• psikoloji biliminin fikir, inanc, tutku ve duygularin yerine sadece ve sadece davranislari incelemesi gerektigini savunan dusunce. bu dusunceyle dalga gecen meshur espri:
    what does a behaviourist say after making love?
    it was good for you, how was it for me?
  • tüm sosyal bilimlerin başına gelmiş, başından geçmiş en korkunç şey.

    burjuva biliminin, newtoncu kartezyen bilim anlayışının sosyal bilimlere olan yansımasıdır. modernist avrupa merkezcilik davranışçılığın özüdür. 70 ve 80'lerde yapılan çalışmalarla ne kadar saçma olduğu defalarca vurgulanmış olmasına rağmen bilim felsefesinden ve akademik müfredatlardan tam anlamıyla kazınıp sökülememiştir. mesela psikolojiyi falan hala davranışçı okul gözünden anlatmaya çalışan üniversiteler mevcuttur.

    sosyoloji ve antropoloji içindeyse hala ağırlığını korumaktadır.

    derler ki burjuva bilimi, aydınlanmanın çocuğu olmasından da mütevellit katı pozitivizme bağlı kalmak zorundaydı, çünkü ancak bu şekilde "daha iyiye, daha güzele" umudunu kitlelere pompalayabilirdi. sosyoloji de, psikoloji de davranışçılık işte bu yüzden hep normatif tanımlar oluşturmaya çalışmış, en rasyoneli aramıştır. unutmayınız ki avrupa merkezci sosyoloji çok uzun bir süre modernizmi savunmuş, tüm halkların, toplumların belli evrelerden geçerek sonunda batılılara benzeyeceğini ve bunun en iyisi, en rasyoneli, en doğrusu olacağını iddia etmiştir. buradaki darwinci evrim göndermesini de lütfen seziniz. psikolojide de aynı şekilde davranış bozuklukları, kişilik bölünmeleri vs derlerden freud gelmiş ve aslında bilincin çok daha karmaşık ve gözlemlenemez süreçler içinde boğulduğunu göstermiştir.

    yani bu "ölçümlenebilirlik, tersinirlik, kanıtlanabilirlik" saçmalıklarını içinde insanların ve insanın olduğu bir alanda nasıl kullanabiliyorlar gerçekten hayret. özellikle 1945 sonrası abd'de yapılan bir çok çalışmaya bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız...
  • aslında farklı biçimleri var:

    1) metodolojik davranışçılık: bilimsel psikolojinin kapsamı hakkında normatif bir teoridir. buna göre psikoloji sadece davranışla ilgilenmelidir. davranışı açıklarken zihinsel durumlara referans vermek (arzular, inançlar gibi), psikolojiye hiçbir şey katmamaktadır. zihinsel durumlar zaten doğaları gereği hususi ve kişisel oldukları için bilimsel çalışmaya müsait değildir. (bkz: john b watson)

    2) psikolojik davranışçılık: bilimsel psikoloji içindeki bir araştırma programıdır. insan ve hayvan davranışını dışsal uyaranlar, tepkiler ve koşullanma tarihleri cinsinden, zihinsel durumlara referans vermeden açıklama amacındadır. (bkz: ivan pavlov) (bkz: edward thorndike) (bkz: john b watson) (bkz: b f skinner)

    3) felsefi davranışçılık (analitik ya da mantıksal davranışçılık): felsefe içinde, zihinsel terimlerin anlamlarına dair bir teoridir. buna göre zihinsel durum fikri, aslında belli bir davranışa ya da davranış kümesine eğilimli olma fikridir. bu teoriye göre, örneğin "harun yahya evrim teorisinin yanlış olmasını arzuluyor" dediğimizde harun yahya'nın içsel bir durumu (arzu) hakkında konuşmuyoruz; aslında harun yahya'nın belirli çevresel koşullarda ne tip davranışlara eğilimli olduğu hakkında konuşmuş oluyoruz. (bkz: ludwig wittgenstein) (bkz: gilbert ryle) (bkz: daniel dennett)

    kaynak: http://plato.stanford.edu/entries/behaviorism/
  • (bkz: bihevyorizm)

    davranışçılık, psikolojide, bir kişinin zihinsel durumlarının, davranış veya eylemlerine benzersiz bir şekilde karşılık geldiğini varsayan bir yöndür.

