• yalova'ya yolunuz düşerse bazen 3 tane deniz otobüsüne denk gelebilirsiniz. sırası ile isimleri;

    1) kanuni sultan süleyman,
    2) fatih sultan mehmet
    3) recep tayyip erdoğan

    padişahım çok yaşa...
  • içlerinde bulunan televizyonlardan sürekli aynı kanalın yayını yapılarak yolcuların 1984 havası yaşamasına sebep olmaktadır.
  • işe gitmek için her gün kullanıldığı zaman kabusa dönüşebilen deniz aracı...canını dişine takmış 300 küsür kişi ile beraber sadece 20 dakika süren fakat insana bir asır gibi gelen bu yolculuklar esnasında, deniz otobüsünün aslında sadece bir taşıma aracı olmadığını - aynı zamanda akrobasi, kusma, rontgenleme gibi bir çok aktiviteyi de içinde barındırdığına şahit oluyorsunuz.

    gazetesini ve kitabını yanına almış kişilerin, kıçlarını rahat koltuklarına koyduktan sonra ilgilendikleri şey aslında kendi elinde taşıdıkları gazeteler ya da kitaplar değildir... sizin elinizde tuttuğunuz gazete ya da kitap daha ilgi çekicidir...bu yüzden okuduğunuz şeyin içeriğine oldukça dikkat edin... iş kıyafetlerinizi giymiş, temiz pak görünümlü bir bayan olarak elinizde charles bukowski'nin sevimli bir aşk hikayesini tutuyorsanız ve yanınızdaki kişi de sizin elinizde tuttuğunuz kitaba sizden habersiz göz gezdiyorsa, büyük harfler ile yazılmış - sikiş, emdim, gömdüm, pompaladım gibi kelimeleri diğer harflerden önce görecek ve morarmış bir suratın üzerine oturtulmuş iki balon gibi gözle bir size bir kitaba bakacaktır. adamla göz göze gelen siz ise, önce ne olduğunu idrak edemeyecek, daha sonra suç sizde olmasa bile bukowski'nin yazdıklarından dolayı size kesilen faturanın altında ezişip büzüşeceksinizdir...ben büzüştümdü en azından, sizi bilemiyeceğim.

    deniz otobüsü midesi son derece sağlam olan insanları bile kusturabilecek denli kuvvetle çalkanabilme özelliğine de sahiptir...koltuklara dikkatle bakacak olursanız çoğu koltuğun üzerinde tuhaf lekeler görürsünüz..kurumuş kusmuk olarak adlandırabileceğimiz bu lekelerin bu koltuklarda, ya da yanınızda oturan kişinin üzerinde olmasından daha doğal bir sonuç yoktur, çünkü deniz otobüsünde kusmuk torbası bulunmamaktadır..bunca senedir, kusup içini deniz otobüsüne döken insanlara rağmen hala bir kusmuk torbası bulundurmamak ahmaklıktan başka bir şey değildir sevgili ido..dalgaların cama yapıştığı, 5 sn havada asılı kalıp dan dun denize çarpıp ilerlediğimiz bir deniz otobüsü yolculuğunda, iki koltuk yanımda oturan bayanın sararan suratından başımıza iyi işler gelmeyeceğini anladım. kadın önce tuvalate baktı, aradaki mesafeyi hesapladı kurtaramayacağını anlayınca da kafasındaki beresini çıkartarak berenin içine kustu..ancak bere bu, elbette kusmuğu dışarıya ince ince akıttı...bayanın yanındaki bayan da bu olay üzerine kusmaya başladı...ben kendi kusmama engel olmaya çalışırken örgh sesleri ve iğrenç kusmuk kokusu deniz otobüsüne egemen olmuştu bile..bu iğrençliktir, bu işkencedir.. kusmuk torbası istiyoruz...hem deniz otobüsüne hem de bu kusmuk muhabbetini okuyan okuyuculara...yazarken bile midem bulandı..

