• not: arkadaşlar bu bir amme hizmetidir. acemoğlu'nun 5 haziran'da yayınladığı ve ilgi gören makalesidir.çevirmem bunca işin gücü arasında 1 günümü almıştır. pandemi sonrası devletlerin sistemlerinde ve işleyişlerinde oluşabilecek değişiklikleri 4 ihtimal üzerinden tartışıyor. faydalı olacağına inanıyorum. tadını çıkarın.

    post-covid devlet

    modern devletlere yönelik taleplerin doğası ve ölçeği göz önüne alındığında, en kolay seçenek olarak kalsa bile "her zamanki işler veya yöntemler" artık yeterli olmayacaktır. dünya demokrasilerindeki vatandaşlar için seçim, nihayetinde çeşitli el çekme biçimleri ve uyumlu eylemler arasında olacaktır.

    dünya, son 75 yılın en dönüşümsel anlarından birini yaşıyor. covıd-19 krizinin sosyal, ekonomik ve politik sonuçları zaten çok önemliydi ve büyük olasılıkla daha yeni hissedilmeye başlandı. amerika birleşik devletleri'nde, 40 milyondan fazla işçi mart ortasından bu yana işsizlik talebinde bulundu ve giderek daha fazla aile yoksulluğun eşiğine itiliyor. dünya genelinde milyonlarca insan daha tehlikeli koşullarla karşı karşıya; 40-60 milyon arası insanın günde 1,90 dolardan daha düşük aşırı yoksulluk sınırının altına düşmesi beklenmektedir.

    zengin ve fakir ülkelerdeki, halk sağlığı ve sosyal güvenlik sistemlerinde köklü zayıflıklara maruz kalan çoğu hükümet kriz için tehlikeli bir şekilde hazırlıksız olduğunu kanıtladı. minneapolis'te silahlı bir siyah adamın, george floyd'un polis memurları tarafından yakın zamanda öldürülmesiyle ilgili protestoların en canlı şekilde kanıtladığı gibi, küresel ekonomik düzenin yüzeyinin hemen altında kaynama derecesine yakın duran sosyal ve politik gerginlikler kaynamaya başladı.

    yaygın olarak belirtildiği gibi, özellikle abd ve birleşik krallık'ta kabul edilemeyecek kadar yüksek covid-19 ölümü, her iki ülkedeki garip eşitsizlik düzeyleriyle yakından ilişkilidir. pandemi vurmadan hemen önce, abd nüfusunun % 12-15'i gıda yardımı alıyordu, yetişkinlerin % 42'sinden fazlası obez olarak nitelendiriliyordu, nüfusun neredeyse % 9'u hala sağlık sigortasından yoksundu ve % 20'si medicaid (yoksullar için devlet tarafından sağlanan sağlık sigortası) kapsamındaydı.

    şimdi, pandemi nedeniyle hükümetin ekonomideki rolünün modern, emsali olmayan bir hızda ve ölçekte genişlediğine tanık olduk. ironik bir şekilde, ileri düzey kutuplaşmaya ve devlet kurumlarına olan güven eksikliğine rağmen, birçok yorumcu devletin davranışı düzenlemek, özel bilgi toplamak ve insanları test ve karantinaya girmeye zorlamak için daha fazla güce sahip olmasını tercih edecektir.

    ilk olarak: trajedi

    kendimizi bulduğumuz koşullar james a. robinson ve benim “kritik kavşak” dediğimiz şeye denk geliyor. 2012 tarihli 'why nations fail' adlı kitabımızda derin oturmuş istikrarsızlığın, kurumsal değişimin süpürülmesi olasılığına katkıda bulunduğu benzer tarihsel senaryoları -bahsedilen değişimin olası yönü hakkında netlik vermeden- tanımladık. kurumlarına, iktidar yapılarına, siyasi liderlere ve diğer faktörlere bağlı olarak, bu kavşaklardaki toplumlar radikal olarak farklı yörüngelere savrulmaya başlarlar. tarih ve mevcut koşullar, her biri son derece farklı ekonomik, politik ve sosyal çıkarımlara sahip dört olasılık göstermektedir.

    birincisi, işlevsizliğin tarihinin basit bir şekilde tekrarlandığı ve karl marx’ı haklı çıkaran “her zamanki gibi trajik işler”dir. bu senaryoda, başarısız kurumlarımızda reform yapmak veya endemik hale gelen ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri ele almak için ciddi bir çaba sarf etmeyeceğiz. karar vermede uzmanlık ve bilimin rolünü güçlendirmiyeceğiz ya da ekonomik, politik ve sosyal sistemlerimizin dayanıklılığını artırmak için adımlar atmayacağız. bugünün derinleşen kutuplaşmasını ve halkın güvenini boşa çıkarmayı kabul edeceğiz. liderlerimiz sorunun ciddiyetini anlamazlarsa veya kendiliğimizden gerekli reformları yönetenlerden talep etmek için örgütlenemezsek, büyük olasılıkla görünen yol bu.

