• (bkz: raison d'etat)
  • bugüne kadar sözlükte tanımı yapılmamış olmasına şaşırdığım zeka türü. oysa özellikle milliyetçi görüşten gelen insanlar zamam zaman kullanıyor.

    devletin, istihbarat kurumları ile beslenen ve güncellenen, bürokratları ve gelenekleri ile hafızasında taşınan, siyasetçileri ile yorumlanan ve devletin hareket tarzına yön veren, yazılı olmayan bir bilinç olarak algılıyorum ben bunu. sağ gelenekte, devleti kutsamak ve önem arz etmek için de kullanılan hatta yüzlerce binlerce yıllık geçmişe dayandırılan bir kavram bu.

    mesela suriye'ye girmek, ya da fetöcüleri ayıklamak, ya da güneydoğu politikaları gibi sivri uçlu, zor konulara dair bir karar alındığında ya da tam tersi topluma ters gelebilecek, örnek veriyorum, kck'dan yargılananlar serbest kaldığında hemen birileri çıkıp bu gizemli "devlet aklı"na referans veriyor. sanırım bu bir tür güven ve huzur duygusu da getiriyor: "bizim göremediğimiz ama devletin gördüğü şeyler var. onlar en doğru kararı verir." falan. oysa daha iki ay önce devleti yönetenlerin en yakınındaki yaverlerin devletin mücadele ettiği terör örgütüne mensup olduğu ortaya çıktı. bu nasıl akıl??

    overrated bir kavram.
  • bazen kişiyi ales'e evinden 30 km uzaktaki okulda sokarken sınava ulaşım kartıyla girmeyi yasaklamasıyla gösterir kendini, bazense bir adliyede 1 dakikalık bir işi 5 ayrı birimle uğraştıktan sonra 1 saatte bitirirken.

    pek pratik bir şey değildir.
  • insan, ömrünü ortalama 70 sene hesaplayıp ona göre yaşar, seçimlerini o süreç içinde yapması gerekir. o yüzden devlet aklının hareketlerinin bir an önce bizim ömrümüz veya sorunlarımızın yaşandığı anda harekete geçmesini bekleriz ama öyle olmaz.

    devlet aklı tek bir politikasını 20 sene bekletebilir benim gözümde fetö bekletilmiş kandırıldığına inandırmış bir devlet aklıdır. genel anlamda oyunun içinde oyun kurar devlet bunların yönünü keskin şekilde değiştirmez. uzun vade plan yapar sonucu kendine bağlar ve kazanmaya çalışır.

    15 temmuzdan sonra sanki kükrer gibi oldu ama yine sessizleşip kenara çekildi. daha tam anlamıyla kükreyecek bir devlet yok ama olgunlaşan bir devlet var.

    güven ve huzur anlamında da pek güven ve huzur vermemeli devlet aklı bireylerin ölümünü yaşamasını pek mühim görmez çünkü motto bir ölür bin doğardır.
  • hukuk devletinin zıddı. eskilerin ifadesi ile "hikmet-i hükümet". almanca: staatsrasion, fransızca: rasion d'etat kavramlarının türkçedeki karşılığı. bu kavramı hikmet-i hükümet yerine kullanan ilk yazar ise mithat sancar . peki ne demektir devlet aklı? hangi tür devletler için kullanılır?

