkz: kim korkar virginia kurdundan)
  • virginia woolf edebiyatının en zor kitabı olarak nitelendirilen ve dilimize bu isimle çevrilen harika roman.

    inceleme öncesi giriş notu: bu incelemeyi okumak yerine izlemeyi tercih ediyorum diyenler için:
    https://youtu.be/zobky5b413m

    altı arkadaş, bir tanrı yazar anlatıcı ve bir de metinde kendi sesini duymadığımız, arkadaşları tarafından bize anlatılan percival.

    bernard, louis, neville, jinny, susan ve rhoda. üç erkek üç kadından oluşan çocukluktan beri arkadaş fakat kimi zaman birbirlerine sevgi kimi zamansa nefret besleyen altı karakter. hepsinin kendine ait bir dünyası ve bakış açısı var belki ama metinde aslında her biri de aynı kişinin farklı karakter yansımalarıymış gibi bir durum söz konusu. bunu zaten metnin sonlarında dahil olan yazar anlatıcının söylemleriyle de görebiliyoruz. percival, kendi iç sesini göremediğimiz, ölümüyle birlikte metinde ağırlığını daha da hissettiren, tüm karakterlerin ortak konusu olan bir kişi.

    bu metinde altı karakter üzerinden woolf tarzı bir bilinç akışı söz konusu. yazar sanki karakterlerin iç sesini bize aktarırken tamamen kendini dışarıda bırakmış ve projeksiyonu sırası gelen karakterin üzerine tutmuş gibi. başka yazarların bilinç akışı tekniğini kullandığı romanlara göre çok farklı bir anlatıma sahip. bu da aslında woolf'un konuşmalara dalgaların sesine ayak uydurmasını sağlayacak şekilde yazmasıyla bir ilgisi bulunmakta. her ne kadar metinde 6 tane "ben" anlatıcı kullanılıyor gibi görünse bile sanki yazarın kuklalarıymış gibi bir anlatım söz konusu. sırası gelenin kendi üzerine düşen rolü oynamasını ve sözünü söylemesini sağlayan bu anlatım tarzı, birçok okuru daha önce karşılaşmadıkları bir biçim olduğundan zorlamaktadır.

    tanrı yazar italik karakterle metnin zamanını belirlemektedir. güneşin doğuşuyla birlikte başlayan zaman, güneşin batışıyla romanın sonunu getirmektedir. her ne kadar woolf'un anlatım tarzı kaynaklı ben anlatıcılarda oldukça güzel bir lirik dil olsa da tanrı yazar anlatıcı devreye girdiğinde daha da edebi bir anlatımla karşılaşıyoruz. belki de metnin en güzel kısımları, az sayıda sayfada kendini gösteren bu anlatım şeklidir.

    altı arkadaşın çocukluğunu, gençliğini ve yaşlılığını gördüğümüz bu metinde tıpkı bir nehir romanmışçasına zaman belirli yaşam bir çizgisinde metin boyunca akmaktadır. bu romanı zorlaştıran konu yukarıda bahsettiğim altı anlatıcının sırasıyla konuşması ve bu karakterlerin ismen belirtilse bile farklılıklarının az olmasından kaynaklıdır. kendine has bilinç akışıyla muazzam bir anlatımın olduğu bu roman, dünya edebiyatının en özgün ve taklit edilmesi zor metinlerinden biridir.

    sırf bu özgünlüğü ve harika dili için bile dalgalar, nitelikli okur yolculuğunda ilerleyen her okurun okuması gereken üst düzey bir romandır.
  • virginia woolf'un üslup bakımından zirvelere ulaşan eseridir. gerek anlatım tekniği gerekse tasvirlerin kuvvetliliği ve şiirselliğiyle gönlümde bambaşka bir yer edinmiştir. kitabın giriş kısmından bir paragraf aktarıyorum:

    "kıyıya yaklaştıkça yükseldi her çizgi, topladı kendisini, dağıldı, ak damlacıklarından ince bir örtü serdi kumlara. uykusunda bilinçsizce soluk alıp veren birinin iç çekmesi gibi durakladı dalga, sonra yeniden yayıldı. eski bir şarap şişesindeki tortu dibe çökmüş, camı yeşile kesmişçesine ufuktaki kara çizgi yavaş yavaş belirginleşti. ardından da gökyüzü açıldı; oradaki beyaz tortu çökelmiş ya da ufkun altına uzanmış bir kadının kolu bir lambayı kaldırmış gibi ak, yeşil, sarıdan kalın çizgiler, yelpaze kanatları denli yayıldı gökyüzüne.sonra kadın lambasını yükseltti, yükseltti: tel tel oldu sanki hava; şenlik ateşinden kükreyerek yükselen dumanlı yalımlara benzer kızıl, sarı dillerde titreyerek, yanarak yeşil yüzeyden koptu. şenlik ateşinin dilleri, gri gökyüzünün ağırlığını üzerinde yükselten, onu yumuşak maviden milyonlarca atoma dönüştüren bir tek buğuda, akkorda eridi ağır ağır. denizin yüzeyi saydamlaştı usulca, koyu çizgiler silininceye kadar küçük küçük dalgalanarak, parıldayarak uzandı. lambayı tutan kol onu yavaş yavaş yükseltti, yükseltti geniş bir yalım dilimi iyice belirgin oluncaya dek; ateşten bir yay ufkun kıyısında tutuşuyordu, çevresinde deniz altın ışıklarla donandı."
  • görsel
    "...benim dağbaşlarında sürgünde bir denizim var;
    nereye gitsem ardımsıra gelir dalgalar..."

    metin altıok- havı dökülmüş sevincin
  • nisan 2024'te show tv'de yayın hayatına başlayacak televizyon dizisi.
  • solo kanunla icra edilmiş şöyle enfes bir hali de olan muazzam bir göksel baktagir eseri.
hesabın var mı? giriş yap