• laikliğe ve laik olmaya karşı girişilen mücadelenin anlamsız polemiği
  • laik sözcüğünün türkçe'de 'laiklik yanlısı' manasında ve 'laisist' sözcüğünün yerine kullanıldığı göz önünde bulundurulursa yanlış bir ifadedir. insanlar laik (laiklik yanlısı, laisist) olabilirler.
  • tamamıyla "laik" kelimesinin neyi niteleyebilecek bir sözcük olduğuna dayalı, son derece gereksiz demagoji cümlesi.

    bana kalırsa "eeee n'olmuş?" şeklinde karşılık verilebilecek olan doğru bir önermedir. bir başka deyişle doğru olmasının hiç bir anlam ve önemi olmayan bir önermedir.

    laik sıfatı, "düzen", "rejim" ve "devlet" gibi kavramları niteleyen bir sıfat olduğundan, insanlar için kullanılması doğru değildir. bu cümle de sadece onu söyleyen boş bir cümledir. "çam ağaçları iğne yapraklıdır, insanlar değil" cümlesiyle aynı değerdedir.

    bunu iyi niyetle söyleyen bir kişi, sadece insanlar için "laik" nitelemesi yapılmasındaki yanlışlığı düzeltmeye çalışıyor olmalıdır, doğrusu elbette ki "laiklik yanlısı", "laikliği destekleyen" olmalıdır.

    lakin yine de bu sözcüğün anlam genişlemesine uğradığı ve artık "laiklik yanlısı" anlamını taşıdığı da söylenebilir.

    herkesin ne kastettiği zaten ortada iken, abesle iştigalden başka bir şey değildir böyle bir cevher yumurtlamak aslında.
  • devaminda devlet komunisttir kisiler komunist olamaz, devlet fasisttir kisiler fasist olamaz, devlet milliyetcidir kisiler milliyetci olamaz gibi birbirinden degerli yargilar getirecek iddia.
  • zaten şöyle diyerek onayladığımız önerme değil midir kendisi:

    "türkiye laiktir laik kalacak"

    peki ben kişisi türkiye miyimdir?
    -değilimdir. benimdir. ben türkiye'liyimdir ama türkiye değilimdir.

    eeee yani?(sonuna kadar okuyun lütfen)

    eğer; cumhuriyet rejimi ile yönetiliyorsa bir ülke, o zaman birinci sırada halk gelir. bir hükümet, devlet mertebisine vardığı vakit; kendisini seçen ya da seçmemiş olsa bile, bu rejimde seçme ve çoğunluk haklarını kabullendiği bir rejimi kabul etmiş tüm vatandaşlarına karşı, din-dil-ırk-cinsiyet vs gibi ayrım yapmaksızın yaklaşmak, işlerini herkese eşit mesafede durarak yürütmek mecburiyetindedir.

    çünkü, o bir kaç yıl içinde yapılan seçimlerden daha başka bir anlaşma daha vardır ki bu anlaşma da vatandaşın, rejime ilişkin olarak kabul ettiği, altına imza attığı anlaşmadır. eğer, o seçimler, cumhuriyet rejimi ölçütleri içinde yapılıyorsa, o devlet, hangi hükümeti konuk ederse, altını çiziyorum, konuk ederse etsin,sarsılmaz temel niteliklere sahip olmalıdır.

    cumhuriyetin temel niteliklerinden birisi de, laikliktir. kavramlar paket şeklindedir. kendi içinde tutarlı olması, devamı için en sağlıklı koşulları sağlamak amacıyla, zaten kabul edilmiştir, seçiciler tarafından. yani vatandaş tarafından.

    ama vatandaş, hükümet dediği bu kişiler için, bu paketin genel olarak çerçevelediği bir devlet modelini, kendi insiyatifinden çıkarmış bulunmaktadır. bu çerçeve, paket bağlamında, birilerini seçmiştir ki, kendi yaşamını devam ettirirken, güvenebileceği ve şart koştuğu sınırları aşmadan onu özgür bırakmıştır. buna toplum sözleşmesi demişler zamanında.

    vatandaş bunu yapmıştır. çünkü, tıpkı din öğretileri gibi, bir takım genel geçer kurallar belirleyip, kendi özgürlüğünü yaşamak istemiştir. kendi canını yakanı, gözünü kırpmadan öldürme isteğiyle dolabilecek bir kin gütme kapasitesine sahip insan teki, ya da kendi inançlarını en doğru şeymiş gibi yaşamak isteğiyle dolup taşacak bir ruh yapısına sahip insan teki; bir takım toplumsal kurallar çerçevesinde yaşamaz ise, kaos ortaya çıkacaktır. sistemler açısından son derecec demokratik olabilecek bir insan, tek başına olduğu zaman aklı ve duygularıyla varacağı nokta, bencilce olabilir çünkü.

    insan yönetim haklarından, devlet denen kurum namına vazgeçtiyse, onun kara kaşı kara gözü için değil, bu huzuru yaşayabilmek için vazgeçmiştir.

    bu bağlamda devlet denen bu kurumun çeşitli noktalarında yer alan insanlar, sadece kendi düşünceleri doğrultusunda harekt edemezler. mutlak bir adalet ve kesin bir düzen amacı güdülmelidir.

    laiklik, din farkı olan vatandaşlar arasında, din gibi bu fanatizme çok açık, vicdani ve duygusal boyutta, kesin bir eşitlik sağlayabilmeleri ve bunun bir kaosa neden olmasını engelleyebilmek için.

    ve vatandaşlar da, cumhuriyeti kabul ederek, devletin bu tutumunu kabul etmiş sayılmıştır ama insan teki olarak, bu ilkenin çarpıtalarak kullanıldığı gibi bir önyargıya ya da kanıya her zaman açık olabilir bu insan. seçici karşısında seçilen, cumhuriyeti kabul etmiş her bireyi, laiklik adı altında her uygulamaya gözü kapalı yaklaşmasını bekleyemeyeceği gibi, ilkelerin uygulanışını sorgulamak zorunda kalan herkesi de cumhuriyet karşıtı addetmemelidir.

    ben cumhuriyet rejimini benimsemiş bir vatandaş olarak; laikliği bir eşitlik uygulaması olarak kabul ediyorum. bunu taahhüt ediyorum ama bu haklarım kısıtlandığı zaman, gerekçe olarak karşıma laiklik kavramı çıkarılırsa bunu sorgulamamam gerektiği anlamına gelmiyor. laik olması gereken bir devlet düzeni çinde yaşadığımı kabul eden bir seçiciyim ama rejimler için yaratılmış bir kavramı, bir insan olarak, annemi sever gibi göz yaşları içinde sevmeye başlarsam, seçici olarak devrettiğim yönetim haklarımı nasıl denetleyebilirim?
  • laikliğin kökeni malum "aydınlanma devrimi"... aydınlanma değerlerini benimseyen özümseyen insanlara "laik" denir.
    bu değerlerin en birinci kriteri , dogmalarla beslenen "cemaat kültürü" yerine sorgulamaya açık "bireyi" öne çıkarmasıdır.
    laikliğin bizatihi temelinde "birey", "birey duruşu" ve "birey kültürü"; "birey" var!
    laiklik; en has tanımıyla "özgür bireye" dayanır.
    bireyin olmadığı yerde; laiklik diye birşey olmaz.
    kendisini laik diye tanımlandıran kişi için aslolan kriter "inanç sahibi" olup olmaması değil, "birey" olup olmamasıdır.
    laiklik çünkü sonuçta; "inançla kavgalı" bir kavram değil, "inançların dayatılmasıyla kavgalı" bir kavramdır.
    laiklik bireyin "inanç dünyasıyla" ilgilenmez: "inanıyor musun? inanmıyor musun? dinin beş şartını yerine getiriyor musun, getirmiyor musun? içki içiyor musun, içmiyor musun?" ... gibi sorular laiklik savunucularının ilgi alanına girmez.
    laiklerin ilgi alanına giren şey: "farklı inançta ve farklı yoğunlukta inanç sahibi insanların yan yana, barış içinde, bir arada yaşamasını sağlayan ortak kuralların tanımlanmasıdır."

    nilgün cerrahoğlu'nun 19/05/2007 tarihli cumhuriyet gazetesindeki sağnak isimli köşesinden alıntıdır.
  • evrensel hukuk kurallarının işlediği demokratik bir ülkede laik-antilaik çatışması olamayacağı için hukuksuz coğrafyamızın lokal tartışmalarının sıradan önermelerinden sadece birisidir.

    hukuğu ve demokrasiyi koruyan laiklik değil, din ve vicdan hürriyetini koruyan demokrasi ve hukuktur.

    bir ülkede hukuk sistemi vatandaşlarını radikallerin dinsel ve ırksal dayatmalarından koruyorsa şahıs laik olsa ne olur antilaik olsa ne olur?

    dinsel kurallara dayalı düzenin gelmesi laikliğin gitmesi açısından değil evrensel hukukun ve demokrasinin kaybedilmesi açısından bir tehlike olarak algılandığı takdirde bu tarz evrensel değer taşımayan önerme ve karşı önermelerden sıyrılma şansımız olacaktır.

    karşısındakinin kişilik haklarına müdahalede bulunan kişi (veya devlet) evrensel hukuk sisteminin cezasına maruz kalacağı için fikri ne olursa olsun eli kolu bağlıdır. dikkat edilirse ısrarla hukuk değil evrensel hukuk diyorum çünkü evrensel hukuk lokal sivriliklerden arınmış ve dünyaca kabul görmüş prensiplerden oluşması beklenen bir hukuktur.

    "ben hukukumu dine dayandırıyorum" lafı evrensel hukuktan sapma olacağı için zaten dine dayalı bir düzenin "evrensel" olma olasılığı yoktur.

    aynı şekilde bir ülkede demokrasi ile korunan evrensel bir hukuk sistemi varsa devlet vatandaşına birşey dayatamayacağı, ondan topladığı vergileri kendi inanç ve özlemleri doğrultusunda harcayamayacağı, eğitim sisteminde çocuklara kendi görüşlerini empoze edemeyeceği için devletin de laik olması veya olmaması tıpkı birçok medeni ülkede olduğu gibi önem taşımaz.

    diyelim ki türkiye devleti laik olmaktan vazgeçti. ceza hukuku, medeni hukuk, borçlar hukuku vs. değişmedikten sonra yaşamda ne değişir? hiçbirşey. ancak hukuğun temelini sarsacak düzenlemeler yapılırsa bu "laiklik" gittiği için değil "hukuk" bittiği için tehlikelidir.

    dinsel özgür bir yaşam tarzının bitmesi hukuğun yokolmasının "sebebi" değil "sonucu" dur. sebep üzerinde durmadan doğrudan sonucu tartışmak ise laf-u güzaftır.

    tabii bizde hukuk sistemi devlet ve vatandaşa eşit uzaklıkta duran bir adalet dağıtma mekanizması değil, devletin vatandaşları kontrol atına almak için kullandığı bir enstrüman olduğundan devletin herhangi bir fikir veya inancı vatandaşlarına dayatmasına karşı hukukun kişiyi devlete karşı koruma vasfı pek algılanabilir bir durum değildir.

    sözün özü laiklik tartışması boştur. esas olan evrensel demokrasi ve hukuku koruma meselesidir. bunu görmezden gelip türkiye'deki sorunu bir laiklik problemi olarak görmek veya göstermek o yasaları yazanların gözümüze zorla taktığı bir gözlükten öte birşey değildir. o yasaları yazanların organize ettiği bir tenis maçında oyuncu olacağıma her iki tarafın da vurduğu tenis topu olayım daha iyi.
  • aklımın aldığı kadarıyla konuşayım, kendi çapında doğru bir önermedir. bir insan laik olamaz, laiklik yanlısı olabilir. laik olan bir kavramdır, bir otoritedir, bir kurumdur kuruluştur ne bileyim, ama insan değildir. nasıl bir insan duygularını ve düşüncelerini bir birinden tam anlamıyla ayrı algılayıp ele alamıyorsa, (ateist bile olsa) inancını, dinini de yaşayışından ayrı tutamaz, zira benliğinin bir parçasıdır.

    ha burada yapılan, kendi başına ve her türlü içerikten, bağlamdan ayrı olarak ele alındığında mantıklı olabilecek bir sözü kullanarak, ayakları yere basan, mantıklı bir düşünceyi savunuyormuş izlenimi yaratmaya çalışmak, takiye denen olgunun öbür yüzü yani. o açıdan söyleyene her türlü laf mübahtır. rrt.
  • mesela iran'da devlet muslumandir, kisiler musluman olmaz, bunun gibi bir seydir.
  • çalışan herkes için geçerli önerme.

    kişi dindar olabilir ancak bunu mesleğine yansıtamaz.

    kişi dindar olabilir ancak doktor ise karşı cinsten hastaya bakmam diyemez, öğretmen ise namahrem var deyip sınıfa girmemezlik edemez, bakkal ise namahrem mal satmam diyemez...

    böyle uzar gider...

    kısacası herkes laik olabilir.

    kişinin dini toplumu ilgilendiren bir olgu değildir.
hesabın var mı? giriş yap