• sualtinda da hareket kabiliyeti olan deniz araci.

    tarihce:
    sanayi devrimi ile, buharli motorlar ve gerekirse de silahlar ile donanan gemiler, ozellikle askeri olarak denizde gorunmeden hareket etme ihtiyaci icinde idiler. bu konuda caba icinde olan bilim ve muhendislik dunyasi zaten ilk akla gelen fikir olan "sualtindan gitme" cabasinin icinde olmu$tur. tum muhendisler denizalti ile yapilmasi gerekenin "kontrollu batma" oldugunda hemfikir idiler, ozel yapilmi$ bir gemi kontrollu olarak batirilacak, daha sonra da kasten yaratilan bu batma etkisi geri alinarak gemi tekrar suyuzune cikarilacakti...
    bilinen ilk denizalti, thames irmaginda, ingiltere'de 2-3 metre derinlikte 15-20 dakika kalmi$ "turtle" dir. (19. yy'nin sonlari) tek ki$ilik, ce$itli cikrik ve beden gucu ile cali$an mekanik kollar yardimi ile hareket ederdi. (teknik $emasi hemen hemen tum ansiklopedi'lerde gorulebilir.)
    ba$arili sayilabilecek ilk askeri denizaltilar bir muhendis yuzba$i onculugunde kurulan birlik tarafindan amerikan kuzey-guney ic sava$i'nda kullanilmi$ ve ilk kez "hunley" adli bir denizalti bir patlayici ile bir du$man gemisini batirmayi ba$armi$tir. ne yazik ki patlama etkisi ile kendisi de batmi$tir. (not: bu oyku "the hunley" adli filmin konusudur. basrolde armand assante) (bkz: horace lawson hunley)
    sonrasinda denizaltilar geli$en teknolojinin belki de onunde bir hizla geli$mi$, en olumcul silah olarak bugunku konumunu almi$tir. (bkz: wolfpack) ww1 ve ozelikle ww2'de denizaltilar sava$ tarihini fiiilen yazmi$, sava$larin kaderini etkilemi$tir. gunumuzde derinlerin ara$tirilmasi ve askeri olarak kullanim alani bulan denizaltilar, okyanus tabanlarina oturabilecek basinclara dayanabilen cok geli$mi$ makinalardir. askeri amaclilari da, denizden havaya roket dahil her suustu gemisi'nin kullandigi silahi kullanmakta, sessizce ve derinden du$manin en cok korktugu silahlardir.

    teknik aciklama:
    tarihce bolumunun giri$inde biraz bahsettigim, denizalti cali$ma prensibini, ve bu prensibi uygulanabilir kilan teknolojileri aciklamak isterim.
    orada adi gecen "kontrollu batirma" fikrinin uygulanma $ekli ilk denizaltindan bugune hic degi$memi$tir. bir gemiyi en azindan batirmak icin bilinen ve gecmi$ kotu tecrubelerden ogrenilen ilk yol ona su aldirtmaktir. denizalti ic ice bagimsiz iki gemi gibidir. burada yapilan $ey, iki kat olarak dizayn edilmi$ gemi govdesinin, iki govde arasina su alip, kutleyi agirla$tirmak ve batirmaktir. (su doldurulan bu tanklar gunumuzde safra tanklari veya bolmeleri olarak bilinir.) safra tanklari dolarak "kontrollu" olarak batirilan gemi daha sonra bu tanklara kompresorler yardimi ile hava pompalanmasi ile icine aldigi suyu denize geri bo$altir ve azalan kutle, eski "yuzen istikrar"a kavu$unca su yuzune cikar. burada ozellikle di$govdenin sualtindaki basinca dayanikli yapilmasi ihtiyaci tabi ki bir zorunluluktur. bu da genelde kullanilan di$bukey geometrik $ekil ve dayanikli metaller kullanimi ile olur.
    bu su alan tanklar denizaltinin genellikle sag ve sol yanlarinda tombul $i$liklerdir. bazi ileri teknoloji denizaltilarda batma suresinin kisaltilmasi icin on ve arkalarda da safra tanklari vardir. acikladigim mantik ile batirilan denizaltinin sualtindaki hareketi, onceleri pervaneyi ceviren mile bagli sistemi donduren insan gucu ile yapilirdi. sonralari modern denizaltilar, dizel motorlar kullanmaya ba$ladilar. ancak sualtinda en degerli $ey olan havayi, hareket saglayan "icten yanmali motorlar" ile payla$an bir denizalti sualtinda sadece birkac dakika kalabilirdi. bu sorun da dizel motorlarin sadece suyuzunde kullanilmasi, bu esnada gemideki guclu bataryalarin bu motor yardimi ile $arj edilmesi, stoklanan bu elektrik enerjisini de sualtinda kullanilmasi ile a$ildi. gunumuzde denizaltilarda hem icten yanmali hem elektrikli motorlar bulunur. tabi ki bir de saatlerce denizlatiya hareket kabiliyeti verecek elektrigi depo eden bataryalar. ancak sualtinda hareket elektrik motorlarinin icten yanmali motorlara gore cok gucsuz olmasindan hep sorun olmu$tur. bu sorun 1950'lerin ba$ina kadar devam etti. bu tarihten sonra sualtinda da suustu kadar hatta daha hizli gidebilen denizaltilar yapilmaya ba$lanabildi. bugun modern denizaltilar sualtinda daha hizlidir.
    zorunlu durumlarda denizaltilar sualtinda da dizel motorla, 15-20 metre derinligi a$madan, snort denen bir hava borusunu suyuzune cikarmak sureti ile gidebilirler. bu borudan motorun ihtiyac duydugu hava saglanir ve eksos gazi di$ari atilir. ancak normalde sualtinda hareket, her zaman elektrik enerjisi olur.
    bu "dual power" ve "hava tuketen motor", sorunu teknolojinin yetersiz kaldigi 20. yy. ilk yarisi icin denizalti teknolojisinin onunu tikami$tir. ww2 sirasinda bile denizatilar icin aslinda gerektiginde sualtina inebilen suustu gemileri tabirini kullanmak daha dogru olur. bu durum nukleer guc ile artik degi$mi$tir. nukleer denizlatilar, hava kullanmadan guc saglayan enerji kaynaklari sayesinde pratikte aylarca, teoride yillarca suustune cikmadan, a$agida kalabilmektedirler.
    sualtinda denge de di$ govde uzerindeki birtakim kanatciklar, hassas olcumleri otomatik yapan bilgisayarlar ve buna bagli sadece dengeyi saglamak icin varolan safra tanklari ile saglanir.

    sualtinda seyrusefer:
    denizalti sualtinda maruz kaldigi basinc, ekstra agirlik ve yuksek surtunme nedeni ile suustune gore yava$tir. ayrica bir tur kor ortam oldugundan seyrusefer gorerek degil, aletler ile yapilir. burada denizaltilar temel olarak radar, sonar ve periskop kullanirlar. ayrica telsiz haberle$mesi de belli derinliklerin altinda suyuzune birakilan elektronik $amandiralar vasitasi ile saglanir.
    denizaltilar genellikle bilinen gemi pervanelerinden farkli 6 veya 8 kanatli pervaneler kullanirlar. kanatlar daha dar ama daha uzundur. bu sessizlik saglar.

    gunumuzde:
    gunumuzde denizalti, askeri yonu cok agir basan bir teknolojidir. zaten ciki$ noktasi, onu bize kazandiran ihtiyaca da bakilirsa buna $a$irmamak gerekir. denizaltilar butun geli$mi$ ulke silahli kuvvetleri'nce kullanilan, geli$tirilen ve uretilen bir silahtir. gerek kendisi, gerek savunma amacli anti-denizalti teknolojileri deniz sava$lari stratejilerine ve deniz muharebe harekatina yon verir. turk silahli kuvvetleri de sahip oldugu 15 denizalti ile dunyada 10. buyuk denizalti filosuna sahip silahli kuvvet'tir. preveze sinifi haric klasik denizaltilardir. preveze sinifi denizaltilarimiz sub-harpoon (bkz: harpoon missile) gudumlu roketlerini de atabiliyorlar. (5 preveze sinifi, 6 ay sinifi, 2 muratreis sinifi, 2 hizirreis sinifi) bu konuda onderligi tabi ki abd yapmaktadir. bilinen en geli$mi$ denizalti, seawolf sinifi denizaltilara da ismini veren "uss ssn seawolf" olup, amerikan pasifik filo'su emrindedir. ayrica bu muhendislik harikasi, $u anda en genel olarak yeryuzunde bilinen en komplex muhendislik makine olup, insanoglunun zekasinin bir anitidir.
    gunumuzde ozellikle amerika'nin pekcok nukleer gucle cali$an ve nukleer ba$likli fuze ta$iyan denizaltisi dunya denizlerinde her daim gorevde ve sefer halindedir. (ssbn kodlu denizaltilar-"ballistic" ve "nuclear") denizaltilar olu$acak bir kriz aninda, kriz bolgesine en yakin platform olarak hemen devreye girer ve gerekirse vururlar. rutin gorevlerinden birisi de ke$if ve gozetlemedir. bugun eger bir nukleer sava$ cikarsa, bu kanli sava$in ilk kan dokuculeri i$te bu denizaltilar olacaktir.

    ve otesi...
    ileride denizaltilarin askeri oneminin hic kaybolmayacagi aciktir. bugun varilan nokta ile genel olarak ihtiyaci kar$ilayan denizaltilar zaten son 10 yilda da oldugu gibi, sessizlik, daha cok silah ta$ima, daha guclu muhabere gibi konularda geli$eceklerdir. yani genel olarak denizalti teknolojisi degil, silah ve haberle$me sistemleri geli$mektedir. denizaltida gelecek icin beklenilmesi en mantikli olan "temel geli$me", nukleer gucten daha guvenli ve e$deger guclu bir sistemin denizaltilara adaptasyonudur.

    arz ederim.
  • denizaltılar konusunda en sevdiğim yazıdır
    --- spoiler ---

    dolabınızdaki raflardan birisinin üzerinde uyuyun.dolap kapağını perde ile değiştirin. eşinize,siz uyuduktan dört saat sonra perdeyi hızla açıp gözünüze bir ışık tutmasını ve “pardon yanlış yatak” diye mırıldanmasını söyleyin.

    * her gün dört ila sekiz saat eliniz direksiyonda,motor çalışır vaziyette oturun ama hiçbir yere gitmeyin.

    * size söylenen her şeyi tekrar edin.
    daha fazlası

    *günlük konuşmanızı 15 cümle ile sınırlandırın. geri kalan kısmı telepati ve el hareketleri ile halletmeye çalışın.

    * bir ay boyunca evden çıkmayın,banyo yapmayın,saç-sakal traşı olmayın ve konserve kutusundan çıkmamış

    dondurulmamış hiçbir şey yemeyin.

    * arabanızın bütün camlarını siyaha boyayın.eşiniz sunroof’un üzerinden nereye hangi hızla gideceğinizi bağırırken

    şehirde ilerleyin.

    * bir sprey bulup içini motorinle doldurun ve evden dışarı çıkarken bu speyden bolca kullanmayı unutmayın.

    * geceyarısı filmleri haricinde televizyon izlemeyin.ayrıca ailenize hangi filmi izlemek istediklerini sorun,fakat başka

    film izletin.hatta aynı filmi videoya kaydedip iki günde bir izlemelerini sağlayın.

    * oturma odansızda uygun gürültü seviyesini sağlamak maksadıyla elektrik süpürgenizi 6 saat boyunca çalıştırın.

    (makine bölümü personeli.)

    * geceyarısı yataktan fırlayıp “yangıın yangıın!” diye bağırarak tüm ev ahalini kaldırın ve evin içinde koşuşturmaya

    başlayın.

    * elektrik ve su sayaçlarınızdan her saat başı kayıt alın.

    * herkesin bir eli, arkasından kemerine bağlanmış olarak çocuğunuzun çalışma masasında 10 kişi yemek yemeye çalışın.

    mümkünse misafirlerinizi iri yarı arkadaşlarınızdan seçmeyi unutmayın.

    * her gece yarısı kalkıp,en azından bir dilim reçel sürülmüş bayat ekmek yiyin.(isteğe bağlı olarak soğuk çorba veya

    konserve mantı da olabilir.)

    * ayda bir evdeki bütün elektronik cihazları sökün,sonra tekrar toplayın.

    * gelmesini istemediğiniz en az 50 kişiyi eve çağırıp,en az yirmi gün kalmarını sağlayın.

    * buzdolabınızın motorunda gelen sesi periyodik olarak kontrol edin.

    * evinizin duvarlarını ve bütün elektronik cihazlarınızı,bulabildiğiniz en mat gri renge boyayın ve bu işlemi üç ayda bir

    tekrar edin.

    * arabınızın yağını değiştirmek için iş talebi hazırlayın.

    * evde yapılacak işler için görev bölümü yapın,eşinize ve çocuğunuza birer role numarası vererek bu listeyi

    çerçeveleyerek evin müsait bir yerine asın

    tcg saldıray’ın 25’inci yılı anısına

    son söz: eğer aradığınızı bulamıyor ve bi türlü yerleşemiyorsanız denizaltıcı çağırın.
    --- spoiler ---
  • kombideki 2 vana ve ufacık basınçla başa çıkamayan insanoğlu nasıl oldu da böyle bir cihaz üretti-kullandı şaşırmamak elde değil.
  • - denizaltı, türk deniz kuvvetleri'nde her denizaltının bir tabur statüsüne sahip olduğu deniz aracı.

    - türkiye’nin elinde farklı dizaynlarda üç sınıftan oluşuşan 12 adet denizaltısı var; ay, preveze ve gür.

    - bu sınıf isimleri, o sınıfın ilk denizaltısının ismi olduğu için onunla ayni teknik özelliklere sahip denizaltı, o denizaltının sınıfı olarak anılıyor.

    - denizaltıda herkese komutanım denmiyor. geminin tek komutanı var. diğer personele “ikinci komutanım”, “başçarkçım” gibi üstlendikleri görevlerle hitap ediliyor. ikinci komutan ve başçarkçı, komutanın en büyük yardımcıları, komutanla birlikte sadece onların yatakları şahsa özel ama aynı kamarada kalıyorlar. diğer personel içinse nöbetleşe kullanılan yataklar vardır, vardiya nöbetine kalkanın yerine vardiyadan dönen yatıyor buna sıcak yatak deniyor.

    - denizaltı'da en değerli şey su. personel başı duş süresi toplam üç dakika, bir dakika ıslanma, bir dakika sabunlanma, bir dakika durulanma, elektronik cihazların buhar ve nemden zarar görme ihtimalini de göz önüne aldığınızda uzun seyirlerde duş sırası haftada ya da on günde bir geliyor. kişisel temizlik ıslak mendillerle yapılıyor, kişi başı günlük su tüketiminin 12 litre olması askerliğin en önemli kuralını da altüst ediyor. personel, seyirden saçlı-sakallı dönüyor.

    - her personelin günde 4 bin kalorilik besin tüketme istihkakı var. diğer birliklere göre kalori oldukça yüksek zira güneş görmüyorlar. yemekler gemide pişiyor, er ne yiyorsa komutan da onu yiyor, sebze meyve çabuk bozulduğu için ilk hafta onlar tüketiliyor, geri kalan günlerde menü: konserve, dondurulmuş gıdalar ve kuru bakliyat. günde ortalama 20 ekmek tüketiliyor, bu da kişi başı yarım ekmek demek, karaciğer yağlanması en önemli meslek hastalığı, personelin kilosu ‘şişmanlık pişmanlıktır’ sloganlı bir panoda kontrol altında tutur.

    - güneşin doğuşu ve batışı anons ediliyor. güneş batınca kırmızı ışıklı gece moduna geçiliyor. gün sabah 05.30’da başlıyor, nöbeti olanlar bu saatte kalkıp kahvaltısını yapıyor ve 06.00’da nöbeti devralıyor. altı saat vardiya, altı saat serbest zaman dilimi var ama yemek yenilip uyunulacak, kitap okunup eğlenilecek bu zaman diliminde kişinin görevleri arasındaki diğer işlerini de tamamlaması gerekiyor, gemi limandayken de vardiya usulü çalışılıyor. her daim acil durumda gemiyi seyre kaldırabilecek şekilde personel kalır.

    - cumhuriyet döneminin ilk denizaltı'larının isimlerini atatürk koymuş: atılay, saldıray, batıray, yıldıray. ay sınıfı bu gemilere daha sonra doğanay ve dolunay ekleniyor. her gemi hizmet dışına ayrıldığında ismi başka bir denizaltıya veriliyor; bir tek dumlupınar gemisinin ismi kullanılmıyor çünkü denizaltıcılık tarihimizde dumlupınar ismini almış iki geminin ikisi de elim kazalara uğradıkları için ismen tekrar kullanılması halinde benzer bir kazaya davet çıkarılabileceğine inanılıyor. bu isim de denizaltı filosunda bir iskelede yaşatılıyor.

    - gemide cep telefonu ve kösele ayakkabı yasak. kösele yerine sessizlik için lastik ayakkabı giyiliyor, aynı nedenle tavla da oynanmıyor, bozuk para taşınamıyor, düşman gemiye yaklaşılırken konuşmak bile yasaklanıyor.

    - denizaltının subay salonunda komutanın oturduğu yerin dokunulmazlığı var, genelkurmay başkanı bile gelse oraya oturmuyor.

    - bizim denizaltı'larda, 15 metreden sonra telsiz çekmiyor. o yüzden su üstündeyken emirler alınıp, muhabere yapıldıktan sonra irtibat kesiliyor. örneğin, görevdeki bir denizaltımız, 15 temmuz kalkışmasından 3 gün sonra haberdar olup, aksaz üssü'ne dönüyor.

    kaynak: bir denizaltı astsubayıyla yapılan keyifli sohbet...

    başka bir suser entriyisi diyecekler için not; bu entryi, sözlük tarafından saçma bir nedenle kapatılan eski nickim ile yazmıştım, nick uçunca bu entryi tekrar yazmak istedim...
  • yer darlığından mevcut personel sayısının 1/3'ü kadar yatak bunk bulunur.
    (bkz: hot bunking)
    bu sayede, zaten 3 vardiya çalışılan ortamda hiç boş yatak bulunmaz, yataklar hep sıcak kalır yani.
    8 saat uyuyan kalkar, yerini yeni gelen arkadaşına terk eder.

    bir cıvatanın, somunu sıkıldığında o somunun dışında kaç diş kalacağını belirleyen, gereksiz uzunlukta cıvata kullanmamak sayesinde kaç ton ağırlık tasarrufu yapılabileceğini hesaplayan tasarım yaklaşımı göz önüne alındığında ise, hot bunking aşırı bir yaklaşım değildir.
  • bu varken gemi denen tenekeyi neden icat etmişler anlamadım. haybeye batıyo enayiler, ulan görüyosun işte adamlar batıp çıkanını yapmışlar bunun, sen hala. ben kime ne diyorum amk.
  • basıncı eşit şekilde dağıttı için yumurta şeklinde tasarlanmış... bir yumurtayı uçlarından bastırarak kırmak nerdeyse imkansız
  • gemiyle aylarca denize açılmak bile kafayı yemek için yeterince büyük bir tripken, ne güvertesi ne de güneş gören bir penceresi olan bir demir yığınına, 50 kişiyi doldurup, okyanusun altına göndermek neresinden bakarsanız bakın bir insanlık suçudur.

    (bkz: das boot)
  • askeri araç gereçler arasında rengiyle, tipiyle ve özellikleriyle bence en ürkütücü olan deniz aracı.
  • ekranımda gördü ve "sen uçakları seviyorsun sanıyordum" dedi.

    "gemileri seviyorum, uçaklar benim yasak aşkım" dedim.

    ben maviyi seviyorum aslında.

    sonra beni tanıdı.

    beraber koç müzesi'ne gittik bir gün, tcg uluçalireis ziyarete açıktı ve ben o güne kadar, bu kadar sevdiğim bir cisme hiç bu kadar yakın olmamıştım. daracık yatakları, kompartımanları, masası, haliç'in yeşil sularına doğru dalan bordası ve yeşillikte kaybolan draftı, her santimetresi ruhumu bedenimden ayırıyordu sanki.

    sonra tarihini okudum, ikinci dünya savaşını bile görmüştü, ne yaşamıştım lan ben?

    karanlık ve soğuk bir pasifik gecesinde onun kulesinde bir sigara yakmak için her şeyimi verirdim.

    çıktığımızda beni daha da iyi tanıdı, "tam senlik" dedi ve ekledi "bir an heyecandan bayılacaksın sandım"

    "ilgini çeken her şeye çocuk gibi yükseliyorsun, binalara, dağlara, makinelere, müziğe"

    çölün tozunda, kutbun buzunda, yörüngenin hızında, senin nazında haz bulmadığım günün ta amına koyim.

    edit: ekleme.
hesabın var mı? giriş yap