• 1988 yılında televizyon için çevrilen dekalog serisinin 9. filmi. film iktidarsız bir koca ve onun karısı arasında geçiyor, spoiler içermemesi açısından çok derinlemesine tasvir etmek istemiyorum; lakin ben dziewiec'de lost highway'i gördüm, daha doğru bir ifadeyle önemli ölçüde bu film için esin kaynağı olmuştur david lynch'e anladığım kadarıyla.
  • dziewiec, dekalog serisinin dokuzuncu filmi. film, on emir’in ‘başkasının eşine göz dikmeyeceksin’ emrinden yola çıkarak kurgulanmıştır. sinematografik açısından çok başarılı bir filmdir. izleyiciui diğer dekaloglarda olduğu gibi ve belki de daha yoğun bir biçimde hikayenin içine almayı başarır. film, evli bir çiftin içinde bulunduğu iletişimsizliğin ve problemlerin yansımasıdır.
    hanka ve roman evli bir çifttir. hanka doktordur ve işi dolayısıyla konferanslara gider. bir gün bir konferans dönüşü bir doktor arkadaşına uğrar. muayene olur ve tetkikler yaptırır. arkadaşına ona iktidarsızlık problemi olduğunu ve bundan sonra ilişkiye giremeyeceğini söyler. hanka evli olduğundan bahseder. arkadaşını ona bu durumun zorluğun bahseder. hanka eve döner ve roman’a durumu anlatır. arkadaşıyla görüştüğünü ve sonucun olumsuz olduğunu, bu saatten sonra bir daha cinsel bir birliktelik yaşayamayacaklarını söyler. roman bunu anlayış karşılar. hanka özellikle isterse ayrılabileceklerini ve roman’ın kendine yeni bir hayat kurabileceğini belirtir. roman buna hiçbir zaman gerek olmayacağı söyler. bunun kendileri için bir sorun teşkil etmeyeceğini sevgisinin sadece biyolojik olmadığından bahseder. birbirlerine sıkaca sarılarak uyurlar. gece bir ara hanka, roman’a uyuyor musun diye seslenir. roman, hayır der. eğer bir çocuğumuz olsaydı herşey daha kolay olmaz mıydı diye sorar hanka eşine. roman, evet der belki de daha kolay olabilirdi. sabah işe giden hanka hastanede ameliyat edeceği bir kızla sohbet ederler. kız daha çok gençtir ve sesi de güzeldir. hanka ile kız arasında tercihler ve seçimler üzerinden bir konuşma geçer. kız ona van den budenmayer isminde bir besteciden bahseder. hanka eve döndüğünde dinler ve çok etkilenir. bu aslında kurmacı bir bestecidir. kieslowski’nin yarattığı gerçekte olmayan ama kieslowski’nin filmlerinde varolan bir bestecidir.
    hanka, eve döner ve eşinin evde yatmakta olduğunu görür. birkaç belgeye ve dökümana baktıktan sonra dışarı çıkar ve bisikletiyle dolaşmaya başlar. bisikletini hep sert ve bozuk yollarda ilerler ve hatta taşlık bir bayırdan aşağıya suya doğru sürer. bunu yapar çünkü aslında canının yanmasını ister ve bu durum kendisiyle yaşadığı çatışmasının bir yansımasıdır. ertesi gün eşini işe bırakır ve roman annesinin evinden bir şeyler almasını ister. evin anahtarını hanka verir ve hanka eve giderken anatharı çoğaltır. evde olduğu sırada bir telefonu arar ve mariusz isminde bir adam telefonu açar. hanka telefonu kapatır. bu sırada roman’ın iş yerini birlikte olduğu adam arar ve kendisine kartpostal gönderdiğini söyler. bu kartları roman’ın annesinin evine göndermiştir. roman hemen evi arar. hanka’ya kiminle konuştuğunu sorar hanka ise henüz eve yeni geldiğini ve yanlış bir numaranın aradığı söyler. evden çıkar ve posta kutusuna bakar. roman’ın birlikte olduğu adamdan gelen kartpostalları görür. roman’a götürmesi gereken eşyaları götürür ve tekrar roman’ın annesinin evine gider. kapının dışında merdivenlerden içeriyi dinler. roman birlikte olduğu adamla eve gelir ve ilişkiye girerler. bu sırada hanka herşeyi duyar. akşam eve döndüklerinde hanka hiçbirşey söylemez. roman aynı gece bir telefon açar. hanka bunu da dinlemektedir. roman perşembe günü tekrar görüşmeleri gerektiğini söyler adama. perşembe günü roman yine annesinin evinde adamla buluşur. daha önceden eve çıkarttığı anahtarla giren hanka dolabın içine saklanmıştır ve herşeyi izler. roman bu sefer adamı birlikte olmak için değil ayrılmak ve bir daha görüşmemek için çağırmıştır. adamı gönderir. bu sırada dolabın içinde birisinin olduğu farkeder. usulca yaklaşır ve çık dışarı diye bağırır. hanka sesini çıkaramaz.
    roman neden böyle bir şey yaptığını sorar hanka ve geçen hafta gelseydin görmek istediğini o zaman görürdün der. hanka cevap verir ve geçen haftada burada olduğunu ve dışarıdan herşeyi dinlediğini söyler. tam o sırada roman’ın birliktelik yaşadığı adam kapıyı çalar ve eğer isterse kensisiyle evlenebileceğini söyler. roman kapıyı adamın yüzüne kapatır ve içeri döner. dolabın kapısı açıktır ve hanka dışarı çıkmıştır. odalara bakar roman, etrafa bakar ama hanka’yı göremez. sonra banyoya girer. hanka perişan bir halde lavabonun başında durmaktadır. roman yanına gider ve başını kaldırır. hanka’yı sıkaca sarar ve hanka’dan kendisine sarılmasını ister. hanka yapamaz ve yapamayacağını buna gücünün yetmediğini söyler. sonra konuşmaya başlarlar.
    - başkasıyla yattığım için benden ayrılmazsın. seni tanıyorum, ama düşünemedim bu kadar incinebileceğini tahmin edemedim.
    - seni kıskanmaya hakkım yok, senden bir şey bekleyemem.
    - beklemelisin. bazı şeyleri sonuna kadar tartışmak gerekirmiş, haklıydın. artık her zaman gerçeği söyleyeceğim, dolaba saklanmana gerek kalmayacak.
    - anahtarı çoğalttım.
    - bir daha böyle şeyler yapmayacağız.bir çocuğumuz olmalı. evlat edinmeliyiz. sen haklıydın.
    - bir süre görüşmeyelim.
    - sen yokken, bir avukatla evlat edinme konusunu görüşürüm.
    - sen konuş. ben resmi işlerden hoşlanmıyorum.
    hanka yine de durumu iyi kötü kabullenir ve ilişkilerine bir şans tanır. sonra biraz ayrı kalıp düşünmeleri için roman ufak bir tatile çıkar. bir kayak merkezine gidecektir. hanka ona gerekli eşyaları alır ve tren istasyonundan onu yolcu eder. bu sırada roman çocuk için avukatla görüştüğünü ve işlemlerin yapılacağını söyler. tren kalkarken hanka’ya bana güveniyor musun diye sorar roman. bunun üzerine hanka bir şey diyemez ve roman kendisinin ona güvendiğini ve sevdiğini söyler. tren ayrılır ve roman gider. hanka eve döner ve pencereden dışarıya bakar. binanın önünde küçük bir kız çocuğu oynamaktadır. bu kız siedem filmindeki ania’dır. kieslowski yine burada da filmleri birbirleriyle kesiştirir. hanka ania’ya bakarak o kız çocuğu istediği pekiştirir. sonra dışarı çıkar hanka ve o sırada roman’ın birlikte olduğu adamı görür. adam arabasına satın aldığı kayak aletlerini yerleştirmektedir. bunun üzerine hanka hemen eve döner ve adamın evine telefon açar. adamın annesi telefonu açar ve oğlunun kayak merkezine gittiğini söyler. hanka vurulmuşa döner ve şok olur. o kadar sözün ve konuşmanın ardından yine de roman’ın ona böyle bir şey yapabiliyor olması karşısında şaşkın ve üzgündür. bisikletini alır ve yollara düşer. bu sırada adam roman’ın yanına gelmiştir. roman şaşırır ve olaylara uyanır. hemen hastaneyi arar ama hanka ulaşamaz. evi de arar ama hanka yoktur. sonra ilk otobüse atlar ve varşova’ya döner. hanka bu sırada bisikletini hızlı bir şekilde sürmektedir. yolun şeritleri ve hareketli kamera açıları filmin sinematografisine zenginlik katar. bu birçok filmde gördüğümüz otobanların şeritlerinin çekim biçiminin bir öncüsüdür. david lynch’in kayıp otoban filminde bu görselliğe fazlasıyla rastlarız. hanka bisikletini boşluğa doğru sürer ve aşağıya uçar. yere çarpan bedeni hareketsizce uzunmaktadır. roman mektubu okur ve perişan bir haldedir. bu sırada hastaneyi gösterir ve hanka kurtulmuştur. her yanı alçı içindedir. görevli kadın yanına gelir ve eşinin kendisini aradığı ve ilk otobüsle buraya geldiğini söyler. hanka telefon ister. eve arar ve roman boğuk bir sesle telefonu açar. roman yaşıyorsun der ve hanka sadece ‘yaşıyorum’ der ve film biter.
    dziewiec, iletişimsiz bir çiftin ilişkilerine giren yeni problemlerle nasıl zor durumların içine düşebileceğini başarılı bir biçimde yansıtır. önemli olanın sevgi olduğunu ve sevginin olduğu bir evlilikte aşalamayacak sorun olmadığı ve yaşadıkça da bunların halledilebileceğini gösterir. film, serinin mutlu sonla biten nadir filmlerindendir.
  • dekalog serisinde eh işte dediğim filmler olmasına rağmen bu film için tam da "sinemanın ressamı"na yakışan bir film olmuş ifadesini kullandım. filmin konusu tanıdık gelse de bunu krzysztof kieslowski'nin zihin dünyasından süzülüp kamerasına yansıyan görüntüler eşliğinde izlemek ayrı bir keyif. yönetmenin renk ve müzik kullanımı yine muazzam. karanlığı, puslu havayı, tereddütü ve şüpheyi kelimelerle değil susuşlarla, bakışlarla, renklerle, notalarla uyumlu şekilde dile getirmek ancak kieslowski gibi yetenekli bir yönetmenin gerçekleştirebileceği bir şey.
  • dekalog serisinin 9. bölümü olan dziewiec "başkasının eşine göz dikmeyeceksin." emri ile birlikte "komşuna karşı yalancı tanıklık etmeyeceksin." emrini işlemiştir. 6.bölüm olan dekalog szesc'deki gibi aşk üzerine düşünmemizi isteyen ve aşkın tanımını sorgulatan bir bölümdür.

