• "sokak hayvanlarına gösterdiğin ilgiyi ve sevgiyi huzurevindeki yaşlılara da göster" diye fırçaladı annem geçen hafta..

    ne yalan söyleyeyim başta çekindim. "nasıl davranmam gerekiyordu, ne konuşacaktım, eli boş gitmek olur muydu, vs vs" şeklinde kafamdaki tereddütlerle gittim bu hafta sonu. ziyaretimden 3 saat sonra otoparka yürürken "kafama sıçayım, bugüne kadar neredeydim" diye hayıflandım.

    daha kapıdan girer girmez gözlerinin içi gülen insanlar bunlar. tek beklentileri üç beş dakika da olsa yanlarında oturup hallerini hatırlarını soracak birileri. o kadar mutlu oluyorlar ki. çok ileri derecede demans teyzeler ve amcalar da var, ona rağmen ellerini öpünce ağlayıp beni de ağlattılar.. "haftaya gelirken ne getireyim" diye ısrarla sordum, hiç bir şey istemiyorlar. sadece bayramlarda seyranlarda değil, sıradan günlerde de hatırlanmak istiyorlar.

    beni sıska ve paçoz bulan rizeli cavidan teyze "çizum azicuk kilo al, haftaya süslen de gel daa, ha burda bekar bi doktor oğlum var, seni göstereyim" dedi. kısmet de çıkıyor benden söylemesi.

    anne, teşekkür ederim sana..
  • darülaceze, acizlerinkapısı..
    dar kapı demek idir ve aceze ise aciz'in çoğuludur..
  • kayışdağı tesisleri epey büyük olduğundan mıdır nedir buradaki yaşlılar daha kendine dönük, daha soğuklar. okmeydanındaki curcuna, bağlılık, arkadaşlık burada yok. zaten genelde nerede çok steril ortam varsa o kadar resmiyet vardır.
    bugün çok güzel bir olaya şahit oldum bir de;
    demanslı yaşlılar bölümünden bir teyze sürekli kemal geldi mi, kemal'i gördün mü diye soruyordu. hemşireden aldığım bilgiye göre eşi kemal bey erkek kısmında kalıyormuş, her gün tekerlekli sandalye ile onun yanına gelip sohbet ediyorlarmış. pek etkilendim bu durumdan. özellikle gittikçe zayıflayan hafızası sadece 'kemal' ismini unutmamak için sürekli tekrarlıyor gibiydi.
  • lösev ve darüşşafakaya düzenli bağış yapan biri olarak darülaceze'ye de bağış yapmak istedim.

    fakat bu isteğim kurumun yönetimine bir göz atıp aşağıdaki isimleri görmemle hemen son buldu.

    (bkz: necmeddin bilal erdoğan)
    (bkz: abdülhamid kayıhan osmanoğlu)

    darülaceze idare meclisi

    burada barınan insanlara halen ufakta olsa bir yardımım olsun istemekle birlikte mevcut yönetimiyle bu yardımların yerini bulacağına hiç de emin olamıyorum.
  • arada bir uğranıp hayret edilesi, ibret alınası yer. özellikle paranız olduğunda, yeni bir araba aldığınızda, işinizde terfi ettiğinizde gidip bahçesinde beş on dakika bakının. ruhsuz boktan bir dünyada yaşarken iyi geliyor.
  • kurban bayramının 4. günü bir arkadaşımla kayışdağı tesislerini ziyaret ettik. ve bizi çok üzen şeyler duyduk sohbet ettiğimiz bazı yaşlı insanlardan.buraya yazıyorum ki, belki yetkili birileri ya da ilgilenebilecek, bir şeyler yapabilecek birileri okur.
    bu tesislerdeki bazı yaşlı misafirler, hırsızlık olayından yakındılar bize uzun uzun.eşyaları sık sık çalınıyormuş.aklınıza gelebilecek her türlü eşya: kazak, hırka, terlik, ayakkabı..tabii bir de değerli eşyalar.ve eğer yanlış anlamadıysak bu çirkin işi yapanlar arasında çalışanlar da var.temizlik sırasında, ya da yaşlıların banyoya götürüldükleri sırasında çalınıyormuş çünkü eşyaların birçoğu..
    ömrünün son zamanlarını orada geçiren, kimisi emekli aylığını veren, kimisinin masrafları çocukları tarafından karşılanan bu garip insanlar için çok çok kötü bir durum.bayram günleri darülacezeyi ziyaret edip gazetecilere poz vermeyi bilen kadir topbaş umarım bu meseleyi de biliyordur, ya da haberi olur da bir önlem alır...
  • kadin-erkek, yoksul, sakat ve kimsesiz çocuklari korumak için sultan ikinci abdulhamid han devrinde yaptiralarak hizmete giren acizler yani düskünler yurdu.

    sultan abdulhamid han, yoksul ve sakat kimseler yaninda, istanbul'da basibos gezen çocuklarin da bir araya toplanarak, san'at sahibi olmalarini saglamak, ihtihar ve kimsesizlerin son yillarini huzur içinde geçirmelerini te'min etmek maksadiyla, sadrazam halil rifat pasa'ya bir darülaceze (düskünlar evi) kurulmasi emrini verdi. halil rifat pasa, okmeydani semtinde böyle bir müessesenin kurulmasinin muvafik olaçagina bildirdi ve 7 kasim 1892 tarihinde darülacezenin temeli atildi. insaat masraflarinin çogunu abdulhamid han karsiladi. hayir sahibleri de ianelerde (yardimlarda) bulundular. bizzat halil rifat pasa, evindeki degerli esyayi ve gümüs takimlarini satarak bu tesebbüse istirak etti.

    darülaceze 28.500 metre karelik bir alan üzerinde kuruldu. bir erkek bir kadin hamami, alti aceze pavyonu, mutfak, çamasirhane, çocuk yuvasi, yetimhane, cami ve kiliseden ibaret olup, mimari agop adinda bir ermenidir.

    yapildigi devirde çikarilan kararnameye göre; ''darülaceze'nin idaresi dahiliye nezaretine baglandi. ayrica kurumun yönetim kurulu baskanliginin belediye tarafindan seçilen ve padisahça tasdik edilen bir me'mur tarafindan yapilmasi kararlastirildi. üyelikleri ise; vakiflar idaresi, müftilik ve zaptiye nezareti tarafindan gösterilecek bir me'mur verilecakti. bundan baska ayrica darülaceze'de; ermeni, rum, katolik ve yahudi azinliklari da birer temsilci bulunduracak ve kurul ücretsiz vazife yapacakti.
  • akp'nin milletvekili seçilemeyen adaylarını müdür olarak atadığı, duvarlarını recep tayyip erdoğanla süslemiş olan kurumdur.
    http://www.facebook.com/…54867314165&type=3&theater
  • gitmek gerek.
    hiç yolunun kesişmediği, belki sen daha dünya denen alemde yokken koca bir ömrü tamamlayan insanlarla bir köprü kurmak, gönül almak, hala bu dünyada olduklarına delil bir ses vermek için,
    bugünden yarına senden ne kalacağını görmek için,
    nelerin gidici nelerin kalıcı olduğuna şahit olmak için,
    bayramın ilk gününe uğradı seneler sonraki ilk gidişim. giderken otobüste dünyalar tatlısı, masmavi gözleriyle etrafı adeta panter gibi süzen cin gibi bir bebe gördüm. etrafa sanki her şeyin farkında gibi bakıyordu. yolculuğun bitiminde otobüsten inip darülaceze'ye girdikten bir müddet sonra onca insanın arasında bir dedeye rastladım. gözler masmavi, otobüsteki küçüğün bakışlarının aynısı sanki: aynı muzip, kendinden emin ama biraz daha yorgun bakışlar. sanki zaman makinası o körpe çocuğu alıp birkaç dakikada buranın eşiğine bırakıvermiş. belki de ne kadar yaşadın desem bir göz açıp kapatıncaya kadar der. belli başlı yol ayrımlarının silinmeyen anısı dışında kim iddia edebilir ki hayatın her bir anının bize kalacağını.
    gitmek lazım
    kendini nasıl hatırlamak istediğini bilmek için. yunus'u hatırlamak lazım, o gitmeden de farkındaydi çünkü;
    hani ol şirin sözlüler? /hani ol güneş yüzlüler? / şöyle kayıp olmuş bunlar, / hiç belirmez nişanları. /bunlar bir vakt beyler idi, / kapıcılar korlar idi. / gel şimdi gör bilmeyesin, / bey hangidir, ya kulları? /bir gün senin dahi yunus, / benim dediklerin kala. / seni dahi böyle ede, / nitekim etti bunları.
  • ayda en az iki kere giderim. bisiklete binmek ve balık tutmak haricinde en zevk aldığım aktivite. öyle güzel insanlarla tanıştım öyle güzel hikayeler dinledim ki. yorulmamak gerektiğini, ümitsizliğin kötülüğünü insanın en kötü durumda bile yapabileceği şeylerin olduğunu gördüm. bir abimiz var mesela çok yaşlı da değil. bacakları tamamen kesilmiş. onu ve hayat enerjisini ilk gördüğümde kendimden nefret etmiştim. bisikletten düşüp kolumu incittiğimde 1 hafta yattım lan ben. adam internette geziyor sözlüklerde dolaşıyor (buradaysa selam olsun 2 haftadır ihmal ettim kusura bakma) ev maketleri yapıyor, ağaç oyuyor, okuyor , araştırıyor. hayat enerji desen hayran kalır parmak ısırırsın. kısacası gidin arkadaşlar. gidin ve tanıyın onları konuşun dertleşin. hem size hem onlara faydalı bir şey yapmış olursunuz.
hesabın var mı? giriş yap