• en son başıma gelenden sonra iyice nefretimi kazanmış kurum.

    efendim jinekolojik bi sıkıntım yüzünden 10 gün önce gittim ben bu hastaneye ki; daha önce de aynı sıkıntım yüzünden birden fazla gitmişliğim vardı. neyse sıra bana geldi, girdim içeri anlatıyorum. kadın yüzüme bakıp ilaç yazıyor. bir değil iki değil en sonunda sinirlendim. dedim "hocam en azından bi muayene etseniz? daha önce de geldim, yine muayene edilmedim ve hala sorunuma çare bulamıyorum. bari bi ultrasona sokup bakın. belki birşey vardır." ben böyle deyince lütfeder gibi "e hadi gelmişsin o kadar bi bakalım" dedi. şuraya yazarken bile deliriyorum. aynen böyle dedi ya. bu nasıl bi doktorluktur?

    neyse beni muayene etti ve rahimde 5 cm.lik miyom olduğunu söyledi. evet 5 cm. nur topu gibi bi miyoma sahipmişim ve hala beni muayene etmek hanımefendilere zul geliyor. ve utanıp sıkılmadan hala "benim şikayetimin bunun yüzünden olmadığını, bu miyomun rahimde, hamile kaldığımda bebeğin tutunmasına engel olabileceğini, ancak bunu hamilelikte anlayabileceğimizi, şimdilik yapılacak birşey olmadığını"söylüyor. ulan gördüğün, benim şikayetimden daha mühim bir şey zaten hala ne yüzle konuşuyorsun? kendimi nasıl sıktıysam artık bir hışım toparlandım ve çıktım dışarı. kapıda bekleyen annemi de alıp döndüm eve ve hemen özel hastaneden, nam salmış iyi bir doktordan aldım randevumu. yemin ederim trilyon istese gözümde yoktu. öyle çileden çıkarttılar beni.

    randevu günü gittim özele. çıktım doktorun karşısına gösterdim ultrason fotoğraflarını tekrar muayene oldum. yemin ederim adam 3 kere baktı ultrasonda. öyle bir ilgilendi ki karnımın içinde ne var ne yok ezberlemiştir. kapıda da bir dolu hasta vardı ha. kimse "hasta yoktur, devlet hastanesi gibi mi canım falan" demesin. sonuç olarak miyomun 5 değil 5.5 cm olduğu ve yanında ekstradan yumurtalıklarımda da kitle olduğunu gördü kendisi. "iyi ki muayene olmak istemişsin, herkes sesin gibi ısrar etmez" dedi. hemen tahlil yazdı. "tahlili istersen devlette yaptır, boşuna para verme" diye de ekledi. ulan ben bi daha gider miyim devlete? çok mu zenginim? hayır, değilim. ama veririm parasını en azından içim rahat olur, tahlilimi de özelde yaptırırım. sonuçta da yaptırdım. çok şükür temiz çıktı. hala doktor takibindeyim. ilaç tedavim de devam ediyor.

    allah korusun ya ben kanser olsaydım? kim verecekti bunun hesabını? senelerce gittim ulan ben o hastaneye. belki bu doktor iyi değildir dedim, diğerine gittim. problemim geçmedi, yine gittim. tekrar tekrar gittim. ama sonuç? zorla bakılmış bir hastanın eline tutuşturulan ufacık bir ultrason kağıdı.

    allah kimseyi bunların eline düşürmesin. kimseyi bunlara muhtaç etmesin. bu kadar mahrem problemlerimi de buraya yazıyorum ki, başkasına ders olsun, bunlara güvenmesin. kaç kişi bu ihmalkarlıkların kurbanı oldu bu memlekette. yeter! artık sonu gelsin.