    basit bir örnek ağrı olabilir: gözleme dayalı olarak bir kişinin acı çektiği söylenebilir; vücut hareketi, gözbebeği büyümesi vb. davranışçılığın savunucuları, bunun herhangi bir zihinsel durum için geçerli olduğuna ve gözlemlenemeyen hiçbir zihinsel durum olmadığına inanırlar.

    davranışçılık, doğru tahminler vermeyen (aynı (bkz: freud), (bkz: jung), (bkz: adler) ve diğerleri) derinlik psikolojisine bir yanıt olarak ortaya çıktı. ancak sorun şuydu: bir anlamda davranışçılıkta insan, vücuttaki bir tür ruh olarak değil, 'uyaran-tepki' modeline göre incelenebilecek çok zeki bir hayvan olarak görülmeye başlandı. neredeyse içsel yaşamdan yoksun bir robot gibi.

    felsefede davranışçılık

    elbette bu yön felsefeyi, özellikle bilinç felsefesini ve dil felsefesini etkileyemezdi. insan sadece zeki bir hayvan mı? hayvan davranışları insanlara aktarılabilir mi? ve gerçekten zihinsel fenomenlerin dışsal tezahürleri olmasaydı, onlar için kelimeler icat edebilir ve başkalarına bu kelimelerin ne anlama geldiğini açıklayabilir miydik? benzer sorular (bkz: wittgenstein), (bkz: quine) ve diğer birçok filozof tarafından soruldu.

    felsefenin ünlü "davranışçılarından" biri (bkz: gilbert ryle)'dı. bilincin varlığını inkar etmeyen ancak tezahürlerinin her zaman bedensel düzeyde mevcut olduğuna inanan modern felsefi davranışçılığın biçimini belirlediğine inanılıyor. bu nedenle filozofa göre dil bizim için erişilebilirdir. belirli bir davranış kompleksine "acı" adını vererek, bir başkasına yaşadığı zihinsel durumun acı olduğunu öğretiriz. tezahürler olmasaydı, birbirimize kelimeleri asla öğretemezdik.

    not!!!: artık felsefede "davranışçı" oldukça kirli bir kelimedir, yani filozof kişinin zihinsel yaşamının varlığını görmezden gelir. ancak neredeyse tüm modern bilinç filozoflarında davranışçılığın unsurları vardır. (bkz: chalmers) tarafından icat edilen "felsefi zombi" argümanı bile tam olarak davranışçılığa karşıdır.
  • sosyoloji'nin bir bilim olarak kabul edilmesinde ilk adim.
    bu bakis acisiyla insan davranisi tamamen fizik ve kimyaya dayanarak aciklanilmis ve sosyolojiyi pozitif dunyalarinda kabullenmek istemeyen matematikci, kimyaci, fizikciler mat olmustur.
    zamanla bu bakis acisi etkisini yitirmistir, ancak sosyolojinin dunyada bir bilim olarak kabul edilmesinde cok buyuk pay sahibidir.
  • babalarından biri de skinnerdir.
  • insanın sadece gözlenebilir davranışlarıyla ve davranış pekiştiren ödüllendirme koşullarıyla ilgilenen, nesnel olduğu için bir zamanlar diğer kuramlardan daha çok tutulmuş olan psikolojide bir yaklaşım
  • davranışçıları, zihinsel durumları inkara götüren pozitivist yaklaşımın bundan iyi özeti olamaz herhalde:

    "the first step is to measure whatever can be easily measured. this is okay as far as it goes.

    the second step is to disregard that which can't be measured or give it an arbitrary quantitative value. this is artificial and misleading.

    the third step is to presume that what can't be measured easily isn't very important. this is blindess.

    the fourth step is to say what can't be easily measured really doesn't exist. this is suicide."

