demokratik konfederalizm
-
tam anlamıyla saçmalık, zırvalık ve tamamıyla kavramsal çöplüktür.
ideolojik kıvırmaları ve dangalakça referansları bir yana atarsak somut olarak ne olduğuna dair şöyle bir tablo ortaya çıkarabiliriz, herkesin açıkça anlaması için en sade biçimde ifade edeceğim;
öncelikle, kısaca ekoloji ve murray bookchin olayları için; (bkz: ekolojik demokratik toplum) (bkz: #29405428)
-------
bağımsız kürdistan'ın imkansız olduğunu ve bir şekilde kurulsa dahi kurulma aşamasındaki muhtemel sorunlar veya sonrası büyük bir sorunda bölgede askeri, ekonomik ve siyasi olarak kürdistan'ın tutunmasının imkansız olduğunu kavrayan öcalan'ın çözüm olarak sunduğu şey şudur;
4 parçaya bölünmüş kürdistan'ın her parçası, bulunduğu ülke içinde sınırları belirlenmiş olarak kendi bölgesi, kanunları, askeri gücü, bölgenin kaynaklarını sadece bölge için kullanma yetkisi ve üstüne bulunduğu devletin merkezine vergi vermeme ama bütçesinde pay alma şeklinde düzenlenmiş bir sistemle demokratik özerk bölgeler halinde olacaktır.
bildiğin düz, yalın, taş gibi ulus devlet.
haklar bakımından türkiye üzerinden özetlersek kısaca ; "kürdistan bizim, türkiye hepimizin" durumu...
özerkliğin daha ayrıntılı açıklaması için; (bkz: demokratik özerklik bildirgesi)
olay hepi topu bu... silahla bağımsız kürdistan'ın kurulamayacağını kavrayan öcalan, 4 ülke içinde kendi ulus devletlerini o ülkelere kurdurmak peşinde. tabi böyle bir şeyi aklı başında hiçkimsenin kabul etmeyeceğini bildiği için düzenli olarak "ulus devlet karşıtlığı", "bütün sorunların devletin yüzünden olması" içerikli beyanatlar veriyor.
hatta açıklamada demokratik konfederalizm"in ulus devletin aşılmış hali olduğu, asla devlet olmadığı ısrarla vurgulanıyor ki olay çakılmasın, hdp sayesinde tava gelen bir kısım şuursuz elden kaçmasın...
üstüne malum ekoloji ve kadın hakları zırvalarını da ekledik mi buyrun; demokratik konfederalizminiz hazır.. afiyet olsun.bu saçma olay ortadoğu'da kürdistan ulus devletinin kurulması için şimdilik buldukları tek yol...
bölgesel olarak bakarsak; iran duruma göre politik açıdan belki olumlu pozisyon alabilir ama tersi boktur, vinçle beşer beşer adam asabilir.
suriye'de ışid gelene kadar düğün dernek kanton, özerk bölgeler gidiyordu ama şimdi orası da tam net değil, herşey tepetaklak oldu.
ırak'ta fiili bir bölge zaten mevcut, böyle bir oluşuma girerek ırak işgaline yardım ve yataklık karşılığında kazandıklarını durduk yere hop diye öcalan'a teslim etmek isteyeceklerini hiç sanmıyorum. suriye, rojava, kobani olayındaki olanların sebebi bunlardı zaten.
türkiye'ye gelirsek, bu olayla ilgili olanlar ortada; hdp, kck, pkk
pkk demokratik özerklik olayının askeri gücü, ilan edilmesiyle pkk dağdan inerek bölgenin askeri ve öz savunma gücü haline geliyor, bürokraside meşru olarak yerini alıyor. şu pişmanlık yasasına karşı olmaları ve inenlere ceza, hapis olmaması, yardım, kredi, ev, iş koşulu bunun için.
kck bölgenin idari kolu. bölgesel anayasayı ve kanunları çıkaran bunlar, bürokrasi, adalet, mahkemeler falan bunların elinde. bu arada bölgede ve sonrası demokratik konfederalizmde ne kadar adil bir düzen ve yönetim olduğun görmek için kendi yazdıkları anayasaya bakmak yeterli (bkz: kck sözleşmesi)
hdp türkiyelileşme iddiasında ama esasında bütün amacı adalet, sol, eşitlik, barış, kardeşlik adı altında halkı bunlara alıştırma ve bu planı yürürlüğe sokma amacındaki vitrin. (bkz: 30 mart'ta halk özerkliğe oy vermiştir)
ülkede dönen demokratik özerklik, onurlu barış, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, özerklik ilan etme gibi şeylerin sebebi budur.
