• jandarma olarak askerlik yapanlarin, kisa donem olsalar da, koylere veya mesire yerlerine gitmek seklinde katilabilecegi aktivitelerden biri. esasen sivil insanlarla diyaloga girebilmek, dogayla basbasa kalmak, en onemlisi de bolukten uzaklasmak icin essiz bir firsat oldugu icin bu devriyelere gitmek icin can atilir.

    devriyeye kiminle gidildigi onemlidir tabi. bazi komutanlarla gidildiginde, arac her durdugunda inip kapi acip selam durmak gibi ulvi bir misyon ustlenilirken, bazilari ile gidildiginde carsidan malzeme alip, dagda bayirda mangal partisi duzenlemek de mumkundur.

    gunduz nobetlerinin bu tip avantajlari varken gece devriyeleri, bazen tehlikesi yuzunden, bazen tam aksine tekduzeligi yuzunden, en cok da uyku saatlerinden goturdugu icin pek cekici degildir. yine de yasanmasi gereken bir olgudur:

    yeni kisa donemlere, bir aylik acemilik doneminden sonra, atislar da yapilmis oldugundan, hadi siz de arada bi devriyeye gidin de, devriye atmadim demeyin denilir. iki kisa donemin ilk devriyesi bir gece devriyesidir ve land jeep'in kasasinda gidilecektir. komutan ise on tarafta soforun yaninda oturmaktadir. devriyeye cikmadan, eski askerlere sorulur:

    - kardes nasi oluyo simdi bu devriye, ne yapiyoruz? ne alacagiz yanimiza?
    - bise yok agbi, tufek, sarjor yannızca... gezip duruyonguz, araba durunca assaga atliyonguz, komtan ne derse yapiyonguz...

    kolaymis diye dusunulup yola cikilir, naylon pencereden disari bakip, zifiri karanlikta birseyler secmeye calisilir ama nafiledir. uzun sure arac hic durmadan bayir-camur gezer durur, en sonunda, yok kenarindaki bir arabanin yaninda durur, birkac kisi soguga aldirmadan, arabanin yanina oturmus icmektedir. on kapinin acilma sesi duyulur. komutan iniyor diye "hayda bre!" denilip aractan atlanir.

    oysa ki komutan insafa gelmistir, soyle bi bakip, "yuru oglum" demistir sofore. cengaverlerin aractan indiginin farkinda bile degildir. "hey biz burdayiz!" demeye kalmadan land basar gider, karanlikta kaybolur. icici abiler saskin saskin, birbirine sokulmus iki acemi askere bakmaktadir:

    - nooluyo yahu?
    - abi bizi unuttu komtan, bi zahmet yetistirir misiniz?

    saskinliklarini atamamis abiler:
    - tabi tabi, atlayin...

    agir bira kokusu altinda, kor karanlikta land'a yetisilir, daat daat daat korna calarak dikkat cekilir, komutan, "hayirdir" diyerek aractan iner. sarhos abi:

    - komtanıım, alin size iki tane cavus getirdik! diyerek cicegi burnunda iki askeri gosterir.

    komutan ise gulme istegi ve saskinlikla karisik, kizginlik ile :

    - sagolun... siz de binin, herseye atlamayin bi daha der...

    ve tabi ki bu kahramanlarimizin son gece devriyesi olur.
  • evrenin ve insanın tanrıdan çıkıp tekrar tanrıya dönmesi felsefesine göre yazılan tasavvuf şiirleridir.
  • bi kiz ismi olsa gerek
  • konusu devir olan tasavvufi $irlerdir.

    ben ezelde var idim
    ma'$uk ile yar idim
    hak beni bunda saldı
    alemi göre geldim.

    yerdeydim göğe ağdım
    gökten de yere yağdım
    adem donun donandım
    cevlanı süre geldim.

    (yunus emre)
  • “insan önce nurdan, sonra 4 kuvvet içinden, sonra hareketsizler, sonra bitkiler, hayvanlar âleminden geçer, sonra babanın beline ananın rahmine gelir.”
  • alevi inanışında insan ruhunun asıl kaynağı olan gerçek varlıktan (vücud-u mutlak) ayrılıp, tekrar ona dönünceye kadar geçireceği evrelere denir.
  • canlı cansız her şeyin allah'a kavuşma yolculuğunu anlatan ve allah'ın herşeyi kapsayacılığını öne çıkaran şiirlere tekke edebiyatında verilen isim.
  • devriye iki yaydan oluşan bir dairedir. inen yay (kavs-ı nuzul) gerçek varlıktan yeryüzüne gelinceye kadarki evreleri, çıkan yay (kavs-ı uruç) cansız nesneden yaradan’a dönüşene kadarki evreleri içerir. ışık inancında ruh ölmez.
  • şimdi ezberlettiklerine göre .. en az iki kişiden oluşan muayyen gölgeye çıkarılan silahlı askeri vs. bıdıbıdı.

    benim tanımlamama göre devletin mazotunun cayır cayır yakılıp iç edildiği uçsuz bucaksız bozkır gezintisi.. gece devriyesinde bizim mavi transiti dışarıdan gören cenaze aracı zanneder. görünüşte içeride insan sureti olarak sadece bizim şoför memeti seçebilirsiniz. araçtaki kayda değer tek canlılık kafa muhabbeti olan genç bi uzmanla çıkılan devriyede eşya kutusundaki zuladan çıkarılan mp çalardır. dışarıya ışık vermesin diye üzerine yeşil bereyi atıp kamufle eder şoför memet. araçta onuncu sınıf artabesk turkce rap çalarken etrafta eşkali bozuk adam aranır. araç durduğu anda derhal 5-6 kelle birden yattığı yerden kalkıp yol kenarında otuz küsür yıllık araçlarıyla park etmiş vaziyette demlenmekte olan gariban köylülerin ensesine çöker. öyle bir araçtır ki bu devletin mazotuyla yoldan geçen karı kıza egsozdan kara duman atılıp küfür yenir. araç müsait bi yere park edilip çalışır vaziyette iki saate yakın öküzler gibi uyunur.

    aracın çoförü bile aylardır aynı yolları gide gele gözü kapalı direksiyon sallamaya alışmıştır. yere alelade koyulmuş g3 piyade tüfekleri çukurla, tümsekle bi o yana bi yana mahzun mahzun savrulur durur da skleyeni olmaz. basar da basar kendi kendine vicdansız transit bağlasan durmaz..

    dedim ya bizim araç geçerken dışarıdan bi izleyin. şunun içindeki tabuta biz de bi omuz verelim sevaptır demezseniz adam değilim..
  • mutlak varlıktan insana, insandansa tekrar öze dönene kadar geçen aşamalara devir hareketi deniyor. devriye ise bu konuda yazılan tasavvufi şiirler. devir hareketi bir daireye benzetiliyor. mutlak varlıktan (vücudı mutlak yani tanrı) dünyaya gelinceye kadar geçen kısma kavs-i nüzul yani iniş yayı, dünyadan tekrar yüce aleme, yani mutlak varlık'a varıncaya kadar geçen kısma kavs-i urüç deniyor.
hesabın var mı? giriş yap