    - daniel yankelovich (sanırım)
  • malum, artık ölmüş bir araştırma programı. yenisi, daha iyisi var: bilişselcilik*. örneğin bilişsel psikoloji dersleri genelde davranışçılığı yerin dibine sokarak başlar.

    bilişselciliğin temel teorik terimlerine (zihinsel temsil, bilgi işleme, zihin dijital bilgisayardır hipotezi) itiraz etmeye, bunları sorgulamaya kalkarsanız, davranışçı olmakla suçlanabilirsiniz. bu durumda üzülmeyin, yalnız değilsiniz:

    306. bir zihinsel sürecin mevcudiyetini niye yadsıyayım ki?! ama "şimdi bende ....'ı anımsama zihinsel süreci gerçekleşti" demek, "şimdi ....'ı anımsadım" demekten başka bir şey değildir. zihinsel süreci yadsımak, anımsamayı yadsımak olurdu; herhangi birinin, herhangi bir zamanda bir şeyi anımsadığını yadsımak olurdu.

    307. "sen kılık değiştirmiş bir davranışçı değil misin aslında? söylediğin, temelde, insan davranışı dışında her şeyin kurgu olduğu değil mi?" - eğer bir kurgudan bahsediyorsam, bu gramere ilişkin bir kurgudur.

    308. ruhsal [zihinsel] süreç ve hallere ve davranışçılığa ilişkin felsefi sorun nasıl ortaya çıkar? - ilk adım hiç dikkat çekmeyen bir adımdır. süreçler ve hallerden bahseder ve bunların doğalarının ne olduğunu bir karara bağlamadan bırakırız! belki bir gün bunlar hakkında daha fazla şey bileceğiz - diye düşünürüz. ama işte tam da bu şekilde kendimizi belirli bir bakış tarzına bağlamış oluruz. çünkü bir süreci daha yakından tanımanın ne demek olduğuna ilişkin belirli bir kavrama sahibizdir. (göz boyama numarasının can alıcı adımı atılmıştır ve tam da bu adım bize masum görünür.) - ve şimdi, düşüncelerimizi bize kavranır kılmak durumunda olan benzeşim dağılır gider. o halde henüz araştırılmamış ortamdaki henüz anlaşılmamış süreci yadsımamız gerekir. ve böylece de sanki zihinsel süreçleri yadsımışız gibi bir görüntü oluşur. ama bunları yadsımak istemeyiz tabii ki!

    - ludwig wittgenstein, felsefi soruşturmalar 1, haluk barışcan çevirisi (metis)

    ps: daniel dennett de aynı suçlamaya bu alıntıyla karşılık vermiş.
  • psikanalitik kurama ve freud'a tepki olarak ortaya çıkan, sadece davranış ve davranış birimlerine odaklanan psikoloji akımı.

    kişinin doğduğunda boş bir levha gibi olduğunu ve normal ya da normal dışı bütün davranışların öğrenmeler yoluyla ortaya çıktığını öne sürmektedirler. dolayısıyla normal olmayan davranışların ortadan kaldırılması için normal davranışların öğretilmesi gerekmektedir. bu da deneysel yöntemlerle ve uyarıcı- tepki bağının doğru kurulmasıyla sağlanabilmektedir.

    genelde öğrenme konusundaki görüşleri takdir toplasa da; her insanın -deney farelerinde olduğu gibi- benzer her duruma aynı tepkiyi vermesinin mümkün olmadığını düşünürsek, -mesela ; deprem esnasında ve deprem sonrasında herkes aynı tepkiyi göstermez- insan iradesini ve bireysel farklılıkları, kişinin yaşadığı iç çatışmaları, bilinç ve bilinçdışı süreçleri dikkate almaması bana göre kuramın eksik kalan yanıdır.
hesabın var mı? giriş yap