    --- spoiler ---

    roman ile hanka evliliklerini sürdürürken, roman hayatı boyunca iktidarsız olacağını söylüyor ve hanka'ya istediği takdirde boşanabileceğini söylüyor. hanka ise bu teklife şöyle bir yanıt veriyor: "aşk, sadece yatakta her hafta beş dakika sevişmek değildir. sadece biyolojik açıdan (önemlidir)... aşkı kalbinde hissedersin, bacaklarının arasında değil. sahip olduklarımız, sahip olamadığımız şeylerden çok daha önemli." burada bir yorum yapmam gerekirse tensel uyum ve seks gerçekten çoğu şeyden önemlidir. o yüzden hanka'ya bu noktada katılmıyorum. hikayeye dönecek olursak roman, hanka'yı kendi olanaklarıyla takibe başlar ve hanka'nın başka biriyle yattığını görür. kendisini aldattığını düşünür fakat asıl tartışma noktası burasıdır. hanka kocasından alamayacağı bir ihtiyacını başkasından gidermektedir ve aldatma sayılabilir mi gerçekten emin değilim. burada karısına karşı "yalancı tanıklık" yapmış sayılabilir. çünkü aldatıldığını düşünen roman'a, "başkasıyla yattığım için benden ayrılmazsın. seni tanıyorum, ama düşünemedim. bu kadar incinebileceğini tahmin edemedim. seni tanıyorum, ama düşünemedim." cevabını veriyor. bu cevabından sonra aşkı sadece roman'a karşı hissettiğine kanaat getirmek çok mümkün. bu diyaloglardan sonra roman ile hanka çocuk sahibi olmaya karar veriyor. roman içindeki kuşkuyu henüz dindiremediği için hanka ile yattığı adamın beraber olup olmadığını tekrar araştırıyor. hanka o süre içerisinde kayak tatili için gidiyor ve peşini bırakmayan adamla orada karşılaşmak zorunda kalıyor. bunu öğrenen roman intihara kalkışıyor. hanka kayak bölgesine gelen adamdan kurtulmak ve kocasının bunu bilmesi ihtimaline karşılık doktor olan roman'ın hastanesine mesaj bırakarak eve döneceğini bildiriyor. evine dönen hanka hastaneyi arıyor ve roman yatağında küçük de olsa bir tebessüm ile cevap veriyor ve bölüm burada sonlanıyor.

    --- spoiler ---
  • bölümdeki, annesi şarkıcı olmasını isteyen kızla roman'ın arasında geçen diyalogları ve kızın ne ameliyatı olacağını asla anlayamadım.

    edit: kız, ses telleri için ameliyat oluyormuş. halbuki bölümde ısrarla kızın sesinin güzelliği vurgulanıyordu. hala kafamda oturmayan şeyler var. bilgisini paylaştığı için guneylerbizim'e teşekkürler.
  • dekalog serisinin dokuzuncu ve sinema dili açısından en görkemli bölümü. en sevdiğim bölüm dekalog szesc olsa da bu bölümde bağımsız bir orta metraj film izliyor hissine kapıldım.

    on emir bahsinden hareketle ''komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin'' maddesine karşılık gelen aynı zamanda zina, öldürme, yalan gibi emirleri de içeren çok başarılı bir bölümdü. roman karakterinin kabullenilmiş çaresizliği bana ister istemez masumiyet'in bekir'ini anımsattı. son derece yüksek izlenme oranına sahip bir televizyon dizisi olmasaydı kieslowski, roman'ı finalde pekâlâ öldürürdü.

    bu türden akrabalıklar bularak geriye dönük izlenen filmleri daha rahat kavrıyoruz sanırım. kayıp otoban* filminden bahseden arkadaşlar da olmuş. kieslowski bazı bölümlere fazladan ilgi göstermiş gibi, ya da günümüzdeki karşılıkları daha yoğun olan kavramları haklı olarak daha iyi özümsemiş. zaten kadının baskın olduğu ilişkiler, inanç, otorite gibi kavramlara karşı bir zaafı olduğu kesin.
  • --- spoiler ---

    kadının, sikiştiği genç oğlanı kayak merkezinde gördüğünde kocasının bunu fark edebileceğini tahmin ederek telaşlanması filmdeki kocaman bir hata ya da kadının olağanüstü görü yeteneği var da biz bilmiyoruz.. zira adam, oğlanın kayağa gittiğine tamamen tesadüf eseri şahit oluyor.
  • giriş kısmında kapanmayan torpido...
  • kalp ameliyatı olması gereken, yaşam dolu ve sesi güzel kız, kieslowski'nin sonraki karakterlerinden birinin ilk adımları: la double vie de veronique
  • (bkz: krzysztof kıeslowski)nin sinemaya kazandırdığı (bkz: dekalog) serisinin dokuzuncu adımıdır.
    bu yapımda evlilik,ilişkiler,yaşamda yer alan hatalar,yalanlar,pişmanlıklar,çaresizlikler,
    sevgi,bağlılık,bunalım,güven/güvensizlik,iletişim problemleri ele alınmıştır.
    eser,kelimelerin bazen anlamlarını karşılamada yetersiz ve sönük kaldığını evli bir çift üzerinden aktarmıştır.
    edit : imla
hesabın var mı? giriş yap