• - sabah uyandığınızda ilk iş çiğ yumurta için (kendinizi emmi gibi hissedecek ve depresyon yerine bahar yorgunluğu sanarak atlatacaksınız)
    - ikinci olarak kadınsanız memelerinizi, erkekseniz pipinizi kesin. (böylece odaklanacağınız acılar bambaşka olacak ve depresyon denilen bokun esamesi dahi okunmayacak)
    - bir adet saksı edinip patlıcan dikin, göz yaşları içerisinde büyümesini bekleyin, her gün izleyin. su verirken onunla büyüdüğünde neler yapacağınıza dair konuşun, kendini iyi hissedip daha hızlı büyüyecektir. (ya da ölür böylece ona üzülmekten deprasyonumuzu yine unuturuz)
    - doktora gidin. (ben bi keresinde çok depresyondaydım, ama kankam diye psikolog yerine üroloğa gittim, dişim çok ağrıyor dedim, tomografi çektirmemi tavsiye etti, gittim çektirdim, geçmedi. bu saçmalığı düşünürken -ki allahın adını veriyorum gerçek hikayedir- depresyonum geçti)
    - faşiste karşı omuz omuza gelin. öööğlürüm türkiyem. (böylece günlük dertlerimizin ne kadar manasız olduğunu anlayacağız)
    - olmadı bir de mayami yapın. (tebdil-i mekan)
    - sabaha karşı gizlice insanların evlerine girip çorap teklerini bulup yataklarının kenarına koyun. (amelie tadı, çaktın?) (hem uyanırlarsa kafana sopayı yersin bekmezin akar, uğraş dur karakoldu hastaneydi, bitti gitti depres.)
    - gecenin bir yarısı buzdolabını açın, mal mal bakıp kapatın. (bunu niye yaptık bilmiyorum, her gece yapıyorsam bir anlamı vardır diye düşündüm)
    - evinizde minik mavi filler olduğunu ve gecenin bir vakti fiti fiti buralarda dolaştıklarını düşünün. komik bence. (hayır bira bile içmedim)
    - kahve taneciklerini iğne ile renkli iplere dizerek kendinize kolye yapın. (depresyon geçmez belki ama zaman geçer)
    - depresyona kısaca depres deyin, böylece hem onu kabullenmiş ve kanka gibisine bir hava yaratmış olursunuz hem de benim kadar malsanız ''depres ne lan ahı ahı'' diye gülerken mevzuyu unutur çıkarsınız.
    - düş sokağı sakinleri dinleyin. uçan moryel devinimsel imgelerde boğuşurken hissettiğimiz naçar yokluk ne lan? niye düşünürken çıkıverirsiniz ruhunuz bile duymadan. ay pardon tininiz anlamadan. eha.
    - kumar oynayın, kadın satın, torbacılık yapın, aids kapın, o adrenalin içinde gram anlaşılmaz bence depres.
    - şaka lan şaka,vallahi annenize derim.
    - sifonu bozuk bir evde kendinizi zorlayıp kakanızı getirin. bak bakalım düşünebiliyor musun depresyon neyin.
    - yumiyum yiyin.
    - delirin.
  • - koşun. bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçek.
    - olumlu insanlarla takılın. durmadan şikayet eden insanların size çok faydası olmayacaktır ve enerjinizi düşürecektir.
    - güzel havalarda dışarı çıkın, yürüyüş yapın. kesinlikli güneşin iyileştirici bir etkisi var.
    - yüzün. vücudunuzda biriken negatif enerjinin bir kısmının çıktığını hissedeceksiniz.
    - minimum %70 kakaolu çikolata yiyin. tercihen %85 olmalı.
    - seviyorsanız eve kedi alın. stresinizi aldığı gibi içinizi ısıtır ve mutlu eder.
    - ne istediğinize karar verin. 10 yıl sonrasına karar vermek zor ama 3 ay sonrası için bir şeyler istiyor olmalısınız.
    - yazı yazın, içinizi dökün. hafiflediğinizi fark edeceksiniz.
    - tütün alışkanlığı varsa nargile için.
  • oncelikle hasta oldugunuzu kabullenin. zira, kanimca en zor aşama bu. konduramiyor insan kendine, yediremiyor... neden mi?
    cunku etrafinizda ota boka "ayy depresyondayim" diye yorum yapam insanlarin sandigi depresyon, sadece moral bozuklugudur.
    gercek depresyon, agir bir hastaliktir ve her hastalik gibi bir teshis ve uzunca* tedavi sureci vardir.
    ve insan, kendisini o halde gormeye dayanamiyor, hasta oldugunu kabul edemiyor. neyse.