hdp kürt ulus devletini kurmak için uğraşan etnik bir partidir,
pkk kürt ulus devletini kurmak isteyen bir terör örgütüdür,
ikiside bunu bağımsız olarak başaramayacaklarını bildikleri için türk halkının maddi, manevi imkanlarını, kanı ve canını kullanarak yapmak istemektedir. -
bir kere ulus devlet tanımında hata var. tüm bu demokatik konfederalizm karmaşasını daha bir arap saçı ediyor. ulus devlet "bulunduğu ülke içinde sınırları belirlenmiş olarak kendi bölgesi, kanunları, askeri gücü, bölgenin kaynaklarını sadece bölge için kullanma yetkisi ve üstüne bulunduğu devletin merkezine vergi vermeme ama bütçesinde pay alma şeklinde düzenlenmiş bir sistem" değildir. alakası dahi yoktur. adı üzerinde, bu tip bir örgütlenme biçiminde öncelikle bir "ulus" olması ve "ulusal egemenlik" bulunması gerekiyor. adam modeli kürtler ve türkler türkiye içinde iki konfederal bölge kursun diyerek sunmamış. bu bir saptırma.
"ulus" tanımı, belli bir coğrafya içindeki tarihsel, kültürel, dilsel ve etnik bağların tekliğine dayanır. ulus devletler de doğal olarak bu siyasa üzerine inşa edilen, genel olarak merkeziyetçi, tektipçi, "ulusal" politikayla yönetilen örgütlenmeler olarak geliştirildiler. monolitik bir kitlenin inşası için kaçınılmazlardı. iktidarın, genel koordinasyon gerektiren özellikle dış işleri ve savunma gibi alanlar haricinde birden çok merkeze dağıtılması, "ulus" kimliğinin ve ulusal politikaların yürürlüğe konmasına mani görülmekteydi. zamanla işler değişti, sermaye akışı farklı kanallara evrildi, e tabi çelik de değişti ve mevcut ulus devletler, hatta ulus devlet modelinin en net örnekleri, adeta modern "itibar kaynakları" olarak görülen ulus devletler de değişti ve model çeşitlendi. model ulus devlet olarak zırt pırt örnek gösterilen, hatta "bakın avrupa'da da var" saçmalığındaki "avrupa" olan fransa'da anayasanın bazı maddeleri bölgesel toplulukların (yani yerel azınlıkların) yerinden yönetimini garanti altına almakla kalmaz, bunun biçimini ve modelini dahi açıklar. hem de sayfalarca (http://www.conseil-constitutionnel.fr/…8.25742.html madde 72'ye bakın). özenilen üniter ulus devlet fransa anayasasında "fransız dilleri" diye bir kavram mevcuttur. türkiye bu durumun çağlarca gerisindedir. bırakın örnek vermeyi, ibret alarak bakılması gerekebilir fransa tipi ulus devletleri örnek gösterenler için. tabi bu günümüz fransa'sının ulus devlet modelinin makbul olduğu anlamına gelmiyor.
ayrıca üniter devlet, yani tüm ülke politikasını tek bir merkezden belirleyen modelden bahsedilirken de kafa karışıklığı çok oluyor. demokratik konfederalizm modelinin üniter yapıyı bozmayacağını söylüyor öcalan. burada kategorik bir itirazdan önce metne bakmak gerekir çünkü adam haklı bu noktada. örneğin ingiltere, ispanya, fransa basbayağı üniter devletler olmalarına rağmen, bölgesel özerkliği, yerinden yönetimlerin mümkün olduğunca güçlendirilmesini engel olarak görmemiş, aksine "ulusu" bir arada tutmak için bir gereklilik olarak görmüşlerdir. yukarıda da bahsettim. üniter devletlerde, yerinden yönetim ve özerklik gibi merkeziyetçiliği insan merkezine indiren düzenlemeler mümkün. bunlar yine tek merkezden dağıtılan, tahsis edilen haklar olduğundan, üniter modele uygun oluyorlar.
kürtler ne zaman özerk yönetimlerden bahsetse çıkıp "üniter yapıyı bozar" çekenlerin kafasındaki "üniter devlet", avrupa'da faşizmin yükseldiği dönemdeki üniter devlet. öcalan'ın kafasındaki de bu tabi, eksik söylemeyeyim. führer, il duce, ulu önder, milli şef, önderlik, büyük usta modeli diyeyim öyle anlayın.
neyse, daha da karışmasın diye fazla derinlemesine dalmıyorum yoksa ulus kavramı, sınıfsal farkların imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış kitle üretiminde yok edilmesi ilkesiyle üretilmiş tırışkadan bir olgu. ortada açık bir sınıfsal çıkar sözkonusu. dolayısıyla ulus devlet de aynı sınıfsal çıkarın işlediği kurum. ha sermayenin küreselleşmesi de ulus devlet yapısını sarsmakta olduğundan, yanlış anlaşılmasın, burjuvazinin sınıfsal çıkarına uyan tek örgütlülük biçimi değildir ulus devlet. ayrıca ulus devletin daha derinlikli tanımları, modelleri mevcut.
ha, bunu tarihselliğinden soyutlayan milliyetçi yaklaşım, ulusların inşa edilmiş olduklarını reddedip "doğal" bir fenomen olduğunu iddia eder. primordializm ve otoktonluk iddiası da bağlı olarak gelir, hatta sonra bir bakmışın, efem biz ordu milletiz bu cahiller bilmez, anlamaz diyenler türemiş vs vs.
