dev bir zaza tarihi bol akademik referanslı
-
zazalar
zazalar yerleşik olarak yoğunlukla tunceli, bingöl, kısmen erzincan ve sivas, urfa-siverek, mardin arasına serpiltilmiş olarak, diyarbakır merkez ve değişik oranlarda ilçelerinde yaşarlar. göç nedeniyle çok sayıda zaza büyük şehirlere
yerleşmiş durumdadır. malatya, erzurum, elazığ, illerinde de
zazalar mevcuttur. zazaların nüfusu anadil temelinde yaklaşık 1 milyon olarak tahmin edilmektedir. zazaların yarıya yakını alevi, diğer kısmı sünni'dir.
bazı kaynaklar yanlış olarak zaza'ların kürt ve zazaca'nın kürtçenin bir lehçesi olduğunu belirtir. bu kaynaklar
ciddi bir araştırmaya dayanmazlar.
konunun uzmanı ciddi araştırmalar ise zaza'ların kürtlüğünü kesinlikle reddederler.
v. minorsky; islam ansiklopedisi'nin daha doğru olan
ingilizce nüshasında (encyclopedia of ıslam) açıkça "kesinlikle" ibaresini kullanarak "20. yy.'da kürtler arasında kesinlikle kürt olmayan bir unsurun -zaza- tespit edildiğini"
belirtir. (sf. 1134) "zazaların kürtçeden çok farklı bir kuzeybatı lehçesi konuştuklarına" değinir. (sf. 1152) minorsky, zaza
kelimesinin geçtiği her yerde "gerçek kürt olmayan" notunu
düşer. (sf. 1151)
minorsky, aynı şekilde zazalarla ilişkilendirilen güran'larında kürtlüklerini kesinlikle reddeder. esasen güranlar bir türk boyudur ve zazaca'nın en yakın olduğu dil. elazığın her yanı eskiden oğuzlardan kalma dikili taşlar ve anıtlar, balballar ile doluydu kimse sahip çıkmayınca zamanla çoğu tahrip edildi!
güranca'dır.
ayrıca bu konunu en yetkili uzmanları kabul edilen o.
mann, david mckenzie ve haddank, hollandalı araştırmacı m. v. bruinessen'in ağa şeyh ve devlet isimli kitabında belirtildiği gibi güran, hewrami ve zazaların kürtlüklerini
kararlılıkla reddetmektedirler. (sf. 144)
ilaveten, japon asıllı araştırmacı ünlü prof. goichie kojima, zazaca'yı ayrı bir dil olarak sınıflandırmakta, hatta daha ileri giderek bir kürt dil grubunun bulunmadığını, diğer
lehçelerin de ayrı bir dil hüviyeti taşıdığını belirtmektedir.
ermeni tarihçi garo sasuni de, kürt ulusal harekeden ve
15. yy'dan günümüze ermeni kürt ilişkileri isimli kitabında
prof. thomanshek, heartman, nöldeke'nin dersim zazalarını kürt olarak kabul etmediklerini belirtir. (sf. 29)
doç. yalçın küçük; kürtler üzerine tezler adlı kitabında; "zazaca, çokça sanıldığının aksine kürtçe'nin bir lehçesi değildir. zazaca kürtçe dışı kalıyor" demektedir. (sf. 37)
ayrıca, zazaların kültürel değerler yönünden de kırmanç'lardan (kürt) farklı yönleri oldukları tespit edilmiştir.
örneğin köklü bir bahçe kültürleri vardır ve yerleşik düzene
aşinadırlar.
zazaları; deylemliler'e bağlayanlar da mevcuttur. (deylemliler türklüğün egemen olduğu bir topluluktur.) bunun nedeni uzak bir ses çağrışımı olup kendilerine 'dimili' demelerinden kaynaklanmaktadır. oysa, ilke olarak, ulusların kökenlerini etimoloji yoluyla kanıtlamak yanlıştır; etimolojiler tarihi
ve coğrafi olgularla desteklenmelidir.
türkiye dışında "yerli" olarak zaza'ya rastlanmaz.
zazaların kökenleri, daha çok horasan, harezm, gür ve
karluk türkleriyle ilişkilendirilir. zazaların yaşlılarının
önemli bir bölümünü kendilerinin bu kökenlerden geldiklerine inanır.
