• aynı zihniyet tayt + askılı badi ile gelen kadını kınamayacaksa, bermuda şort altında sandaletle takılan erkeğe izin verecekse, uzun kısa saç ve sakala karışmayacaksa desteklenesi kampanyadır. ama iş sadece badem bıyık + türban ise sikmişim öyle uygulamayı.

    zira bu durum ayrımcılık yapıyorlar, nerede bizim özgürlüğümüz diye ağlaşanların da ayrımcılık yapmasından öte birşey değildir.
  • bundan 7-8 sene önce olsaydı hiç düşünmeden bunun insani bir hak olduğunu ve kamu çalışanlarının istedikleri kıyafetler ile çalışabileceklerini savunurdum. evet. tahmin edildiği gibi şaşkın bakışlarınız arasında yanı başınızda bağıran saçı sakalı birbirine karışmış, kılıksız, üniversitelerde başörtüsü serbestliğini savunan gomünist ve üstüne üstelik ateist dallamalardan biriside bendim. hatta içlerinizden bazıları gelip bana samimiyetim ve sadece benim gibilerin değil herkesin eşitlik ve özgürlüğünü savunduğum için teşekkür bile etmişlerdi.

    her neyse yıllar sonra ben bir devlet kurumunda iş sahibi oldum. herkes gibi olmasa bile sakallarımın çok uzamamasını, giysilerimin bulunduğum ortamda ben buradayım ve hippiyim diye bağırmamasını sağlıyordum.

    ancak bir zaman sonra ülkemizin özgürlükler konusuna nispeten daha saygılı bir coğrafyasına tayinim çıktı. 250-300 personelli, çalıştığım kurumda türbanlı memurlar, başörtülü işçiler, kirli sakallı yöneticiler vardı. hiç beklemeden top sakalım, kot pantolonum, kazak ve tişörtlerime yeniden kavuştum. eşitlikse herkese eşitlik, serbestlikse herkese serbestlik.
    birgün başörtüsünün serbest olması hakkını savunan ve hatta bu yasağı delen personelini koruyup kollayan yönetici ile karşılaştık (iki veya üçüncü karşılaşmam) ve bana ne biçim bir memur olduğumu sorarak kılık kıyafet yönetmeliğine uygun davranmam gerektiğini söyledi. bende herkese aynı uyarıyı yapıp yapmadığını sordum. yaptığını söyledi. bende tutanak tutmasını ve savunma yazmak istediğimi söyledim. kılık kıyafet yönetmeliğinin yalnız benim için değil tüm çalışanlar için olduğunu ekledim. yöneticide yanındaki yardımcı personelinden tutanak tutmasını ve savunmamı almasını istedi. odama gidince ilk işim eşitlik, çalışanlar arasında ayrımcılığa dair atıflarda bulunan uzunca bir savunma yazmak ve önüme gelen herkese okutmak oldu. vee tabiki ne tutanak tutuldu ne savunmam alındı.

    ama nasıl bilmiyorum kurumdaki herkes bir şekilde bu olayı duydu. hatta beni destekleyip sakal ve/veya bıyık bırakanlar oldu. (çok saolsunlar) işin en ilginç yanı başörtüsü ile gelen arkadaşlar veya dindarlığı ile meşhur erkek personeller beni hiç mi hiç desteklemedi bırakın desteği selam bile vermez oldular. hatta yaptığımın saygısızlık olduğunu amirlerime itaat etmem gerektiğini falan bile sölemişler. (ne yalan söyleyeyim en çok onların desteklemesini bekliyordum, düz mantık yani ben özgürsem sende özgürsün)

    işte o zaman anladım ki; bağnaz fikirlere özgürlük hiç yakışmıyor be kardeşim.

    benim kılığım mı? hala aynı. zaten o olaydan sonra nükteli bir iki laf sokma dışında pek bulaşan eden olmadı.

    şimdi bana zaman zaman kamuda serbest kıyafet uygulaması hakkında ne düşündüğümü soruyorlar;
    ben kendi başımın çaresine bakıyorum arkadaşım, bağnaz ve kendine müslüman arkadaşlar versin mücadelesini bana ne?
  • öncelikle (bkz: #31693155)

    ilgili entry'de kamuda serbest kıyafet uygulamasını eskiden savunduğumu şu an ise tamamen etkisiz eleman olarak kalmayı tercih ettiğimi sebepleriyle belirtmiştim. şunu da eklemeliyim ki; eğer şu an yürürlükte olan kılık kıyafet yönetmeliğinin herkese adilane bir biçimde uygulanması halinde saçımı sakalımı keser, takım elbiselerimi giyerim ve kesinlikle bu konuda ne zorluk çıkarırım ne itiraz ederim. hatta çok iddialı olmayayım ama sırf kıllığına bu yasağı destekleyebilirim. samimi olamam ama desteklerim "aferin, iyi yaptı." falan derim bunun yapabilen babayiğide. çünkü söylediğim gibi bağnaz ve kendine müslüman adamların ağzına özgürlük, eşitlik, serbestlik gibi terimler hiç yakışmıyor.

