*

  • acaba kaç memlekette böyle bir atasözü olabilir diye düşünüyorum. bizde çalmanın bu ülkede ezelden beri olduğunu ve hırsızlığın bu milletin genlerine işlemiş olduğunu kanıtlayan bir sözdür. yani böyle bir atasözüne sahip bir ülkede 30 mart 2014 yerel seçimleri'ndeki sonuç, insanı şaşırtmamalıdır.
  • (bkz: geliyoo.com)
  • bugün tartışılan her ne varsa bu zihniyete sahip türk halkının eseridir.

    devletin peşkeş çektiği ihaleler, sağladığı rant kaynakları, usulsüzlükler, adam kayırıp torpille iş sahibi yapma, alınan rüşvetler, yabancılara satılan her türlü devlet malı bunların hepsi bu zihniyetin eseridir bu kafayla bin yıl daha aynı şeyleri tartışırız.

    ak parti, chp, mhp, hdp, sp, ap, tkp, ldp vs. bu gidişatı değiştirebilecek hiçbir güç yok ve çıkar düşkünlüğümüz her şeyin üzerindedir.

    bu ülke dini olan ama allah'ı olmayan bir ülkedir.
  • türkiye cumhuriyeti'nde devletle para ilişkisine giren çoğu kişinin genel kabul gören ideolojisidir.

    (bkz: tbmm'ye 1200000 tl masraf çıkaran milletvekili)
  • son dönemlerde özellikle büyük belediylerin iktidar tarafından kaybedilmesinden sonra ortaya çıkan durum. yiyin efendiler yiyin. bakalım ne kadar böyle gidecek.
  • sanki amerika'nın parasını yiyoruz mantığa bak buradaki keriz biz olmuyor muyuz sizce? devlet dediğimiz yapıyı oluşturan biz insanlar ve devletin parası dediğimiz de vergilerimiz değil mi sonuçta. aslında birbirimizin parasını yiyoruz, dolayısıyla emeğini ve hakkını. bu mantığa göre, bir piramit olarak düşünürsek, en altta olanlar, en az yiyenler veya hiç yemeyenler en keriz olanlardır. bir üsttekiler de keriz ama alttakilere göre daha az keriz, üsttekilere göre daha çok keriz oluyorlar. bu böyle sürüp gidiyor. en alt tabaka da sayıca en çok kesimi oluşturuyor. kimse de bu düzene ses çıkar(a)mıyor. lafa gelince de kul hakkı. kul hakkı sadece yememek midir? yendiğini bile bile ses çıkarmamak nedir mesela?
  • devletin malı deniz, yemeyen keriz!

    devletin malı deniz, yemeyen keriz!

    seçime kaldı bir yıldan az süre ve kurulduğundan beri ilk kez anketler ak parti’ye tek başına ya da kurduğu bir ittifak ile iktidarını sürdüremeyeceğini işaret ediyor. bu sebeple daha öncesinde tecrübe etmediğimiz bir döneme giriyoruz diyebiliriz.

    anketlere baktığımızda iktidar ile içli dışlı şirketler bile cumhur ittifakını %45’in üstüne atamazken, genel olarak araştırma şirketlerinin öngörüsü cumhur ittifakı için %35. hal böyle olunca iktidar partisinin daha önce hiç girmediği kadar seçim ekonomisine girdiğini görebiliyoruz. halkın parası ile iktidarda kalabilmek için görülmemiş, duyulmamış avantalar veriliyor şu dönemde bazı kesimlere.

    hep iktidardan bahsediyoruz ama belki de bu fitili ateşleyen de muhalefet oldu. iktidara gelirsek çiftçiye elektriği bedava vereceğiz, icra borçlarınızı sakın ödemeyin, erken yaşta emekliliği getireceğiz gibi popülist açıklamalarıyla muhalefet; zamanında erdoğan’ın bahçeli için kullanmış olduğu ifadeler ile durumu anlatırsak; iktidarın kayışının kopmasına, contalarının yanmasına ve motorunun su kaynatmasına sebep olmuş gibi görünüyor.

    kyk kredileri ile başlayalım. bilindiği üzere kyk borçları faizsiz fakat enflasyona endeksli. enflasyon dediysek de üretici fiyat endeksine (üfe) yani daha çok hammadde ve enerji fiyatlarının etkisinde olan yani manipüle edilemeyen enflasyon verisine bağlı. daha açık ifade etmek gerekirse maaşların arttırılırken dikkate alındığı ve kolayca manipüle edilen tüfe’den çok daha yüksek bir orana. hal böyle olunca da hatırlarsınız kamuoyunda ciddi bir gündem oldu bu geri ödenecek kyk borçlarının miktarı.

    son 2 yıldaki tüfe ve üfe oranlarını kümüle halini aşağıdaki grafikte görün ki, kredi ödemelerinin neye endekslendiğinin etkisinin büyüklüğünü anlayın.

    görsel-1

    bu tabloya baktığınızda da gördüğünüz üzere; maaşların tüik müdahalesi ile mavi çizgiden arttırıldığı ama öğrencilerin aldığı kyk kredilerini gerçek enflasyon üzerinden yani turuncu çizgiden ödediği bir düzen elbette adil olamazdı. el yordamı ile rakamlarla oynayıp bozduğunuz süreci düzeltmek için de mutlaka yeni müdahaleler gerekliydi. herkes bir düzenleme geleceğini bekliyordu ama ne yapılacaktı?

    bu arada kyk burslarına ilişkin mevzu yeni değil, eskiden de bu tarz talepler oluyordu. mesela bakın, 2019 yılında seçim özel programına katılan erdoğan gençlerin “birçok öğrencinin ortak derdi olan kyk borçlarını affı veya indirimi var mı?” sorusuna şöyle cevaplamıştı:

    “bu soruya iki türlü cevap verilir, bir bay kemal gibi, bir tayyip erdoğan gibi. bay kemal gibi cevap verirsek ‘sildim gitti.’ der ama benim erdoğan gibi cevap vermem lazım. ben 82 milyonun hakkının olduğu bir parayı korumak uğruna bu cevabı vermem lazım.”

    dedik ya daha önce hiç girmediğimiz bir seçim dönemine giriyoruz. iktidar ilk kez bu kadar güçsüz, muhalefet ise ilk kez bu kadar popülist. geçmişte iktidar partisi ayni ve nakdi yardımlarla oy satın almakla suçlanırdı. seçmen de makarna için oyunu satmakla. geçen 20 yılın ardından muhalefet de oy istediği halkı tanımış olacak ki, artık o da ayni avanta vererek oy peşine düşmüş görünüyor.

    neyse uzatmayalım, kyk kredi ödemeleri için öyle bir karar çıktı ki böylesine bir kararı borçlular dahi beklemiyordu. enflasyon farkının tamamı silindi. 4 yıl boyunca aldığın krediyi 2 yıllık iş bulma ve geçiş sürecinin ardından yani toplam 6 yıl sonra hiçbir ek külfet olmadan aldığın kadarıyla geri ödeyecektin.

    alınan karar o kadar beğenildi ki herkes kendine yamamaya çalıştı. kimi kılıçdaroğlu’nun iktidarı zorlayarak yaptırdığı bir diğer halka hizmet dedi ve teşekkürü kılıçoğlu’na etti; kimi ise yaparsa ak parti yapar, allah erdoğan’ı başımızdan eksik etmesin dedi. bir allah’ın kulu da “lan siz kimin parasıyla kime şekil yapıyorsunuz” demedi.

    olayın vehametini şöyle anlatalım. okula başladınız eylül 2016’da. okulu bitirdiniz eylül 2020’de. kredi ödemesine başlayacaksınız eylül 2022’de.

    temmuz 2016’da asgari ücret 1.300 tl, kyk öğrenim kredisi taksiti 330 tl.

    temmuz 2022’de asgari ücret 5.500 tl, geri ödenecek öğrenim kredisi taksiti ise yine 330 tl.

    bakın bu durumu eğitime destek ile falan açıklayamazsınız. halihazırda zaten ihtiyacımızdan fazla sayıda öğrenci devlet üniversitelerinde okutuluyor. hem ailelerin çocuğum üniversite okusun sevdası hem de devletin her il hatta ilçede üniversite açarak öğrenciye dayalı tüketim ekonomisi oluşturmaya çalışması yeterince kaynak israfı oluşturmuyormuşcasına; ara eleman ihtiyacının bu kadar ayyuka çıktığı, lisede alacakları iyi bir mesleki eğitim ile hayata 18 yaşında atılabilecek gençleri zorunluymuş gibi üniversite yolunda kamunun parası ile işsiz bırakmak için fonluyoruz.

    kyk kredisi seçim ekonomisine yönelik ilk göstergeydi. iktidar ve muhalefetin el ele verip attığı ikinci adım ise faturalar sebebiyle oluşan icra dosyalarındaki borçları devletin üstlenmesi oldu.

    bakın zaten bu memleketin vergi ahlakı yerlerde. maaşını alırken ücretlilerden aldığınız vergi dışında hiçbir vergiyi sağlıklı bir şekilde tahsil edemiyorken; vergi kaçırmanın mlli bir spor olduğu, vergi aflarının her yıl düzenlenen bir festivalmiş gibi rutine döndüğü bir yerde; eğer iktidar olarak sen, “faturanı ödeyemedin ve icralık mı oldun, tamam yaa sileriz biz o borcu” dersen; alternatif olarak sunulan muhalefet olarak da “sakın ödemeyin borcunuzu biz iktidara gelince bunların hepsini sileceğiz” dersen bu ülkeye daha nasıl bir kötülük yapabilirsin ki ya da bu ülkenin sınır ötesinde başka düşmana mı ihtiyacı olur böyle idarecileri varken?

    kyk kredileri ile başladı, faturadan kaynaklı icra dosyaları ile devam ediyor. görünen o ki bir sonraki durak da prim gün sayılarını dolduranlara sağlanacak olan erken emeklilik imkanı olacak. o eski türkiye diye tiksinerek bakılan ekonomik düzenin en popülist uygulaması olan ve hala sgk’nın sırtında yük olarak duran erken yaşta emekli olanlara yenileri de yine bu seçim döneminde eklenecek.

    yahu allah aşkına bu ülkenin kaynaklarını sonsuzmuş gibi harcamayı kesin artık! şu birkaç aydır süren ve seçime kadar devam edecek olan bir yıllık sürecin sonucu ne mi olacak? kimse kyk kredilerini ödemeyecek, faturalar mümkün olduğunca geciktirilecek ve erken emekli oldum diye sevinen ana babanın pisliğini oğlu ya da kızı bir ömür boyu temizlemeye çalışacak.

    düzen yine bu insanlara kendini toplumun bir parçası gibi hissedip o toplumu kalkındırmaya çalışan vatandaş olmayı mümkün kılmıyor. bütünün bir parçası olma bilincinden uzak olan topluma da yine; bir şekilde yolunu bulmak, ödevlerini yapmamak, borçlarını ödememek, avantasını alıp haline şükreden kalabalıklar olmak düşüyor.

    düzeniniz batsın.

    görsel
hesabın var mı? giriş yap