1937 tunceli'de incelemelerde bulunan nazmi sevgen
burada bir çok yaşlının kendisine biz horasan türkmenleriyiz dediğini belirtir.1
1 belgelerle türk tarihi, sf. 5. zaza kimliği üzerinde geniş bir araştırma yapmış olan,
kendisi de hormek aşiretine mensup alevi bir zaza olan m. şerif fırat, doğu illeri ve varto tarihi isimli eserinde, yörenin
zazalarının bir kısmının iç anadolu'dan bir kısmının ise daha
eski zamanlarda horasan ve harezmden geldikleri belirtmiştir.
m. şerif fırat aynı eserinde hormek aşiretinin kökeninin türk
olduğunu ortaya koyan orhan gazi ve sultan murat tarafından onaylanmış, 12 nesillik soy kütüğünü kanıt olarak göstermekte ve zaza bölgesindeki pek çok yer, aşiret, kişi, türbe isminin öz türkçe olduğunu belirtmektedir. (sf. 52-54)
1938 yılındaki tunceli (dersim) isyanının alevi zaza lideri seyit rıza, devlete yazdığı mektupta "...şayet hükümet,
hizmet ve sadakatimizden şüphe ederse âbâvu ecdadınızın
(atalarımızın, atö) eskiden geldikleri yukarı türkistan,
horasan vilayetine bütün mensubini aşiretimizle hicret
(göç) etmeğe himmet buyursun" diyerek zazaların ana yurtlarının yukarı türkistan, horasan olduğunu belirtmiştir.2
ayrıca, koçgiri aşiretlerinden olan alişir de bir şiirinde
"ceddimiz şeyh hasan, şah-ı horasan" (atamız şeyh hasan,
horasan şahı) dizesinde, zazaların horasan kökenli olduğunu söylemektedir.3
aynı eserde, kendisi zaza ve tunceli'li olan (pertek, 1880
-1959) ve tunceli ili'nde yıllarca kaymakamlık yapmış olan
m. zülfü yolga, zazaların, timur'un horasan'ı ele geçirmesinden sonra büyük bir topluluğun bu bölgeden anadolu'ya
geldiklerini ve dersimlilerin de kendilerini horasanlı olarak
tanımladıklarını belirtir. (sf. 47)
kendisi zaza olan değerli araştırmacı cemal şener, alevilerin etnik kimliği adlı eserinde (2. baskı), hem alevi zazaların
hem de alevi kürtlerin köken olarak türkmen olduklarını tar2 atase arşivi, ask. tar. str. etüd bşk..'lığı, alg 2750, d301 el.
3 m. zülfü yolga, dersim tarihi, sf. 37. tışılmaz şekilde ortaya koymaktadır. 400'den fazla köy dolaşmış, binlerce zaza ve kürt'le görüşmüş olan cemal şener bu
gerçeği şöyle ifade ediyor. "... özellikle 60 yaş ve üzerindekiler kendilerinin ısrarla ama ısrarla kürt ya da zaza olmadıklarını, türk olduklarını ifade ediyorlardı. kürtçe ya da zazaca konuşanların veya kürtçe ve zazacanın yanında ikinci dil
olarak türkçe konuşan alevilerin neden ısrarla kürt olmadıklarım ifade ettiklerini anlamaya çalıştım. bu çalışma bu
çığlığı anlamaya yönelik bir çabadır." (sf. 16)
cemal şener, bu araştırmasının kapsamım ve sonucunu, şöyle açıklamaktadır:
"bu araştırmanın savunucusu olarak, son on yıldır alevi
olup kürtçe ya da zazaca konuştukları halde kendilerini
türk olarak ifade eden alevi yerleşmelerinin %75'ini gezmiş,
görmüş birisiyim. örneğin; erzincan'a bağlı tercan, çayırlı,
kemah, üzümlü, refahiye, kemaliye'ye bağlı yaklaşık 400
alevi köyünü gözlem amacıyla gezdim. sivas'ın zara, hafik,
imranlı köylerini malatya'nın doğanşehir, akçadağ, kürecik, hekimhan, yeşilyurt ve bazı köylerini, adıyaman'ın bazı köylerini, pazarcık ve elbistan'ın bazı köylerini gezdim.