    her neyse konuya dair yaşadığım bir diğer örneği de anlatmak istiyorum ki; hala konuyu özgürlük, insan hakları çerçevesinde düşünen saf iyi niyetli arkadaşlarımız kaldı ise ne ile karşı karşıya olduklarını iyice kavrasınlar, iki düşünüp bir hareket etsinler.

    2011 yılının kasım ortalarında van depremi nedeniyle van iline görevlendirildim. yapmakta olduğum iş van sokaklarında ev ev dolaşarak insanların ihtiyaçlarını tespit etmek ve ilgili yerlere raporlar halinde bildirmekti. şansıma van'da bulunduğum hafta boyunca kar yağdı. yanımızda getirdiğimiz tüm giysileri üstüste giyiyorduk. van o kadar soğuktu ki konaklamakta olduğumuz prefabrikimsi yapının içerisinde bulunan tuvalete giderken bile acaba sabaha kadar işemesem hayatta kalabilir miyim diye düşünüyorduk. hele ki sabahları traş olmak tam bir işkence. aramızda deneyenler oldu ama bunu başarabilenler küçük bir azınlık olarak kalabildiler yalnızca. haliyle büyük çoğunluğumuz zaten deprem bölgesi, insanlara yardım için buradayız, kim bizim traşımıza bakar ki bu koşullarda diye düşünerek traş falan olmadı. (o zamanlar top sakalım yoktu) zaten bu görevlendirme sonrasında hemen hemen hepimiz soğuk algınlığı ve grip nedeniyle 10-15 gün yataklara düştük.

    not: bu arada bu van görevlendirilmesinin bu zorluklarını anlatmam kesinlikle serzeniş falan değildir, bu ve benzeri görevlendirmeler için her zaman hazırım ve gönüllü olmaya devam edeceğim, koşullar önemli değil. ancak bunları söylemezsem az sonra anlatacaklarımın vahametini tam olarak anlayamayabilirsiniz.

    her neyse haliyle 4-5 gün sonra bizim sakallar yaklaşık yarım santimlik uzunluğa ulaştı. yine birgün görevlendirildiğimiz sokağı tarayıp bitirdikten sonra servisler ile kaldığımız yere geldik. servisleri bekleyen görevli yemekten sonra toplantı salonunda olmamız gerektiğini bir yerlerin müdürünün konuşma yapacağını söyledi. belirtilen saatte 80-90 kişi toplantı salonuna gittik haliyle. müdür geldi, seyrek bıyıklı dediğimde gözünüzde canlanan ilk tip varya işte o adam. hoşbeş, tebrikler, van'da yaşanan dram vs. gibi konulardan sonra konu bir anda bizim sakalımıza geldi. daha dikkatli olmalıymışız, tabiki bu koşullarda takım elbisesi giymemizi istemiyorlarmış ama saç sakalda birbirine karışmamalıymış, vatandaşın gözünde bir memur nasıl olmalıysa ona yakın görünmeliymişiz, kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı davranmamalıymışız falan filan hatta adam bizi tutanakla falan korkutmaya çalışmıştı. (kafaya bak, deprem bölgesinde kılık kıyafet tutanağı) ve tabiikiii aramızda türbanlılarda var. müdürün bu söylediklerine itiraz edenler oldu tabiki ama itirazların ekseni traş olmanın zorlukları, suların çok soğuk olması, hasta olmamız gibi konulardaydı. adım gibi eminim ki kılık kıyafet denildiğinde benim gibi oradaki birçok insanın aklına orada bulunan türbanlı arkadaşlar geldi. ama ben itirazımı bu eksende yaparak orada bulunan türbanlı insanları rencide etmeyi doğru bulmadım. asla da bulmayacağım. direk azınlık şahısları işaret edecek eleştirel bir konuşma asla yapmayacağım. başkaları beni hedef gösteriyor diye ben bir başka alakasız insanı hedef göstermeyeceğim. sabırla onlarında aynı saygıyı gösterebilme yetilerine sahip olacakları günü bekleyeceğim. ama açık konuşayım oradaki türbanlı arkadaşlarımızdan birisinin -ki bir tanesi ekip arkadaşımdı- kalkıp kılık kıyafet yönetmeliğinin burada bulunan herkesi kapsadığını müdürün bu talebinin oldukça yersiz ve gereksiz olduğunu söylemesini isterdim. işte bunu yapabildiğimiz gün işlerin rengi çok değişecektir. ama nerdeee! ahım olsun birgün müktedir ben olursam onların yapamadığını ben her yerde yapacağım, herşeye rağmen. her neyse bu olaydan 2-3 gün sonra aramıza top sakallı bir arkadaş katıldı. adam hiç alakasız bir kurumda olmasına rağmen gönüllü gelmiş. hemen müdürlerden bir tanesi odasına çekti bunu. yarım saate yakın görüştüler çıktığında ilk işi konakladığı yapıya gidip top sakalını kesmek oldu. ben ilk fırsatta ne konuştuklarını sordum. adama bu şekilde çalışamayacağını, bu duruma itiraz etmesi üzerine de eğer sakalını kesmek istemiyorsa görevlendirmesini iptal edeceklerini söylemişler. adamcağızda napsın "nalet olsun içimdeki insan sevgisine" diyerek sakalını kesmeyi tercih etmiş. hatta o güzel huylu çocuğun şu cümlesini asla unutamam;

    "şimdi uğraşamam bu manyaklarla abi! insanların yardıma ihtiyacı var."

    - yerinden yurdundan olmuş bir halkın yardımına koşan çoğu gönüllü insanın saçı ile sakalı ile uğraşan, belkide o an için o bölgenin en kritik görevlerinden birini icra eden müdüre mi
    - hergün birlikte görev yaptığı yanı başındaki arkadaşına saçma sapan dayatmalarda bulunulurken süt dökmüş kedi gibi oturan aynı konunun direk muhattabı bir zamanların ünlü ezilenlerine mi
    -insanlara yardım edebilmek adına fikirlerinden, gururlarında belkide şahsiyetlerinden ödün vermek zorunda bırakılan insanlara mı
    - yaşanılan devasa ayrımcılığa mı
    - herşeye rağmen bir başka alakasızı rencide etmemek için kalkıp iki satır laf edememeye mi
    - ve bu yapılanların hiçbirinden haberi olmayan olsa dahi gayet doğal bulan koskoca bir topluma mı
    neye yanarsın.

    kamuda kılık kıyafet özgürlüğüne şirinler gibi "evet" derken iki kere düşünün çünkü sizin özgürlüğünüz bu adamların sikinde bile değil. onların özgürlükten anladıkları kendileri gibi düşünen insanların, çoğunluğu oluşturarak baskı, zorbalık,ayrımcılık dahil istedikleri herşeyi yapabilmesidir.
  • geç bile kalınmış bir uygulamadır. bunu hangi parti yapar umrumda değil ama kamuda iş yapan ceket kıravat takım elbise falan değildir, iş yapan beyindir ve şekilciliğin lüzumu bence hiç yoktur.

    düzenmiş, intizammış geçmek lazım bu saçmalıkları, kim kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle giyinebilmelidir. isteyen tanga ile gelsin, isteyen satanist gibi gelsin kardeşim, yıl olmuş 2012, eloğlu uzayı parselliyor biz hala kılık kıyafet yasakları ile uğraşıyoruz.

    şu tek tip insan yetiştirme arzusundan bir an önce vazgeçmeliyiz.
  • kısa sürede,önce zorlanacak, sonrada yırtılacak olan kılıftır.

    buradaki tek gaye elbette türbana özgürlük. .halihazırda pek çok taşra teşkilatlarında isteyen kadınlar türbanla işe gelip çalışabiliyorlar aslında ama burada amirlerin ve diğer personelin durumu idare etmesi söz konusu. mevzuat hala aynı. bu nedenle kadınlardan mevzuat düzenlenmesi talebi var.

    yine sakal bırakarak, amirlerine takla atmak isteyen binlerce erkek de bu işe dahil olacak.

    ancak saçını uzatmak isteyen, kot pantolonla işe gelmek isteyen, kıyafet konusunda marjinal olabilmek isteyenlerin de talepleri olacak. işte bu nokta da kılıf yırtılacak..

    buna yani kendilerinden olmayanlara hükümet asla taviz yada cevaz vermez. sakala izin çıkabilir ama sınırları olacaktır (keçi/top vs olmaz ama sünnete uygun hali olur). kıyafete izin çıkacaktır ama sınırı olacaktır (yırtık kot olmaz ama gabardin olabilir, kolsuz tişört olmaz ama polo yaka tişört olabilir vs).