    bunu kabullendikten sonra, sizi depresyonsa iten sebep ya da sebepler her ne ise (ki bunlar teşhis & tedavi baslangici sürecinde otomatik olarak doktor tarafından da ortaya cıkarılıyor), bunlara dair her imgeden uzak durmaya calisin.
    bir diş fırçası dahi size o sebepleri hatırlatıyor ise, kaldırın atın onu nolur. bu cok cok onemli.
    ne bileyim, en sevdiginiz meyve mi size onu hatirlatiyor, yemeyin. eve de aldirmayin. bu cok cok önemli...

    cok, cok saglam bir irade gerekiyor.
    bu irade seni, sana zarar veren seylerden uzak tutmaktan tut da binbir turlu yan etkisi olan ilaclarini duzenli almana, eskiden yapmayi cok sevdigin ama artik canının zerre kadar istemedigi seyleri zorla yapmana kadar bircok sey icin gerekecek.
    diyeceksiniz ki bende irade olsa zaten bu halde olmazdim... bingo! welcome to the club.
    o zaman sende irade yoksa seni yola sokacak birilerini bulundur yaninda. yani (bkz: acmadigi yarayi sarmaya calisan insan)lari.
    ya da sen o birilerinin yanına git. cunku iradeye, zaptedilmeye, goz kulak olunmasına cok ihtiyacin olacak.
    ailene yalvar gerekirse, senin iraden olabilmeleri icin. dostlarinla, herkesle paylaş olanı biteni. ve dahi iş yerindeki guvendigin insanlara ki arkanizi toplasinlar.
    etrafinizdaki herkes senin agir bir hastalik gecirdigini bilsin ve buna gore davransin. seni dizginlesin, sana destek olsun, gozlerin doldugunda bilsin ki kursagina tikanan birkac cumle var, gelsin konustursun seni. kısaca, sizi taşısın.

    slow parca dinlemeyin.
    acikli dizi film izlemeyin. ben evim sensin'i izledim, normalde kıcımla gulecefim filmde hastanelik oldum. doktordan da bin turlu azar isittim. sakin izlemeyin.
    acıklı kitap okumayin.
    bolca komedi filmi izleyin. youtube'da yiginla komik video da var. bol bol izleyin.

    beslenme konusunda depresyon kimisine cok yedirir kimisine yedirmez.
    ben anasinin gozu kadar zayiflayanlardan oldum. sayet yemek istememe gibi sorunlariniz varsa, yiyebildiginiz seylerde 2ser 3er yiyin. misal, ben muzu cok severim. akşam yemek yemek istemedigim zaman 2 tane muz yiyorum.
    bunu yapmak zorundasiniz cunku ilaclar besinsiz hicbir işe yaramıyor.
    depresyon ilaclari, ekseriyetle, besinle beraber alınır ve baska turlu calismaz. aman diyim...

    gelelim ilac kullanimina.
    doktorun verdigi ilaci saati saatine almak şart. maksimum 1 saat geciktirin.
    ha baktiniz unuttunuz. hatirladiginiz anda alın. ama bunu cok fazla tekrar etmeyin.
    her yere hatirlatma yazın, anneye soyleyin kardeşe soyleyin. herkes sizin ilac saatinizi bilsin.
    bu cok önemli.
    zira bu ilaci bir kere bile aksatsaniz tıpta geri çekilme denilen sey olabiliyor.
    bu da nedir, misal bir anda darmadagin bir moda girebiliyorsunuz.
    her ilac yapar demiyorum ama benimki cok nankor. unutulmaya gelmiyor.

    alkol kullanimi yasak. yani bana yasak. ama ne yalan diyeyim, doktorun da izniyle bazen ictigim oldu. ama yapmamak en dogrusu.
    kahve ve siyah cay tavsiye edilmiyor. mumkun oldugunca bitki cayi icin.

    ve efendim, klişe ama buyuk gercek, hareket edin. bolll bol.
    bu depresyon ne biliyor musunuz? seratonin denilen hormonun salgilanmamakta israrci olmasi.
    "yetti lan ben sana yetemiyorum artik, seni moralin dibe vurmus, madem sana yetemiyorum o zaman hic olmam daha iyi" diye size rest cekmesi.
    ilaclar falan hep bu hormonu adam edebilmek icin.
    işte o sebepten, bolca hareket edin.
    ben yürüyüş ve koşu yapıyorum, daha dogrusu zorla yaptiriliyor zira disariya adim atmak dahi istemiyorum ama allah'a sukur ki kolumdan tutup ceken ailem var.
    dans edin.
    seks yapın.
    ip atlayın.
    oldugunu yerde ziplayin.
    yani bir sekilde kardiyo vari bir seyler yapın.

    en son olarak da zaman zaman bu hastaliga ilk bulastiginiz gunleri dusunun.
    kendinizdeki - az da olsa - iyilesmeyi fark etmeye calisin.
    ve bundan 3 ay sonra da simdiki halinizden daha iyi olacaginizi dusunerek kendinize moral verin.

    ha bir sey daha, bencil olun. evet, maalesef boyle, bencil olun.
    size iyi gelecegini dusuneceginiz her ne var ise onu yapın. onu isteyin.
    doktorumun deyimiyle, paşa gönlünüz ne isterse onu yapın.
    zira, bu hale gelmenizde, buyuk olasılıkla, baskalarinin pasa gonlune gore bencilce davranmasi yatiyordur.

    allah kimsenin basina vermesin.
    zira bunun yuzunden kendini oldurenler var.
    biraz şans, biraz irade ile kurtulunabilecek bir hastalik.
    buna inanın...
  • alelacele kendinizi mutlu hissetmeye zorlamayın. örneğin depresyondan çıkmalıyım düşüncesiyle bir partiye gitmeyin. herkes eğlenirken, eğlenemediğinizi görüp kendinizi daha da kötü hissedersiniz.

    panik yapmayın. sakin olun. depresyondan çıkmak için uzun uzun vaktiniz var. uzun vadeli planlar yapmayın. geçmişi de düşünmemeye çalışın, geleceği de. gündelik basit işlerinize yoğunlaşın.

    kendinizi bir çok iyi, bir çok kötü hissedebilirsiniz. bu duyguların ikisi de yalancıdır. ikisine de aldanmayın. depresyondan çıkmak adına attığınız en ufak adımı bile önemseyin. en ufak başarınızı bile zafer kabul edin.

    bu dönemde alkolden uzak durun. onun yerine benim gibi çay tiryakisiyseniz bol bol çay koyun. güzel bir huzur verir. depresyondan çıktıktan sonra kutlamak için birer kadeh içebiliriz karşılıklı. :)

    son olarak ola ki aklınızdan geçiyor ise:

    #49038652
  • 1. burayı okumayın
    2. antidepresan
    3. psikoterapi

    yürüyüş yapmakla, kahvaltıda ekmek kızartmakla insan iyileşmez kardeşim.

    edit :
    @uyuklatankahve diyor ki : yuruyusle iyilesir. gunluk yarım saat yuruyus 20 mg prozacla es deger etkide oldugu ispatlanmis
  • şimdi seninle dalga geçtiğimi, ciddiye almadığımı düşünüyorsun. herkes öyle düşünüyor kimse seni anlamıyor evet. buraya gelip kendine deva olabilecek bişilere bakındığını biliyorum o yüzden sana

    pazara git

    diyorum. cebine koy birkaç kuruş, en fazla 10 tl olsa gene yeter. oturduğun mahallenin semt pazarına git. ama boş değil, alışverişe git. domates seç, hangi tezgahta neler var, en çok nereye toplanmış insanlar, çorabın çifti kaça, senin mahallende nasıl insanlar varmış bak. o hengame sana iyi gelmezse gel yüzüme tükür.

    eve tıkılma, ama biliyorum bir yere çıkasın da yok. biliyorum; yanına hem gitmek istediğin hem de istemediğin arkadaşların var. konuşasın da yok, var aslında ama yok. üstelik anında üzerine çullanan nereye kaçacağını şaşırdığın bir sıkıntı bulutu var tepende, yola çıksan yolda kalmaktan korkuyorsun. sanki durur da yürüyemezmişsin gibi değil mi?

    o yüzden pazara git, uzak değil zaten yakın. şuracıkta! gitsen gidersin, bir iki kilo yemeklik bişiler alırsın. belki erik çıkmıştır, çağla vakti gelmiştir? biberin kilosu niye bu kadar pahalıdır? insanlara bak, satıcılara bak. aldıklarınla eve dönmek durumundasın zaten. o poşetler seni eve geri getirir. eğer gerçekten deva için uğramışsan buraya, bu laflar dursun aklının kıyısında.

    hadi bakalım.
  • yüzyıllık yalnızlık okuyup piçlerin ismini takip ederken hayata küsün. hepsinin ismi ispanyol el yapımı gitar markası gibi amk. ben bu boku askerde yedim. bi aureliano kimin torunu diye düşündüm, bi ahmet yarbay ne zaman gelir diye düşündüm. bi jose arcadionun kaçıncı versiyonu diye düşündüm bi amirale selam durdum. bitiremeden attım gitti.
  • edit: bak altta hıyarın evladı gelmiş benim burada anlattığım şeyleri 'özel insan' olmaya 'aşırı özel' olmaya bağladığımı falan ima etmiş. bir insanın bu kadar okuduğunu anlama özürlü olacağını düşünmezdim ama aranızda böyleleri varsa uyarayım, özel insan olmakla ilgili bir şey söylediğim yok. madem çok inandığınız bilim size serotonin düzeyiyle ilgili olduğunu söylüyor ve buna inanıyorsunuz, avuç avuç alınan prozac niye bu illete çare olmuyor acaba? insan ruhsallığı tabiri dalga geçilecek basit bir konu değildir. spor yapın da komik bir tavsiye değil. bilime inanıyorsanız diyeyim, spor yapmanın serotonin düzeyini arttırdığına yönelik çok sayıda bilimsel çalışma vardır. hıyarlığı bırakıp google'a bakabilirsiniz.

    çok uzun süredir depresyonda olan bir psikolog olarak ve psikolog olduğundan ötürü bu depresyonu şükür ki belli bir seviyede kontrol edebilmiş fakat artık edemeyecekmiş gibi hisseden sıradan bir varlık olarak iletmek istediğim bir kaç tavsiye var. işin erbabı olmam beklenirken, deneyimlemeden bir bok olamayacağımı hayat bana mükemmel bir biçimde öğretti. en büyük eğitimimi kendimden aldım.

    depresyon bir hastalıktır. tanı kriterlerine bakınca 'e bu bende de var?' diye depresyonda olmayan insan bile şaşırır o yüzden tanı kriterlerini bir kenara bırakın. öğrenciyken de, ki bu hayatımın en mutlu dönemine denk gelir, gördüğümde komik bulmuştum. 'üzgün, boşlukta hissetme' diye kriter mi olur? olmaz. geçiniz. ne kadar insan varsa, o kadar farklı depresyon ihtimali vardır. bir de dokuz belirtiden en az beşi falan der, rakamlarla konuşurlar ki sanıyorum inandırıcı olmak içindir bu, hah işte bence o iş öyle değil. dokuz belirtiden en az beşini sokaktan çevirdiğim insanda da bir düzeyde bulabilirim. ya da sadece tek bir kriteri dokuz kriter şiddetinde tek bir bünyede de bulabilirim. ne oldu şimdi bilişsel davranışçı teziniz? bok oldu. olur. insan ruhu sayılamaz, ölçülemez, indirgenemez, kategorize edilemez. o iş tutmaz.

    kendi deneyimim sonucu vardığım bu muhteşem çıkarımlardan sonra biraz da aynı deneyimden çıkan tavsiyelere değinmek istiyorum. bunlar tamamen bana ait bir alandan çıktıkları için aslında bu tavsiyeleri kendime veriyor olacağım. insanlar ne kadar farklı olursa olsun, elbet ortak noktaları oluyor. depresyonlarının da ortak noktaları olabileceğine inandığımdan buraya yazıyorum. belki birine dokunur. bir şey uyanır diye. yoksa tavsiyeler sizi tedavi etmez. okuduğunuz hiçbir şey sizi zerre kadar iyileştirmeyecek. siz iyilik halini kendiniz bulacaksınız. ilaçlı ya da ilaçsız. terapi ile ya da terapisiz. yanılgıya düşmeyin, terapist tavsiye vermediği kadar terapisttir. tavsiye veren bir terapistin karşısından anında kalkıp gidebilirsiniz. bu yazının devamında sihirli bir değnek monitörden çıkıp kafanıza dokunmayacak. yok öyle bir şey. öyle bir ilaç da icat edilmedi.

    ilk önce şunu fark ettim ben, insan depresyona girince, düşünmekten korkmaya, zihinsel aktivite gerektiren her şeyden kaçmaya başlıyor. bu yüzden, daha önce kendisine zevk veren aktivitelerden kendisini mahrum bırakıp, boşluğu doldurmak için zihinsel olarak hiçbir anlamı olmayan fiziksel aktivitelere (spordan bahsetmiyorum) kendini odaklıyor. hah var ya o tanı kriteri evet, o. ilgi kaybı. ilgi kaybı değil o, korku. kafamı biraz çalıştıracak bir şey yaparsam, dağılıp gideceğim korkusu. bu korku o kadar derinde bir yerde ki, "yok öyle bir şey sadece canım istemiyor" diyor insan kendisine. küçük bir tavsiye, zorla yap. on dakika yap. on dakika seni öldürmez. on dakika ile dağılmazsın. film izle, kitap oku, yazı yaz. on dakika. hala canın istemiyorsa kapatırsın ve dışarıdan bakıldığında rahatlıkla obsesyon ya da bağımlılık tanısı konulabilecek fiziksel aktivitelere geri dönersin. seks gibi, bilgisayar oyunları gibi, alkol gibi. depresyonda değilken yapmaktan zevk aldığın bir şeyi seç, kolay bir şey olsun, zorla yap. on dakika. bu kadar.

    kurtarıcı bekleme. aşık olursan geçmeyecek. geçti sanacaksın. ilaçlardan, terapilerden mucize bekleme. kafan çamur gibi. ilaçlar, kafandaki çamurun aşağı çökmesine neden olur, daha net görebilirsin hayatı evet. ama çamur orada kalır. terapi çamuru akıtabileceğin bir alan yaratır. haftada bir çamur akıtabilirsin. belki terapi, çamuru kontrol etmeyi öğretme sürecidir. çünkü çamur dışarıdan hiçbir müdahale ile tamamen temizlenmez. temizleniyor olsa, hobbit köyünde yaşıyor olurduk. üstelik yüzüğün bile henüz ortaya çıkmadığı bir hobbit köyünde.

    yaptığın hataları düşün. korkma. senin kadar keyifli bir varlığın nasıl olup da karanlığın içine çekildiği tüm o hatalı seçimlerinde yatıyor ve sen bunu çok derinde bir yerde biliyorsun. o yüzden diğer sevgili kriterimize 'suçluluk duygusu ve değersizlik' demişler. ne güzel özetlemişler değil mi? değil. neden değersiz hissettiğini, neyin suçluluğunu duyduğunu iyice anlaman gerek. bundan korkma çünkü korktuğun sürece sana daha yoğun şekilde geri dönecek o hisler. suçluluk duygusu suçun kendisinden önce vardır. insan suçluluk duygusunu anlamlandırabilmek için suç işler. anlamlandıramadıkça, daha büyük hatalar yapacaksın ve kendini her seferinde daha da değersiz hissedeceksin. nerede hata yaptığını bul ve döngüyü kır. korkacak hiçbir şey yok. insanın en fazla söylediği 'allah belamı versin' oluyor. sonra kabulleniyorsun.

    değersizlik hissi agresyona yol açabilir. depresyondayken insanların çoğu sinir bozucudur, sinir bozucu olmayan insanların da bazı özellikleri çok sinir bozucudur. kısacası, kimse anlamadığı için dersin, hepsi sinir bozucudur. anlıyor bile olsalar, anladıklarını sana göstermeyi beceremedikleri için beceriksizlikleri sinir bozucudur. depresyonda olan insan bencil olur ve herkes, ne yaparsa yapsın çok sinir bozucudur. bununla savaşman gerekecek. çünkü bununla savaşmazsan, bencilliğin kendini vurur. bencil olan sadece sen değilsin. bir deney yap. bunu bir deney olarak gör. en zararsız ve en sinir bozucu insanı belirle. onunla iletişimde kal. dayanamayacağını hissettiğin noktada anlık olarak iletişimi bitir. ama o en sinir bozucu zararsızın varlığına dayanmaya çalış. konuşmak istiyorsa onu reddetme. ona 'atarlanma'. onun sinirini çok bozuyor olmasının çok güzel bir sebebi var çünkü. kendinde en nefret ettiğin şeyi onda görüyorsun. onu kendini kabullenmek için bir araç olarak kullanmaktan çekinme. her ilişki çıkar ilişkisidir, bunun ahlaki olarak tartışılacak hiçbir tarafı yok. hayatımıza giren insanların bile bir sebebi var, onlar için de var.

    ruhun bedenden ayrı düşünülemeyeceğini unutma. strese girdiğinde cildinde döküntü çıkaran varlıklar olduğumuzu unutma. bunun tersi de geçerli. gözünü sevdiğim türkiye cumhuriyeti gibi, bir bütündür, parçalanamaz. bedenine yatırım yap. spor yap. hareket et. 'aman akşamları yürürüm açık havada' deme. ben onu yıllarca dedim. bir gün yürümedim. git olmayan paranı fitness salonuna yatır. bak bakalım gidiyor musun gitmiyor musun o zaman? detaylı bir kan tahlili yaptır. demir eksikliği depresyona sebep oluyor demeyeceğim sana. depresyona sebep olanın demir eksikliği olmadığını depresyonda olan herkes bilir. ama yarattığı uyuşukluk halini, depresyonuna yoruyor olmayasın? olma. çünkü bir kriterde de canını yediklerim 'sürekli yorgunluk hali' demiş. hadi ya? ciddi misin? ruhsal olarak iyi değilsin, fiziksel olarak iyi hissetmek için elinden gelen her şeyi yap. ne yemen, ne yememen gerektiğini google'a sor. araştır. sağlığın için bir şey yapmış olmak bile insana 'e ben hani kendime değer vermiyordum ve ölmek istiyordum?' dedirtir. demek ki? yaşamak istiyorsun. depresyon, en güzel, en çok yaşamak isteyenlerin hastalığıdır.
  • yorulun. sabahtan akşama eşek gibi çalışınca depresyonu görecek göz kalmıyor.

    ayrıca şöyle de birşeyler varmış:
    "feeling down? here are 12 ways feeling better instantly"
  • çıkmışken bi yetmişlik alın da gelin lan.

    evde kolonya bile kalmamış :((
hesabın var mı? giriş yap