    hangi zaman diliminde olursa olsun, yeryüzünün neresinde bulunursa bulunsun bütün devletler, varlıklarını açıklayacak bir meşruiyet kaynağına ihtiyaç duyar. yönettikleri insanların kendilerine karşı isyan etmemeleri, devletlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için devletlerin "neden devlet denilen bir şey var" sorusuna vatandaşlarının ikna olacağı bir cevap vermesi gerekir. uzun yıllar bu konuda pek bir sorun yaşanmaz. ister hristiyan dünyası, ister islam dünyası olsun, 16. yüzyıllara kadar devlet tanrının yeryüzündeki gölgesidir. o dönemler boyunca devletler neden var oldukları sorusuna bu cevabı vererek meşruiyetlerini sağlamışlar, varlıklarını devam ettirebilmişlerdir. ama 16-17. yüzyıla geldiğimizde batıda işler karışmaya başlamış, bağzı dosyalar kaybolmuş (bkz: pardon). nelerin olduğu çok uzun hikaye ama yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan ve kilisenin tahakkümünden kurtulmaya çalışan merkezi devletler tanrıdan başka bir meşruiyet kaynağı aramaya girişmişler. işte gel zaman git zaman bağzı düşünürler(bkz: machiavelli) (bkz: hegel) demişler ki devletin meşruiyetini sağlaması için ayriyeten başka hiçbir meşruiyet kaynağına ihtiyacı yoktur, devlet bizatihi devlet olduğu için meşrudur. yani devlet tanrı içindir anlayışından devlet devlet içindir anlayışına bir zıplama olmuş. işte devlet aklı dediğimiz şeyin kaynağında devlet devlet içindir anlayışı yer alır. bu fikri savunan düşünürlere göre devlet kendisini tehlikede gördüğü her durumda varlığını devam ettirebilmek için her türlü tedbiri alabilir. (bkz: susurluk) o devletin vatandaşları bu tedbirlere uymak, gerektiğinde devletin bekası için herşeyden vazgeçmek zorundadır. devlet devlet içindir anlayışının bir sonucu olarak insanlar da doğal olarak o devlet için yaşar sonucuna varılır. tabi bir tarafta devleti tanrının elinden kurtarıp ona kutsallık atfedenler vardır ama diğer tarafta da bir burjuva sınıfı vardır. ticaretten çok deli paralar kazanan bu sınıf (öyle böyle paralar değil) çoktan aristokrasinin karşısına dikilmiş ona meydan okumaya başlamıştır. yarın ne yapacağı belli olmayan, istediği zaman istediği şeyi yapma hakkına sahip olan bir devlet anlayışı, geçimini ticaretten kazanan bu burjuva sınıfının pek işine gelmemiş (evde çocuklar ekmek bekliyor, ne yapsınlar?). ve biz bu devletin boynuna bir yular geçirelim, öyle istediği zaman istediği şeyi yapamasın diye düşünmüşler. çözümü de kendisini hukukla sınırlayan (ne demek şimdi bu?) bir devlette bulmuşlar. ve hukuk devleti dediğimiz şeyi ortaya çıkarmışlar. tabi bu işler öyle entry yazmak gibi kolay olmamış. çok kan akmış, insanlar ölmüş, ama bir kaç yüzyıl süren bu mücadele sonunda devlet kendisini burjuva sınıfının istediği sınırlara çekmiş. (tabi batıda olmuş bu olay. doğuda neden devlet hukuka uymuyor diye soruyoruz ya işte bundan dolayı. bu topraklarda burjuva sınıfı hiç olmamış da ondan. e tabi burjuva sınıfı neden doğuda değil de batıda ortaya çıkmış diye haklı olarak insanın aklına bağzı sorular gelmiyor değil ama sorunun cevabı burası değil, şimdi tadımız kaçmasın). peki bu burjuva sınıfı ne talep etmiş devletten? bu olayların yaşandığı dönemde bağzı düşünürler (bkz: john locke) (bkz: hayek) "devletten önce insan vardır aga" demiş. sen öyle kafana göre iş yapamazsın demişler, devlete. mülkiyet hakkı, yaşam hakkı kutsaldır, sen devlet bile olsan bu hakları ihlal edemezsin demişler (bkz: doğal hukuk) ve devletin bu hakları koruyacak kurallar koymasını, kendisinin de bu kurallara uymak zorunda olduğunu söylemişler. hukuk devleti denilen şeyin esprisi de bu. dolayısı ile hukuk devleti dediğimiz şey aslında kapitalizmin bir talebi. kapitalizmin gelişmiş olduğu topraklarda doğal olarak hukuk devleti anlayışı da gelişiyor.

