• çok afedersiniz kıç kadar siteye (nüfusu yazın taş çatlasa 5000, kışın 250 kişi) 2009 itibarı ile burger king açılmıştır.

    kapitalizmi kutluyorum. yaşamla alakalı bir bu mekanıma girmemiştiniz. buraya da girdiniz ya, helal olsun.

    bu mükemmel kararı alan, her sene gençlerin eğlencelerini aman yaşlıların keyifleri bozulmasın diye azaltan datça ak-tur sitesi yönetimini kutluyorum.

    durmak yok yola devam...

    2013 yılı editi: olm migros açıldı lan siteye...
  • marmaris-datça yolunun hemen hemen ortasında bulunan tatil sitesi. çam ağaçlarının arasında, oksijen oranı yüksek şaane bi yerdir.iki tane koyu vardır.büyük koy mavi bayraklıdır.upuzun bir kumsalı vardır.kumsalın arkasında da güzel evler.ayrıca sitenin yanında bi de kamp vardır -ki ben sitede değil o kampta kalırım.bayaa güzel ve temizdir kamp.çadır ve karavan için uygundur. son yıllarda gerizekalı, paragöz, turist yalakası tiplerini eline geçtiği için kalitesinde düşüş gözlense de yine de türkiye standartlarının üstünde bir campingdir.
    yıllardır yazlarımın bi bölümünü orada geçiririm.maceralı günlerden sonra eve dönerken bi daa oraya gidersem siksinler beni derim ama soğuk kış günlerinde gözümde tütmeye başlar.yaz gelince de koşa koşa giderim.
  • eylülde gel şarkılarını akla getirir.

    şu an aktur camping'den bildiriyorum. hepinizi olmasa da çoğunuzu eylülde buraya davet ediyorum.

    çoğu yaz aşığı sezon boyu burayı doldurup taşırdı. hepsinin izni bitti, bebelerinin okulları açıldı ve kalabalık şehirlerine geri döndüler.

    onlar tatildeyken bizler önce şehirde rahat ettik. onlar geri dönünce de biz tatile geldik.

    şimdi her yer sakin,şimdi alan biz kafa dinlemek isteyen kampçılara kaldı.

    güncel bilgi isteyen yeşillendirebilir.
  • kamp alanı olarak artık bundan daha iyisini görebileceğimi sanmıyorum.
    kamp alanından ziyade bir tatil köyü. 2 ayrı koya sahip ve bu koyların sahil şeridini kapsayacak şekilde inşaa edilmiş belki yüzden fazla villa bulunuyor. bazıları kiralanabiliyor. villaların arka tarafı uçsuz bucaksız orman alanı. bu orman alanının bir kısmı da kampçılara tahsis edilmiş. ayrıca kamp alanının içinde mütevazi bir otel de bulunuyor.
    kamp alanı, oldukça büyük parsellere bölünmüş, kendi parselinizin içine aracınızı da park edebiliyorsunuz. her parselin kendine özel çeşmesi ve elektrik panosu bulunuyor. suyu içilebilir su ve ücretsiz, elektriği ise gayet makul fiyata kullanabiliyorsunuz. kamp alanında iki ayrı bölgede toplam 32 tane pişirme alanı (mini mutfak diyelim) bulunuyor. her pişirme alanında 1 tane ocak 1 tane lavabo bulunuyor ve kullanımı ücretsiz. 40'tan fazla buzdolabı mevcut ve ücretli. yine ücretli kullanılabilen çamaşır makineleri ve ütülerin bulunduğu bir çamaşırhane bulunuyor. tuvalet ve banyolar yeterli sayıda ve tertemiz. günün her saatinde sıcak su var ancak çok yoğun dönemlerde nasıldır bilemiyorum.
    tatil köyü içerisinde 2 tane migros jet, cafe, restorant, beach club, tenis kortu, basketbol sahası, voleybol sahası, kuaför, eczane, bankamatik (biz sadece garanti bankasınınkini gördük), parklarda bulunan spor aletlerinin bulunduğu bir alan, tiyatro salonu ve haftada 3 gün (pazartesi, çarşamba, cuma) kurulan bir pazar alanı bulunuyor. bu kadarını gördükten sonra bir de hastanesi olsa küçük bir şehir olacakmış burası diyordum ki karşıma sağlık ocağının çıkması ile dumur oldum :))
    ayrıca, biz kullanma gereği duymadık ama datça merkeze giden servisler de mevcutmuş.
  • uzun adı datça ak-tur tatil sitesi. datca'ya 30km, marmaris'e 48km uzaklıkta.

    tarif edilmesi çok zor bir yer. bir tarafı yeşille kaplı bir dağ, diğer tarafı kocaman boydan boya iki sahili olan iki koy, ormanın içinde kutu kutu datça mimarisine benzetilmeye çalışılmış değişik tipte evler. cırcır böceklerinin hiç susmayan korosu, binlerce değişik hayvanın çıkardığı binlerce değişik ses. insan eğer cennet'i tasvir edecekse cennetin yaşama mekanını burası gibi tasvir etmelidir.

    benim için;
    ilk aşkımı tanıdığım, hayatın güzelliklerini ilk öğrendiğim, ilk öpüşmemi, ilk sevişmemi, ilk nefret etmemi, ilk ciddi kavgamı ettiğim, ilk dostumu edindiğim, ilklerimin hiç bitmeyeceği biricik mekanım.

    kötü yanları yok mu tabiki var. babamı küçük yaşta kaybettiğim yerdir başta. yaşlıları boldur, keyifleri bozulmasın diye herşeyi yasak etmeye çalışırlar. insanı aşırı derecede alkol almaya iten bilinmeyen etkileri vardır. herşey pahalıdır.

    ama asla vazgeçemeyeceğim bir yer. her yaz, unutulamayacak anılarımı edindiğim yer olarak kalacak.

    edit: ayrıca girişimciliğe başladığım yer olarak tarihime altın harflerle yazılmıştır.

    olgunluk editi: ilk yıllık iznimi alıp gittiğim, artık yazın aldığım yıllık izinlerde en az bir haftamı burada geçireceğim yer olmuştur. ayrıca gençler artık bana "siz"li "biz"li hitap ediyorlar sinirim bozuluyor.
  • dünyanın en güzel yerlerinden biridir. kokusu, rüzgarı, denizi, kumsalı her şeyi ayrı bir güzeldir. dostluklardır, aşklardır, bisiklettir, gecenin sessizliğinde tıkırdayan ayak sesleridir, kavgalardır, küçük evdir, antiktir, tavladır, sarışın çocuktur, hüzündür, oniki saatte gidilir ankara'dan, çok uzun zamandır çok uzaktır, anılardır. gitmeyin, bir daha hiç bir yerde yıldızlar bu kadar güzel görünmez, hayal kırıklığına uğrarsınız.
  • marmaris'e 43, datça merkeze 27 km. lik mesafede olan enfes bir tatil beldesi.
    tek bir ağaç kesilmeden kocaman bir çam ormanının içinde oluşturulması takdire şayandır.
  • mor ve ötesi'nin bisiklet adlı şarkısının klibi burada çekilmiştir.

    tabi sitenin içerisinde özellikle yaz geceleri 03:00'dan sonra sarhoş halde yapılan bisiklet hırsızlıklarını hatırlayınca daha da bi manidar.
  • kayalık, derin, buz gibi bir denizi olan cennet*. gece kumsalında yuruyus yapmak gıbısı yok, ben gökyüzünde o kadar yıldız olabılecegını bılmıyordum mesela...
  • daha koşarken düşüp dizlerimi kanattığım yaşlarda; simidimi kapıp anneye haber vermeden denize kaçtığım günleri, yasemin kokulu akşamları, dünyalar güzeli kedileri, kumdan kaleleri, kara şimşeği, pis yedili saatlerini, akşam yemeğinde evi basan arıları, vişne suyunu, iskambil fallarını, bileklik satan ablaları, babanın bisiklet peşinde seleyi tuta tuta koşuşlarını, ağustos böceği kabuklarını, küçük evde yenilen pizzaları, boyundan asmalı para kumbaralarını, nesi varları, şnorkel-palet ikilisini, deniz minarelerini, yıldızlarını, kestanelerini, balık ve yosun kokularını... bugün gördüğüm hemen hemen her şeyde bir çağrışım yaratıp kendini hatırlatan mekandır, cennettir. şimdilerde çok merak ederim eski halinden eser var mıdır...
hesabın var mı? giriş yap