• türk iş dünyası çevrelerinde iş çakmak ve iş kitlemek şeklinde olumsuz algılanan yönetim şeysi. normal şartlar altında biliyorsunuz fizik kurallarına göre duran bir cisim, dışarıdan bir etki almadığı sürece durmaya devam eder. siz arkadan dürteceksiniz ki cisim hareket etmeye başlasın, bir ivme kazansın. aynı bu şekilde, türk iş dünyasında da herkes mümkün olduğunca durmaya meyillidir, ayrıca gelen hareket ettirme tepkilerine de karşı direnç gösterip, ataletini korumaya eğilim gösterir. sonuç olarak delege edilen işler ya yapılmaz, ya da elinin ucuyla yapılır ki boktan bir sonuç ortaya çıkar.

    bundan ötürüdür ki geleneksel türk yöneticileri yapacağınız işi sikeyim diyerek işleri kendi yapmaya kalkışır. bu zincirleme reaksiyonun ardından şuraya varmış oluruz: bir - yönetici gece gündüz, deli gibi çalışıp tüm işleri kendi yapmaya çalışıp kısa sürede burnout olur, tabiri caizse motoru yakar, ailesiyle arkadaşlarıyla arası bozulur, işten de nefret etmeye başlar. ikincisi de eylemsizliğini koruyan çalışma arkadaşları hissedarların, üst yönetimin falan dikkatini çeker, "eee roket efendi bu herifler boş boş oturuyor, bu kadar kadroyla bu kadar iş yapmak nedir yani?" diye fırçalanır ilgililer, üstüne boştaki vatandaşlar ilk fırsatta postalanır, kadro küçülür.

    şimdi efendim şöyle bir noktaya varıyoruz, bu tarz ufak tefek işlerin çok olduğu noktalarda micromanagement ve delegasyon çok önem kazanıyor. yönetici olacak vatandaşların durumu açıklaması, "beyler benim mümkün olduğunca az iş yapmam gerekiyor ki yatıp, şirketi nasıl ileri taşırım diye düşünmeye vaktim olsun" demesi, ve adamları kesinlikle boş tutmaması gerekiyor. böylece yönetici kardeşimiz az tecrübe, ama fazla vakit gerektiren, amelelik olarak tabir ettiğimiz işleri sağa sola kitleyecek, kendisi de arta kalan zamanda kritik kararlarla ilgilenmiş olacak. hem de boş yatan vatandaşlar maaşının hakkını alacak, kendini bir şey zannedecek, artı olarak da bir sonraki zam döneminde patrona "bak zam ver çünkü ben bunu bunu yaptım" diyecek yüze sahip olacaklardır.

    özet olarak size üstünüz veya ekip arkadaşınız tarafından iş kitlendiyse yapın. reddetmekle, vazgeçmekle, polemiğe girmekle vakit harcayana kadar yapın kardeşim. yap geç çık bitir. çat çat çat. no polemik, no dırdır. only iş, after all pompa. olay bu. bunu beceremiyor türk yöneticileri işte. sonra "bakın sabahlara kadar sizin için çalışıp sunum hazırladım" diyor genel müdür yardımcısı seviyesindeki adamlar. lan olum sunum hazırlamak senin işin mi aq. kitle gitsin.

    böyle yani. ben kendi adıma açık açık söylüyorum, benim işim iş kitlemek kardeşim. mümkün olduğunca az iş yapmak istiyorum, beni burada tutmalarının da sebebi bu. kafam rahat yani. o yüzden periyodik işler hep birilerine gidiyor, nerede belirsizlik, sıkıntılı, çözülmesi gereken bir durum, bir organizasyonel pürüz var, bana kitleniyor. varsın kitlensin. bu arada mersoya hangi adımda geçiyoruz ya, yaş 26 oldu aq. bi el atın da şeyedelim. yok mu mikrosoftta falan tanıdığı olan.
  • karar vericilerin belirli görevler için ilgili gruplara kesin yetki ve güç vermeleri durumudur. örnek olarak; merkezi idarenin görev ve kararlari, yerel idareye birakmasi veya yerel bir idari birimin yerel halk içinden kendi planlarini yapmak üzere çalisma gruplari olusturmasi gösterilebilir.
  • yapılmak istenen ve hatta zorunlu olunandır.

    büyük sistemler ve kurumsal yapılar bunu baştan yapılandırır. görev tanımları ve altyapı buna uygun olduğu sürece gayet uygulanabilir ve işlevseldir.

    fakat aile şirketinden dönüşme sırasında, işler belli kişilerde birikir ve artarken, yetersiz olan çalışanlar türlü oyunlarla o koltukları kaplamayı sürdürürse delegasyon mümkün olmaz. o çok çalışan, bir de, işlerini devretmemekte suçlanır.

    öğretmek, kontrol etmek ve hata düzeltmek, genellikle yapmaktan daha çok zaman ve emek gerektirir; bundan dolayı da birkaç tekrarı aşan bir durum varsa, içte kalan büyük öfkeler eşliğinde bu tutumun terkedilmesi başgösterir. insanı yoran bu döngüye anlayış ve acıma karışmışsa, çıkmazda hissedilen sadece kişinin kendine duyduğu öfkedir, ki önerilmez...

    sonuç: delegasyon için delege eden değil, edilendir kıstas.
  • (bkz: kitlemek)
  • yöneticinin işin kapsamına ve çalışanın yetkinliğine göre işin yetkisinin devrine delegasyon denir. tanıma baktığınızda kolaymış gibi düşünülebilir ancak özellikle kurumsal firmalarda ciddi bir ustalık gerektirir ve birçok yöneticinin çok da iyi olmadığı konudur.