bu köylerde yaklaşık 1.500 civarında insan ile görüştüm. buna istanbul, şahkulu ve karacaahmet dergahları'nda rastladığım tunceli'li, antep'li, maraş'lı alevi yaşlılarını da ekleyince bu rakam yaklaşık 3.000 kişiyi buldu." (sf. 36)
kendileri zazaca veya kürtçe'yi bildikleri halde hatta
türkçe'yi bozuk bir şive ile konuştukları halde, bugün yaşı
60'ın üstünde olan ve kendisini kürt ya da zaza diye ifade
eden yani türk olmadığım ifade eden bir tek, alevi'ye
rastlamadım. kendisini kürt ya da zaza olarak ifade eden
kesim ise; son yıllarda kürtçülük veya radikal sol rüzgardan
etkilenen azınlık bir gençlik kesimidir. bu kesimin savunduğu kürt ya da zaza kimliği ise, tarihsel değil siyasi bir kimlik olarak kabul edilebilir." (sf. 37) etnik kimliği üzerine tartışma" başlıklı yazısında: "ritüel dili olarak neredeyse tamamen yalnız türkçe kullanan
ve hatta çoğu türkçe aşiret adlarına sahip olan kürtçe ve
zazaca konuşan aleviler'in varlığı birçok yazarın izahat kabilinde hayal gücünü meşgul etmiş bir vakadır. hem türk, hem
de kürt milliyetçilerinin bu grupların muğlak kimliklerini kabul etmekte güçlükleri olmuş ve bunlar sıkıcı ayrıntıları örtbas etmeye çalışmışlardır."4
diyerek, zazalar'ın türklüğü'ne
işaret etmekte ve devam ederek:
"dersimli'lerin nereden geldikleri sorusunu akla getiren
ve hem resmi tarih ekolüne bağlı olanlar, hem de liberaller olmak üzere, birçok türk akademisyence bu soruya verilen cevap, bunların kürtleştirilmiş (ya da zazalaştırılmış) kızılbaş
türk aşiretleri olduğudur. bu varsayım o kadar mantıklı görünür ki, bazı batılı akademisyenlerce de hiç sorgulanmadan kabul edilmiştir. örneğin melikof 1982, a:145."5
"bruinessen, jandarma genel komutanlığı tarafından
hazırlanan bir raporda şu bilgilerin yer aldığını belirtir: "zaza aleviler'e gelince: bunlarda mezhep ve ibadet dili türkçe'dir. ayinlere iştirak edenler türkçe konuşmak mecburiyetindedir. bu mecburiyettir ki, alevî zazalık asırlardan beri ihmal edildiği halde, türklük'ten pek de uzaklaşmamış dersim alevileri arasında cevap istememek şartı ile türkçe meram anlatmak mümkündür" açıklamasından sonra, söz konusu raporda "20-30 yaşlarından yukarı olanlarla türkçe ile
anlaşmak mümkün iken 10 yaşından küçük çocuklarla türkçe konuşmak imkanı ortadan kalkmak üzeredir" denildiğini
söylemektedir. bruinessen raporun sonlarına doğru ise; "bu
4 m. v. bruinessen, birikim dergisi, sayı 88, çev., özgür gökmen, ağustos 1994.
5 ag.dergi. netice, dersim alevi türkleri'nin de benliklerini kaybetmeye başladıklarına ve ihmal edilirse günün birinde türk dili ile
konuşana tesadüf edilemeyeceğine delildir" açıklaması yapılıyor" diye yazıyor.
6
türkolog prof. irene melinkof da, kirmanca (ve zazaca)
konuşan koçkırı aşiretinin türk olduğunu şu sözlerle ifade
ediyor: "araştırmalarım beni kurmanca denen ve kürtler
olarak tanınan insanlar arasında kalmaya götürdü. töreleri
orta asya'ya kadar uzanan türk töreleri idi. ölümle ilgili
adetler, al inanışı, türklerin on iki hayvanlı takvimlerine, eski yeni yıl bayramları olan hızır bayramının kutlanması vb.
sorduğumda, kaynaklarımdan birisi bana soy olarak biz
kürt değiliz, fakat inançlarımız dolayısıyla çok eza gördük,
dağlara sığındık, kürtlere karıştık ve kürtler olarak adlandırıldık.7
i. melinkof, aynı eserinde, bu tespitine şunu da ekliyor:
"bunu söyleyen, birçok ayaklanmada etkinliği bulunan
tanınmış kürt aşireti koçkırı'lardandı. artık aramızda bulunmayan ömer lütfi barkan'a şüphelerimden sözettiğim zaman, bana koçkırı adının, dil yönünden türkçe olduğunu ve
akkoyunlu, karakoyunlu vb. adlandırmalarla karışlaştırılabileceğini işareti etti. bunlar, sahip olunan sürülere göre verilmiş türk aşiret adlarıdır diyor."