neyse, destur dedikten sonra meseleye dalayım. öcalan'ın tecrit yıllarında eriştiği kaynaklardan bir anlamda derleyerek (veya sentezleyerek) ürettği demokratik konfederalizmin tam metnine şuradan ulaşabilirsiniz: https://docs.google.com/…4wopdzvdlsm2hludnrnta/edit
öcalan, sistemi, bu metinde federatif/konfederatif bir yapı önermekten ziyade, üniter yapının sürdüğü cumhuriyet olarak tanımlar. ulus devlet modeline karşı geliştirdiğini belirttiği bu "sistemin" tek merkezden koordine edilen ve alt birimlere devredilecek iktidarın ne şekilde ve ne düzeyde olacağını yine tek merkezin belirlediği, fakat "merkezin" biçimini halkın tabandan örgütlenerek doğrudan demokrasiye benzer biçimde düzenlediği bir yapılanmadan bahseder.
bu kadar genel anlamıyla bakıldığında sorunlu görünen hemen hiçbir kısmı olmamasına rağmen öcalan'ın demokratik konfederalizmiin altını nasıl doldurduğu başka bir mevzu. sonda söyleyeceğimi başta diyeyim: ben hayatımda bu kadar çok kavram kargaşası yaşayan, bu denli kafası karışık, verilen örneklerin neredeyse zırvalık düzeyinde olduğu ve bunlara rağmen bunca "itibar" gören bir metin görmedim. bir yerde akım derken, diğer yerde bokum demesi ayrı dursun. öcalan'ın yazmış olduğu metin, bundan 50-100 yıl önce kaleme alınmış olsaydı, gördüğü itibarı hak ettiğini söyleyebilirdim. ancak dünya ve avrupa siyasi tarihi bunca aşama kaydetmiş ve kaydetmekteyken, özü itibarıyla, çorbayı bırakın, adeta aşureye benzeyen, dayanakları arasında ipe sapa gelmez bir sürü atfın olduğu bir metne verilen değerin, hele de ardından kck sözleşmesi gibi içinde garabet "düzenlemeler" barındıran bir metin gelmişken, doğrudan öcalan'ın kürt hareketindeki kültleşmiş "önderlik" pozisyonuyla alakalı olduğunu açıkça ifade etmek gerekiyor.
öte yandan, kck sözleşmesi, demokratik konfederalizm modelinin merkezindeki örgütlenme biçimi değildir. kck, sözleşmesine bakmayı akıl etseler de bir türlü göremeyenlerin kaçırdığı illegal bir örgütlenme modelidir. pkk'nın yapısını dönüştürmek için dizayn edilmiştir. adam herhalde önce tapu kadastro dairelerinden başlamayacaktı değil mi? illegal silahlı bir örgütün "ideolojik güç" olarak tanımlandığı kck da haliyle yasadışı bir örgütlenme biçimi oluyor (tabi yasadışı olması, meşru olmadığı anlamına gelmiyor, bu başka mevzu). ne olduğuna doğru düzgün bakmak isteniyorsa kck sözleşmesine indirgemeden ilerlemek herkes adına daha sağlıklı zira önerilen sistem, kck örneği önümüzde olmasa da abuk. altyapısı kısıtlı, dayanakları sınırlı, açıklaması karman çorman. bununla beraber kck modeli "bile" değil-devlet yapısı adına "ilginç" bir model ve illegal kanatta dahi geliştirdiği birtakım bakış açıları mevcut.
öcalan demokratik konfederalizmi ortaya attıktan sonra pkk'yı ve kitlesini yeniden yapılandırmak için ortaya, türkiye kürdistanı'nda yürütülen silahlı mücadelenin merkezine konduğu fakat tüm halka açık tutulan (?) kck modelini türetti. türeyenin ne olduğunu, neden öyle olduğunu az buçuk izah etmiştim: (bkz: kck sözleşmesi 11. madde/@dopermen). öcalan'ın yapmaya çalıştığı, modeli tüm türkiye'ye sunulabilecek bir örgütlenme biçimi olarak sunmak olduğundan, önünde duran asıl sorun, türk milliyetçi ideolojisinin modeli kabul edilebilir bulup bulmaması. bunu görüp "modelini" tüm türkiye'ye kabul edilebilir bir tasarı olarak sunmaya çabalamış başta. eriştiği kaynakların kısıtlılığı, tecrit altında oluşu ve tabii ki kişiliği ve kişisel tarihi bu "çabanın" sonucuna hayli etki etmiş durumda.
