• dekalog 10. "komşunun malına göz dikmeyeceksin." temalı dekalog'un 10. filmi. (thou shalt not covet thy neighbor's goods, nor anything that is your neighbor's.)
  • başrolünde amatör filminde de gördüğümüz jerzy stuhr olan serinin son bölümüdür.
  • onuncu dekalog. krzysztof kieslowski eski ahitteki on emiri konu aldığı 10 bölümlük televizyon dizisinin son bölümünde “komşunun malına göz dikmeyeceksin” emrini kara mizahla ele alıyor. koyu bir katolik olan kieslowski dekalog’un bölümlerinde bazen emirleri haklı göstermeye çalışırken bazı bölümlerde, karmaşık sosyal ilişkilerin, ve modern insanın psikolojik açmazlarının emirleri nasıl haksız çıkartabildiğini işliyor. dekalog 10, pul koleksiyoncusu bir babanın ölümünden sonra, babalarını terketmiş, onu hiç tanımayan iki oğlunun hiç anlamadıkları pul koleksiyonculuğuna girişlerini ve çok büyük bir mirasa konacakken nasıl çuvalladıklarını anlatıyor. burada komşunun malına göz dikme günahını işleyen bu iki oğul değil. babanın komşusu ve onun çevresindeki pul koleksiyoncusu şebeke. ve fakat hikayenin sonunda günahkar şebeke kazanan taraf olurken, iki oğul tam bir tanrısal cezaya uğruyor. yönetmenin burada vermek istediği mesaj ne acaba diye biraz düşününce anlıyoruz ki, iki oğul 4. emri, yani “anneni ve babanı onurlandıracaksın” emrini çiğnedikleri için 10. emri ihlal edenler kullanılarak tanrı tarafından yıkıma uğruyorlar.

    dekalog 10, bütün serinin hikayesi en güzel anlatılan, donuk ve iyi malzemenin boşa harcandığı, hikayesi güzel işlenemeyen bölümlerden sonra ferahlatan, zevkli bir bölüm. ayrıca hikayede bir hayvancağız var ki, kieslowski burada bize herhalde kafasındaki “şeytan” imgesini göstermek istemiş. gerçekten görmeğe değer.
  • dziesiec, serinin onuncu ve son filmidir. film, on emir’in ‘komşunun malına göz dikmeyeceksin’ emrine değinir. filmde sadece tek bir emire bağlı kalmıyor aynı zaman dördünüc emir olan ‘anne ve babaya saygılı olacaksın’ söylemiyle de doğrudan alakalı oluyor. dekalogların genel yapısının aksine bu filmde kara mizah var. dziesiec, küçük kardeş artur’un müzik grubuyla çaldığı parçayla başlıyor. film daha açılış sahnesiyle farklı bir anlatıya sahip olduğunu belli ediyor. filmin başında ve sonunda çalan parçanın sözleri de dekalog serisine bir gönderme içeriyor. sözleri; ‘öldür! öldür! öldür! tecavüz et, bütün hafta zina yap. ve pazar günü, pazar günü anneni, babanı, kız kardeşini patakla senden küçükleri döv ve çal çünkü her şeyin sahibi sensin, her şeyin sahibi sensin.’ olan şu şarkı aslında dekalogların temel alındığı emirlerin tam tersi bir yön çiziyor. ve sonucunda da gerçek sahibin tanrı değil insan olduğunu söylüyor. bu kieslowski’nin bu filmde yarattığı kara mizahın en belirgin örneği.
    film, iki kardeşin başında geçen traji-komik bir öykü aslında. babalarını kaybetmiş olan iki kardeş, uzun zaman sonra babalarının cenazesi için bir araya geliyorlar. babalarını kaybetmelerine rağmen fazla üzgün olmayan kardeşler cenaze töreninden sonra babalarının evine gidiyorlar. babaları dekalogların geçtiği apartmanlardan birinin giriş katında hizbe bir dairede oturuyor. içeri girdiklerinde evin kötü durumunu görüyorlar. ölmüş balıklar dikkatlerini çekiyor. filmin başlarında da büyük olan jerzy küçük kardeşine ölüm haberini vermeye gittiğinde kieslowski bize boş bir yatak ve akvaryum içindeki ölü balıkları göstererek aslında ölümü simgesel bir anlatıma sokuyor.
    kardeşler, dolapları ve etrafı karıştırırlarken dolaplarda büyük bir pul koleksiyonuyla karşılaşıyorlar. bu sırada kapıya bir yabancı geliyor ve babalarının kendisine borcu olduğunu söylüyor. jerzy ne kadar olduğunu sorunca adam 220.000 volti diyor ve isterse pul ile de ödeyebileceklerini belirtiyor. jerzy buna gerek olmadığını ve birkaç gün içinde parasını ödeyeceklerini söylüyor. kardeşler aslında babalarıyla uzun zamandır görüşmeyen ve hiçbir zaman yakın olmamışlar. bunun da verdiği bir soğukluk var babalarına karşı. jerzy adamı geçirdikten sonra beraber pullara bakarlarken rastgele bir pul gözlerine takılıyor. bu pul bir zeplin. beraberce pulun üzerindekileri okuyorlar. ‘polarfahrt. almanya. 1931.’ bu pul aslında babalarının osiem filminde zofia’ya gösterdiği pullar. kieslowski burada da yine diğer filmlerle bir bağlantı kuruyor. böylece babalarının da o yaşlı adam olduğunu anlıyoruz. jerzy evli ve çocuğu var. eve giderken yanına zeplin pulunu alıyor ve çocuğuna hediye ediyor. ertesi sabah jerzy ve artur bir pul müzayedesine gidiyorlar. burada pulların değerini sorduğunda görevli adam onlara ‘root’un oğulları mısınız?’ diye soruyor. onlarda evet deyince görevli müdürünü çağırıyor. müdür kardeşlere bu koleksiyonun milyon dolarlar değerinde olduğunu ve babalarının bunu yapabilmek için bütün ömrünü harcadığını söylüyor. eğer satmak gibi bir niyetiniz var ise bunu da dikkate almalısınız diye de ekliyor. kardeşler hep şaşkın hem de mutlu bir biçimde oradan ayrılıyorlar. eve dönen jerzy oğluna zeplin pullarını ne yaptığını soruyor. oğlu onu bir çocuğa verdiğini ve karşılığında bir sürü pul aldığını söylüyor. jerzy hemen oğlunu da yanına alıyor ve pulları alan çocuğu bulmaya gidiyor. oğlu, postanenin önünde duran gözlüklü çocuğun o olduğunu söyleyince hemen arabadan iniyor ve çocuğu kenara çekip pulları ne yaptığını soruyor. çocuk onu birisine sattığını söylüyor. kime sattığını çocuktan zorla öğrenen jerzy çocuğun pulları sattığı dükkana gidiyor. buranın sahibi olan adam pulları para karşılığı aldığını ve bunu yasal bir şekilde yaptığını belirtince jerzy elleri boş ayrılıyor.
    jerzy kardeşiyle buluştuğunda durumdan bahsediyor. artur’da bu konuda bir şey yapılması gerektiğini söylüyor. sonra evi ve etrafını inceleyen kardeşler evin güvenliğini ve demir parmaklıkları tartışıyorlar. evin korunması gerektiğini düşündüklerinden artur ben burada kalırım diyor. bunun iyi bir fikir olduğunu düşünen jerzy kabul ediyor. ertesi gün artur, zeplin pullarını satan alan dükkana gidiyor ve bir pul satmak istediğini söylüyor. adam pulu kontrol ediyor ve bunun kaçak olduğunu, değerinin 15.000 olduğunu fakat kendisine 3.000 vereceğini söylüyor. bu sırada artur herşeyi ses kaydına alıyor. adama şantaj yaparak ses kaydının karşılığında zeplin pullarını istediğini söylüyor. adam olaya uyanıyor ve root oğlu ve jerzy’nin kardeşi olduğunu anlıyor. pulları veriyor fakat tekrar gelmeleri gerektiğini ve ellerindeki pullar hakkında konuşmak istediğini belirtiyor. artur pulları alıp eve döndüğünde abisine durumu anlatıyor. jerzy ve artur konuşurlar iken evden bir köpek sesi geliyor. artur köpeği bir arkadaşından aldığını ve evin koruması olacağını söylüyor. bu büyük köpekten önce irkilsede jerzy, bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyor. ertesi gün kardeşler adamın dükkanına gidiyorlar. adam onlara ellerinde olmayan pembe pulu bulabileceğini fakat bunun karşılığında bir şey istediğini söylüyor. adam kardeşlerden kan tahlili ve üre tahlili istiyor. kardeşler önce anlam veremeselerde bunları halledip tekrar adamla buluşuyorlar. adam pulun kendisinde olduğunu fakat karşılığında para değil jerzy’nin böbreğini istiyor. şaşkın haldeki kardeşlere kızının hasta olduğunu ve jerzy’nin uyumlu böbreği karşılığında pulu vereceğini belirtiyor. ardında eve dönen kardeşler pul için böbreğini verip veremeyeceğini tartışıyor ve jerzy kabul ediyor. daha sonra jerzy ameliyata giriyor ve böbreğini veriyor. artur’da abisiyle birlikte hastanede kalıyor. o gece eve birileri giriyor ve bütün koleksiyonu çalıyorlar. jerzy hastaneden çıktığında artur ona tüm olanları anlatıyor. jerzy’nin böbreğiyle birlikte ütün bir pul koleksiyonu da gidiyor. ellerinde sadece pembe pul kalıyor. jerzy, artur’a polise haber verip vermediğini soruyor. artur haber verdiğini ve polisin araştırdığını söylüyor. o sırada polis eve geliyor ve jerzy’e alarm kablolarının içerden kesildiğini söylüyor. jerzy bunu kendisinin yaptığını alarmı sürekli çaldığı için kestiğini söylüyor.
    sonra her iki kardeşte birbirlerinden şüpheleniyorlar ve polise ayrı ayrı ifade vererek birbirlerini suçluyorlar. polisle yakın bir çevrede ayrı ayrı yerlerde buluşan iki kardeş ardından caddeye çıkıyorlar. jerzy karşıdan babalarının borçlu olduğu adamı görüyor. adamın yanında aynı evlerindeki köpekten var. diğer taraftan artur’da karşısından gelen dükkan sahibi adamı görüyor ve onunda yanında evlerindeki köpekten var. sonra bu iki adam oğlunun pulunu da satın alan çocukla birlikte buluşuyorlar. o zaman anlıyorlar ki aslında tüm bunları bu adamlar beraber düzenlemişler. sonra jerzy postaneye giriyor ve yeni gelen pullardan üç tane alıyor. bu sırada postanede szesc filminden tomek’i görüyoruz. ardından babasının evine dönen jerzy içeride artur’u görüyor ve yaptığı suçlamadan bahsediyor. artur da aynı şeyi yaptığını söylüyor. birbirlerinden özür diliyorlar ve jerzy cebinden satın aldığı pulları çıkarıyor. artur’da aldığı pulları çıkarıyor ve masanın üzerine koyuyor. her ikisi de aynı pullardan almışlar. pulları yan yana koyuyorlar ve işte şimdi seri oldu diyorlar. film bu rastlantı ile sona eriyor.
    dziesiec, dekalogların genel yapısının dışında mizahi yönü de olan bir film. hem son emirden hemde dördüncü emirden beslenen yapısıyla seride bazı filmler gibi birkaç emirden besleniyor. bununla birlikte anlatım ve kurgu bakımından tahmin edilebilir fakat eğlenceli bir film olmayı başarıyor. kieslowski bu filmle birlikte hem dekaloglar üzerindeki ciddiyeti bir nebze olsun kaldırıyor hemde izleyicileren yüzünü gülümseten bir sonla ve belki de umudu aşılayan bir finalle veda ediyor.
  • --- spoiler ---

