• bir steven seagal filmi. bu sahsiyetin rol aldigi/yonettigi siradan ve anlamsiz filmleri hatirladikca, nasil olmus da boyle bir yapit ortaya koymus inanasim gelmiyor..
  • amerika'da ilaçla , arabistan'da kılıçla , çin'de beyne kursun sıkmayla yapılan , hukuk düzeyindeki en ağır ceza. ülkemizde bi süre önce kaldırılmıştır.
  • kevin bacon'un canlandırdığı baba karakterine her ruh halini yakıştırdığı,izlemeye doyulamayan film.
  • death wish familyasi filmlerinin guzellerinden. bunda gercekci catisma sahnelerinin, kevin bacon'un mutlu aile yasaminin gosterildigi ilk 10-15 dakikanin, kevin bacon'un kendisinin ve yonetmen james wan'in payi buyuk.

    --- spoiler ---
    kimse vay efendim komando gecmisi olmayan adam vb. o kadar adami nasil oldurur demesin. karsisindakilerin silah kullanma vb. konularda ozel bir egitimi var mi? sadece bir arada takildiklarinda kendilerini guclu sanan bir avuc cocuklar aslinda.
    birde otoparktaki kamera hareketlerine dikkat.
    --- spoiler ---
  • max payne'nin gobekli ve polis olmayan bir karaktere donusturuldugu kategorize edemeyecegim bir is cikmis ortaya, yonetmen james wan'i (saw serisini leigh whannell ile birlikte yaratmistir) kutlamak gerekir. aksiyon desen degil, dram desen hic degil, polisiye deme bile. pekiii gerilim? ehehe.

    bilindik bir hikaye oldugundan olabildigince kisa bir ozet vermek gerekirse;
    bir sigorta sirketinde risk yoneticisi olarak calisan nick hume (kevin bacon)'un amerikan ruyasi seklinde bir aile hayati vardir. cok sevdigi karisi ve iki ogluyla birlikte guzel bir evde yasamaktadir. birgun buyuk oglunun (stuart lafferty) hokey macindan donerlerken benzin almak uzere durduklari benzin istasyonunda bir cetenin saldirisina ugrarlar. ceteye kabul icin gerek sart olan birisini oldurme mevzusundan oturu buyuk oglan nick hume'un gozlerinin onunde katledilir. oglunu oldurenin 3-5 yil yatip cikmasini istemeyen baba olayi kendi yoluyla halletmeye karar verir. bu sirada ona ne polis yardim edecektir ne de bir baskasi. "nick hume the risk yoneticisi" kendi basina koca bir ceteyi cokertip intikamini alabilecek midir?

    gulmemek icin kendimi tutayim diyorum ama yok be abi. konuyu ozetlerken bile karnima agrilar girdi. ulan risk yoneticisi bir ara oyle bir seye donusuyor ki gulmemek elde degil. sozde dramin pik yaptigi yerlerde komedi filmi izliyormuscasina gulesim geldi.
    bu kadar duygusuz bu kadar kotu kotarilmis bir is gormeyeli uzun zaman olmustu.

    bastan belirteyim film aslinda yapilmasi gereken her seyi kitabina gore yapiyor! zaten bu sebepten oturu bu kadar kotu bir film. sanki yonetmenin eline bir film yonetme kitabi verilmisde onu adim adim izliyor. hicbir sasirtici sey yok (bir yerden kopegin firlayip seyirciyi yerinden sicratmasi disinda). su yolunda akiyor boyle, sessiz dingin... uykunuz geliyor, agir agir, evet sona yaklasiyoruz, simdi 3 e kadar saydigimda uyuyacaksiniz. ahaha.

    lan hic bir filmi bu kadar ciddiyetsiz sekilde elestirmedim ama bu filmin ciddiye alinabilecek bir noktasi bile yok.

    senaryoya sokabilecegim tum laflari soktum sanirim, o yuzden pek bir sey demeyecegim. sadece brian garfield'in nasil olupta "bunu" izledikten sonra kalp krizi gecirmedigini merak etmekteyim. ben olsam gider ian jeffers'in yuzune tukururdum. ian jeffers demisken kendisinin ilk senaryo yazimiymis bu. sonraki islerinde, tabii bu senaryoyu gordukten sonra birileri is verirse, neler yapacak cok merak ediyorum...
    yonetmene hicbir lafim yok. sen git saw'u yarat sonra...
    guzel sarkilar vardi filmin icinde. "iyi" birisi oldugunde kesinlikle guzel bir sarki giriyordu bu yuzden keske daha fazla "iyi" adam olseydide daha cok iyi muzik dinleyebilseydik.

    max payne demistim, evet. max payne super bir karakterdir. oyunu cok guzeldir, film gibi. aradaki sahneleri arka arkaya koy bundan daha iyi bir "sey" ortaya cikar. son zamanlarda cikan sarf aksiyona yonelik shoot em up bile bu filmden daha mantikli ve eglenceliydi. onu gectim eski steven seagal filmleri vardir (hard to kill, out for justice), bu "sey"in o filmlerden ne farki var? dur lan durrr. o filmlerde hic yoktan herifcioglu seagal birileri ona bulastiginda ailesini uzak diyarlara gondermeyi akil ediyordu!

    "lanet olsun adamim" 105 dakikam bosa gitti.

    edit: tamam, sen cok kotuye basinca bosa gitmedi 105 dakikam. hey allahim.
  • yılların kevin bacon ının en nihayet bir başrolde oynadığı film.
  • uzun zamandır izlediğim en kötü film. digiturk'te yayınlansa herkes digiturk'e küfrederdi sanırım, "niye böyle filmleri koyuyorlar programlarına" diye. filmin özellikle ikinci yarısına tüm suadiye movieplex'in kahkahalarla eşlik ettiğini de belirtmeden geçemeyeceğim.
  • klişe bir konuya sahip, ancak özellikle otopark sahnesi gibi aşmış sahneler de barındıran sağlam bir aksiyon filmi*. konu itibariyle çok ciddiye alınması gereken bir yapım değil. zaten bunun için pek öyle bir çaba da görmedim tüm film boyunca. zira senaryoda -özellikle filmin mükemmele yakın ilk bir saatinin ardından- çok gedik vardı. film başladığı andan itibaren her geçen dakika beklentileriniz yükseliyor ve şimdiye kadar izlediğim en iyi takip-kovalama sahnelerinden biriyle de tavan yapıyor. fakat ardından daha da uçması, kopması gereken kısımlar kendini gösterdiğinde, beklentileri uçurtma olmuş bir seyirci olarak öne eğilip ellerinizi ovalayarak izlemeye başladığınızda biraz hayal kırıklığı yaşıyorsunuz açıkçası. araya o kadar havada kalan ve geçiştirilen şeyler sıkıştırılmış ki bu filmin bitişiyle birlikte eksik bir tat bırakıyor. izleyenler için bunlardan beni en çok rahatsız eden ikisine değinmek istiyorum;

    --- spoiler ---

    çete üyesinden ailesi için ölüm tehditi aldıktan sonraki ilk tepkileri tam olması gerektiği gibi nick hume'un. ancak evine ulaştıktan sonra perde kapatıp pencere kilitlemeyle olmuyor bu iş. ben orada direkt olarak karısını ve oğlunu bir otele yerleştirmesini ya da uzak bir akrabaya göndermesini beklemiştim.

    polis bir ekip yolluyor evin önünde bekliyor herifler. sonra bu bizim çete üyeleri iki polisin de gırtlağını alıveriyor. ama polis teşkilatı kılını kıpırdatamıyor. sanki heriflerin dokunulmazlığı var. halbuki bizim sigorta müfettişi nick hume bile tek bir telefon numarasından adamlara kolayca ulaşabiliyor.

    --- spoiler ---

    ben "ulan iki eliyle bir silah doğrultamayan sigorta müfettişi kalksın herkesi temizlesin. olacak iş mi?" gibi eleştirilere karşıyım. ulan zaten biraz olağandışı bir şey izleyeceksin ki bir anlamı olsun. yoksa hangi adam bir dakika içinde evindeki bir odadan diğerine hepsi de kıçının dibinden sıkılan 10 tane pompalı ateşinden kaçabilir ki? olay bu gibi şeyler değil benim için. sadece yukarıda saydığım tarz oldukça büyük gedikler ikinci yarıdaki keyfinize biraz turp suyu sıkıyor işte ama yine de izlenmeye kesinlikle değecek başarılı bir yapım death sentence.
  • uzun zamandır izlediğim en etkileyici filmdir. savaşın ne olduğu, neye yol açtığı ve en önemlisi ne kadar boktan bir sonuç verdiği kusursuz bir şekilde anlatılmıştır. tarafımdan heyecanla izlendi ve hatta göz yaşı döküldü.
  • gerizekalı amerikan sinema izleyicisi (seyircisi?) için yapılmış (çekilmiş?) film. başındaki 10-15dk lık porsiyonda ölümle dalga geçen, ölümü hiç ama hiç beklemediğinden onunla kafa bulan bir aile resmediliyor ki allah kahretmesin. boomtown dizisini karmaşık kurgusu (?) yüzünden anlamayan akılalmaz amerikan izleyicisinin gözüne gözüne sokuluyor az sonra olacaklar. kevin bacon'dan dahi beklenmeyecek kötü bir oyunculukla bütünleşip, the brave one* filminde olduğu gibi; komik, gereksiz göze sokulan, klişe mi klişe, amerikan mı amerikan sahnelerle, repliklerle ilerliyor ve dandik mi dandik (yeterince pekiştirdim umarım) bir sonla huzura eriyor film. ömrünüzün 118 dakikası (bkz: küsüratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın) yitsin gitsin istemiyorsanız uzak durun derim.
hesabın var mı? giriş yap