    ülkedeki her hastanenin fiziki şartlarını iyileştirebilirsiniz. ama içine insana insan gibi davranan, donanımlı, ilgili doktorları, hemşireleri yerleştirmekten acizseniz o yaptığınız iyileştirmeler kime, neye yarar bi söyleyin.
  • gerçekten gideni garanti delirten bir sistemin işlediği yer. seni aynı anda randevun olmayan 3 farklı doktora yönlendiren bir doktor, haftanın farklı günlerine alabildiğin ultrason ve mr randevuları, hepsi için beklenen en az yarım saatlik sıra alma kuyrukları, doktorun birine girerken diğerindeki sıranı kaybetmen, röntgen çektir gel dedikten sonra 1,5 saat seni kapının önünde sadece bişeyin yok demek için bekletmesi ve daha niceleri..

    bugün bir ara öyle bir salaklaşmışım ki, doktor yanımda kulaklıktan telefonla konuşuyormuş, ben de oturuyorum yanında, adam merhaba nasılsın deyince, aa sağolun valla iyiyim diye cevap verdim adama. adam da bana ters ters bakıp telefonda şu anda başka biriyle konuşuyorum dedi. zaten içeri gireli de bir 5 dk olmuştu merhaba kısmını geçmiştik, ama bir an doktor benimle temiz bir başlangıç yapmak istiyor diye inanmıştım... sonu hüsran oldu.
  • bugün yine yolum düstü, öyle aman aman korkacak hastaliklarim yok ama asiri pimpirikliyim bu konularda neredeyse sivilcem ciksa bi gidip tahlil yaptirayim bakalim neymis diyesim geliyor hani desem de doktor beni poliklinigin kapisindan tekme tokat kovar "bir daha gelme ulan ayi" nidalari esliginde.

    ayni sorun icin özele gitsem "tisikkirlir sipirmin" edalarinda karsilanip sivilcemin her türlü incelenecegine eminim. paranin gözünü seveyim.

    konuya dönmem gerekirse; randevulari internetten almistim. ilk randevu saatine yakin oradaydim, sira beklemeden dis islemlerimi hallettim. dis doktorum gayet ilgili ve isinde titizdi. sikayetimden daha fazlasi ile ilgilendi. bunun sebebinin de bekleyen hastasinin azligi oldugunu düsünüyorum zira diger dis hekimi arkadasi ile konusmalarinda hasta sayisinin az oldugunu duydum.

    disten cikip yine beklemeden dermatolojiye girdim, buraya ikinci gelisim ve yine buradaki doktor sikayetimden daha fazlasi ile ilgilendi, sikayetim ve endiselerim hakkinda bilgi verdi, tavsiyelerde bulundu, hasta sayisi azdi.

    gelelim dahiliyeye. malumunuz genelde kalabalik olur. buradan tatmin edici sonuclarla ayrilmadim. (sonrasinda 4 tüp kan aldilar, böyle koyu kirmizi likir likir. bakarken icim gecer gibi oldu, eskiden hic olmazdi :/
    bir de beyaz tenli baaayan arkadaslarim benim de damarimi bulamadilar cok üzgünüm ühühühühühü)

    hasili, devlet hastanesi doktorlarina acimasizca davranmamak gerekiyor, yeterli vakitleri oldugunda ilgileniyorlar ancak imkanlari da kisitli. sorunu doktorlarda aramayip nerede aramamiz gerektigini biliyoruz zaten.

    bu döngünün en sinir bozucu kismi ise eczanede "muayene parasi ulan" diye gözümün icine bakan eczaci baaayan. her sey ne kadar güzeldi halbuki. ilk defa sira beklerken telef olmadan muayene olmus, kendimi özel hissetmistim. ne zaman eczaneye gitsem para veriyorum yahu, artik hangi muayenenin parasini veriyorum, kac tanesi icin veriyorum takip edemez durumdayim.
  • sabah 7.20'de hastaneye giriş yaptım. muayene sırası alabilmek için sıra numarası aldım hemen. 172. kişi olarak sıra numaramı aldım (öncelikli seçeneklerden alan da bir o kadar kişi vardır eminim, 65 üstü, şehit yakını vs.). saat 8'de muayene randevuları oluşturulmaya başlandı. bana sıra gelene kadar gitmek istediğim poliklinikler (dahiliye ve göz) doldu. genel cerrahiye aldım artık. doktora göründükten sonra ultrason için giriş yaptırdım. 11 şubat'a gün verildi. genel cerrah aynı zamanda gastroenteroloji için randevu almamı istedi. 182'yi aradım en yakın müsait tarihe 15 günden daha fazla olduğu için 2 şubat saat 16.00'dan sonra tekrar aramam gerektiği söylendi. tüm bu aşamalarda sıra kültürü olmayan bir sürü kişi de sinirlerimi yıprattı. tüm bu keşmekeş ile ilgili olarak:

    - bu kadar insan her gün neden hastanede? gerçekten bu kadar insan hasta ise sorunun kaynağı nerede, teşhis mi, tedavi mi, yaşam biçimi mi yanlış?

    -sıra beklemeyip, bekleyenlerin gözünün içine baka baka nasıl dalıyorsunuz sıra yerine, doktor odasına, kan vermeye vs.?

    -özel hastane ücretleri son birkaç yılda neden bu kadar yükseldi? her aşama için ücretlendirme yapmak makul mu?

    sonuç olarak saatler harcadım ama ne teşhis konuldu ne de tedavi önerildi. sinirlendiğim ile kaldım. çok nadir hastaneye giderim. sırf bu hengameye girmemek için bile sağlığa dikkat edilmeli.

    edit: tüm bunlar küçük bir şehirde yaşandı bir de. büyük şehirleri düşünemiyorum.
  • çok iyi doktorlar ile olanakları bir türlü buluşturamayan yerler. biri varsa diğeri yok.

    dizim davul gibi. 3 yıl kadar önce sol dizim şişmişti, romatoloji ve ortopedide geçirmiştim zamanımı. özel hastaneye gitmiştim o dönem ama düğünde ortada oynayana para atma hareketi vardır ya, hah, işte onunla bütün maaşı saçınca bu defa kalktım devlet hastanesine gittim. yıllık iznimden bir hafta kullandım, kesin kararlıyım, gerekirse kalanı da kullanıp bu işi çözeceğim.

    başka kentleri bilmiyorum ama izmir'de devlete ait bu eğitim ve araştırma hastanelerinin aynı ilçe içinde farklı poliklinik binaları oluyor. ben mesela romatoloji sevki almak için kilise sokağı'ndaki binada ortopediste göründüm. evden 300-400 metre uzak, müthiş bir konfor. internetten randevu aldım, gittiğimde çok sıra beklemedim, doktorum genç ve ilgili biriydi, sevki yaptı ve ayrıca önerilerde bulundu. bunlardan biri de fizik tedavi uzmanına görünmemdi sözgelimi. ama fizik tedavi için aynı hastaneden 3 ay sonraya randevu alabildiğimi görünce özel bir hastanede sürdürdüm işin bu bölümünü.

    sevki alınca internet randevusu romatoloji için de açıldı. o hafta içinde bozyaka eğitim ve araştırma hastanesi'nde bir randevu buldum, hem de ertesi güne. "bi sonuç göstereceğdik!.." diyen çomarların arasında bekledim, muayeneye girdim. doktorum bir gregory house olmasa da, daha elle muayenede romatizma olmadığını anladı ve diğer olasılıkları değerlendirmeye başladı. rutin tahlilleri de istedi o arada. sonra boynumdaki ve sırtımdaki iyileşmeyen sivilcelerden kuşkulandığını, behçet tespit edilmediğine göre yumuşak doku romatizması olabileceğini, solunum yolu enfeksiyonuyla birlikte dizimin şişmesinin bağlantılı olabileceğini söyledi. bunun için de 2 kan tahlili varmış. "dışarıda yaptırmanız pahalı olur ama maalesef bizim hastanemizde de yapılmıyor. tepecik * ya da yeşilyurt * hastanelerinde yaptırabilirsiniz. ben yazayım, oradaki doktorlardan rica ederseniz istek yaparlar." dedi.

    ben yine de para saçacağım ya, özel laboratuara sordum bu tahlilleri. yapıyorlarmış emme toplamda 750 gayme tutuyormuş. "olduuuu, ben sizi ararım efenim..." deyip girdim internete. (bu arada devletin e-nabız ve mhrs uygulamalarını indirip abone oldum. süper kolaylık). ertesi güne tepecik hastanesi'nin konak polikliniğinde bir randevu var. aldım. bozyaka'da öğleden sonra olduğu için veremediğim kanı ertesi sabah verdim, oradan konak'a indim, muayene oldum. resmen abla şefkatiyle yaklaşan bir doktor hanım mırın kırın etmeden laboratuar isteğini çıkarttı. daha doğrusu çıkartmaya çalıştı. iki tahlilden biri var, diğeri yok çünkü. "eh n'apalım, yaptırabildiğim de işimi görür." dedim. gittim kanımı verdi. yeşilyurt'ta randevu baktım ama aralık ayının son haftasına alabiliyorum ancak. öğleden sonra bozyaka'da sonuçları gösterirken de söyledim, biri varmış öbürü yokmuş diye. "bir fikir verir en azından. gerekirse diğerini sonra yaptırırsınız." dedi doktor hanım. tahlil 5-7 gün arasında sonuçlanıyormuş. 10 günlük süre dolacağından, doktor hanım beni yeşil bölgeye aldı sevkle uğraşmadan randevu alabilmem için.

    e-nabız üzerinden kontrol ederken baktım, romatoloji faktör bilmem ne gibi bir tahlil sonucu yansımış. randevumu almıştım zaten, kalktım gittim bozyaka'ya. basit bir hilem var, hep işe yarıyor: ilgi çekici, akılda kalıcı bir renk giyip giderim doktora, kontrolde de aynı kılığı giyerim. nitekim doktor hanım hemen hatırladı. "farklı hastane olduğu için belki sizin ekranınınıza yansımaz dedim, çıktılarını aldım geldim." deyip uzattım sonuçları. bakıp gülümsedi, "bunlar benim burada talep açtığım tahliller. tepecik tahlillerinin sonuçları nerede?" dedi. meğer onlar internete yüklenmezmiş. hastaneden almam gerekiyormuş. "size söylemiş olmalılardı." ama olmadı işte. özür dileyip apar topar çıktım. taksiye atlasam 10 dakika sürmez, hemen alır çıkar, tekrar aynı taksiyle dönerim geriye planı yapıyorum. saat zaten 3, 1 saat sonra muayene filan bitecek.

    neyse, cengâver bir taksiciyle indik konak'a. daldım içeri, doktorluk sekreterinden alacaksınız dediler. gittim sekreterin yanına, anlattım durumu. (o arada önüne gelen giriyor doktorun yanına, kız bana çemkiriyor numaranız yanınca gireceksiniz diye. başka hastanede göstereceğim sonuçları, bana çıktıları lazım yalnızca deyince allahtan sakinledi). girdi bilgisayara, "ama yok?" dedi. biraz daha baktı, gelin dedi laboratuara götürdü. sorduk orada. "valla bu tahlil için buradan ilk kez sizin için kan almışız." dediler. "eee?" dedim. "aslında tepecik'teki merkez binada olması lazım bu işlerin." dediler. "eeeeee?" dedim. "buradan oraya giderken bazen hatalar oluyor." dediler. "eeeeeeeee?" dedim.

    "sizin kanınız yanlış tüpe konduğu için tahlil isteği iptal edilmiş orada." dediler.

    şu an için 14 günlük yıllık izin işimi görmeye yetmiyor. ama 1 aralık 2017 sonrası 6 yılımı doldurup 21 gün izne kavuşunca, kesin bu tahlilleri filan hepsini halledecem. ya da piyango bileti almaya devam, büyük ikramiye değil ama bir tık altı bile çıkarsa özel hastanede tüm tetkiklerimi yaptırabiliyorum. umutluyum.

    aha bu da tamamlayıcı hikâye: (bkz: #65250350)
  • mecbur alınması gereken bir rapor için gittim. uzun zamandır gitmiyorum. bir sağlık problemim olmadığı için hastahane ile işim yok. anneannem için alıcaktım. yemin ediyorum sadece 5 dakikalık bir işlem için 30 lira para aldılar. onu geçtim 8.15 gelmesi gereken doktor saat 10.20 geldi. allah insanlara sabır versin. biri elimde kalıcak diye çok korkuyorum. koskoca 85 yaşındaki adam bir soru soruyor adamı tersliyorlar,güvenlik görevlisi adama atar yapıyor. çok zor tuttum kendimi ''senin gelmişini geleceğini sikerim'' diye sıkıcaktım boğazını ama tuttum kendimi. bazen cinnet geçiren hastalar görüyoruz gerçekten hak vermeye başladım.
  • sırf buralardaki işleyiş ve doktorların yetersizliği yüzünden doktora gidemez hale geldim. son zamanlarda ne yazık ki o kadar çok sağlık sorunuyla uğraşıyoruz ki, bir dolu tecrübemiz oldu her çeşit hastanenin her çeşit bölümünden. ve geldiğim nokta şu an ağrı içinde kıvransam da doktora gitmemeye direnmek. gerçekten acı bir durumdayız ülke olarak sağlık sisteminde. bütün iyi ya da ilgili veya seni ilgi göstermeye değer bulacak doktorların hepsi özelde çalışıyor, özeller ise yanına yaklaşılamayacak derecede pahalı. resmen mahkumsun devlet hastanesine gitmeye ve burada henüz insan gibi davrananına rastlanmıyor. bir kere adam kalabalıktan öyle bıkmış ki tek dileği seni odasından göndermek oluyor, içeride üç dakika kalıp tamam şu şu testi yaptır gene gel diyor. e kolay mı bu testleri yine devlet hastanesinde yaptırmak, yeniden hepsine randevu almak, ve yeniden aynı doktora randevu almak. hiç değil. bütün işlerle uğraşana kadar stresten zaten bütün hastalıkların azıyor. acaba günün birinde gerçekten yaşanabilir bir ülkemiz olacak mı çok merak ediyorum.
  • boğaz ağrısı için acile gidip niye geldin diyince şaşıran yurdum angutunun boşa işgal ettiği yer.

    poliklinik var bildin mi.... gidecen sıraya girecen muayene olacan.. ben süper vatanşım sıra mıra beklemem diyosan parana kıyıp özele gidecen napak hacı düzen bu....

    haa bide acil denen yer hayatı tehdit eden durumlara özel bir yer angut kardeşim....

    edit: bu yazı ayar amacı taşımaktadır öyle şuursuzca ortaya yazılmış cümleler bütünü değildir... ayar verdiğimi düşündüğüm yazar yazısını silmeyip tutaydı ne demek istediğim daha iyi anlaşılırdı sevgili sözlük...
  • bugün 140 kişilik göz polikliniği sırası gördükten sonra beklentilerimi epey düşürdüm bu hastanelerden. girip sağ çıkabiliyorsan bence başarılı.
  • sağlam gidip hasta olarak çıktığım hastane..

    şöyle ki yaklaşık 1 sene önce zor tuvalete çıkma şikayeti üzerine devlet hastanesine gitmiştim. doktor şikayetlerimi dinleyip ultrasondan bakarak böbreğimde kum olduğunu söyledi ve akabinde bir antibiyotik yazarak beni bol su içme telkini ile beraber eve gönderdi. ilacı düzenli kullandıktan sonra şikayetim kesildi.

    son 1 aylık sürede de bu sefer tam aksi olarak çok sık tuvalete çıkmaya başlamıştım. 2 litre su içsem belki 7-8 kere tuvalete çıkıyordum ki bu normalim değildi. keza gün içersinde fazla su içmediğim hallerde de tuvalete sıklıkla gidiyordum. bunun üzerine rahatsızlık hissedip geçen sene beni "iyi ettiğini" düşündüğüm devlet hastanesinin üroloji servisinin yolunu tuttum

    şikayetleri anlatınca doktor "normal düzenin bozulması bir rahatsızlık belirtisi" diyerek hemen ultrasona aldı ve bakar bakmaz iki böbreğim içinde "resmen kum ocağına dönmüş" teşhisini koydu hatta kumların ölçüsünün milimetrik boyutlarda olduğunu dahi söyledi. ne yalan söyleyim tırstım, demek geçen sene sözümona var olan kumlar galon su içmeme karşın bilakis daha da artmıştı. tam ultrasondan sonra işlemim tamamlandı deyip yattığım sedyeden kaklıp belimi toparlayacakken bide muayne edelim dedi ve paravanın arkasındaki koltuğa beni oturttu. "pantolonu indir ve donu çıkart" dedi içimden tövbe bismillah herhalde öyle bakacak basit bir muayne yapacak diye düşünürken 30 cm lik ince bir boruyu "hiç acımayacak korkmayın" diyerekten çükün içine soktu yani tıbbi tabirle "sistoskopi" yi ben ne olduğunu anlamadan hemde narkozsuz şekilde apar topar yaptı. resmen koltuğa yapıştım vucudum kasıldı, tepki vermeden kendimi nası tutabildim bilmiyorum.. bir kaç dakika sonra işlemi tamamladı ve birde hepatit, eliza testi gibi testlerden oluşan kan testinin sonuçları ile beraber öğlen gelmemi istedi.

    öğlen gidince bol bol su içmem gerektiğini söyleyip bu işin bi tedavi yöntemi olmadığını ima edercesine mesane genişletici bi ilaç yaparak beni gönderdi.

    ancak o sistoskopi denen bokun zirvesi eve gelince başladı işerken penisin ucunda akılalmaz bir acı saplanmaya başladı, işemeye korkar oldum resmen. ertesi gün bu acı hissi azalmaya başladı ancak bu seferde başka bir kabus kendini göstermeye başladı işeyememek !

    mesane dolu olduğu, idrarın varlığını bildiğin halde işeyememek yaşanabilecek en büyük kabuslardan birdir ki o lanet sistoskopiden önce böyle bir durumum yokken bu tedaviden sonra nurtopu gibi zor işeme kabusum her gün beni yoklamaya başladı..

    sonunda dayanamayıp bu gün özel hastanenin yolunu tuttum. gittiğim doktora durumu anlattım doktor hayretler içersinde kaldı. sistoskopinin öyle he deyince yapılamayacağını, hele anestesisiz asla yapılmaması gerektiğini, ayrıca sadece ultrasonun taş ve kum teşhisinde son derece yanıltıcı sonuçlar verebileceğini söyledi söyledi. bt testi, idrar testi ve ismini anımsayamadığım toplamda 3 tane testi yapmam gerektiğini söyledi.

    özellikle bt testinde böbreğin içi tam olarak görünüyor, yani ultrasondan çok daha etkili bir yöntem. neyse son yaptırdığım bu testten sonra sonuçları görmek için soluğu hemen tahlillerimi alıp doktorumun yanında aldım soluğu ve verdiği cevap karşısında şaşkınlık içersinde kaldım "böbreğinde kum zerresi bile yok sen o doktoruna benden selam söyle" dedi. hatta sonuçları bilgisayarından bana da gösterdi. ayrıca zor tuvalete çıkma şikayetimde tamamiyle luzumsuz yere yapılan sistoskopiden ileri gelen bir durummuş, yani o borunun yapmış olduğu iltihapmış. şu an işin oluruna bırakılması gerektiğini bu sık tuvalete çıkma olayının kış aylarında normal olduğunu hatta grip ilaçlarının dahi bunu yapabileceğini söyledi..

    özetle sağlam girdiğim devlet hastanesinden hasta çıktım, birde üstüne üstlük yüzde yüz yanlış bir teşhis konuldu. bu dakikadan sonra imkanım varsa allah beni bir daha devlet hastanesine ilaç yazdırmak dışında bir nedenle düşürmesin hakkımı helal etmiyorum yok yere 10 gündür geceleri beni işeyemez duruma getirenleri !
hesabın var mı? giriş yap