• elbiseleri vücuduma tam oturduğu için elbiselerimi aldığım mağaza. diğer mağazalar sağolsunlar çağla şikel'e göre elbise yapıyorlar. uzun ve ince.
  • ben hayatımda böyle pantolon görmedim mağazası. gözümde dockers'ı iki paralık etmiştir.

    şalvar rahatlığında, chino kesim, düşük bel..kısaca hayallerimin pantolonunu üretmiş. sen tiril tiril nedir bilir misin abidin? resmen ofiste eşofman keyfi. gidip bütün renklerini alıcam sanırım. hayır dostlar, alışveriş çılgınlığı değil bu, başka türlü bir şey. ne ağaca benzer, ne de buluta. çuval gibi değil giyeceğim pantolon, kumaşı ayrı kumaş, havası ayrı hava.

    (kısa bir sessizlik)

    yalnız biraz ince, soğuk günlerde üşütür. içlik giyecek halimiz yok, kalın kumaş bişe bakıcaz. (sen üzerine alınma şakirtim)

    edit:
    2 aylık kullanımdan sonra pantolon pert. rengi falan gitti, beti benzi attı. dockers aldım, şimdilik bi sorun yok. hangi pantolonu alacağımı şaşırdım artık. nalet gitsin.
  • klasik bir türk firmasıdır.
    aslında ürünleri fena değildir, marka olarak da türkiye standartlarında iyidir.

    amma lakin ki öyle değildir,

    bünyesinde bulunan insan kaynakları birimi ancak bu kadar saçma sapan işler yapabilir. bu firmanın insan kaynakları tarafından herşeyle karşılaşabilirsiniz, çeşitli birimlerinde çalışan tanıdıklarım aracılığıyla şahit olduğum örnekleri ve yine tanıdıklarımın cümleleriyle aktarmam gerekirse;

    sizi işe alırlar sonra postalarlar, iş görüşmesine çağırırlar konuşmazlar, iş görüşmesini yapanlar hangi departmana başvurursanız vurun her konuda uzmandırlar, bu firmadaki ikcıların ego tatmini için her yol mübahtır,
    öyle bir konuşurlar ki sanki ordinaryüs derecesine ulaşmışlar sanırsınız, kaliteli, nitelikli insanları kaçırmaları kendileri için hiçbir sorun teşkil etmez,
    asıl inanılmaz olan bu firmanın sahiplerinin buna göz yummalarıdır.

    mutluluk müdürlüğü kavramını ülkemize sokmanın gururunu yaşarlar, peki ne iş yapar mutluluk müdürü? size sadece mutlu olun diye telkinde bulunur, evet doğru duydunuz bu firmada mutluluk müdürü diye bir görevli vardır ve görevi insanlara 'mutlu olun' demektir.
    haliyle imkanları dahilinde bulunduğu noktadan daha ötede olabilecek bir firmayken niteliksiz ik'cıların elinde oyuncak olmuş durumda olması ise oldukça üzücü.

    iş başvurusu yapacak dostlara selam olsun emin olun sizler o görüştüğünüz kişilerden çok daha başarılısınız. bu firmaya gidip de canı sıkılmayan kişi tanımıyorum. canınızı sıkmayın bu durum için.

    maaş olayına gelince ''firma olarak üst kademeleri yeteri kadar yüksek tutarsak alt kademeler nasıl olsa aç da olsa çalışır'' mantığı ile büyümektedir. büyümektedir diyorum çünkü bu firma kendinden başka kimsenin büyümesine tahammül edemiyor. ''eğer kâr edersek x kadar prim vericez'' derler sonra ''aaaaa devlet vergi koymuş benden çıkacak değil ya çalışanların primi ile ödeyelim'' diyecek kadar presnipleri vardır. bu firmada hak yenmesi gayet doğaldır.eğer çalışacaksınız bir müddet sonra sizde alışırsınız.

    milyonlarca tl bütçelerle reklam yaparlar ama çalışana prim-zam bütçesi ayırmazlar peki neden?
    cevap çok net:
    firma büyüsün, her şey bunun için.
    gerçekten belki de bir dünya markası olacak kadar bilgi birimi olan insanları toplamış ancak müdür ne derse o mantığı ile hiçbir şeyin değişmediği, marka ve ülkem için üzüldüğüm.

    denilebilir ki ''hiç mi iyi şeyler olmuyor?'', evet oluyor. sevgililer gününde keman çalınıyor çikolata dağıtılıyor, başka bir gün oluyor başka bir maymunluk yapılıyor. evlenirseniz yarım altın veriyor. sigortanızı maaşınız üzerinden yatırıyor, çocuğunuz olursa x arkadasınız yavruladı diye mail atılıyor. bak unutuyordum asıl bomba mevzuyu. bir çalışan nasıl ödüllendirilir? para dediğinizi duyar gibiyim. hayır bu firma para ile değil gaz ile ödüllendiriyor. bir çek defterleri var yöneticilerin. üzerindeki seri numarasını görünce ''vay hediye çeki verecekler'' şeklinde sevinirsiniz ama bu saçma insanlar bu mazlum çalışanlarla dalga geçerler.”afferim sana, çalışmaya devam” şeklinde yazılar yazar ve size bu çeki verirler, artık o çekle ne yapacağınız size kalmış.

    nasıl gayet güzel dalga geçme yöntemleri değil mi?

    sonlara yaklaşırken mağaza çalışanlarından bahsetmemek olmaz; az maliyetle daha çok iş yaptırmak için 5 kişilik işi 1 kişiye saplamaktadırlar. bölge müdürlerine de güven yoktur. patrona yaranmak için öğrenci, yardıma ihtiyacı olan, çalışmak zorunda olan dinlemezler eğer çalışan ufacık bir hata yaparsa yolu gösterirler. çıkış saati aksam 9 derler mağazadan çıkmanız 11’i bulur arada geçen 2 saat ücretsiz işten çıkartmamaları için geçirdiğiniz bedava zamandır. bazen inançlı olduklarından şüphe duyuyorum.

    gizli tanıklar, itirafçılar ve çalışanlardan gelen bilgiler doğrultusunda eyyorlamam bu kadar..
  • "jean amerika'nın şalvarıdır ccc akdenizli defacto ccc" temalı reklamlardan vazgeçip amerika'nın medya maymununu reklamında oynatan tekstil firması.

    madem akdenizlisin, reklamında oynat penelope cruz'u da gözümüz gönlümüz açılsın.
  • nasıl bir firma olduğunu bilmiyorum, marka olarak kendini nasıl konumladığını da. sözlük'te muhtelif "rezaletlere" konu edilmiş ya da edilecek hareketleri olmuşsa, bunlardan hiç haberim yok.

    ama burayı mantıklı bulurum. collezione, lcw ve burası benim için birbirine yakın yerler ve bunların içinde en mantıklısı da defacto. collezione artık iyice ergenleşti, lcw de tam tersine iyice "teyze" bir hale geldi, gündelik kıyafetler için defacto gayet uygun. diğer ikisine girmiyorum bile artık.

    buradan aldıklarım işe giderken giydiklerim filan değil. haftasonu mahallede dolanma kıyafeti gibi şeyler.

    neyse başka bir şey söylemeye geldim ben aslında. geçen gün buradan bir pantolon aldım, ama çok kalabalık olduğu için denemeden "hof nasıl olsa değiştiririm" diye çıktım. olmadı, değiştirmem gerekti. aldığım mağazada olmayınca başka bir şubesine gittim, görevli çocuk sağır. gerçekten sağır, "duymuyor yeaaa" filan gibi çiğ bir dalga geçme içinde değilim. acayip hoşlandım engelli çalıştırmalarından. gayetten yardımcı da oldu bana sağolsun, istediğim pantolonu gösterdim, bedeni bu mu diye sordu bana yine gösterip, evet dedim. gitti depoya baktı, yokmuş. peki.

    kasaya gittim derdimi anlattım,

    - hanfendi sürekli mal geliyor, sizin istediğinizden de gelecektir, arada uğrayın isterseniz.
    - ama o arada değişim süresi geçerse?
    - fişini kaybetmeyin, biz yardımcı oluruz.
    - peki yeni sezonda gelirse fark ödemem gerekecek mi?
    - hayır, aldığınız fiyattan veririz yenisini de.

    nefis.

    çocuk reyonu da yapsalar keşke. şundan diyorum, ben yeğenime hep lcw'den alıyorum çünkü o iş için en mantıklı yer orası. fakat lcw artık resmen araplar için turistik mekan. elinde bir parça malzemeyle, elli saat kuyruk bekliyorsun, çünkü önünde her biri 682 parça kıyafet almış 572 ayrı arap turist oluyor. kasalar açık orada sorun yok, hatta üzerlerine ışıklı numara bile koydular o kadar açık, ama yine de bekle allah bekle...

    defacto güzel. kadıköy çarşı'ya da şube açsınlar ki daha da güzel olsun.
  • bir avm calisani olarak soyleyebilirim ki sabırlı kasiyerleri vardır bunların.
  • kurban bayramında ekstra eleman ihtiyaçları olduğu için başvuran ve 8 gün çalışan kardeşime hakkını vermeyen büyük olduğunu sanan dükkan. günlük 30 tl alması gereken ve 8 günün sonunda 212 tl veren, hatta fazla mesai yapan kardeşime toplamda 300 tl'ye yakın para vermesi gerekirken ihtiyacı olan üniversite öğrencilerine böyle bir ayıp yapmıştır. kınanması gereken bir ticarethanedir.
  • buse terim koleksiyonunu umarım ayrıca sergiliyordur. fark etmeden alırım diye çok korkuyorum.
  • 4.99'a t-shirt aldım dün buradan. kumaşı da, dikimi de, kesimi de gayet iyi. mesele şu ki aynı t-shirt'ü sezonunda 20 liradan satmaları. üzerinde defacto değil de zefacto yazıp aynı kalitedeki malı 50 liraya iteleyenler de var. t-shirt'ü 4.99'a satarken adım gibi eminim kâr bile ediyorlar.

    defacto baz alınarak sorulması gereken soru şu; yıllardır bilinen ve kimsenin ses çıkarmadığı, tekstil sektöründeki aşırı kârı ya da fahiş fiyatları kim denetleyecek?

    evet, milletin lcw, defacto vs... ile gözleri açılıyor ama olması gereken fiyatlandırma da bu zaten. mantar gibi üreyen, atölye üstüne atölye açıp çin'i görünce çil yavrusu gibi dağılan tekstil sektörümüzün ders çıkarması gerek bu durumdan.

    darısı ayakkabıcılık sektörünün başına...
hesabın var mı? giriş yap