    filmin başındaki şarkıda on emrin ihlal edilmesi buyruğu gibi tersyüz edildiğini duyarız: öldür, zina et, çal, anne babanı döv... ayrıca bütün seride emir listesinin anıldığı tek yerdir bu sahne.

    --- spoiler ---

    filmdeki artur rolündeki küçük kardeş zbigniew zamachowski daha sonra üç renk üçlemesinin ikinci filmi beyaz*'da başroldedir.
  • dekalog serisinin 10. ve son bölümü olan dziesiec "komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin." emrini işlemiştir ve diğer emirlerin de bir arada toplandığı bölümdür.

    --- spoiler ---

    bölüm bir hippinin konser sırasında söylediği "öldür! - tecavüz et, bütün hafta zina yap. - pazar günü anneni, babanı, kız kardeşini patakla - senden küçükleri döv ve çal - çünkü her şeyin sahibi sensin." bu şarkı ile başlıyor ve önceki emirlere göndermelerde bulunuluyor. hayatı düzenli olan kardeş bu konser sırasında gelerek bu hippi kardeşine babasının ölüm haberini veriyor. babalarının ölümünden sonra bu iki kardeş babalarının evine giderek kalan eşyaları kontrol ediyor. 250 milyon liralık pul kaldığını öğrenen bu iki kardeş ilk başlarda neler yapacaklarını kestiremediklerini için daha fazlasını kazanmak istiyorlar. aslında kazanmanın yanında tekrar bir arada oldukları için bundan keyif duyuyorlar ve biri hippiliği diğeri ise düzenli hayatını bırakarak pul koleksiyonunu geliştirmeyi amaçlıyorlar. hatta bu amaç uğruna daha fazla para kazanmak için büyük kardeş bir böbreğini bile feda ediyor. tabi vermek istenen mesaj tam olarak bu anda veriliyor fazla paraya tamah edildiği için pul koleksiyonunu çaldırıyorlar. iki kardeş birbirini suçluyor ama suçladıkları için pişmanlık duyuyorlar ve yeni bir koleksiyona başlamak için birlikte emek vermeye hazırlanıyorlar. diğer bölümlere nazaran sempatik oyuncularla komik bir şekilde bitiyor.

    --- spoiler ---
  • diğer 9 bölümün aksine içerisinde isa'yı göremediğimiz bölümdür.
  • olay örgüsü, şaşırtmacaları ve karakterlerin içine düştüğü zorluklarıyla başlı başına sağlam bir kara komedi olan on numaralı dekalog bölümü.

    cenaze töreni sırasında rock müzisyeni kardeşin walkmeninden aniden yükselen müzik limonata'nın mezarlık sahnesini anımsattı. zaten dekalog on bölüm boyunca referanslarla doluydu. o kadar şey anımsattı, o kadar şey kattı ki. eminim onlarca sinemacıya ilham kaynağı olmuştur. ama bu bölüm bilhassa senaryo tekniği açısından zirveydi benim için.

    bir aç gözlülük, aza tamah etmeme, yetinmeme öyküsü kara mizahla bu kadar iyi harmanlanabilirmiş.
  • dekalog serisinden beklenmeyen bir sonla final yapan sonuncu film. hepsinden tadı farklı ve öncekilere göre daha kolay yorumlanabilen bir film olduğunu düşünüyorum. diğer filmlere kıyasla oldukça az imge kullanmış kieslowski.

    fakat yüz güldüren bi sonla kapanış yapıyor film, bu açıdan üstünden seneler geçse de bu iki kardeşin ahmaklığını hatırlarım diye düşünüyorum.

    adettendir sonuna gelmişken benim için favori dekalog bölümlerini yazayım istedim, şimdi düşününce benim için genel olarak güzeldi her bölüm, ayrı ayrı tatları vardı fakat dekalog 6 dekalog szesc bambaşkaydı diyebilirim.

    seriyi çekiştirmek isteyen arkadaşlar yeşillendirebilir, teşekkürler.

    edit: imla
  • herkes komşunun malına göz dikmeyeceksin demiş ama bölümler sıraya göre gitmiyor ve bölümün bu emirle alakasını bulamadım bana daha çok, sanki annene babana saygı göstereceksin emri gibi geliyor, babalarının mirasına saygı göstermiyorlar

    düzeltme: 10. emir tam yazılmamış entrylerde, emirin tamamı şöyle: komşu(ları)nın, yakın(lar)ının mülklerine tamah etmeyeceksin.

    şimdi biraz daha anlamlı oldu bu emirle ilgisi
hesabın var mı? giriş yap