"osmanlı imparatorluğu'nda uzun yıllar görev yapan ve
doğu anadolu'nun birçok yerini gezen alman feldmareşal
moltke, gözlemlerini 'türkiye mektupları" adlı kitabında
toplamıştır.
moltke, 6 nisan 1838'de yazdığı mektupta maraş ve yöresinde yaşayan alevi aşiretlerin türk olduklarını şu sözlerle
açıklıyor:
6 ag.dergi.
7 irene melinkof, uyur idik uyardılar, cem yay. istanbul, 1999. "pazarcık ovasını geçtik. bu ovada üç türkmen kabilesi: atmalı, kılıçlı, sinemililer konaklamıştı. bu üç kabile hal-
' 2000 çadırda oturuyordu. reşit paşa, en nüfuzlu kürt beylerinin akıllarını başlarına getirdikten sonra bu türkmenler de hükümete karşı olan sevgi ve bağlıklarını ilan etmişlerdi ve 400 kese akçelik (20.000 florin) bir salyana (yani vergi) ödüyorlardı."8
bugün, bazı kesimlerce kürt oldukları iddia edilen bu
kabilelerin özbeöz türk olduklarım, 179 yıl önce yazılmış bu
mektuptan daha iyi ne kanıtlayabilir!
alman mareşal moltke'nin 179 yıl önce söz ettiği türkmen kabileler, rişvan aşiretine bağlı olup, bugün adıyaman, maraş ve gaziantep'te yaşamaktadırlar. küçük bölümü
ankara'nın haymana ve bala ilçelerindedir. dr. mahmut
rişvanoğlu'nun araştırmasına göre rişvanlar, ciğil ve çepni
türkmenidirler. iki boya ayrılırlar; a) atmalı, b) sinemli.
atmalı aşiretinin maraş ve adıyaman'daki köylerinin
isimleri hiç değiştirilmemiştir ve öz türkçe olup oğuz boylarının, totemlerinin isimleridir. bunlar, tilkiler, haydarlı, sadakalar, karahasanlar, ağcalar, kabalar, kizirli, kızkapanlı, ketiler, karalar, turuçlu, mahkanlı'dır.9
zazaların bir kısmı, kendilerini harezm türkü olarak
tanımlar. dersim (tunceli) milletvekili hasan hayri bey, 1921
yılında tbmm'de yaptığı konuşmasında, alevi zazaların kökeninin harzem (harezm) türkleri olduğunu ifade eder.
bu konuşmasında hasan hayri bey; harzem'den gelen
ve türkçe konuşan atalarına selçuklu sultanı alaattin keykubat'ın buralara yerleşme izni verdiğini, yavuz sultan selim zamanında harzem'li alevi türkler'in, can güvenlikle8 moltke'nin türkiye mektupları, sf. 191, çev. hayrullah örs, remzi yay.
9 dr. mahmud rişvanoğlu, doğu aşiretleri ve emperyalizm, sf. 113.
ri nedeni ile, dersim dağlarına çekilmek zorunda kaldıklarını ve bu tecrit neticesinde kendilerini gizlemek için kürtçe
öğrendiklerini, süreç içinde türkçe'den uzaklaşarak kürtleştiklerini belirtmesi çok anlamlıdır.10
kendisi dersimli (pertek) ve zaza olan ve bu bölgede
1896 ve 1926 yılları arasında kaymakamlık yapmış olan mehmet zülfü yolga'da dersim tarihi adlı eserinde, zazaların
kökenlerinin horasan türklerine, karakoyunlular ve akkoyunlular'a ve harezm türklerine dayandığını belirtir ve
haydaran, hormek, balaban, çarik, bulan, bahtiyar, izolu
gibi 12 aşiretin harezmilik hususiyetini sıkı sıkıya koruduklarını belirtir. (sf. 84)
m. z. yolga aynı zamanda, bölgenin türklüğünü, bölgedeki coğrafya, dağ, köy aşiret adlarını türkçe, gelenek ve
adetlerinin türk gelenek ve adetleri olduğunu geniş biçimde
açıklar ve de pertek kalesindeki karakuş heykelinin türklüğün sembolü olduğunu belirtir. (sf. 46)
araştırmacı ali kaya'da dersim tarihi adlı eserinde zazaların türklüğünü savunuyor ve hasan hayri bey'in sözlerini doğrulayan şu bilgileri veriyor.
