• "değerlendirmek kaçmaktır; değerlendirmek, yalnız bırakmaktır; yaşantısının ağırlığına dayanamayan birini, yaşarken öldürmektir."

    oğuz atay - tehlikeli oyunlar
  • artık basında (tahmin ediyorum genel kurmay basın bültenleri sayesinde) "sallamak", "tahmin etmek" yerine de kullanılıyor bu fiil. örneğin:

    "...kaybolan iki askerin keşif yaparken yanlış yola girdikleri ve deaş’ın kurduğu pusuya düştükleri değerlendirildi."

    http://www.hurriyet.com.tr/…a-deas-pususu-40293243?
  • bir şeyin özünü, önemini, nitelik ve niceliğini belirlemek.
  • icimden geldigince yazdigim, yazarak dusundugum bir metin. bilgi icermiyor. derme catma ve gereksizce uzun bir yazi oldu. belki silerim. okuyarak zamaninizi yitirmeyin diye belirtmek istedim.
    ***
    cok uzun zamandir sosyal beceri eksikligimle ilgili dusunuyorum. aslinda bana genellikle sosyal olarak basarili biri oldugum yonunde geribildirim verildi simdiye kadar (kimin hangi ortamda kimlerle iletisimi goz onunde bulundurduguna gore degisebilecek bir degerlendirme). oysa ben kendimi pek basarili bulmuyorum. pek girisken/atilgan biri degilim. tersine, cekingenim ve insanlarin onunde performans sergilemek zorunda olmak bende asiriya varan kaygiya yol aciyor ki olagan zamanlarda da insanlar arasindayken kaygi duzeyim yuksektir. insanlarin onunde konusurken sesim alcak cikar ve zaman zaman titrer. eskiden feci duzeyde olan, simdilerde ise daha makul duzeylere inmis bir sosyal fobim oldugunu dusunuyorum. kendisinin sosyal fobi olup olmadigindan emin olmadigim bur zivirin benim yasantimi zorlastirdigini soylemeliyim. sirf insanlarla etkilesmek zorunda kalmamak icin belirli ortamlara girmekten kacindigimi itiraf etmeliyim. soz gelimi, insanlar benimle konusmaya kalkisirlar diye geceleri sosyallesilen ortamlara girmiyorum ben. canim disari cikmak istiyorsa parkta karanlikta ya da evde tek basima iciyorum, oturuyorum. insanlarla nasil tanisilacagini, nasil konusulacagini, iletisimin dogal bicimde nasil surdurulecegini bilmedigimi fark ettim. kulaga cok sacma geliyor olabilir; ama evde tek basima oturunca kendimi daha mutlu degilse de daha huzurlu ve daha az kaygili hissediyorum. bircok sivil toplum kurulusuna ya da benzeri orgute, yapiya girip cikmisligim var. oradaki insanlarla konusmakta bir sorun yasamiyorum. zaten orada bulunan herkesin amaci az cok belli oluyor ve ortak bir amac uzerinden kuruluyor iliskiler. cogunlukla da yasini basini almis insanlar, bana evlatlari ya da torunlari gibi davraniyorlar. o yuzden rahat hissediyorum. kendi yasitlarimla ya da yasima yakin sayilabilecek insanlarla ilk kez tanistigimda dogal bicimde sohbet ederken geriliyorum. zaten fark ettim ki, tanistigim cogu insan bana yaklasmis ve benimle iletisimi surdurmus oldugu icin ben onlarla bag kurabilmisim. birine bir mesaj atacakken bile 8748 kere dusunuyorum ve “acaba rahatsiz eder miyim? acaba benimle konusmak ister mi? benimle neden konusmak istesin ki?” diye kaygilaniyorum. insanlarla belirli bir siniri (en cok da kendimi) asabilmek zaman aliyor. boyle yasamasi hic kolay degil.

    buyurken davranislarim acisindan fazlaca kisitlanmis oldugumu ve baskalarina rahatsizlik vermemem, varligimi derli toplu tutmam konusunda telkin aldigimi fark ettim uzunca bir sure once. sosyal becerilerim (iletisim ve etkilesim icin kullandigimiz davranislar) biraz hasar gormus gibi geliyor arada. insanlara nasil yaklasmam gerektigini ya da nasil iletisim kurmam gerektigini olmasi gerektigi gibi ogrenmemisim oldugumu dusunuyorum. nasil davranacagini bilememekten oturu aklimdan gecenleri uygun sozcuklerle oldugu gibi dile getirmek gibi bir aliskanlik edindim. nasil hissettigimi ve dusundugumu saklamiyorum. “ben bunu su, su ve su nedenlerden oturu, soyle dusunerek yaptim.” ya da “sen boyle boyle deyince/yapinca ben soyle hissettim/hissediyorum ve dusundum/dusunuyorum.” diye acikca soyluyorum karsimdakine. karsimdaki insanlar benim bu tutumumla ilgili ne hissediyor ya da dusunuyorlar bilmiyorum. ne dusundugunu ve hissettigini acikca dile getiren insan sayisi pek fazla degil (gibi geliyor bana). bu acik tutumumla karsimdaki insani zor bir duruma soktugumu hissettigim oluyor. ne tepki vermeleri gerektigini bilemiyorlarmis gibi geliyor bana (bir tepki beklemiyorum aslinda. durumumu acikliyorum yalnizca). bundan da ayri olarak, dusunduklerimi ve hissettiklerimi acikca dile getirdigimde kendimi gerizekali hissediyorum bazen; cunku bir cocuk gibi icimden gecenleri soyluyorum (yetiskin dunyasini sevemedim); ama dusunduklerimi ve hissettiklerimi dile getirmeyince de gerizekali hissediyorum (ben kendimi surekli gerizekali hissediyorum, o ayri); cunku karsimdakinin ne demek istedigini ya da ne ima ettigini anlayamadigim oluyor. ustu kapali ifadeleri, imalari anlamakta zorlaniyorum. o yuzden de acikca soyluyorum ya da “sunu mu demek istedin?” diye acikca soruyorum. davranislardan anlam cikarmayi ya da kafamda kurmayi hic sevmem (bir davranis sergilendiginde de ozellikle uzerime alinmam/kisisel almam cogunlukla. herkesin kendince nedenleri oldugunu dusunurum). insanlar beni anlasinlar diye de beklemem. bunu gereksiz ve yorucu bulurum. bu nedenle de karsimdakini anlamaya ve kendimi anlatmaya calisirim elimden geldigince. bir de, icimden gecenleri soylemek istedigim halde soylemedigimde bundan rahatsizlik duyuyorum; ama bunu her zaman ve herkese karsi yapmiyorum artik. buna mecalim kalmadi cunku. bazen “nasil anliyorsa oyle kalsin.” diyor ve kendimi anlatmaya ugrasmiyorum. bu davranisim kesinlikle hos degil. boyle bir insan olmayi hic istemezdim. (yasadikca insanin icinde biriken tortular ne nahos seyler.) yasamak icin bile enerjim ve istegim kisitliyken bunlari kosmaya harcamaya tercih ediyorum. varligimin, omrunu dogal suresinde tamamlayabilmesi icin kosmam sart.

    yine de iletisim acisindan eskiye gore daha iyiyim diye dusunuyorum; ama belki de cevremde pek insan olmadigi icin boyle kaygilar cekmiyor da olabilirim ya da su an yasadigim ulkede (japonya) nefes almanin bile kurallari oldugu icin, herhangi bir ortamda nasil davranilacagina ve konusulacagina, nelerin sorulup nelerin sorulmayacagina iliskin tum kurallari ogrendigim icin kaygilarim azalmis da olabilir. japonlar profesyonel yasamda bir bedendeki 8597 tane kafadan biriymis gibi hareket ediyorlar; ama ozel yasantilarini dunyadaki tek insanmis gibi yasiyorlar. bizdeki gibi yakinligin pek oldugunu soyleyemem. evet, buradan baska bir meseleye baglayabilirim bu yazdiklarimi.

    5 bucuk yildir turkiye’de yasamadigim ve arada da donustugum ve bunu surdurdugum icin su an nasil birine donustugumu tam kestiremiyorum. animsadiklarim, bana verilen geribildirimler hep eskilerden, ben turkiye’de yasiyorken. kendimi degerlendirmekte zaten iyi degilim. simdi hepten yitmis gibi hissediyorum. arada koca bir bosluk var derken tam anlamiyla bunu kastediyorum. zaten sabun kopugunden hallice saglamlikta ve surerlikte bir ozguvenim var. cogunlukla japonlarla birlikteyim. onlar da “sen soylesin, sen boylesin” gibi seyler soylemiyorlar cogunlukla. (zaten neden soylesinler ki? hem onlarin dusundukleri/hissettikleri [honne] ile soyledikleri [tatemae] birbiriyle uyusmadigindan, soylediklerine hic inanmiyorum.) daha cok, hashi kullanmakta basarili oldugum, japonca teleffuzumun diger yabancilara gore daha iyi oldugu yonunde seyler soyluyorlar (bunlara da kuskuyla yaklasiyorum). haliyle kendimi degerlendiremiyorum. kendi durumumu anlayamiyorum. yakin zamanlarda birkac kisi bana hizli kostugumu soyledi. ben kosu hizimin hizli olup olmadigi uzerine dusunmemistim bile. bunu oturup arastirmamistim. ben… kosuyorum iste. akil sagligim icin kosuyorum. kendimi yok etmemek icin kosuyorum. bunu hizli yapip yapmayi umursamadan yapiyorum. bana cizdigim resimlerin guzel oldugu soylendiginde de sasiriyorum; cunku ben iyi oldugumu dusunmuyordum bile. bunun icin bir degerlendirme olcutum yok-tu; ama herhalde iyi degilimdir diyordum. ben bunu yapiyorum; cunku seviyorum. icimden oyle geliyor. kendimi ifade etmemi ve huzur bulmami sagliyor. yaptigim seyleri yapiyorum; cunku icimden oyle geliyor. yapinca iyi hissediyorum. iyi yaptigim soylenince de sasiriyorum. kulaga cok sacma ve olagandisi geliyor olabilir bu yazdiklarim. ben son birkac yila kadar kendimi disa hic bu kadar acmamistim. kendi halimde, sevdigim birkac arkadasimla zaman geciriyordum. tek basimayken ya da cok yakin oldugum insanlarla birlikteyken bir sorun yasamiyorum; ama insanlarin icine ciktigimda bir suru olcut, standart ve referans noktasi isin icine girince kafam karismaya basliyor; cunku bir sosyal karsilastirma basliyor istemsizce. o olmasa bile kendimi ne zaman acsam aldigim geribildirimlerle birlikte kendimle ilgili bilgi edinmeye basliyorum ve saskinlik da o noktada basliyor. yapilan her degerlendirmeyi dogru kabul etmemeyi ogrendim; ama dusuk bir ozguvenle kendini disari acmak da bir cesaret isi dogrusu. olumsuz geribildirimlerde kendimi hemen sorgulamaya, kendimden kusku duymaya basliyorum; ama ben olumlu geribildirimlerde de saskinlik yasiyor ve “ben boyle miyim gercekten?” diye dusunmeye basliyorum. 5 km’yi 05:26 dk/km ile kosmak hizli mi? cizdigim resimler guzel mi? yazdigim yazilar okunasi mi? (ama bilgi bile vermiyorum ki cogunlukla.) yazdiklarim birilerinin isine yariyor mu? yaptigim iste iyi miyim?vsu an yapmakta oldugum is birilerinin yasamini gercekten iyi edecek mi? hep dusunuyorum: “gercekten boyle miyim? gercekte nasilim? (sacma bir soru oldugunun farkindayim; oraya da gelecegim.)” anlayamiyorum cunku. kendimi bu denli bir yere koyamamam bende kafa karisikligina yol aciyor hala; ama eskiden oldugu gibi degilim. kendime bir noktada “kuskusuz ki belirli olcutler ve standartlara gore kendimi diger insanlarla karsilastirarak bir yere konumlandirabilirim ya da onlar beni bir yere konumlandirabilirler; ama bu mutlak degil goreli olur.” dedim. yaptigim seyleri kendi icimden gelerek yaptigim, yaparken iyi hissettigim surece nerede oldugumun da bir onemi yok benim icin; cunku yaptiklarimi yapmayi icsel motivasyonla, kimsenin onayina bagli kalmadan, kimsenin onayini umursamadan yapmayi ogrendim uzunca bir zaman once. yine de sabun kopugunden hallice saglamlikta ve surerlikte bir ozguvenle yasamasi pek kolay sayilmaz. kendi basima iyiyim de insanlarla birlikteyken kafam karisiyor. kendimi surekli yetersiz ve gerizekali hissediyorum. tipsizligim de cabasi. gerci simdi daha az yetersiz, daha az gerizekali ve daha az tipsiz hissediyorum. bu da bir gelisme.

    icimden geldigince yazdim. derli toplu, akici bir yazi olmadi buyuk olasilikla. yazmaya gereksinim duyuyordum. silerim belki. bu anlamsiz yaziyi okuduysaniz tesekkur ederim.
  • bilinenden bilinmeyeni çıkarmaktır.
  • insan sevmezlik, toptancı biçimde insanları-insanlığı affedememek, altı ne kadar dolarsa dolsun özünde bir duygu sorunu, ilişki sorunu olmalı. bu bireysel planda bir temel sevgisizlik şüphesi doğurur ama ilişkisel, deneyimsel, hatta travmatik saymak gerekiyor. insan sevmemek olarak (insan sevmezlik dozunda) hayvanseverlik bir travmadır, bir acıya ve öyküye bağlıdır diye tahmin edip temkinlice olgusal/kişisel değerlendirmek iyi olur.

    (bkz: değerlendirme), değer/@ibisile
    (bkz: dış değerlemek), ara değerlemek
  • neticeye göre değil sebebe göre yapılır.
  • çoğu kişi tarafından yanlış yapıldığını düşündüğüm eylem.

    gerçek hayattan örnek vermek gerekirse;
    bir ürün aldığınız zaman, size belirli bir süre sonra ürün değerlendirme bağlantısı gönderilir ve kullanıcı deneyimini, ürün kalitesi vb. değerlendirmeniz istenir. bunun nedeni ürünü kullanıp sizde bırakan etkiyi göstermeniz.

    bir tiyatro ve sinemaya gittiniz, çıkar çıkmaz yorum yapma gereği duyuyorsunuz. izlediğiniz içerik dışında ne varsa (sinema salonu, cips parası, sıcaklık, aydınlatma vs) yorumlanıyor. ki genelde olumsuz oluyor.

    değerlendirme insan aklında, kalbinde bırkılan etkiyi göstermektir. tıpkı sevgi gibi. biri ile kavga ettikten sonra veya ayrıldıktan sonra, olaylar unutulunca. kişi aklınıza geldiğinde sizde bıraktığı etkiyi anlıyorsunuz. tartışma, kavga aklınıza gelmez belki ama artık yanınızda olmayan o kişinin bıraktığı etkiyi bilirsiniz.

    benzer şekilde bir etkinliğe gidildikten sonra kişisel tavsiyem biraz beklemek. aklınıza gelince sizde bıraktığı etkiyi anlatmanız eminim diğer kişiler için de daha faydalı olacaktır.
  • insanlarda iyi* yapıl(a)mayan*. onlardan çok şey* beklendiğindendi belki bu*.
hesabın var mı? giriş yap