    bize baktığımızda ise biz ne osmanlı devleti zamanında, ne osmanlıdan sonra cumhuriyet döneminde, ne de 14 yıllık akp iktidarı döneminde hiç bir zaman hukuk devleti olmamışız. aslında daha doğrusu şu: hukuk devleti anlayışı, bizim kültürümüzde hiçbir zaman yer etmemiş. ister islamcısı olsun ister kemalisti, bizde devlet kutsaldır. yeri geldiğinde devlet her şeyi yapabilir (bkz: kardeş katli). anayasalarda, şurada burada hukuk devleti yazması hiçbirşey ifade etmez. bizde güçlü, güçlü olduğu için haklıdır. bu anlayış bizim toplumsal zihniyetimin kılcallarına kadar işlemiştir. hani avrupa'ya gidenler ballandıra ballandıra anlatırlar ya yaya geçitlerinde araçların durup yayalar geçiyor diye, ha işte hukuk devleti dediğimiz şey bu anlayışın olduğu toplumlarda var olabilir. orada güçlü (araç sahibi), güçlü olduğu için haklıdır kuralı işlemez, güçlü gücünü önceden konuşmuş kuraldan (yaya geçidinde yol hakkı yayanındır kuralı) alır. güçlüsü de zayıfı da bu kurala uyar. ama bizde ne araç geliyorsa yaya geçidinden geçebilirsin, ne de devlet ben şunu yapacağım dediğinde ona karşı koyabilirsin. biz hukuka değil güce taparız. biz de böyle bir milletiz işte.

    sonuç olarak devlet aklı denilen şey, kendisini hukukla bağlı görmeyen, kendi varlığının devamı için yapılması gereken her şeyi yapabilen devlet anlayışı için ve olumsuz bir anlamda kullanılır. ama ne olursa olsun devlet aklı zihniyetine sahip bir devlette bile en az iki şey vardır: devlet ve akıl. bazen öyle durumlar olabilir ki insanlar devlet aklı anlayışına sahip bir devlete dahi muhtaç durumlara düşebilirler. tabi bu söylediğimin bizim devletimizle uzaktan yakından alakası yok. biz, anayasamızda da belirtildiği gibi hukuka saygılı bir devlet ve milletiz. bu da böyle biline.
  • devlet akılsızlığının güneydoğu kırılmaları:
    "güvenlik için, tetiğe basınız."
    kullanım kılavuzu ve talimatnameli.
  • milletimizin ortalama iq’su 89 ise fen lisesi'ne, odtü'ye giden gençler sayesinde. ortalama buysa, odtü'nün antitezi olan imam hatip kökenli bir oluşumun aklı en fazla 70-80 olabilir. sayıların çizdiği tablo bu şekilde, beni affedin.
  • ben bu saçmalığı twitter'da trollerin ilgi çekmek veya aktroll hesaplarının kendilerine gizem katmak amacıyla kullandıklardıkları için ciddiye almıyordum ama görüyorum ki ekşi sözlük yazarları içinde bile bu saçmalığa inanlar var.
    neymiş ihtiyarlar varmış devreye girip siyaseti dizayn ediyorlarmış, devlete kritik anlarda müdahale ediyorlarmış. bu koyduğumun ihtiyarları, ak saçlıları, ak sakallıları telekom peşkeş çekilirken neredeydi? fetö devleti ele geçirirken neredeydi? güneydoğu'da hendekler kazılırken neredeydi? milyarlarca dolarlık ihaleler alınıp verilirken neredeydi?
    türkiye cumhuriyeti temelinden sarsılırken neredeydi?
    türkiye'nin böyle bir yapılanması olsa bu hale mi düşerdi?
    insanoğlu çaresiz kaldığı durumlarda hep büyük bir yerden müdahale gelmesini bekler. herkes şunu düşüyor "yaw o kadar da değil be! mutlaka bu devletin bir yerlerinde birileri vardır müsaade etmezler, bizi korurlar."
    maalesef yok.
  • türk devleti koşan tavşanı kağnı arabası ile yakalar.
    anlayamazsınız...
  • devlet aklı diye bir şey yoktur, tek kişinin yönetimi vardır. tayyip ne derse o oluyor bu ülkede
hesabın var mı? giriş yap