"ibni batuta'nın 1333-34 yıllarında kuzey dersim'e uğradığında iki türkmen kabilesi olan karakoyunlu ve akkoyunlular'ın birlikte moğollarla sürekli savaştıklarını belirtiyor, (sf. 125) bu kalıntıları bugün dersim yöresinde mezar
taşlarındaki koç resimlerinde izlemek mümkün. yine ali kaya aynı araştırmasında; "alaattin keykubat, bağın'ı ziyaretinde şeyh mamur" a bir şecere vermiştir. bu secere, mazgirt
ilçesinin şöbek köyünde seyyit cafer oğullarının evinde
muhafaza edilmektedir. şecere ile ilgili olarak ise, okuyucuya şu bilgiyi vermektedir: "bu şecerede 12 aşiretin türk aşiretleri olduğu söylenmektedir. bunlardan hıran (cafer'in
10 m. eröz, tbmm gizli celse zabıtları, cilt ıı., sf. 252. kardeşi olup ali dost oğullarıdır) koçgiri, izol aşiretlerinin yanı sıra hormek aşiretinin de şöbek köyünde oldukları söylenmektedir" diyerek ali kaya bu konuda verilen bilgileri
doğrulamakladır."
alevi dedesi pir ahmet dikme dede de, alevi zazaların
ve kürtlerin kökenini harzemlilere bağlamakta ve 1999 yılında yayınladığı haykırıp duyuramadıklarım adlı eserinde
bu konuda şu bilgileri vermektedir.
"moğolların baskılarına dayanamayarak yurdunu terk
etmek zorunda kalan muhammet oğlu celalettin harzemşah'ta yer yer çarpışarak, batıya doğru ilerler ve bir çatışmada
yaralanır. yaralı olarak dostu ve sırdaşı olan şeyh hasan'ın yanına gelir ve orada bir kürt tarafından öldürülür. öldürüldüğü haberini alan, celalettin harzemşah'ın düşmanı olan selçuklu 2. alaattin keykubat şöyle der "celalettin harzemşah
bir kürt babayiğidinin elinde can verdi. allah'a hamdü senalar olsun."12
işte bu şekilde öldürülen celalettin harzemşah,
bizdeki kaynaklara göre, beraberindeki oğlu mehmet'i şeyh
hasan'a emanet eder. şeyh hasan evvela saygı duyduğu dostu celalettin'in naaşını götürüp dojik dağının zirvesine defneder ondan sonra da celalettin'in oğlunu kendi himayesine
alır, üç dört yıl sonra da mehmet'i kendi kızı ile evlendirir."13
cemal şener, konuyla ilgili olarak şu notu ekliyor.
harzemşahlar'ın türkistan'dan gelen türkmen boylarından beydilli türkmen aşiretine mensup bir kol olduğu da
bu yazılara eklenirse durum daha açıklık kazanabilir. pir ahmet dikme işte bu tarihsel alt yapıyı bilerek, "munzur dediği
dağın güney yakasında bir tek kürt yoktur. orada yaşayan
şeyh hasan aşireti tamamen horasan kökenli türkmenler11 cemal şener, alevilerin etnik kimliği, 2. baskı, sf. 127.
12 bilal aksoy, tarihsel süreç içerisinde tunceli, s. 134-135.
13 age., sf. 23. dir. daha doğuya, pülümür'e doğru gelindiğinde ise, arelî
lolanlı, şahvelanlı, kemanlı, çerekanlı ve daha birçok aşiret oturmaktadır. bu aşiretlerden hiçbiri kürt değildir. tamamı türk kökenli aşiretlerdir. ben bu konuyu her platformda
tanışmaya hazırım" diye yazıyor.
14
cemal şener, ayrıca, "alevilikte dedelik, ocak geleneği
ile yaşar. babadan oğula geçerek yaşar. sahte dede veya ocakzadeler türemediği sürece dede ocaklarının bozulma şansı
çok azdır. bu nedenle dersim bölgesinde dede ocaklarının
tümü kendilerinin horasan'dan gelen türkmen aşireti olduğunu savunur." demekte ve zaza ve kürtlerin horasan
türkmeni olduklarını vurgulamaktadır. (sf. 25)
bütün bu bilgiler zazaların asli köken olarak türklüğünü belgeleyen kanıtlardır.
bugün zazaların yoğun olduğu bölgelerdeki halkın aslen türk oldukları, türkçe konuştukları ve 20'nci yüzyıl başlarındaki osmanlı kayıtlarında da mevcuttur. bu belgeler
doç dr. ibrahim yılınazçelik'in l9'uncu yy. ikinci yarısında
dersim sancağı isimli eserinde yer almaktadır.
dersim mutasarrıfı arif bey'in 1903 yılındaki raporunda
"dersim öteden beri şayi ve zan olunduğu gibi umumen
kürt değildir. çemişkezek ve çarsancak kazaları halkı kamilen türk'tür. hozat kasabası ile inceağa kariyesi ve torot
aşireti halkı türk'tür ve fakat ihtilaflar neticesinde kürtleşiyorlar. mazgirt kasabası ile ovacık kazası'nın ova köyleri halkı da neslen türk'tür. ve halen lisan-ı türki üzerine
mütekellimdirler. yalnız teessüf olunur ki ovacık türkleri
hem kürtleşmiş hem de şiileşmişlerdir. kızılkilise (nazimiye) kamilen şii ve kürt'tür. dersim sancağı türklerin pek
kadim mevasıdır. türklerden gayri hiçbir neslin asar ve hatıratına tesadüf olunmaz"15
14 age., sf. 23. dersim mutasarrıfı celal bey de 1906 tarihli raporunda
daha da geniş bilgi vererek, erzincan sancağı merkezinin,
kemah, erzurum'un kiğı, diyarbakır'ın palu, elazığ'ın
harput ve eğin kazalarının dersime bağlı çemişgezek ve
çarsancak halkımın türk olduklarını belirtir.16
zazalar'ın gür türkleri ile bağı da üzerinde önemle durulacak bir husustur. bugün iran'ın güneyinde yaşayan türk
güranlar'la zazaların dini inanç ve dil bakımından yakınlıkları mevcuttur.
hint tarihi isimli eserinde y. hikmet bayur, gür türkleri ile ilgili şu bilgileri verir.
"el-utki"nin kitabü-l yemini'sinde kalaçların, hindikuş güneyinde yerleşmiş olduklarını ve orta asya'dan gelen
diğer türklerin hindistan'ı fethinde çok önemli rol oynadıklarını yazarken, gür devleti sultanı alaüddin cihansuzun
türk - selçuk sultanı sancar tarafından esir edilmiştir." der.17
"orta asya'da türk urukları arasında bulunan gürler
oldukça önemli bir yer tutar. nitekim oğuz kağan destanında
oğuz han'ın hindistan seferinde gürler ülkesine girip buradan doğu avrupa'ya bulgar ülkesine hareket ettiği, seferden
sonra gürler'in reislerinin kendilerini semarkant'ta karşıladığı belirtilir. güran türkman taifesinden bahseder."
yazar, "iran'daki güranların da menşe itibariyle gürler
anlamından türkler olduğunu öne sürer. -an farsçada çoğul
ekidir. dolayısıyla guran, "gürler" anlamındadır der. şeyh
sadi'nin ünlü bostan adlı eserinde bir iranlı köylünün gür
hükümdarına "ey türk" diye hitap etmesi de gürlerin türklüğüne bir kanıt olarak gösterilir." der.
15 doç. dr. ibrahim yılmazçelik, 19. yüzyılın ıı. yarısında dersim sancağı.
16 age.,sf. 173.
17 dr. mahmut rişvanoğlu, doğu aşiretleri ve emperyalizm, sf. 39. türkiye'nin etnik yapısı- halkımızın kökenleri ve gerçekler ( pdfdrive.com ).pdf
türkçe yi koruyan bu türkleri, gürani türkleriyle beraber,
afganistan ve kuzeyinde bulunan karluk türk devletinin
kılmasından sonra orta asya türk kavimlerinin göçleri ile
hazar'ın kuzeyinden, güneyinden anadolu'ya gelmişlerdir.
özellikle zaza türklerinin konuştuğu lisanda gurani
türkçe'sine ait kelimelerin fazla oluşu bunu belgelemektedir.21
zazaların türk olduklarına önemli bir kanıt, güneydoğu zazalarıdır.
zazaları, türkiye'de 2 kol olarak incelemek gerekir. bir
kol tunceli, bingöl, erzincan ve yakın illerdeki kuzey zazaları diğer kol güneyde, başta urfa-siverek olmak üzere
diyarbakır, elazığ-palu zazalarıdır. kuzeydeki zazaların
çoğu alevi, güneydeki zazaların çoğu sünni'dir.
kuzey zazaları ile ilgili yeterli bilgi bu bölümün başında
verilmiştir. güneydeki zazaların en yoğun olduğu siverek
(şanlıurfa) zazalarıyla ilgili önemli bilgi prof. dr. mehmet
eröz'ün doğu anadolu'nun türklüğü isimli alan çalışmasına dayalı değerli eserinde mevcuttur. (sf. 120)
bu kitaptaki siverek zazalarıyla ilgili bilgilerden küçük
bir özet aşağıdadır.
siverek zazaları beş ana kola (aşirete, boya) ayrılırlar.
bunlar, 1. karardı, 2. bucak, 3. kırvar, 4. haseran, 5. bapviran boylarıdır.
bu boylardan karanlılar (karahanlılar), karluk türklen'nin iki kolu olan yağıza ve çiğil türklerindendir. karamanlılar bu kaynaklarda elikhanlar olarak da anılır. (sf. 121,
123) siverek karahanlılarının köylerinin isimleri tamamen
türkçe'dir. (karahan köyü, kepirkuyu köyü, güvercin köyü,
dindar köyü, hamamviran köyü, şilân köyü) (sf. 125)
21 age., sf. 23; (hikmet bayur, 18.18 a.s. 6. c. ı. hint. tar.). in ismi öz türkçedir. (ağaçhan, tikyol (yolu dik, yokuş) karakaya, doğan, konaklı, hoya, karamusalar, derdere, hindibaba, şeyhandede, ahirmat, sarsap, budaran)
bucaklar boyu da tamamen türktürler (pkk'ya karşı
devletin yanında olmuş, bölgeye pkk'yı sokmamışlardır. türklüklerinin bilincindedirler). bucakların köylerinin isimleri
de türkçedir. (güngörmez, bahçe, mezra, bitik (oğuzca kitap,
yazma), kalemli, daralık, çeftali, kale, sepetviran, çamurlu (suriye'nin lâzkiye vilayetine bağlı bayır ve bucak beldeleri vardır.
bu beldelerin halkı türktür ve türkçe konuşur. bucak'ın köylerinden birinin adı da, siverek bucaklarında olduğu gibi çamurlu'dur.) (sf. 127)
kırvar boyu da türktür. odabaşılar'dan gelmedirler.
bu boy ismini kutsama yolundan almaktadır.
siverek'te köy isimleri gibi coğrafya, ırmak, su isimleri
de türkçe'dir. örneğin topyolu (sultan murad'ın toplan geçirdiği yol), karameşe (karakaya-tikyol köyleri arasında), büyükçay (çamçay), kızılçubuk çayı, soğuk pmar.
siverek'te kalabalık bir nüfusa sahip aşiretlerden biri
karakeçililer'dir. aslen oğuzların kayı boyundan oldukları düşünülür. karakeçililer'in damgası olan x, 24 oğuz boyundan biri olan avşarların damgasıdır.
siverek ilçesine bağlı 60-70 kadar karakeçili köyü vardır. hemen hepsinin adı öz türkçe'dir. örneğin; ağaören,
deliktaş, karayük (karahöyük), kurtini, karadibek, daşlı,
bozkuyu, kapaklı, böğdük, göllü, payamlı (bademli), toru,
saluca, çipini vb.
siverek karakeçilileri, yakın zamana kadar kürtçe konuşmakta ve kendilerinin kürt olduklarını sanmaktaydılar.
ancak, daha sonra, anadolu'da çok sayıda yörede yaşayan
akrabaları vasıtasıyla türk olduklarını öğrendiler. siverek karakeçilileri'nin akrabaları (aynı boydan) olan
diğer karakeçili yerleşimleri şunlardır: bursa, bilecek, eskişehir, balıkesir, adapazarı, kırıkkale, gaziantep'te; korkun, barak, haabayram. bu şehirlerdeki karakeçililerin
hepsi türk olduklarını bilir, hepsinin anadili türkçedir.