    üçüncü ve son görev ise deniz otobüsü iskeleye yanaştıktan sonra tamamlanacaktır...deniz otobüsünün motorunun sesi kısılmaya başladığı anda insanlar çıkış kapılarına doğru yanaşmaya başlar...bu yanaşma, ilk önce ben kendimi dışarı atayımdan daha çok deniz otobüsü iskelesinin kenarında bekleyen taksilerden ilk ben faydalanayımdan kaynaklanmaktadır..maratona hazırlanan koşucular gibi ciddi bir ifade oluşur kapı kenarına öbeklenmiş insanların suratında...kapıların açılması bir silah patlaması etkisi oluşturur ve insanlar var gücüyle taksilere doğru koşmaya başlarlar..ancak unuttukları bir şey vardır...o da deniz otobüsünü iskeleye bağlayan salak köprünün sabit olmayışıdır...her bir dalga ile yukarı aşağı inen bu köprüden geçmek için akrobatik hareketlerde bulunmak kaçınılmazdır...parmaklarının ucunda köprünün kenarında asılı kalmış, atlarken düşmüş, yanındakini iterken sabah siniri ile büyük kavgalara girişmiş insanlara rastlamak hiç zor değildir.

    velhasıl zor iştir deniz otobüsü yolculuğu...özellikle her gün bitiminde sabah duydukları güne başlama heyecanından arınıp, posası çıkmış hale dönüşen insanların suratındaki umutsuz ve mutsuz ifade üzerine insan hoparlörden "sayın yolcularımız, birazdan sizi duşlara alacağız, önemli eşyalarınızı lütfen görevli arkadaşa teslim edin, duş çıkışında eşyalarınız size teslim edilecektir " anansonu duymayı bekliyor...

    sabunum, sabunsun, sabun !
  • bakırköy- avcılar-beylikdüzü'nde neden doğru dürüst bir hattı olmadığını merak ettiğim zımbırtı.
  • avrasya tüneli kullanılsın diye neredeyse kaldıracaklar. eskiden saat başı hatta bir ara 40 dakikada bir olan deniz otobüsü sefer sayısı günde 3-4 taneye düşmüş durumda.
  • geçenlerde bir sabah, bostancı iskelesinde bir kadının sinir krizi geçirmesine neden olmuş bir ulaşım aracıdır.
    teyzemiz olay günü sabahı, "08.05 bostancı-kabataş seferi nasıl oluyor da her gün geç kalarak 08.10'da kalkıyor? neden? neden? neden?" diye bağrışlar içerisinde sinir krizleri geçirmiştir. hatta hızını alamamış, seferin açılmasını bekleyen yolculara dönerek, "sizin hiç utanmanız sıkılmanız yok mu, niye hiç birinizin sesi çıkmıyor? neden? neden? neden?" diye bağırarak kendinden ikinci kere geçmiştir. bir ara koşa koşa gidip kaptana iki tokat atacağını bile düşündüm, bildiğin korktum.
  • haftada en az 3-4 kere bindigim kadikoyden bakirkoye ulasmak icin en kisa yol
  • su üstünde giden, tüm koltukları (icinizi bayacak kadar) düzenli, bogazda yol almasına ragmen en kücük bogaz esintisini (sallanmaları dısında) hissetmenize engel olacak kadar konserve türü kapaklı, en az bi kisinin cep telefonunu kapatmayı unuttuğu (gözünü seviim bogaz vapurlarının - teknoloji harikaları teknoloji ile uyum sağlayamaz yaaa pışıık ..) kutu kutu pense bir toplu taşıma aracı.
    üstelik kimse de bu araçları sovalyeye benzetip (ki bogaz vapurları benzerler) onlara siir miir yazmaaz.
  • artık istanbulda böyle birşey yok. trafiği azaltacak, marmaray'ın yükünü alacak, mis gibi, harika bir ulaşım aracı, kar etmiyor diye kaldırıldı resmen. belediyeden alındı, özel işletmeye geçildi ve kaldırıldı. belediye'deyken kar amacı gütmediği için çatır çatır çalışırdı. işte bu yüzden bazı şeyler satılmamalı dedik, dinlemediniz.
  • istanbul-bursa arasında sefer yapan deniz otobüsünde "evcil hayvan ve yabani hayvanların yolcu salonuna alınmaması rica olunur" şeklinde bir tabela var. sadece hayvan yazmakla yetinmediklerine göre zamanında timsah veya sırtlanla yolcu salonuna girmeye çalışan birileri olmuş olması kuvvetle muhtemel...
hesabın var mı? giriş yap