• özgün bir sesleri olmasıyla bence müzik tarihinde kendine saygın bir yer edinmiş ingiliz grup ilk olarak 1977'de bir araya geldi. müzikleri ve logoları her ne kadar heavy meal/hard rock gibi sınıflandırılmalarına sebep olabilse de, leppard'ın daha pop türünde bir müzik (ahmet çakar gibi, pop'u iyi anlamında kullandım diyeceğim) yapmakta olduğu iddia edilebilir. ancak ben, zaman zamanki deneyimsel çalışmalarını da görerek, def leppard'ı sınıflamanın kendi isteklerine de aykırı, boş olduğunu düşünüyorum.

    grubun yüzü, bir çok grupta olduğu gibi,vokalist joe elliott olmasına rağmen joe aslında rick savage (bas), pete willis (gitar) ve tony kenning (davul) tarafından kurulan gruba gitarist olmak için başvurmuş, ama denemeler sonrası vokalist olmasına karar verilmiş. grubun ismini de elliott bulmuş ama tahmin edilebileceği gibi isim aslında deaf leppard olarak düşünülmüş. ancak sonradan değişime uğramış (tam bilemiycem neden).

    1978 yılında, steve clark'in katıldığı, kenning'in ayrıldığı grup, ilk ep'lerini çıkardı ve şarkıları getcha rocks off bbc'de sıkça çalındı. bu esnalarda, o günlerde 15 yaşlarında olan rick allen da gruba davulcu olarak katılmıştı.

    1980'de ilk albümleri on through the night çıktı. ne var ki kibirli ingiliz dinleyicisi bu albümü çok "amerikan sempatisi kazanma hedefli" buldu. gene de bu durum listelerde ilk 15lere çıkmalarına engel olmadı. ilk single'larının hello america olması, leppard'ın bu suçlamada çok da günahsız olmadığını düşündürüyor bana. albümün tamamı dinlendiğinde, gayet british bir müzik yaptıkları görünüyordu ama bir kere damgayı yemişlerdi ve bundan kurtulmaları ve ingilizlerin gönlünü fethetmeleri uzun yıllar sürdü. albüm her ne kadar bir devrim yaratan türden olmasa, ve muhteşem hitler barındırmasa da, sağlamdı ve def leppard tarihi için bugün bile baktığımda gayet iyi bir başlangıçtı.

    ikinci albümleri için ünlü prodüktör robert john "mutt" lange ile çalıştılar ve 1981'de ortaya high'n'dry çıktı. albümün yıldızı kuşkusuz grubun ilk balladı ve yıllar sonra mariah carey'nin de yorumladığı bringin' on the heartbreak oldu. 1982'de gruba willis yerine phil collen katıldı. willis gruptan tabiri caizse "kovuldu" ve sebep aşırı alkol bağımlılığıydı (bir rock grubunda bunu görmek zor olsa gerek). sonra olacakları düşününce grup keşke daha da sıkı bir alkol politikası uygulasaymış demek kaçınılmaz.

    1983'de pyromania çıktı ortaya. bence leppard gibi olan ilk def leppard albümü buydu. öyle ki single photograph mtv'de michael jackson'ın beat it'ini bile geçip en çok istenen klip oldu. marşımsı rock of ages (pretty fly for a white guy'ın intro'su) ve foolin ile def leppard artık yıldız bir isim, odalara posterleri asılan bir gruptu. ama ingiltere'de hala leppard'a dudak bükülüyordu.

    1984'de def leppard lanetinin ilk darbesi gerçekleşti. davulcu rick allen, corvette'i ile hız yaparken yoldan çıktı ve kaza sonucu sol kolunu kaybetti. ama rick grubu bırakmadı. önce yastıklarla kendini dengeleyip çalmaya devam etti ve sonra bacaklarını da kullanabileceği özel bir davul sistemi yardımıyla grubun davulcusu görevini sürdürdü.

    ve 1987...hysteria..bu albüm için herhalde daha uygun bir ad olamazdı, çünkü etkileri rock dünyasında böyle oldu. animal single'ı ingiltere'de sadece 6 numaraya çıkabildi ama en azından artık vatanlarına geri kabul edilmişlerdi. pour some sugar on me, love bites, armageddon it ve rocket şarkılarıyla leppard fırtına gibi esti. ama gene de ilk ve tek billboard bir numarası olan şarkıları love bites oldu. albüm bütün dünyada 3 yılda 18 milyon sattı. 80ler sonunda bon jovi, guns'n roses ve u2 daha popülerdi ama leppard bu onyılda hepsinden fazla albüm satmıştı.