ayrıca, ankara haymana karakeçili beldesi, bingöl simsar
köyü halkı da karakeçilidir.
sonuç olarak,
zazaların "asli" köken itibariyle türk oldukları, yerli
ve yabana çok sayıda araştırmacının ortaya koyduğu ortak
bir tespittir.
zazaların büyük bir bölümü bu gerçeği bilmektedir. ancak, osmanlı'dan bu yana devletin ve şartlandırılmış halkın,
zazaları kürt olarak görmesinin, zazaları kürtlüğe itmesinin,
bölücü çevrelerin zazaları kürtleştirme propagandaları karşısında önlem alınmamasının, devlet'in zazaları yalnız bırakmasının tabii bir sonucu olarak, bir kısım da olsa kürtlüğü bir
üst kimlik olarak benimseyen bir grup zaza mevcuttur.
devlet ve toplum olarak, bugün, hâlâ, bu grup zaza'ya
türk oldukları gerçeğini anlatabilmek, zazaların türklük bilincini pekiştirmek imkanına sahibiz.
bunun için, devlefin, büyük bir zaafı olan bugünkü etniklik politikasının değiştirilmesi, bilimsel olan, gerçekçi,
doğru, bilinçli bir etniklik politikasının benimsenmesi şarttır.
ek olarak, tv, basın ve eğitim imkanları bu hedef doğrultusunda seferber edilmelidir.
bunun için, özel bir propaganda kampanyasına ihtiyaç
yoktur, bilimsel verilerin yansız olarak oraya konması yeterlidir.
çünkü, bilim, hakikât, türkiye'nin ulusal bütünlüğünün, birlik ve beraberliğinin yanındadır.
ancak ne yazık ki bugün hâlâ hatada ısrar edilmekte, vatanseverliklerinden kuşku duyulamayacak önemli ve etkin kişiler dahi, hâlâ, geniş kitlelere hitab eden özel tv programlarında, basında hâlâ zazalara kürt demekte ve zazacayı
kürtçenin bir lehçesi olarak tanımlamaktadırlar. aynı hata
devlet tv'sinde de tekrarlanabilmektedir.
asırlardır süren, devletin ve toplumun kürtlük dayatması karşısında, bölücülerin bu kadar yoğun beyin yıkama
kampanyaları, propagandaları karşısında, yalnız bırakılan,
eğitimsiz ve tunceli acısını da yaşamış zazaların kürtlüğe bu
kadar güçlü direnişleri, her türlü takdirin ötesindedir..
yabancı kaynaklar dahi, bölücü kürtçü kesimin, güçbirliği sağlamak amacıyla zazaların kürtleştirilmesine büyük
önem verdiklerini, bu yolda gerçekleri nasıl tahrif ettiklerini
açıkça belirtirken, ilgililerin, yetkililerin duyarsızlıklarına,
gafletine, dalaletine isyan etmemek mümkün değildir.
devlet bu konuya derhal eğilmeli ve tahrik niteliği ortada olan yanlışlara meydan vermeyi önleyecek önlemleri
derhal almalıdır. kaldı ki, bilimsel gerçekte bunu emretmektedir.
türkiye, kültür politikasının önemini, kültür politikalarının temellendiren sosyal bilimlerin değerini idrak etmedikçe, bunun ağır bedelini ödemek zorundadır. kültür politikasındaki duyarsızlık ve ihmallerin sonuçlan sadece milli birlik
ve beraberliği tehdit eden gelişmelere değil, daha pek çok yıkıma yol açar, açmaktadır.
kalkınmanın, gelişmenin, güçlenmenin temeli, milli
birliktir, huzurdur. bunun temeli ise, ulusal bilinçtir, ulusal
kültürdür. ekonomi ve teknoloji, herşey olmadıkları gibi/
kültürel, sosyal yapının birer sonuçlarıdır.
türkiye bu gerçeği artık kavramak zorundadır.
ana kaynak : türkiye'nin etnik yapısı- halkımızın kökenleri ve gerçekler . bu kitaptan alıntılardır. yazar muazzam şekilde veri kaynak toplamış derlemiş yazmış. sağolsun mükemmel bir iş.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap