• müzik bir din olsaydı bu adam peygamber olurdu. pink floyd benim için bu adamdır. en çok da high hopes veya komple the division bellde...

    hakkında bazı bilgiler:

    1) kendisi pink floyd'a katılmadan önce modellik yapmaktaydı. yakışıklıdır da hazreti gilmour abimiz.

    2) sadece 2003 yılında evsizlere toplam 5.5 milyon sterlin bağışlamıştır ve bu bağışları düzenli olarak yapmaktadır. hayırseverdir.

    3) gitara 13 yaşında ödünç alıp asla geri vermediği bir gitarla başlamıştır.

    4) gilmour müzik yapmadığı zamanlarda da sık sık "uçar". kendisi bir pilottur ıntrepid aviation'ında birçok antika uçağı imayesine almıştır.vkişisel kullanımı için çift kanatlı bir uçağı vardır.

    5) en sevdiği pink floyd şarkısı shine on you crazy diamond'dur.

    6) gilmour, pink floyd üyeleri roger waters ve syd barrett'ı lise yıllarından tanıyordu. waters ve barrett cambridgeshire erkek lisesi'ne, gilmour ise perse okulu'na devam etti. her iki okul da cambridge, ingiltere'deki hills road'da bulunmaktadır.

    yaşayan efsanedir ve çok uzun yaşasındır.
  • bir kızımın büyüdüğünü görmek bir de ölmeden david gilmour'u canlı seyredebilmek istiyorum.
    2012 düzeltmesi: artık kızlarımın büyümesi...
  • çok şükür rabbime...sağ.
    gece gece kalbine indirtmeyin adamın birader ya. gece üçte beşte bi başlıyorsunuz sevdiğimiz adamlar hakkında. parantez içinde 10 rakamını gördüm mü (10) fatiha'yı seslendirmeye başlıyorum. başlığa dokunmaya korkuyorum.

    tabii benimkiyle birlikte başlık iyice kabardı, benim gibi düşünen bir çok melankolik korkusundan gidip yattı, duvara dönüp ağlamaya bile başladı karanlıkta.
  • david gilmour gibi insanları düşündükçe her zaman yoğun bir aşağılık duygusuna kapılıyorum. yıllardır uğraşıp hala gitar bile çalmayı beceremeyen beni örnek alalım mesela, 40 yıl uğraşsaydım da shine on'un giriş notalarını bestelemeyi başarsaydım* götüm tavana vururdu, kendimi ilahların arasına koyar, besteci kimliğimi yüceltir, gitaristliğimle övünürdüm. demem o ki, bu şeref, haz, doygunluk bana yıllar boyu yeterdi. bu üç-beş notanın üzerine yatar, işin kaymağını yemeye bakardım. bir de gilmour'a bakıyorum, daha ben vitamin bile değilken dünya üzerinde yürüyen en büyük gitaristlerden biriydi o, e ürettikçe üretti, çıtayı yüklettikçe yükseltti, yardıkça yardı.. shine on'u dinliyosun, sora bakıyosun dogs'a, ordan comfortably numb çıkıyo, e echoes var, high hopes var, hey you var, sorrow var, var oglu var anasını satiyim.

    insan bu kadar başarıdan patlar be.

    ben anlamıyorum böyle insanları kardeşim, ben mi çok acizim bu adamlar mı tanrısal çözemiyorum...
  • burdan kendisine sesleniyorum:

    pulse konserinde dünyanın en güzel şarkılarını inanılmaz bi biçimde çalıp söylüyosun,
    comfortably numb adlı şarkıda o soloyu atıyosun*
    ondan sonra konser bitince nasıl öyle gülüp, sanki alelade bişey yapmışçasına "hadi eyvallah, see you next time" diyip gidiyosun?

    sen nasıl bir insansın ya?
  • benim için bir numaradır. hakkında son entrynin dün yazılmış olduğunu görünce sevindim. bazı insanlar hiç ölmesin istiyoruz ama bu mümkün değil. david gilmour da istisnası olmayacak. bu yüzden sanatının o yaşarken değer görmesi ve bunun ifade edilmesi çok değerli. üstüne üstlük dünyanın en naif, kalbinin her zerresi iyilikle bezeli insanlarından birisi olduğu da aşikar. sevgili dostu richard wright anısına yaptığı konuşmada, aldığı ödülü ona adarken ve şerefine kadeh kaldırırken sesinin nasıl titrediğini, ağlamamak için nasıl direndiğini görmek için:

    https://www.youtube.com/watch?v=fuj1ygqnts0

    aynı şekilde endless river'ın canlı çalınacağına dair soru üzerine:

    https://www.youtube.com/watch?v=_9ywq1ddgyy

    "the album is sort of dedicated to richard wright who is now dead. it would be pretty strange if we went and play the music that he's playing all on the record without him. so the answer is no."

    şu cevabın naifliğine bakın. bu kadar dangozca bir soruya "hayır" diyerek kestirip de atabilirdi. ama bu durumda bile hem zarafetinden ödün vermiyor hem de dostunun hatırasını yine onurlandırıyor. ayrıca vurguladığım kısımdaki tonlamasına dikkat ederseniz, sesinin nasıl titrediğini, wright'ın artık ölmüş olduğunu söylemenin ona yıllar sonra bile nasıl ağır geldiğini acı bir biçimde hissediyorsunuz.

    iyi ki varsın üstat.

    edit: ikinci link düzeltildi.
  • pulse'da yer alan comfortably numb'da hem azametli bir solo, hem de dostu roger waters'a verdigi "kocum o $arki oyle degil boyle soylenir" dersi ile bir kere daha karizmaya +5 alan, base charisma 25 olan dev adam. pink floyd ismi uzerine asla bol gelmeyecek ustad.

    hail to the chief.
  • üstadın muhteşem attığı comfortably numb sololarını izliyorken şurada bir tane john petrucci yorumuna denk geldim.

    başında gayet güzel gidiyorken john petrucci sonlara doğru abartarak gereksiz bir sürat sergileme işine giriyor. john kardeşim, senin hızının ve tekniğinin çok iyi olduğunu zaten biliyoruz, saygımız sonsuz... ama comfortably numb'ın solosu gücünü hızından değil duygu yoğunluğu ve ezgisinden alır. bu basit gerçeğin farkına varamadan o soloyu öyle haldır huldur atarsan gözümde bir anda çok hızlı çalabildiğini ispatlayabilmek için saçmalayan yeni yetme gitariste dönüşürsün... ki dönüştün de neredeyse yani...

    her neyse, bahsettiğim videonun altında bir yorum var ki david gilmour hakkında, ben aslında onu paylaşmak için şey etmiştim. petrucci'yi bayağı bir bozarak da olsa david gilmour hakkında düşündüklerimi bire bir yansıtan bir yorum:

    "petrucci needs 8 million notes to say what gilmour can say with just one."

    (gilmour'ın tek bir nota ile söylediğini anlatabilmek için petrucci'nin 8 milyon taneye ihtiyacı var)

    özet geç diyenler için: pink floyd soloları david gilmour'ın attığı gibi atılır, yorumlama gerektirmez, bunun ötesi şirk koşmaktır.

    büdüt: video uçmuş, ayamik sağolsun tazesini bulup link vermiş. güncellendi.
  • david gilmour, dark side of the moon hakkında şöyle buyurmuştur;

    "bu albümü, kulaklıkları takarak arkasına yaslanıp ilk kez dinleyen birinin yerinde olup dinlemek isterdim. ama hiçbir zaman böyle olmadı."
  • bir roportajında tüm zamanların en iyi şarkılarını şu şekilde sıralamıştır;

    waterloo sunset- the kinks
    ballad in plain d - bob dylan
    i'm still here - tom waits
    dancing in the street - martha reeves and the vandellas
    anthem - leonard cohen
    a man needs a maid - neil young
    for free - joni mitchell
    rudi with a flashlight - lemonheads

    listesinde neil young'a yer vermiş olması kendisine olan sevgimi bi kat daha arttırdı..savaş sonrası çocukları,artık yaşlandılar..dünyanın gorup gorebilceği en güzel şarkıları çalıp,soylediler..bereket yok artık bu toprakların üzerinde,aklımızı rafa kaldıralı çok oldu zaten..

    birileri çıkıp,üretmediğinden,konser verip durduğundan bahsetmiş...o kadar açsın değil mi tüketmeye ? dilin dışarda bekliyosun..aslında karamsarlığım da gereksizmiş,dylan,gilmour,young,lennon bize yıllarca oyalanacağımız bir sandık dolusu oyuncak bırakmış zaten hali hazırda...batsın unkapanı,kimin umrunda,ortaçgil albümlerini herkes çöpe atmadı ya!
hesabın var mı? giriş yap