• güzel olması yaşanılabilir olduğu anlamına gelmiyor. "ay burası çok şeker yaaa, negzel yaşanır burdaağ" diyenler günlerce süren yağmurda mütemadiyen yağmurluk ve kalın montlarla dolaşıp güneşin yüzünü göremezken (zira yağmurlu ve aydınlık bir havası yok, yağmurlu ve kasvetli bir havası var); bir yerlerde hayat olduğunu hatırlatan açık dükkanlar, insanlarla dolu mekanlar bulamazken ne kadar dayanabilirler bilemiyorum. öyle bir yerde doğup büyümeyen birisi için yaşaması zor, hatta imkansız bir yer. üç günlüğüne gittiğiniz tatil havası ömür boyu sürmüyor.
    aynı derecede aldatıcı başka bir yer için (bkz: venedik)
  • kapısında kapanış saati 18:00 yazmasına rağmen 17:40 gibi kovulduğunuz dükkanları ve akşam dokuz civarı mutfağını çoktan kapatmış restoranları barındıran şehir, pardon, kasabamsı.
  • şöyle şirin şeylerin yapıldığı yer.
    hani hollanda'nın ünlü öpüşen iki çocuğu vardır ya mavili beyazlı, işte o biblolarda kullanılan mavi tonuna delft blue deniyor.
    orada yapılan bu tarz seramik-porselen tabak çanağa da delftware deniyor. *
  • kanımca şehrin en güzel özelliklerinden biri hollandanın en büyük 2. ve 3. şehri olan rotterdam ve den haag'ın neredeyse tam ortasında bulunmasıdır. rotterdam'a 12, de haag'a 15 km uzaklıktadır. istanbulda bizim evden okul o kadar tutuyordu yahu.
  • den haagdan yaklaşık 25 dakikalık süper bi bisiklet yolculuğuyla varılabilen hayatımda gördüğüm en huzurlu ve aynı zamanda sıkıcı olmayan şehir. hollandaya yolu düşenlerin mutlaka görmesi gerektiğine inandığım, özellikle pazar günü ziyaret edilmesi ve küçük, arada canlı müzik yapan kafelerinde kremalı sıcak çikolata içilmesi halinde unutulmazlar arasına çok rahat girer.
  • diğer hollanda şehirleri arasında, amsterdam'dan sonra ki en hareketli şehirdir. delft teknik üniversitesi bu şehirdedir. "delft mavisi" diye adlandırdıkları, seramiklerinde kullandıkları tatlı bir mavi vardır. nitekim şehir merkezinin hemen başında, delft mavisi renginde koskocaman bir kalp vardır. ve tabii delft'in en büyük kilisesi de ana meydanda bulunur. bu kilisenin önünde çok büyük bir alan vardır, ve delft halkı pazar günleri burda çeşitli oyunlar ve eğlenceler düzenlerler.

    en güzeli ise, ana meydanın arka sokağında, boylu boyunca kurulmuş bir antika pazarı vardır. buranın halkı kendi evlerinde kullandıkları eşyaları satarlar. daha bir saat öncesinde çaylarını içtikleri fincanları dahi, pazar alanına indirirler, ve alıcı ararlar. yaşlı teyzeler ve amcalar, kendi hatıralarını sergilerler. bir eşyanın fiyatını sorduğunuzda, genelde hikayesini anlatmakla başlarlar. hiç bir yerde bulamadığınız plaklar burda sadece 1 euro değerindedir. yani meraklısı için bulunmaz bir alışveriş imkanı vardır.
  • az daha hareketli, canlı olsa kafamdaki amsterdam'ı burada buldum diyebilirim.
  • mavi porselen endustrisi de onemli bir yer sahibidir, bu guzel $ehrin ekonomisinde. turistik bir $ehir olarak da goze carpar.
  • (bkz: #338518) bu sebepledir ki delft blue adında sümbül çiçeğinin bir çeşiti mevcuttur.

    http://www.norideflori.ro/…/hyacinth delft blue.jpg

    aslında bizim bildiğimiz tipik iznik ya da kütahya çinileri renginde ama lalemizi aldıkları gibi bunda da bi araklama seziyorum.
  • üniversitesiyle meşhur, tonton hollandalıların ve her milletten öğrencinin iç içe huzurla yaşadığı güzel hollanda şehri. konumu çok iyidir, hem lahey'e hem rotterdam'a trenle 10'ar dakika uzaklıktadır. şehri boydan boya saran bisikler yolları vardır, bazen yaya yolu biter ama bisiklet yolu asla bitmez. nüfusu 100.000 civarında olmasına rağmen yüzlerce cafe/restaurant/bar mevuttur. kış mevsiminde biraz sakin olsa da yazın cıvıl cıvıldır.

    istanbul gibi bir şehirden sonra burda yaşamaya başlarsanız, her sokağa çıktığınızda o bisikletin üzerinde kendinizi gülümserken bulursunuz. istanbul özleniyor ama insan koşturmadan bir yerlere gidebilmeyi de özlüyormuş.
hesabın var mı? giriş yap