demokratik konfederalizmi legal alanda baskıcı ulus devlet modeline (30'lar ulus devleti diye hatırlayın) alternatif diye sunduğu teorisi ise, ne pkk'yı merkezine koymaktadır ne de doğrudan kürtleri hedef almaktadır. elbette en başta hitap ettiği kitle kürtlerdir. öcalan'ın yapmaya çalıştığını söylediği şudur: baskıcı ulus-devlet modelinin zamanla terk edileceği, "demokratikleştirileceği" yeni bir toplumsal örgütlenme biçimi. bunu teoride ne kadar becerebildiği veya bunun ulus devlet yıkılmadan mümkün olup olmadığı başka mesele. (tabii ki becerememiş ve tabii ki mümkün değil)
öcalan daha metnin girişinde hedeflediği şeyin "türkiye'nin konfederalizmi" olmadığını, üniter devlet yapısı korunmuş "demokratik ulusçuluk" olduğunu, bunun da asla milliyetçilik olmadığını yazıyor. esasen şaka gibi (demokratik ulusçuluk ne lan? diye sormayın, öcalan'ın 2004-2005 gibi yaşadığı "aydınlanmaya" dikiz atın) ama daha ilk iki paragraftaki kafa karışıklığının verilen örnekler ve sistemin önerildiği coğrafyalar/devletler açısından ne denli sorunlu olduğuna bakmak hayırlı olacak.
verdiği alakasız tarihsel örneklerin ardından bu kez modelin hangi devletlere, hangi halklara uygun olduğundan bahsederken "israil ve filistin kendi aralarında demokratik konfederalizmi oluşturabilirler." diyerek, adeta laf arasında bombayı bırakmış. israil ve filistin'in siyasi ve toplumsal yapıları, geçmişleri ve hatta bugünleri göz önüne alındığında adamın ne önerdiğinden haberi yok gibi görünüyor.
birinin diğerinin topraklarını işgal ettiği, yaşam alanlarına tecavüz ettiği, filistin topraklarından filistinlileri sürerek yerlerine israillileri yerleştirdiği, neredeyse etnik temizliğe yakın politikalarla diğerini imha etmeye çalıştığı, tarihlerinde hacimli savaşlar bulunan ve hem dini hem teritoryal sorunların gırla gittiği iki ayrı devlet organizasyonundan bahsederken "bunlar demokratik konfederalizm kurabilir" demek kişinin "şaşırmış" olduğuna işaret edebilir. bari kıbrıs filan deseydin be adam, orada işgalci olan kıbrıslı türk halkı değil, türkiye cumhuriyeti. çekilsin gitsin, kıbrıslılar aralarında demokratik konfederalizmi örgütleyebilir dese anlaşılır olacakken, birbirinden keskin sınırlarla ayrılmış ve birinin diğerinin topraklarını fiilen işgal ettiği iki devlete bunu önermek neyin nesidir?
tabi öcalan'ın kafa karışıklığı bununla bitmiyor. sınırları "köprü" olarak düşünmek gerektiğini söylerken, aklındakinin, kürtlerin farklı devletlerde yaşayan tek bir topluluk olduğunu iddia edebiliriz. israil'in filistin politikası ile türkiye'nin kürt politikası arasında ortak paydalar olsa da bunların tamamı uygulama ve ideolojide. yapısal değil. benzetmeyi fazlasıyla abarttığı için israil-filistin arasındaki sınırların nasıl "köprü" olacağına dair hiçbir şey yok metinde.
her neyse, baktıkça başıma ağrılar giriyor. "toplumsal doğa" diye neyi açıkladığı belli olmayan kavramlar mı ararsın, kavramları birbirine karıştırmasını mı istersin, kibirden patlayacak raddeye geldiği cümleler mi ararsın ne ararsan. ha tamam meseleye girdi, şükür doğru düzgün iki kelam okuyoruz derken bir anda karşınıza "her şeyin devlete bırakılması ne kadar demokrasiden uzaklaşmaya götürürse, her şeyin halk eylemciliğine bırakılması da anarşiye götürür.." gibi ilber yazdı deseler şaşırılmayacak veya "öz savunma tanım olarak, demokratik siyasetin yoğunlaştırılmış ifadesidir." türü sonuna zaaxd eklenebilecek akla zarar cümleler çıkıveriyor.
özetle, öcalan'ın yazdığı demokratik konfederalizm metni, kürt hareketinde yarattığı dönüşüm açısından dikkate değer olsa da, bir örgütlenme modelinin teorisi olarak berbat bir sunuş. sunuş sorunluyken model de halyile sorunlu. altı doğru düzgün doldurulabilmiş de dğeil. kürt hareketinin düzeniçileşmeye çabalayan kanadı, demokratik konfederalizmi kendi metinlerinde kullanamıyor. zaten kullanılacak pek bi şey yok. düzene entegrasyon ve topluma izah edilebilirlik açısından daha çok, genel kavramlar ve avrupa birliği yerel yönetimler şartları üzerinden modellenmiş, dünyada örnekleri olan modelleri siyasetleri içine taşımaya çalışıyorlar ki doğrusu da budur. öcalan bir nevi amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışmış fakat çıktığı kıta da amerika değil ha. silahlı kanat, öcalan'a ve hemen her manevrasına iman ettiği için onlardan modeli geliştirmelerini, değiştirmelerini, göz ardı etmelerini beklemek mümkün değil. siyasi hareket ise bunu yapmaya mecbur.
demirtaş'ın seçim öncesi kendisine özerklik ile ilgili sorulan sorulara verdiği yanıtlar, modelin nasıl olması gerektiğini ve nasıl izah etmesi gerektiğini gösteriyordu. sonuç olarak kürt siyasi hareketinin hedefine, programına koyduğu şey, türkiye'nin idare biçimini deiştirecek, ademimerkeziyetçiliği esas alıp, parti içi demokrasiye varana dek değiştirecek, ileride de çok temel bile olsa, doğrudan demokrasinin işletilmesine fırsat verecek bir sistem olmalı. şu ana kadar bunun altını hakkıyla doldurduklarını söylemem zor. "izmir'i izmirliler yönetsin, erdoğan yönetmesin" şeklinde gayet basit ve makul ifade edilen özerkliğin üzerine çökmüş kadim bölünme paranoyasından sıyrılabilmesi için önerilerin altının somut olarak doldurulması, öcalan etkisinden olabildiğince kurtarılması gerekiyor.
(karman çorman oldu bu. olduğu kadar artık) -
albans, diamat: bir ara buraya geri döneceğim, şimdilik değineceğim ufak bir iki husus var. zira arada polis telsizi parazit yapmış.
öcalan'ın kaleme aldığı demokratik konfederalizm metninde "vergi" kelimesi dahi geçmez. vergilendirmeyle alakalı bir rejim (vergi rejimi abisi, sakin ol), idari bir model bu metin içinde yoktur.
metinde pkk kelimesi yalnızca iki yerde geçer. geçtği yerlerde de "ama kürt tarafında genelkurmay benim komutam altında silahlı güçleri de pkk'ya ait olacak" gibi bir ifade bulunmaz. böyle bir yapısal düzenlemeden söz edilmez. "diğer tüm bölgelerin kendi vergisini topladığı gibi bizim buralarda da vergileri pkk toplar" gibi ipe sapa gelmez bir öneri de yoktur. "pek belli etmeyecek olsak da bizim bölgede eğitim benim ve pkk'nın tekelimizdedir" gibi bir niyet okumasına sebep olacak hiçbir cümle kullanılmamıştır.
en fantastik bulduğum da şu: "yapabilirsek ırak, iran, suriye kürtlerini de konfederasyona katacağız ve türkiyedeki kürt nüfus 13 milyondan yaklaşık 20-25 milyona çıkmış olacak. bunların ikametini istanbul'a ya da izmir'e almaları da mümkün olacak bu arada." vay emenike demokratik konfederalizmin amacı, ıraklı kürtleri, barzanistleri istanbul'a kaydırmak, muhtardan ikametgahlarını çıkartmakmış. kafayı mı yediniz lan? yok böyle bir şey metinde. öcalan için bile fazlasıyla soytarılık bu.
bunların tamamı yalan. bak hatalı demiyorum, yalan. güvenlik meselesiyle ilgili pkk'nın doğrudan pozisyonlandırıldığı metin kck sözleşmesidir. pkk'nın ideolojik güç olarak tanımlandığı, örgütün dönüştürüleceği idari modelde öcalan'a önderlik pozisyonunun ayrıldığı, gerillalara görevler tahsis edildiği metin de budur. demokratik konfederalizm metninde buları bulamazsınız.
yalan, bir tartışma yöntemi değildir, bilgiye değil ahlaksızlığa işaret eder. yeminle bu memleket tahsilli cehaletten çektiğini hiçbir şeyden çekmedi. lan hepi topu 40 sayfa, 1 saat ayıraydın da okuyaydın bari. tuğçe kazaz mübarek. -
meselenin entelektüel, akademik arka planının nereden geldiğini öğrenmek için sözlük üzerinden bir 4 sene önceye gidelim;
----
abdullah öcalan'ın yakalanıp hapse girinceye kadar kitap okumuşluğu falan yoktu. kulaktan dolma bilgiler, çevreden gelen etkilerle bazı doktrinler üretiyordu ama hiçbirinin temeli yoktu.
sonra yakalandı ve hapse atıldı. hapiste, avukatları kendisine kitaplar götürmeye başladılar. ancak her kitabı içeri sokmak mümkün olmadığı için kendisine ulaştırılan ilk kitaplar "mitojoli" kitaplarıydı.
öcalan o dönemde mitolojiye merak sardı ve mitoloji uzmanı kesildi. özellikle sümerler üzerine okuyordu. sümerler hakkında uzmanların son 80 yılda ortaya koyduğu bütün bilgiler öcalan'a maledildi ve öcalan 1 numaralı sümerolog oldu. bu arada doğu ve güneydoğu'da neolitik kıraathaneleri ve enkudu kitapevleri açıldı, gılgamış heykelleri yükseldi. sümerolojiyi hatmeden öcalan'a avukatları ayrıntı yayınları'ndan bazı kitaplar götürdüler. bu kitaplar arasında murray bookchin'in ekolojik toplum felsefesi'ne dair bir kitap da vardı. öcalan birdenbire bookchin'e merak sardı. kitaplarını getirtti ve sümerolog öcalan, ekolojist öcalan oldu. bookchin'den devşirdiği kavramlarla siyasal formüller üretti. ve müthiş bir isim buldu: "uygarlıksal gelişme temelinde cinsiyet eşitlikçi ekolojik demokratik toplum paradigmasına dayalı demokratik konfederalizm"
gerisi burda; (bkz: ekolojik demokratik toplum)
----
öcalan, hdp ve pkk bağlamında saçmalığa girmeden önce esas meseleye kısaca değinelim;
murray bookchin'in ekoloji kuramı insan, kapitalizm ve doğa neden sonuç ilişkisi bağlamında ütopik bir hayalden ötesi değildir. bir çözüm, bir sistem hiç değildir sadece kendince iyi niyetli gerçekleşmesi imkansız, teorik bir öneridir. bunun gerçekliği ve hayata geçmesi konusunda iman edenler varsa, aynı şekilde şu ütopyayı da es geçmesinler (bkz: the venus project)
kısaca özetlersek, murray bookchin kapitalist düzen, rekabet ve tüketime dayalı toplumun doğayı sömürmesi ve kirletmesi bunun üzerinden tekrar kendini tekrarlayan tüketim, rant ve rekabet döngüsünü kendisine yakın bulduğu ideolojik bakış açısıyla yıkmak istemiştir. bu düzenin getirdiği tahakküm ve dayatmaya karşıdır, zaten hiyerarşiden de pek hazzetmeyen biridir.
sunduğu çözüm ise şudur; kent, şehir bağlamında eko topluluklar... yani her kent bulunduğu bölgenin ekolojik yapısına uygun planlanmalı, kaynakların çıkarılması, üretim çevreye zarar vermeyi en aza indirgeyerek yapılmalı. toplum olarak her alanda ekolojik bilince dayalı bir hareket, eğitim ve anlayış geliştirme, ihtiyaçları (lüks, konfor) tekrar tanımlama gibi konular. yani hareketin temeli kaynakların gerektiği kadar, düzenli ve çevreye zarar vermeden, paylaşarak kullanımı, tabi bununla ilgili olarak mülkiyet, paylaşım gibi kömünal olaylarda ortaya çıkıyor. esas mevzu anlaşılmıştır sanıyorum...
bu eko şehirlerde mülkiyet, paylaşım ve düzeni sağlayacak olan "devlet olmayan devlet" düzeni ise mahalli meclisler, belediye meclisleri ve belediyelerdir. bunların varlığı "devletin" meşruiyetini ortadan kaldırdığı gibi bölgenin "devleti" haline getirir. tabi bu belediyeliren en kısa zamanda yapacakları ilk şey diğer belediyelerle birleşme ve konfederalizmdir, daha sonra bu bölgesel, ulusal ve hatta kıtasal konfedarizme evrilecektir (bilim kurgu romanları halt yesin)...
gelelim öcalan, hdp ve pkk'nın yemek istediği halta...
öcalan bu kitapları okuduğundan beri hdk, dtk, kck demokratik konfederalizm adı altında örgütleniyor, kendince bu teoriye uygun kongreler, meclisler ilan ediyor. yukarıda yazdık bookchin'in teorisi devletin sebep olduğu tahakküm ve dayatma ama en çokta hiyerarşiye karşı. yerel meclisler, belediye meclisleri, kooperatifler vb. her alanda kömünal bir karar mekanizması oluşturmuş. yatay bir örgütlenme mevcut.
peki bunu hayata geçirecek olan kck nasıl bir sistem içinde? kck sözleşmesinin 11. maddesi şöyle;
----
madde 11
reberiya koma civakên kurdistan
koma civakên kurdistan (kürdistan demokratik toplum konfederalizmi) kurucusu ve önderi, abdullah öcalan’dır. ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı demokrasinin felsefik, teorik ve stratejik kuramcısıdır. her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur. kürdistan halkının özgür ve demokratik yaşamına ilişkin temel politikaları gözetir ve temel konulardaki en son karar merciidir. kongra gel genel kurul kararlarının demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü devrim çizgisine uygunluğunu gözetir. yürütme konseyi başkanını görevlendirir. temel konulara ilişkin yürütme konseyi kararlarını onaylar.
----
murray bookchin'in kuramının içine şaaak diye dikey giren bir öcalan... o kadar karar mercii meclis, kongre, örgütlenme tek kişinin elinde. ahakküm, hiyerarşi mevcut devletten bile daha direk ve daha katı olarak öcalan'da... sadece bu da değil, meclslerde alınan kararlarda kck'ya ters durumlar olamayacağı, uyumlu olası gerektiği açık bir şekilde ifade edilmiş.
kapı gibi net, kıvrılacak yeri olmayan faşizan bir rejimin anayasası.
bu en basitinden kck'nın kendi ilan ettiği gerçek... bookchin'in hiyerarşik olmayan, çoğulcu, eşit ve ekolojik teoreminin kafasını gözünü kırarak kendi ulus devletlerini hayata geçirmek için yapılan saçmalıklar say say bitmez.
hatta iddia ediyorum yarın bir gün bu teoriden tez falan hazırlayacaklar ya da teorik tartışmaya girecekler şu kck ve hdp'nin milliyetçi, militarist, faşizan oluşumunu gördükten sonra elinin tersi ile atacaktır. adamın teorisinin resmen içine etmişlerdir.
hdp'ye gelirsek evet ya çok cahiliz, herboku siz biliyorsunuz (bkz: #30531244) demirtaş hdp başkan apo'nun projesidir diyene kadar burada bunu kabul etmeyen (bkz: #44747218) hdplilere partiyi öcalan kurdurdu diye laf anlatmaya çalışıyorduk (bkz: #50918843) bir türlü inandıramıyorduk. sonra açıklama geldi, e evet sır değil ki herkes biliyor falan demeye başladılar.
son olarak bize demokratik konfederalizmi de dünyada ancak insanlığın kök hücresi gibi olan bu halk yapabilirdi demek kalıyor. -
öcalan tarafından ulus devlete kılıf için uydurulmuş bir kavramı, pkk ile gayet açık şekilde ilişkilendiren bir olay.
şimdi de kürt milliyetçileri, dincileri ve apocuları arasında kalmış masum solcu sosyalist hdp goygoyu başlamış. bi de etkileri yokmuş, hareketi şekillendirmiyorlamış üstelik.
hdp, bak hdp diyorum... herhangibi bir kongresi, mitingi, organizasyonu ey reqib okumadan, saygı duruşu olmadan başlamıyor? istiklal marşı ırkçı bir dayatmadır diyenler "ey düşman hep vardır kürt milleti, yıkamaz (onu) bu zamanın top gülesi, kimse demesin kürt milleti ölüdür, kürtler capcanlıdır, asla boyun eğmez bayrağımız" diye marş okuyor lan?
bunlar baskıdan dolayı doğan refleksler falan değil hdp'nin basbayağı ve tastamam kendisidir. hdp için bunlar potansiyel tehlikeler değil, hedefe giden yolda araçlardır.
yahu harbiden zavallı bir durumdasınız.. demokratik konfederalizmi savunan eleman gelmiş apo kültünün farkındayız diyor?
yahu demokratik konfederalizmi uyduran kim?... öcalan?
adamın uydurduğu şeye biat ederken öcalan kişi kültünün farkındayız ne demek? hasta mısın? dalga mı geçiyorsun?
hadi bu saçmalığı geç, apo'nun uydurduğu demokratik konfederalizmin bölgesel uygulayacısı,demokratik özerklik bildirgesini ilan eden kck'nın anayasasındaki şu maddeye nerenizle, nasıl bir kulp uyduruyorsunuz? (bkz: kck sözleşmesi 11.madde)
çok net; bütün o solcu, vicdanlı, seküler, barış isteyen hdplilerin ideolojileri burada açıkça görüldüğü üzere boğazlarına kadar milliyetçiliğe, militarizme hatta apoculağa batıktır. millete faşist, ırkçı diye saldıranların amacı ulus devlettir, üstelik bu ulus devlet, tece'ye rahmet okutacak, kuzey kore benzeri dear leader benzeri bir bok yığınından farklı olmayacaktır. (bkz: #29405428)
şurada yazılanları iyi okuyun. normalde hiçbir hdp'li, sözlükte fav manyağı yapılanlar da dahil iş boka saracağı, bazı şeyleri kabu etmek zorunda kalacağı, bütün söylemlerine ters düşeceğini bildiği için bu toplara girmez, bu eleman toy çıktı, hallederim dedi atladı, durum ortada...
zaten elemanın da kafa karışık önce "yoh öyle bir şey" diye başlayıp "bu konfederal yapıların daha sonra bir ulus altında birleşmesi de beni şaşırtmaz açıkçası, rahatsız da etmez. " diye bitirdi. sizi rahatsız etmez zaten farkındayız...
biri kendi ulus devletini; üstelik düşman, sömürgeci, katil diye nitelediği bir ülkenin imkan, para ve güvenliğini kullanarak kuracak diye için benim malıma, güvenliğime, canıma kastederse (bkz: #50919729) esas o zaman görürsünüz günlük yaşam dinamiklerini ve toplumsal çelişkileri... -
pkk'nın isterse ulus devlet kurabileceğini ama sadece ve sadece devrimcilikten dolayı kurmadığını söyleyenlerin savunduğu olgu.
askeri, coğrafi konulardan bihaber olunca bunlar normal tabi..
2 ayda ışid'e 400 köy kaptıranların bağımsız ulus devlet kurabileceğini düşünmek ahmaklık bile değil.
bu savunan zombilerin körükörüne saçmalamaları çok hoş oluyor. hani eşbaşkanları solcu, sosyalist demirtaş'ın bile kurulması planlanan bölgenin geleceği için daha gerçekçi ve hatta emperyalist yatırımlar (bkz: #34077044) peşindeyken, bu şapşiklerin burada klasik marksizm, paradigma diye zırvalaması çok şirin değil mi?
(bkz: herkes bilsin kürdistan'ın 4 parçası birleşecektir)
elemanların açıklamaları ortada (bkz: demokratik özerklik bildirgesi) (bkz: kck sözleşmesi) gelmiş hala antik yunan şehirleri, italyan komünleri diye zırvalıyor.
kürt bölgesi değilmiş, lan adı kürdistan? elemanlar bayraksız adım atmıyor, ey reqib okumadan helaya gidemiyor burada okunan mavala bak (bkz: #53783686)
gerçi kurulacak demokratik konfederalizmin başına öcalan'ın geçeceğini bile anlayamamış adama ne anlatıyorsam? ciddi ciddi "kürt ulus devleti derdi olsaydı pkk'nin çoktan barzani ile anlaşmalar yapılmıştı. dikakt edersen pkk asla barzani ulus devlet kürdistan'ı ile asla anlaşamıyor. çünkü pkk oranın clientalist ilişkilerini tehdit ediyor." demiş.
yahu sizin gibi adam manyak mı durduk yere bölgenin hakimiyetini, bütün gücünü ve imkanlarını öcalan'a versin? -
bookchin'in amacı ve yapmak istediğini anlıyorum ama bulunduğumuz bölge ve yaşadığımız gerçeklerin de farkındayım.
öte yandan ideolojinin orjinal biçiminin çokta yeni şeyler vaadetmediği ortada. mevcut sistemleri özerk belediyeler, konfederasyonlara dönüştürmek yerine illa yapılacaksa kısımsal olarak olarak eklemlemek daha mantıklı.
bir kısım insanlar sistemin daha eşit ve adil olması için kafa patlatıyor, kendince çözümler üretiyor. neticede ismine ne derseniz deyin her ideolojinin bir yönetici zümresi, bir lideri oluyor. burada da farklı değil, ekolojiyi çıkarırsan elimizde kalan komünal bir toplum. bookchin bile kuruluş anında veya özerk belediye/federasyon zamanı oluşacak tehditler için lider/ yönetici zümre gerekliliğini belirtmiş ama bunun diktatörlük veya özünde monarşik zümreye/partiye dönüşmemesi için kendince önlemler almış ama bunun yetmediğinin kendi de farkında, bu konuda çeşitli açıklamaları mevcut.
bu konuyu tartışacaksanız buyrun, sizi tutan yok? teorik gerekçelerden olaya girecekseniz şeyi merak ediyorum, bookchin'in orjinal teorisini mi tartışacaksınız yoksa öcalan'ın kendi uydurduğu versiyonunu mu? ve bu iki tartışmanın yararı, sonucu ne olacak? bize vereceği nedir?
"niyet okuma ve temelsiz yargılar" gibi mevzular ilginç bir nokta olmuş. mümkünse böyle kuru kuru yazmak yerine "niyet okuduğum ve bir temeli olmayan yargılarıma" örnekte verilirse sevinirim. -
-
(bkz: #58189639)
-
yani diyor ki, 1 kasımda oylar hdp'ye...
o değilde, olayın bu kadar teorik ve öngörüye dayalı soyut kısmını kürtçü cenahtan bile bu kadar didikleyen yoktur herhalde. burda benim gördüğüm bir savunma değil, kendi kendini inandırma ihtiyacı.
bu konuda benim yapacağım bir şey yok...
genel olarak konuyu herkesin anlaması için ortada olan somut şeyler üzerinden gidiyorum. ortada olan sözleşme, taslak ve bildirgeler var, bunlarda ne yapacaklarını açıkça anlatmışlar. somut olanı bırakıp bunun arkasındaki fikir ve ideayı anlatmak (ki o ideada fena halde çarpıtılmış halde) gereksiz.
bunu hayata geçirmek amacıyla şu an şiddet ve terörü kullananlar için zaten teorik bölüm bitmiş durumda, pratikteler... siz yarım sayfa ekolojik demokratik toplum kuramcısı öcalan diyorken, yoldan geçen askeri aracı havaya uçaran pkklılar "biji serok apo" diye bağrıyor. burda tekrar tekrar yapılan tanımların, atıf ve bağlantıların amacı nedir? anlatmak istenilen ne? yazının yarısından fazlası ordan burdan alıntı zaten? ve şu an sözettiğimiz dk'nın alıntılar ile alakası yok. ne olduğunu yazdık varsa itirazınız buyrun?
burada yeni bir ideoloji veya doğacak farklı bir yönetim biçiminden sözetmiyoruz.
bookchin’in teorisi kendi başına bile uygulanması imkansız bir ütopyadan farksızken, kafanıza göre konfederalizmi pkk'dan ayırıp, doğal önderlik olayını es geçip, öcalan'ın 11. madde muhabbetini baştan red ederek tek kale maç yapmaksa buyrun, tutan yok...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap