• murat menteşin çıkacak olan garanti karantina isimli kitabında yer alacak olan şiirlerden bir tanesi, hatta en bir tanesi.
  • bir postmodern şiir denemesi ya da deplasmanda plasebo

    murat menteş'in girişken, depresif, değişken şiiri deplasmanda plasebo'yu anlayabilmek için postmodernizmi bilmek gerekir. çünkü şair şiirinde postmodernizmin nimetlerinden bolca faydalanmış. postmodernizm, modernizme tepki olarak doğmuş yeri geldiğinde modernimizin silahıyla ona karşı savaşmıştır. postmodernizm kesin yargıları ortadan kaldırarak "iyi" yerine "iyi gibiyi", "kötü" yerine "kötü gibiyi" koymuştur. postmodernizm başkalarına kendi değerlerini kabul ettirmeğe çalışmaz. özü değil görüneni, derinselliği değil yüzeyselliği amaçlar. postmodernizm tam olarak kırıntılarla oynamaktır. her şey olmuş ve bitmiştir. evren kendi kendini tüketmiştir (bir dünya gördüm yarısını diğer yarısı yemişti) postmodernizmin yapabileceği tek şey bekleme süresini uzatmak, dinlenmek için zaman kazanmaktır. ruh hali parçalıdır. hiçbir olgu net değildir. yamalı bohça gibi farklı fikirleri içinde barındırır. dünyayı bir kaos olarak görür ve gardını buna ayarlar.
    deplasmanda plasebo şiiri ise bu öğelerini birçoğunu barındırır. şiire başlamadan önce başlık önemli ipuçları veriyor: deplasmanda plasebo. plasebo, tıbbın çaresiz kaldığı anlarda "al, sana bu iyi gelecek" denilerek hiçbir fonksiyonu olmadığı halde hastaya yutturulan ve verdiği umut sayesinde olumlu sonuçları görünen renkli jelibonlardır. bunun tıp dışı karşılığı ise duadır. dua insana güç verir. dayanılınan bir kuvvettir. plasebo ilacının etkisi ise buna yakındır. deplasman ise dünyadır. "allah'ım" diye başlayan dörtlükler bir münacat olduğunu gösteriyor şiirin. şiir boyunca dua eden şair, içinde bulunduğu durumu kelimelere yüklemeyi çok iyi başarmış. şair işe çaresizliklerini anlatmakla başlıyor.

    allah'ım kaderimde anarşi ve protesto
    antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
    ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino
    yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop

    kaderindeki anarşi ve protesto kaderine yönelik değildir. kaderin bilinemez yönünden dolayı her insanın kaderinde kargaşa vardır. protesto ise şair için bir yaşam tarzı olmuştur. allah'a yakarışından bu protestonun kendi suçu olmadığını toplumun böyleleştirdiğini anlıyoruz. ikinci mısrada ise şair ruh halini daha çok açıyor. psikolojik sorunları olduğunu antidepresan haplarıyla bir hayat sürdüğünü ifade ediyor. boş olan gardırop ise "gitme" fikridir. depresif durumlarda hasta en çok gitme şeklini "intihar" olarak seçer. çünkü her yer karışıktır, kötüdür. bu psikolojik çalkantının sebebi ise "mesela al pacino'dur." al pacino'nun baba filmindeki rolünü kim unutabilir. fakat buradaki al pacino daha çok "yaralı yüz" filmindeki al pacino olabilir. orada daha pis ilişkiler ağındadır çünkü. al pacino'nun ortaya döktüğü taşlar mafya, kan, silah, uyuşturucu, kadın v.s'dir. ayrıca al pacino'dan kasıt medyanın yine bu kötücül ölçütleri sunması da olabilir.
    postmodern şair başka metinlerle ilişkiler kurabilir. çok güncel olanı esere almaktan çekinmez. al pacino bunun bir örneğidir. bütün bu ruh haliyle beraber şair kadıköy'ün ortasında ellerini açıp kadıköy'ün ortasında dua etmektedir, yardım istemektedir. buraya bir "ironi" katarak mısra sonuna "stop" kelimesini iliştirmiştir. dua telgraf yoluyla mı iletilmektedir? bunu seçişi şair için manalar ifade eder. kadıköy'de dua makamında olmak zordur. şair allah ile olan rabıtayı telgraf gibi kesin bir iletişim yoluyla ancak sağlayacağını düşünür. semt olarak kadıköy'ü seçişi ise şiiri daha çok açacağı kanaatindeyim. kadıköy saf bir insanı zorlayıcı uyarıcılarla doludur. şair en çok orada kendini yardıma muhtaç hisseder.

    allah'ım kaderim bu santimantal ambargo
    alternatif, referans, potansiyel, salvo yok
    sadece klostrofobi türbülans ve şok;
    cariyeler çekilmiş yer altına cumburlop

    santimantal terimi de yine tıbbi bir terimdir. psikolojik bir rahatsızlıktır. aşırı kırılganlık olarak ortaya çıkar. şairin kaderindeki aşırı kırılganlık ona bir ambargo uygulamıştır. ardından ise alternatif, referans, potansiyel gibi yabancı sözcükleri sıralayarak kargaşayı devam ettiriyor şair. salvo ise bir geminin veya bataryanın tüm toplarının atışına verilen isimdir. bütün bunların olmasına rağmen yinede son darbe gelmiyor, topluca bir çöküş olmuyor. "sadece klostrofobi, hicran, türbülans ve şok" bu mısra yine ruh halinin portresini çiziyor. klostrofobi kapalı yerde kalma korkusudur, türbülans ise sarsıntı… bu kelimelerin arasına hicran kelimesini koyması ise postmodernizm tekniklerinden "pastişi" uyguladığını gösteriyor. pastij bir yönüyle farklı ses, şekil, imge, obje ve yazıları bir metinde bulundurmaya denir. burada bu kadar yabancı sözcüğün içinde "hicran" sözcüğünü katması postmodernizmle açıklanabilir. ayrıca bu kadar yabancı sözcüğü şairini bu kadar bizdenmiş gibi kullanabilmesinin nedeni bu sözcüklerin arasına "hicranı" koyabilmesidir. hicran kelimesi okuyucu şaşırtıyor. bu da ikinci yeninin şiirimize soktuğu bir yön. bir sonraki mısrada ise yalnızlığa bir vurgu var. fakat "cumburlop" kelimesi dikkati üzerine çekiyor. victor hugo: kimin tarafından meydana getirildiği anlaşılmayan, türevsiz, ilgisiz, ilintisiz, tek kalmış az kullanılır, korkunç kelimler bambaşka anlatım gücü taşır" der. "cumburlop" kelimesi ise tam olarak hogu'nun söylediği ile paralellik taşıyor.

    allah'ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin
    kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor
    "deplasmandır bu dünya" diyor albino şeyhim
    plasebo yutturuyor bana depresif doktor

    şiir bu bölümden sonra farklılaşıyor. şairin ruh hali değişiklik gösteriyor. o depresif, saldırgan, kırılgan, karanlık hal yerini daha sakin her şeyi kabullenmiş tevekküle bırakıyor. en önemli nokta ise "depresif doktor" ile "albino şeyhin" karşılaşması. depresif doktor bütün bu modernizmden kaynaklanan postmodern hastalıklara plasebo yutturarak çare arıyor. plasebo önceden de belirttiğimiz gibi "yalancı umut hapıdır." doktor ise depresifliği ile ruh hastasıdır. albino şeyh bütün hastalılara "deplamandır bu dünya" diyerek çare arıyor. ruh bozukluklarına ruhu tedavi edecek söz ile yaklaşıyor. sözün hikmeti ile tedavi etmeye çalışıyor. albino vücuttaki tüylerin beyaz çıkma hastalığıdır. şeyh'in ruhu sağlamdır doktor gibi değildir. onun görünüşündeki albinoluk saflığı, temizliği, aklığı temsil eder. " deplasmandır bu dünya" sözünün ihtiva ettiği hikmet ise şudur: cennette başlayan maçı hz.adem yasak elmayı yiyerek şeytana kaybetmiştir. deplasman maçı için dünyaya gönderilmiştir. dünya ise bir karşılaşma alanıdır, gelip geçicidir. şair bu söz ve plasebo arasında bir seçim yapma aşamasına gelmiştir. hangisini seçecektir?