    çünkü siz konuyu çalışana verirken farkında olmadan işi kucağınızda bulabilirsiniz.

    (bkz: tersine delegasyon)

    1974 yılında william oncken tarafından "management time : who’s got the monkey?" makalesinde maymun metaforu ile hbr'de anlatılmış ve hbr'nin en çok okunan ikinci makalesi haline gelmiştir. bu da konunun ne denli zor ve herkes tarafından sorun teşkil ettiğinin bir kanıtı niteliği taşır.

    siz çalışanınıza toplantı ajandası oluşturup bana gönderir misin dersiniz. çalışan da x bey siz hangi konular işlensin istersiniz onları bana gönderirseniz ben ona göre hazırlayayım der. o anda konuyu kabul ederseniz, çalışana verdiğiniz işi üstlenmiş olursunuz. yani çalışan size tersine delegasyon yapar. çalışanın omuzlarında olan maymunu kendi omuzlarınıza alırsınız.
  • şirket sahiplerinin sahip olduğu yetkinin şirketin en alt kademedeki çalışanlarına kadar çeşitli oranlarda devredilmesidir.

    yönetme yetkisi, kurucu ve işletme sahiplerine aittir. kurucu ve sahiplerden baş/tepe yöneticiye geçer. işletme büyüdükçe baş/tepe yöneticinin ne zamanı ve ne de kapasitesi bütün organizasyona hakim olmaya yetmez. yönetici iş gördürmek üzere istihdam ettiği astlarına karar alma, planlama, icra etme yetkilerinin bir kısmını devreder.

    yetki sahibi olan ast yeni bilgi ve tecrübe kazanma fırsatı yakalar ve motivasyonu yükselir, ancak astın kaldıramayacağı oranda iş kitlememek gerekir.

    yöneticiler de detay işlerden kurtulur. eğer yetkinlik sahibi bir yönetici ise işlerin daha iyiye gitmesi için enerjisini kullanabilir.

    burada en önemli nokta ise, "yetki devredilebilir ancak sorumluluk devredilemez." bugün işletmelerde görülen en büyük sorunlardan biri yöneticinin yetki verirken sorumluluktan kaçınmasıdır. sorumluluk hiyerarşide yukarı çıkıldıkça kümülatif olarak artar. yani ceo şirketteki en alt kademede çalışan mühendisin projesinin sonuçlarından da sorumludur.
  • isim olarak, bir topluluğu temsil etmekle görev ve yetkilendirilmiş delegelerden oluşmuş kurul.
    eylem olaraksa (bu kurula) delegasyon yolu ile bir işin yaptırma yöntemi. (delege etmek)
    kısaca yetki ve (kısmen) sorumluluk devridir.

    bu son tanımdan da anlaşılacağı üzre: bu devir çoğu zaman büyük bir topluluğun küçük bir kurula devri olsa da her zaman bu anlama gelmez. bir tek kişinin yaptığı bir işi başka bir kişi veya kişilere devretmesi de delegasyondur.

    örneğin bir yöneticinin kendi yetki ve sorumluluğundaki bir işi belli kurallar çerçevesinde, çalışanlarına devri delegasyondur. bu çerçevede; çalışanlara bilgi ve beceri açısından katkı sağlayacak işler, onları motive edecek, performanlarının artmasında fayda sağlayacak işler; yine yöneticinin rutin olarak yapmaya alışık olduğu, ancak vakit alabilen işler, delege edilebilirler.

    delege edilmesinde sakınca olan işler ise: performans değerlendirme; çalışanlara psikolojik destek verme; stratejik planlama; henüz oturmamış, tanımlanmamış işler; kontrol edilmede sıkıntı oluşabilecek işler; risk yaratacak işler; yöneticinin kendi yapamadığı işler; yöneticiye özgü işlerdir.
  • kollektif bilinçteki alt seviye yordamlar
  • (bkz: iş çakmak)
  • bundan seneler önce iş hayatımda henüz çaylaklık dönemlerini yeni atlatırken yıllık performans değerlendirmelerimin birinde* departman direktörüm delegasyona 5 üzerinden 3 verdiğinde çok moralim bozulmuştu. bazen bir tokat yediğinizde o size unutmayacağınız bir ders/ tecrübe olarak döner ya hani.. o günden sonra o dersi unutmayarak kendimi geliştirmek için akıl danıştım, makaleler okudum; tecrübeli olanların fikirlerini kendi hareket ve tepkilerimle karşılaştırarak sürekli geliştirdim.

    konunun özüne gelecek direktörüme "neden 3?" diye özetle sorduğumda bana "delegasyon demek yapılması gereken bir görevler bütününü önüne gelen herkese dağıtıp arkanı dönüp gitmek değil, adaletli iş dağılımı, yapabilirlik ihtimallerinin iyi hesaplanarak iş dağılımının yapıldığı ve bundan tam verim alındığı bir kavram ve süreç yönetimidir. önemli olan nasıl delege ettiğin, nasıl yönettiğin ve nasıl sonuç aldığındır. diğer türlü bir inşaat mühendisinin restoran çalışanlarına görev dağılımı yaptığı bir senaryoda yaşanacak saçmalıkların baş aktörü olmaktan başka bir farkın kalmaz" diyerek unutmayacağım derslerden birini yaşatmıştı bana.
hesabın var mı? giriş yap