• "olaya bir de şu açıdan bakmaya ne dersiniz" temalı bir yaklaşım.
    susumo kuno adlı dilbilimci bu konuda şöyle bir örneklendirme yapmış:

    "time flies like an arrow." diye bir cümleyi almış.
    bunun bize verdiği ilk anlam "zaman bir ok gibi uçup gidiyor."

    cümleyi başka bir vurgu ve parçalama eğilimiyle ele aldığında şöyle bir sonuç çıkmış.
    "time flies! like an arrow." burada time kelimesini emir kipi olarak düşünüp "sinekleri zamanla! bir ok gibi." şeklinde absürd bir anlam yaratmış.

    bununla kalmayıp "time flies" ikilisini bir isim tamlaması olarak düşünüp "like" kelimesini fiil haline getirmiş. bu durumda "zaman sinekleri bir oku severler" şeklinde hiç olmayacak bir sonuca varmış.

    burada yapmaya çalıştığı dilin elastik yapısını göstermek. "nereye istersek oraya çekebiliriz. belirli bir kalıp, takip edince bizi belirli bir noktaya götürecek bir yol yoktur. sonuç nereden bakarsanız ona döre değişir." mesajını vermek. aynı zamanda bu analiz tarzı felsefi bir yol olarak değil de bir okuma stratejisi olarak ortaya atılmış.
  • çok basit bir şekilde örneklemek gerekirse, "10 dakika sonra toplantım var" cümlesini ele alalım. şimdi, cümle sahibi ne demek istiyor olabilir:

    - 10 dakika sonra toplantım var
    - 10 dakika sonra toplantım var, gitmen gerek
    - 10 dakika sonra toplantım var, gitmem gerek
    - 10 dakika sonra toplantım var, şikayet ediyorum, toplantıya girmek istemiyorum
    - 10 dakika sonra toplantım var, sürekli toplantıları olan meşgul ve önemli bir insanım
    - 10 dakika sonra toplantım var, konuşmayı burda kessek iyi olacak

    ve belki daha onlarca alt metinle çoğaltılabilir bu cümle. basit bir cümlede durum bu ise, önemli metinlerde, makalelerde vs neler olur siz düşünün.
  • çeviri konusunda farklı, sözcüklerin birebir karşılaştırılıp eşleştirilmesini, böylece bir aşkın anlam düşününe dayanılmasını yadsıyan bir görüş sunar bize deconstruction projesi. kelimelerin dil içindeki özgün şahsiyetleri, göstergesel doğrudan karşılıklarının başka bir dilde bulunmasının olanaksızlığı gibi çeviriyi çetrefilli kılan hususlarda derrida meselenin "bağlam" üzerinden yorumlanmasını salık verir. sözcüklerin bir bağlam dahilinde yer değiştirmesiyle kurulan dizge içerisinde "öteki" anlamlara da fırsat tanınmış olur. derrida'ya göre çeviri zaten bir metinden türetilmez, bir değiştirim zinciri olarak görülmelidir. diğer dilde kurulacak yeni bir metafor "kendi içinde" daha bir güzel olacaktır. derrida toshihiko izutsu isimli bir japon dostuna yazdığı bir mektupta deconstruction projesinin özelindeki fikrini şöyle anlatır:

    "çevirinin ikincil ve bir dile ya da bir kaynak metne bağlı olarak türemiş bir olay olduğunu düşünmüyorum. az önce söylediğim gibi yapıçözüm özünde, bir değiştirim zinciri içinde yeri doldurulabilir bir sözcüktür. bu bir dilden diğerine de gerçekleşebilir. 'yapıçözüm' sözcüğünün talihi bir başka sözcüğün (aynısının veya başkasının) aynı şeyi (aynısını ve başkasını) japonca'da dile getirmek için, yapıçözümünden sözedebilmek için ve onu uzaklara götürmek, yazmak ve çoğaltmak için bulunması ya da bulgulanmasıdır. bu sözcük daha da güzel olacaktır."*

    "bu projenin göstermeye çalıştıklarından biri de metaforun (iki farklı kültürü birbirine taşıyarak bir çifte yazıma aracılık yapan anlamında) çifte yazımının her bir dile farklı bir şekilde nakşedilmiş olduğudur. 'çevirmenin olanaksız çabası' bu çifte yazımın farklı kültürlerde ortaya çıkabilmesi için en güzel olanaklılıktır."**

    *jacques derrida, "japon bir dosta mektup", çev. medar atıcı, mehveş onay, toplumbilim no 10 bağlam yayınları
    **çiğdem yılmaz, derrida'nın metafor kullanımı, derrida'nın müdahelesi: différance

    kavramın bir çok çevirisi olması ve sözlükte farklı başlıklarda incelenmesi sebebiyle başka bir yerde yazdığım entry için (bkz: #14275972)
  • her insanın dili kullanırken bir metin yazdığından söz etmektedir ve herhangi bir metin yazılırken, mutlak olarak, şu ya da bu ölçüde daha önce yazılmış metinlerden alıntılar yapılmaktadır. bu anlamda, herhangi bir kültürün düşünce süreci kuşaktan kuşağa geçen bir metinler serisinden başka bir şey değildir.

    herhangi bir metnin yazılması başka metinlerden yapılan alıntı ve göndermeler nedeni ile bir deconstructiondur ama aynı zamanda metnin oluşumu ile bir construction yapılmaktadır. (bu, derrida tarafından nietzsche den alınmış bir çözümlemedir.) bir kişinin yazdığı metinin, o kişinin metni kaleme alma amacı ne olursa olsun, anlamlandırılması kendine özgü bir dinamizm içinde olacaktır. işte derrida ya göre deconstruction, bu anlamlandırma süreci içinde ortaya çıkacak; metni okuyan kişi, daha önce okuduğu metinlere göndermeler yaparak metni anlamlandıracaktır. bu gönderme yaparak anlamlandırma, yapıştırma ve montaj olarak tanımlanmaktadır. buna göre, metnin deconstructionu başka metinlerden alınıp montaj ya da yapıştırma yolu ile metnin anlamlandırılmasını ifade etmektedir.

    metni yazan kişi, yazımı belli bir önemseme modu içinde üretmekte, metni alan ya da okuyan kişi ise kendi önemseme modu içinde metni tüketmektedir; yani hem metni kaleme alan üreticisi hem de okuyan tüketicisi anlamlandırma ya da önemseme işlemine katılmaktadır. böylece dilin özelliği gereği, ortaya bir kararsızlık ve çok seslilik çıkmaktadır.

    kaynak:s.altug 2001 decontroctions yazisindan
  • çağdaş sosyal teoride dikkat çekici bir kavramdır.

    felsefe ve edebiyat çevreleri dışında da ciddiye alınmıştır. ancak, différance (to differ), iz (trace) ve mevcudiyet (presence) gibi kavramlara yüklemiş olduğu anlamlar yüzünden kesin olarak kasdedilenin altını çizmek kolay değildir.

    bu yaklaşım ve kavramın en önemli sözcüsü olan derrida, ağırlıklı olarak heidegger’in çalışmalarından yardım alır.
    derrida’nın, foucault’nun teorisine ters düşen yanı-yaklaşımı, sosyal ve politik kuramcıların dikkatinden kaçmamıştır.

    pekçok çağdaş düşünürde karşıt-arayıcı düşüncenin belirlenmesine katkıda bulunmuştur.

    derrida’nın yaklaşımı, -foucault’nun zıddına- yorumculara bir meydan okuma görevi sağlar.

    derrida, her türlü metodoloji fikrinden uzak durur.
  • “...anyone who reads deconstructive texts with an open mind is likely to be struck by the same phenomena that initially surprised me: the low level of philosophical argumentation, the deliberate obscurantism of the prose, the wildly exaggerated claims, and the constant striving to give the appearance of profundity, by making claims that seem paradoxical, but under analysis often turn out to be silly or trivial.”

    kaynak
  • tek kelimeyle "şaka" gibi bir albüm, ziltoid the omniscienttan bile daha iyi gibi, devin amcanın aynı anda çıkardığı ghost ne kadar sakin, kafa dinlemelik bir albüm ise deconstruction o kadar sert, kaotik ve fantastik bir albüm. sanırım 2012'de en çok dinleyeceğim albüm olacak, tavsiye edilir efendim.
  • bu yapısöküm, neyin yapısökümüdür? gibi genel soruya bir cevap vermek gerekirse: kavramın, otoritenin ve batı kategorisinin farz edilen öncelliğinin yapısökümüdür.
    bu arada derrida'yi da, o kendi hayati üzerine cekilen belgeselin gösteriminden sonra belgesel üzerine kisa bir konusma yapmış olan hasan ünal nalbantoglu hafifçe "sökmüştü" bir vakitler.
  • simdi ben bir elime bir elime eceviti bir elime demireli alsam ve iki dakkada bunlari deconstruct etsem ortaya 12 eylul cikar?*?
  • elinde kirilmis oyuncagiyla aglayarak annesine kosan cocuk edasi...
hesabın var mı? giriş yap