    çok brşey beklememek lazım..
  • memur olup işe boxer ile gitmeme sebep olur... sonuçta o da kıyafet...
  • yazılı olmasa da işleyişte zaten serbest olduğundan çok da önemi yok. en azından benim çalıştığım kurumda durum böyle.
    aslında yarın türban takıp caps mi versem. sakalları kesmedim, alta da şortu giyersem heralde bütün kurulları çiğnemiş olurum. hmm bunu düşünücem.
  • okulların serbest kıyafete geçmesinden sonra kamuda da gündeme gelen istektir.

    eğitim kurumları çapında bunu başlatan sendika eğitim bir sen. nasıl bir sendika olduğunu hiç bilmeyenler için kısa bir açıklama yapıyorum iktidara yakın bir sendika.

    bu kampanyanın afişi okulumuzda hali hazırda asılı bulunmakta. şimdi o kadar eminim ki "antidemokratik dayatmalar" deyip başladıkları eylem sonuçlanırsa çok dar pantalon, kısa olan etek, tayt, kolsuz gibi kıyafetlere izin gelmeyecek. onlar yine yasaklı olmaya devam edecek. gelmez çünkü önünü alamazlar. hal böyle olunca özellikle kadın öğretmenler için değişen bir şey olmayacak. aksine kadın öğretmenlerden açık olanlar bu kez kısıtlanmış olacak. erkek öğretmenler için ise kravat, saç, sakal, hiç bir sınırlama yok. onların da kafalarına göre derse gireceğini düşünüyorum. sakallı öğretmenler falan olacak mesela.

    kıyafet düzenlemesi açık kapalı, o bu milleti eşitliyordu. türbanlı hoca derse kapalı girmek istiyor da sanki açık hocadan hiç mi yok mini etekle falan gitmek isteyen. ikisi de yasaktı eşitleniyordu. şimdi biri serbestçe istediğini yapacak ama diğeri yapamayacak. herkes istediğini yaparsa da olmaz zaten. demokrasi herkesin kafasına göre davranması değildir.

    okulumuzda zaten sene başından beri din kültürü öğretmeni kapalı olarak derslere giriyor. diğer bayan öğretmenler de girmeye başladı. gerçekten içimde zerre kadar türban düşmanlığı yok. yanlış anlaşılmasın. kesinlikle. saygı duyarım. ama eylem adı altında yasa dışı bir şey yapıyorlar. benim inatla anlayamadığım daha önce başka sendikaların çeşitli eylemlerine katılan öğretmenlere bin dereden su getirtmişlerdi. neden şimdi hiç kimse bir şey demiyor. dahası benim okulumda derse türbanlı giren öğretmenden ankara'daki yetkilinin nasıl haberi olacak. "eylem" boyutu nerede.

    eyvallah demokrasi ama. memura ve öğretmene gelen bu resmi kıyafet zorunluluğunun halkın gözünde devletin bir elemanı olan, özellikle çocuk yetiştiren insanların düzgün, muntazam giyinmesi ve örnek olması için. memur insan, öğretmen insan dendiği zaman takım elbiseli, traşlı, saçı sakalı düzgün insanlar geliyor akıllara. kotla ve bin bir türlü kıyafetle hayal edemiyorum cidden. göreve ilk başladığında kumaş pantalon, gömlek falan giymeye en üşenen sevmeyen insan benim belki de onu da söyleyeyim.

    sinir olduğum olayın sadece türban için olduğu halde neden kot falan nedir bu ayaklar yani. yapacaksanız gerçekten her şeyle serbest yapın, görün madem neler giyilecek.

    imam hatip orta kısımlar için koca eğitim sistemi değişti haldur huldur. 5. sınıflara bir sürü seçmeli adı altında dini ders geldi. kız öğrenciler türban takabilsin diye kıyafet serbest oldu. biraz zaman geçince de öğretmenlere olacak.

    hem bu yasa hemen olmasa bile türbanla derse girmeyi meşru hale getirdiler şuan. bugün derse kapalı giren hoca yarın yasa çıkmamış deyip açılmaz.

    çok şey değiştirdik diyorlar son 10 senede. evet değişti. evet yenilikler iyidir ama hala farkında değil kimse anladığım kadarıyla rahatsız da değil. bir şekilde inkılapların izi siliniyor. demokrasi adı altında hem de.
  • ak parti hükümetinin sırada bekleyen bir sonraki tasarrufu için (bkz: silahlı kuvvetlerde kıyafetin serbest olması)

    .
  • bir palavra. kamuda dinsel üniforma serbest olacak ama başka birisi "allah yok" yazılı tişört giymek isterse yasak olacak. kamuda dinsel kostüm giymeyen memur dışlanacak.
hesabın var mı? giriş yap