    grup hysteria'nın gazıyla bir sonraki albüm hazırlıklarına hemen girişti ama evdeki hesap çarşıya uymadı.steve clark'ın alkol problemleri grubun çalışmalarına o kadar sekte vurdu ki, hazırlıklar 1990'ın ortasına kadar uzadı. o noktada da, clark gruptan tedavi olmak amacıyla 6 ay ayrıldı. ama adrenalize'ın cd kitapçığında yazdığı gibi "shit always happens with def leppard" sözü doğru çıktı. steve clark 1991 başında, grubun kendi tabiriyle "alkolünde kan bulunması" sebebiyle (ağrı kesicileri de ekleyin) aniden öldü. def leppard yeni bir üye almaksızın çalışmalarına 4 kişi devam etmeye karar verdi.

    adrenalize 1992'de çıktı (çıktığı gün almıştım hey hey). albüm hem ingiltere hem amerika listelerine bir numaradan girdi. ilk single'ları let's get rocked'dı.1992'de vivian campbell gruba katıldı (gitaristsiz albüm oluyor ama konser zor). adrenalize dünyada 6 milyon sattı.

    1993'de çıkardıkları retro active b-side'lar ve yayınlanmamış eski şarkılarda oluşuyordu. bu albümden two steps behind, last action hero filminin soundtrack'inde de yer aldı. gene bu albümden miss you in a heartbeat(iki versiyonu var albümde, miss you demeden önce oooo dediği daha güzel) ve from the inside gibi şarkılar zannımca etkileyici balladlardı. 1995'de ilk greatest hits'lerini (britney spears bile çıkardı ne var bunda?) çıkardı. albümdeki tek yeni şarkı when love and hate collide, ingiltere'de 2 numaraya kadar çıktı ama amerika'da ilk 40'a giremedi.

    def leppard, anlaşılan ya kendi müziğinden sıkılmıştı ya da sibel tüzün'ün rockçı kocayla evlenmesi sendromuna benzer birşey yaşadı ki, 1996'da slang adlı spekülatif albümü çıkardı. leppard hayranları bu albümü sevgiyle karşılamadılarsa da, şahsi fikrimce gayet başarılıydı. sadece ve sadece, beklenen bu değildi. grunge ve karanlık bir albüm olan (hatta hiphop?) slang, her grubun en sevilmeyen albümü için söylediği gibi, grubun kendilerinin en sevdiği albümdü. turn to dust, slang gibi şarkılar ve blood runs cold ve where does love go when it dies gibi balladlara kötü demek mümkün değil bence.

    1999'da euphoria çıktı ve adrenalize'ın devamı da asıl bu albüm oldu. kısa sürede amerika'da 500.000 satan ve ilk single'ı promises olan albüm, leppard hayranlarının eski reçeteden memnun olduklarını ve değişim sevmediklerinin göstergesiydi. 2001'de grup tarihini anlatan hysteria - the def leppard story adlı video vh1'da yayınlandı.

    10'uncu albüm "x" ise slang'in devamıydı ve hatta daha çok pop albümü gibiydi. bence de çok başarılı olmayan x için yapabileceğim tek şey leppard'ın cesaretini ve ticari kaygıdan uzaklığını kutlamak ve long long way to go ve now gibi şarkıları hala dinlemek. bu albümdeki leppard'ı sert sound'lı bir duran duran'a benzetmek mümkündür. eh duran duran da fena değildir aslında.. ancak bütün bu çabalarıma rağmen, x'i grubun ticari olarak da en başarısız albümü olmaktan kurtarmak mümkün olmadı.

    ve mayıs 2006'da yeah çıktı. bu albüm de, yeni şarkılardan değil, leppard üyelerinin en sevdiği ve müziklerini etkilediğine inandıkları eski şarkıların cover'larından oluşuyordu. ancak klasik cover albümlerinden farkı, çoğu şarkıyı standart müzik dinleyicisinin ilk defa duyuyor olması herhalde. albüm amerika'da listelere 16'dan girmeyi başardı.

    bütün bunlar ışığında leppard gibi kısmen az duyulmuş bir grubun etkilerini anlmak pek mümkün değil belki de...ama leppard kendi yaptığının meyvesini kendi yiyemeyen bir grup oldu. onlardan önce hard rock daha çok bir "erkek" müziğiyken, bu güzel çocuklar sayesinde geniş kitlelere yayıldı ama parsayı en çok bon jovi topladı. müziklerini ve albüm tarzlarını biraz metodik (3 hızlı, 2 ballad ortaya da bi salata hoop herkes alır) diye nitelemek mümkün olsa da, grubun slang ve x denemeleri amaçlarının bundan keseyi doldurmak olmadığını ispatlar sanırım. def leppard kadar pop kültürü etkilemiş ama buna karşın bu kadar az ünlü(kime göre neye göre) olmuş bir grup daha bulmak zordur zannımca.

    rocket...yeeaaah !
  • en bahtsiz rock grubu olarak tarihe gecen def lep, aslen sheffieldlidir. cikardiklari albumler arasinda pyromania, hysteria, adrenalize, high n dry benim ozel olarak sevdiklerimdir.

    grubun felaket kariyeri ilk olarak davulcu rick allenin sol kolunun bir araba kazasinda kopmasi ile ba$lar, 2 sene sonra da gitarist steve clark akciger yetmezliginden olur. rick'i grupta tutup tamamen elektronik bir davul duzenegi ile calmasini saglarlar, steve'in yerine de eski whitesnake elemanlarindan vivian campbell gelir.

    cok guzel muzik yaparlar, ama phil karde$im steve oldukten sonra lead gitara gecince gereginden fazla abaza solo atar, vivian yine bir derece dengeler onu ama, bir saatten sonra kafa yorar.

    eklemek gerekir ki dunyada en cok satan albumler top ten listesinde 3 albumleri bulunmaktadir.

    rocket...yeah...satellite of love diye de bagirmi$tim konserlerinde (bkz: gereksiz $ahsi detay vermek)
  • baslarina gelen onca bahtsiz olaydan sonra, adrenalize albumunun kapak icine yazdiklarina gore tum bu yasananlardan aldiklari cok onemli iki ders:
    1-don't take things too seriously and
    2-never make plans, because in def leppard (as in life), shit always happens!
  • grubun ismi led zeppelin'den(lead zeplin) esinlenmedir, 70'lerin ingilteresinde moda olan harf oyunlariyla grup ismi olusturma furyasiyla "deaf leopard" olmus "def leppard".
  • sahil gitaristi yerine gerçek anlamda yetenekli bir müzisyen olsaydım kesinlikle def leppard gibi müzik yapmak isterdim. her ne kadar metallica anam, babam, bacım, sevgilim, her şeyim olsa da def leppard bambaşka ya.

    4 sesli vokaller, çift melodik gitar, "guruuuğğvi" bass ve davul. kısa ve öz şarkılar. çalması, söylemesi inanılmaz eğlenceli. ve her şeyden önemlisi bugüne kadar def leppard çalarken memeleri ritmik şekilde oynamayan hatun görmedim. önemli olan da o zaten değil mi hacı, memeler ve kızlar. dur lan o mötley crüe felsefesiydi.

    neyse, def lep siker !
  • şu dünyada en ''saygı duyarak'' sevdiğim, fanı olduğum grup.
  • yenilerde senfonik bir albüm yayınlamışlardı, "bir ara dinlerim ya aman zaten yeni iş çıkaramayan da senfonik albüm yapıyor," deme hadsizliğini kendimde bulmuştum. bir pazar gecesi dinlenecek harika bir albümmüş, ağzımın payını aldım şahsen. tanıdık ezgilerin taze ve senfonik halleri müthiş olmuş müthiş. şimdi "bütün eski yaşlı hard rock grupları işi gücü bırakıp senfonik albüm kaydetsinler lütfen!" deme aşamasına geçildi. aman ne güzel olmuş ya abov.

    bahsi geçen albüm drastic symphonies, grubun çoğu hit şarkısını bulunduruyor, hiç üzmüyor.
  • dün gece love bites şarkısı ile rüyama giren delikanlı topluluk. bilinçaltımı seviyorum.

    (bkz: 6 temmuz 2008 def leppard istanbul konseri)
  • 30 sene içerisinde steve clark öldü, rick kolunu kaybetti, joe'nun ses tellerinde modüller oluştu, vivian kanser tedavisi görüyor ama hala dimdik duruyorlar, hala çok iyi müzik yapıyorlar. çok korkuyorum yarın öbür gün "def leppard komple öldü" diye haber okumaktan.

    ben sigorta şirketi olsam sigorta yapmam bunlara.
  • sene olmuş 2020 dinlemekten asla bıkmadığım, bıkmayacağım, doyamayacağım hard rock grubudur.

    yok rock ölmüş, yok bitmiş, yok bilmem ne vs. vs vs hiç ilgilendirmiyor beni. şu an itibarıyla sporumu yaparken büyük bir keyif ve zevkle dinliyorum.

    soundu gayet akıcı ve keyiflidir, gaza getirir, heyecanlandırır, enerji verir, yaşama keyfi uyandırır. lezzetli bir yemek sonrasında alınan bir tad gibidir benim için bu grup.

    kalmadı artık böyle kalite, varsın kalmasın, onların güzel single ve albümleri yeter bizi beslemeye.

    long live rock'n roll.
hesabın var mı? giriş yap