• bunu alan bunu da aldı: (bkz: romantik anti kapitalizm)
  • edward hallett carr'ın kaleme aldığı romantik sürgünler kitabında cok iyi tarif ettiği bir ruh hali ve bu ruh haline bağlı kültürel öğelerin tümüdür.

    romantizm tanım olarak "kendini ve yaşadıklarını ve de duygularını abartma halidir." bu bir aşk halinde de olabilir bir toplumsal mücadele nin içindeki varoluş halinde de.
    örneğin ferhat aşkını ve duygusunu o kadar abartır ki şirin'e varmak için dağları delmeye kalkar. ya da o kadar uzaga gitmeye gerek yok 2 tane liseli genç birbirine o kadar aşıktırlar ki, romantizm o kadar derinden vurmaktadır ki dünyada sanki o ikisi varmış gibi yaşarlar, ve hatta kavuşamazsa yine el ele uçrumdan atlayıp ölebilirler. duyguyu ve kendini abartmaktan kasıt budur romantizmin işaret ettiiği.

    romantik sanat da bu şekilde abartılı duygu ve abartılı kahramanlar resmeder bize.

    devrimci romantizme gelince, toplumsal mücadele veren insanların kendi duygularını ve kendilerini abartma halidir. bu çok doğal bir durumdur. fransız ihtilali ni düşünün, en onde yoksul köylü kızlar karşıdan gelen asker kurşununa karşı ellerinde bayraklarla ölmüşler, ve bir diğeri o romantizmle bayrağı alıp en öne doğru fırlamıştır. biz güclüyüz, idelallerimiz cok büyük ve dünya gelse bizi yenemez ruh hali vardır. devrimci hali ve bir aradalığı kutsayıp o romantizmden de güç alıp beslenirler. 68 kuşağının romantizmi de oyledir, bile bile ölüme gidecek kadar kendini ve duygu ve düşüncelerini abartılı tutmanın ruh halidir. devrimci sarkılar ve marşlar, che'nin fotografları, sloganvari büyük sözler o romantizmi besler ve kendine ve politik konumlanışına güç katar insanın. elbette her romantizm insanı rasonaliteden uzaklaştırsa da devrimci romantizmin insanı kendine çeken dipsiz kuyu gibi girdapsı bir yanı vardır.
    sloganlarda ve marşlarda çok rastlanır. haklıyız kazanacagiz ya da halkız biz yeniden dogarız olumlerde gibi.

    bu nedenle türkiye toplumsal mucadele tarihine baktığımızda en radikal , en vurdumduymaz, en cok ölüme meydan okuyan ama teorik olarak da en sığ hareketler genç ve populist orgütlenmelerde rastlanır. tip gibi daha yaşlı ve daha az romantik sayilabilecek örgütlenmelerde daha rasyonel toplumsal mücadele cozumleri bulursunuz, silah külah meselesi giderek azalır, daha analitik ve uzun vadeli mucadele yollarını gorursunuz. oysa thkp-c , thko, devrimci sol, tikb , tikko gibi hareketlerin populist ve gençlik hareketleri oldugundan hareketle devrimci romantizme daha açık orgutlenmeler olduguna tanık oluruz.

    devrimci romantizm iyidir kotudur diye bir şey yok, eger ertesi sabah siyasi bir davadan dolayı idam edilecekseniz rasyonel olmanıza gerek yoktur elbette. gücsüz anlarda güc bulmaya yaraması anlamında olumludur. en yakın arkadaşın öldürülmüştür, artık orada rasyonalite degil hüzünle karışık devrimci romantizme gomulmenin bir sakıncası yoktur.

    bazen bu romantizm cok da rasyonel dogrulara da gotuebilir. sayın commandante marcos un dedigi gibi diz cokerek yasamaktansa ayakta olmek yegdir.
  • itirazım var. itirazım, gerçekçiliği mevcut kurallar silsilesini kabul ederek onlara teslim olma hali diye tanımlayıp devrim fikrini, gerçeklikten kopuk saf bir romantizm olarak tariflemeye, devrimi masala dönüştürmeye yöneliyor. oysa gerçekçilik, teslimiyet içermeyebilir. ve romantizm, gerçekçiliğin sıkıcı aşılmazlığından sıyrılıp hayallerine ve onların gerçekleşebilirliğine kucak açmak, bunun mücadelesini vermek ise, o halde devrimci, uslanmaz bir romantik olarak tanımlanabilir. yeni bir dünya kurgusuyla romantizmini gösteren bir devrimci, aynı zamanda bu dünyaya dair o kadar gerçekçidir ki bu gerçeklerdir, ona başka bir dünyanın mümkün olduğunu söyleyen.
  • devrimcilerin hepsinde görülen bir şey ama türkiye'deki devrimcilerde ölçüsü veya kantarın topuzu epey kaçmış durumda bu konuda. gerçeklikten kopmuş bir romantizm içerisinde kaynayan kanlarının sıcaklığı arttıkça 'estetik' bir kargaşa ortamında boğuşuyorlar. romantizm bir süre sonra insanda gerçeği farklı bir şekilde algılamasına, baktığı duygusal pencereden hassas algıları ile olayları abartı denebilecek derecede -ki hataya yol açar her zaman- sorgulamasına, düşünmesine neden olabiliyor. örneğin platonik bir aşkın yaptığı hareketleri aşırı sorgulayan bir genç gibi. bunun sonucunda da duygular yoğunlaştıkça kendi gerçekliğini kuruyor ve ona sıkı sıkıya bağlanırken durumu da abartıyor.

    bu romantizmin ise bana çoğu yerde samimi gelmediği oluyor. estetik kaygılı bir fotoğraf bakımından yakın örneği: (bkz: polise kitap okuyan anarşik genç) mevzubahis kişi devrimci midir değil midir bilmem ama görüntü iyi bir örnek.
  • sosyal medya'nın da etkisiyle günümüzde bir başka heyecanla yaşanmaktadır.
    gece nöbetler tutulur, ateşler yakılır, şarkılar söylenir, barikatlar kurulur, mevziler savunulur.
    gündoğduda zor durumdayız acil destek mesajları atılır, gönüllü doktorların telefonları paylaşılır.
    işte olmuştur, hep televizyondan seyredilen o heyecanlı süreçlerin bir parçası olunmuştur.

    atılan gaz kapsülünden kaçmaya çalışmanın verdiği adrenalin'in pek çok kişide bağımlılık yaptığını düşünüyorum.
    eminim şu anda pek çok kişi okul bitse de, iş bitse de eyleme gitsek diye yanıp tutuşuyordur.
    monoton hayatlarına gelen rengin tadını çıkartmaya çalışıyordur.

    sonucunda bir şey olmayacacağını bilsek de her insanın ömüründe kolay kolay yaşayamacağı bir şeydir devrim heyecanını yaşamak.

    tabi devrim gerçekleştiğinde ne romantizm kalır ne de o saf idealizm, o da başka bir tartışma konusu.
  • v for vendetta'yı izlemeyi gerektirir.
  • michael löwy, dünyayı değiştirmek üzerine adlı kitabında marx'ın ilk zamanlarını bu kavramla tanımlar.
hesabın var mı? giriş yap