    allah'ım kaderimden şikâyetçi değilim
    aksine bahtiyarım evrende bana da rol
    verdiğin için şahsen; allah'ım bizler senin
    falsolu kullarınız, n'olur bizden razı ol

    şaire "albino şeyhin" sözü şifa oluyor. bir anda bütün yaşadıklarında şikâyetçi olmadığını, hatta yaratıldığı için şükrettiğini söylüyor. bütün ruh hastalıklarının yerini "bahtiyarlık" alıyor. "falsolu kullarınız" diyerek yeniden argoyu şiire sokuyor ve allah'tan rıza isteyerek şiiri bitiriyor.
    şiire genel olarak baktığımızda farklılıklar çabuk göze ilişiyor. postmodernizmi kullanan şair postmodernizmi eleştiriyor. kullandığı terimler şiire o kadar iyi yerleştirilmiş ki bu kadar kelime iğreti durmuyor. şiirin geneline "keder" olgusuna dikkat çekiliyor. bütün bunlar olurken "kader inancı" hep orta noktada duruyor. şekil itibariyle ise şair düzenli bir şiir kuruyor. bu da şiirin sonunda ulaştığı noktayı destekliyor. yani şair karanlık ruh haliyle kurmuyor bu şiiri bahtiyar olduktan sonra kuruyor.
    şiirde, romanda, denemede kesinlikle farklı bir ses olan murat menteş'in bu şiiri birçok değişikliği barındırması açısından onun yazı serüveninin önemli bir noktası haline gelmiştir.
  • okurken mfö'ye söylettiğim şiirdir.
  • devam siiri:

    allah'im ne garip cihaz su laptop
    seytan diyor ki git alemlere ak kop
    nasil gecerim ben bu deplasmani
    hele ki asirtma gecmisse beni o top

    muzigim zayif ciliz isyanim yitti
    alabildigim puan ya da puanlar yok
    umudum kalmadi forvetligim de gitti
    defansa attilar beni ertugrul gibi stop

    edit: yanlis anlasilmasin. mentes'e ait degildir. uydurmadir.
  • tenkit şarkısı.
  • samet altıntaş tarafından bestelenmiş, ne de güzel bestelenmiş...

    https://www.youtube.com/watch?v=qd3psyt7o-i
  • çok ama çok güzel bir şiir. güzelliğine neden bulunamayan şeylerin varlığını tasdik edercesine güzel. saçmalamadığımı düşündürerek bahtiyar ediyor.
    /ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino/
  • kaan boşnak sayesinde tanıştığım şiir. ben çok sevdim. available on soundcloud
  • bu öğlen "hayırlı cumalar" etiketiyle paylaşacağım murat menteş şiiri, kaan boşnak şarkısı.

    listemdeki muhafazakar arkadaşlarımın kafasını "allah'ım bizler senin falsolu kullarınız, n'olur bizden razı ol" dizeleriyle biraz karıştırmak istiyorum .
  • tamam şiir başlı başına güzel; günde yedi vakit okunası, hatırlanası. ama şarkı aşşşırı güzel olmuş.

    "allah'ım kaderimden şikayetçi değilim
    aksine bahtiyarım evrende bana da rol verdiğin için şahsen."

    şarkının benim üzerimde sarhoş edici bir etkisi var. böyle uyudum. böyle uyandım. böyle yürüyorum. bıkkın, kabullenmiş ama yine de ses verme derdindeki bu sözler içimin son zamanlardaki en iyi tercümanı oldu.

    milyor kere teşekkür.
hesabın var mı? giriş yap