    söylemeye gerek yok, her zamanki trajik işlerin sonuçları korkunç olur. covid-19, bu yüzyılda ve hatta bu on yıl içinde karşı karşıya geleceğimiz son acil durum olmayacak ve mevcut krizden, kaynaklarını yaygın sosyal hastalıklarla mücadelede kullanma yeteneği veya iradesinden yoksun olan çok daha büyük ve daha güçlü bir hükümet miras almış olacağız. bu, daha fazla hoşnutsuzluğa ve yabancılaşmaya neden olacaktır çünkü hükümetin gücü ile insanların ihtiyaçlarını karşılama kapasitesi arasındaki algılanan boşluk genişleyecektir.

    bu yolun “trajedi” kısmı, işin her zamanki gibi devam edemeyeceğini anladığımızda gelmiş olacak. öyle ya da böyle, demokratik politika dikiş yerlerinden dağılmaya başlayacak ve popülist milliyetçilikten daha kötü bir şey muhtemelen bahsedilen boşluğu doldurmak için ortaya çıkacak.

    çin özellikleri ile yenilenme

    ikinci olası yol, şu anda yaşadığımız “hobbesçu” durum için gittikçe artan bir olasılık olan “çinleşmek” dir. ingiliz iç savaşı'nın ortasında (1642-1651) yazan thomas hobbes, herhangi bir insan nüfusunun bireylerini birbirlerine karşı güvende tutmak için her şeye kadir bir devlete ihtiyaç duyulduğuna inanıyordu. topluluğun, iradesini leviathan(hobbes'un devlet metaforu)'a sunması halinde gelişeceğini savunuyordu. derin belirsizlik dönemlerinde, üst düzey koordinasyon ve liderliğe ihtiyaç duyulduğunda, birçok insanın ilk içgüdüsü bir kez daha hobbesçu çözümlere dönmektir.

    covid-19 örneğinde, krizin en belirgin derslerinden biri, büyük ölçekli acil durumları yönetmek için güçlü bir hükümetin gerekli olmasıdır. fakat böyle bir hükümet neye benzeyecek?

    çağdaş çin göze çarpan bir örnektir. bu senaryoda, batı demokrasileri özel şirketlerin üzerinde daha fazla devlet kontrolüne izin vererek, gizlilik ve gözetim konusunda daha az endişe ederek çin'i taklit etmeye çalışacak. ne de olsa, pandemiden ortaya çıkan standart anlatılardan biri, çin'in gözetleme ve sosyal kontrol için önceden var olan altyapısının, virüse abd'den daha hızlı ve çok daha etkili bir şekilde yanıt vermesini sağlamasıdır. gelişmiş ekonomilerdeki vatandaşların, demokratik yönetişimin küreselleşmiş, birbirine bağlı bir dünyanın zorluklarıyla başa çıkmak için çok verimsiz veya yetersiz olduğuna karar vermesi de düşünülebilir.

    fakat 'çinleşme'nin bilinçli bir seçim ile ortaya çıkmasına gerek yoktur; farkında olmadan kendimizi içinde de bulabiriz. yirminci yüzyılın iki dünya savaşının deneyimi, hükümetin harcamaları ve vergilendirmesi bir kere genişledi mi, bu yüksek seviyelerden aşağı düşme eğiliminde olmadığını göstermektedir.

    aynısı devlet iktidarının diğer biçimleri için de geçerlidir. abd'de, fbi ve cia geniş kapsamlı gözetim ve icra yetenekleri ile yaratıldıktan ve onaylandıktan sonra, her iki kurumun da bu güçlerden vazgeçme şansı çok azdı. 1970'lerde yapılan reformlara rağmen, yaygın istismar ve abd senatosu soruşturmasının ardından amerika'nın ulusal güvenlik devleti 11 eylül 2001’deki terörist saldırılardan bu yana önemli ölçüde genişledi.

    bu, abd gibi bir ülkenin bir gecede çin'e dönüşebileceğini düşündürmüyor. ancak iç gözetim rejimi, gizlilik yasaları/sözleşmeleri ve ekonomi politikaları çağdaş çin'deki gibi görünmeye başladığında yavaş yavaş görünmez bir eşiğin geçildiği anlamına gelebilir. bu noktada abd, çin'in piç edilmiş bir haline dönüşebilir çünkü muhtemelen çin'de iki buçuk bin yıldan fazla gelişmiş devlet kapasitesi seviyesinden yoksun olacaktır.

    örneğin, daha az demokratik yönetişim, birçok alanda daha az etkili, daha keyfi bürokratik eylemlerle el ele gidebilir. abd, çin devletinin boğucu ama genellikle yetkin despotizmi yerine, ülke içerisinde yaklaşık 50 eyalette bulunan ve ülkedeki en verimsiz bürokrasilerden biri olan motorlu araçlar dairesi (dmv) gibi işlemeyen sistemlerini sonlandırabilir – belki de beyaz saray’ın twitter hesaplarından açıklanan rasgele kesintiler bu konuda yardımcı bir rol üstlenir. kaçınılmaz olarak, bu tür bir durum başarısız olur ve “her zamanki trajik işler” senaryosuna benzer oyun sonu dinamiklerini tetikler.

    zuckerberg böyle buyurdu

    üçüncü yol teknoloji hakimiyetine veya “dijital köleliğe” yol açar. abd örneğine geri dönersek, amerika'nın bir toplum olarak yaygın koordinasyon ihtiyacı olduğunu, ancak trump yönetiminin covid-19 krizini yönetmekteki muhteşem başarısızlığı nedeniyle hükümete ve kamu kurumlarına olan güveni daha fazla kaybettiğini hayal edin. aşağı yukarı bir varsayımda bulunursak, amerikalılar apple ve google gibi özel şirketlere güvenmeye başlayacaklardır.

    gerçekten de, apple ve google, ios ve android mobil cihazlar aracılığıyla viral kişileri izlemek için bir ortaklık duyurdular. aynı teknoloji devleri zaten kilitlenme ve sosyal uzaklaşma dönemlerinde birçok ekonomik faaliyet biçimini sürdürmek için gereken yaratıcı yenilikleri sunuyor. yapay zekâ ve otomasyon teknolojileri, halkı can sıkıntısından kurtarmak için geliştirilen sanal iletişim ve eğlence imkanlarının haricinde, fabrikalar ve büyük tesisler gibi kritik üretim tesislerinin ölçekli olarak çalışmaya devam etmesine olanak sağlıyor.

    bu teknolojilerin gittikçe daha fazla vazgeçilmez olduğu ortaya çıktıkça, arkasındaki özel şirketler daha fazla güç toplayacak ve uygulanabilir bir devlet temelli alternatifin yokluğunda, kamuoyu bu duruma çok fazla sesini çıkarmayacak. aynı firmalar, elbette, kişisel verileri toplamaya ve kullanıcıların davranışlarını manipüle etmeye devam edecekler, ancak hükümet ile kıyaslandığında endişelenecek daha az şeyleri olacak, bu da silikon vadisi'ne bir tür itaatkârlık haline bürünecektir.

    zamanla, salgın ekonomisinin kazananları artan eşitsizlik gibi önceden var olan koşulları daha da kötüleştirerek çok daha büyük hale gelecekler. silikon vadisi daha sonra evrensel bir temel gelir, charter okulları ve daha fazla e-devlet için kendi çözümlerini önerecektir. ancak, bu önlemler sadece altta yatan problemleri boyayacağı için, zaman içinde daha geniş hoşnutsuzluğa ve hayal kırıklığına yol açmaları muhtemeldir. büyüyen işsizler yığını, gerçek ekonomik beklentilerin yokluğunda aylık çok az bir miktar işsizlik ödeneğiyle yetinecekler mi? muhtemelen hayır. uzun vadede, üçüncü yol, ilk ikisi ile aynı distopik kadere erişecektir.

    yeni-eski refah devleti

    neyse ki, dördüncü seçenek olan “refah devleti 3.0” daha parlak bir ufka doğru yol açabilir. refah devletinin ilk tekerrürü büyük buhran ve 2. dünya savaşı'ndan ortaya çıktı. abd'de sosyal güvenlik ve işsizlik sigortası gibi politikalar içeriyordu ve daha sonra 1960'larda medicaid ve medicare (65 yaş üstü kişiler için devlet sağlık sigortası) gibi ek programlarla büyük bir güncelleme yapıldı.

    ikinci versiyon 1980'lerde abd'de ronald reagan ve ingiltere'deki margaret thatcher'ın iktidara gelmesi ve daha sonra sovyetler birliği'nin çöküşünün ardından geldi. “refah devleti 2.0”, batının birçok kısmında ve özellikle abd ile ingiltere’de bir düşüşe sebep oldu. daha önce olduğu gibi zayıflamış ve daha az etkili olan bir tekrarlama durumu ortaya çıktı, sendikalar gibi birçok eski koruma sistemi kısırlaştırıldı ve içi boşaltıldı.

    bundan sonra neyin gelebileceğini ve nelerin gelmesi gerektiğini tahmin etmeye mevcut ihtiyaçların anlaşılmasıyla başlanmalıdır. açıkçası, birçok gelişmiş ekonominin daha güçlü bir sosyal güvenlik ağına, daha iyi koordinasyona, daha akıllı düzenlemeye, daha etkili hükümete, önemli ölçüde iyileştirilmiş bir halk sağlığı sistemine ve abd özelinde daha güvenilir ve adil sağlık sigortası biçimlerine ihtiyacı vardır.

    hemen hemen herkes, hükümetlerin daha fazla sorumluluk üstlenmeleri ve aynı zamanda daha verimli olmaları gerektiğini kabul ediyor. harcama, düzenleme, likidite sağlanması ve salgın dönemindeki diğer müdahalelerin genişlemesinin bir dereceye kadar kalıcı olacağını varsaymak da güvenli bir yol olarak düşünülebilir(ancak sonunda genişletilmiş vergilendirmeyi de içermesi gerekecektir). ancak bu daha büyük hükümet, çinleşme senaryosundaki dmv devletinden temel olarak farklı olacaktır. devlet güçlendikçe, demokratik kurumlar ve siyasi katılım mekanizmaları da eylemlerinin izlenmesi ve hesap verilebilirlik açısından elverişli olacaktır.

    şüphesizki, diğer üç senaryonun gerçekleşme potansiyelini göz onünde bulundurursak refah devleti 3.0 daha arzu edilen bir düşünce olabilir. yine de daha önce benzer bir şeyin gerçekleştiğini belirtmek gerekir. robinson'la birlikte en son kitabımız olan dar koridor'da gösterdiğimiz gibi, bu dördüncü yol aynı zamanda gerçek devlet kapasitesine, demokrasiye ve özgürlüğe ulaşmanın en yaygın ve doğrudan yoludur.

    refah devleti 1.0'ın yükselişi bu dinamiği açıkça göstermektedir (refah devleti 2.0'ın başarısızlığı, daha geniş sosyal katılım pahasına verimliliği izlendiğinde neler olabileceğini gösterir). 1930'lardan önce dünyanın hiçbir yerinde bir sosyal güvenlik ağı yoktu ve hükümetin düzenleyici kapasitesi sınırlıydı. ancak büyük buhran ve ikinci dünya savaşı bunların hepsini değiştirdi.

    1942'de londra ekonomi okulu'ndan william beveridge, savaş sonrası ingiliz refah devleti için sosyal güvenlik, sağlık ve diğer temel malları sağlayacak bir vizyon sunan şu anda ünlü beveridge raporunu yazma konusunda bir hükümet komitesine liderlik etti.

    o sırada bazı eleştirmenler bu tekliflere dehşet içinde tepki gösterdi. daha sonra viyana'da lse'de eğitim veren yeni bir göçmen olan ekonomist friedrich von hayek, modern refah devletini totaliterciliğe doğru bir adım olarak gördü. beveridge raporu tarafından öngörülen piyasaların kontrol edilmesinde ve fiyatların belirlenmesinde hükümetlerin rolünün toplumu “köleliğe giden yol” a sokacağına inanıyordu.

    fakat hayek yanılmıştı. ilk olarak 1932'de başlayan isveç'te, daha sonra iskandinavya, batı avrupa ve abd'de devlet daha fazla sorumluluk üstlendi ve büyüdü ancak demokrasi derinleşti ve popüler siyasi katılım genişledi.

    tek yol

    bugün teknolojik ilerleme ve küreselleşmeden elde edilen kazançları paylaşmanın daha adil, daha hesap verebilir kurumlara ve daha adil bir yola ihtiyacımız olduğuna dair artan bir uzlaşma var. soldan ve sağdan gelen sesler, oyunun gelir ve servet piramidinin üstünde küçük ama güçlü ve aynı zamanda iyi kenetlenmiş bir topluluğun yararına kullanılması için ayarlandığını iddia ediyor ve bu mantıksız değil.

    özellikle şimdi dünya bir salgın tarafından kuşatıldığına göre, sistemlerimizin yirmi birinci yüzyılın zorluklarına karşı çok kırılgan ve savunmasız olduğu gerçeği giderek artıyor. birçok ülke, daha iyi bir geleceğin nasıl olacağı konusunda fikir birliğine varmaktan uzak olsa bile sorunu kabul etmek her zaman daha iyi bir şey inşa etmenin ilk adımıdır.

    yeni, daha iyi bir refah devleti olasılığına olan inanç fantezi değildir. ancak, kendi başına ve kolayca ortaya çıkacağını varsaymak da naiflik olur. demokrasiyi ve hesap verebilirliği güçlendirme çabaları, devletin sorumluluklarının genişlemesi ile el ele gitmelidir. doğru dengeyi yakalamak en iyi zamanlarda bile zor olur.

    eşsiz bir kutuplaşma, demokratik normların çökmesi ve kurumsal kapasitenin azalması sırasında, yenilenmiş bir refah devleti hayali gerçekten uzun bir süreçtir. ancak ikinci dünya savaşı kuşağı gibi, denemekten başka çaremiz yok.
hesabın var mı? giriş yap