• texas'ın özgür cazcılarından (ornette coleman'ın liseden arkadaşıymış) olsa da romantiktir özünde, şüphesiz the struggle continues'u dinleyenler, love is'le kendine gelenler, joie de vivre'in etkisinde kalanlar bana hak verecektir. ancak "romantik prens" değildir, kendi yolundan giderek sevgisini de yine kendine özgü olarak sunmaktadır. bu nedenle özeldir, bambaşkadır.

    old and new dreams sevenler bilirler, handwoven'daki güçlü çıkışlarından kıvrımlaşan oboe-musette** tonlarına; kendine has ve değerli bir büyük ustadır dewey redman. şimdilerde albümlerini satabilmek için "joshua redman'ın babası" diyerek pazarlanmaya çalıştığına tanık olmak oldukça üzücü,redman jr. da gerek teknik gerek beste yeteneği açısından çok iyidir ancak babasının eline su dökemez.

    balladları atonal yorumlamayı pek sever,* kendi balladlarınıysa şarkıyı birkaç parçaya bölerek özenle ikram eder. öncelikle giriş kısmındaki kaotik hezeyan-vari melodiyle neye uğradığımızı şaşırır, bir an boşlukta düştüğümüzü hissederken yumuşacık saksofon tonuyla yere sağ salim inmiş oluruz. konserlerinde de gösterir bu şefkatli tavrını, ancak geri bildirime oldukça önem verir büyük usta. solosu bittiğinde hafif ekzoftalmik gözleriyle çevreyi kolaçan eder. eğer sakin sakin, ilgiyle dinleniyorsa şarkıya pek de güzel uyar ve dinleyenleri daha da mest eder. ancak pek de ilgi çekmediğini fark ederse tenorunun deveboynu girişini hafiften gevşettikten sonra pharoah sanders'ın kapak numarasının birkaç gömlek üstü olarak nitelendirebileceğim çılgın bir edayla solo atmaya başlar. bu esnada sidemanlari de kendi bağımsızlıklarıyla çalarlar ve free jazz/improvisation gökyüzüne yükselir. (1986 montreux, 1982 berlin ve 1997 atina konserlerinde aynı davranışta bulunmuş ve free jazz dersi vermiş sayın redman.) doksanlardaki ya da post-milenyum naif tavrını unutup 1966'da neler çaldığını hatırlayıverir, karışır ortalık.*

    walter 'dewey' redman'ın özgünlüğünü oluşturan etmenlerden biri de çok farklı ortamlarda, insanlarla, quartet'larla/big band'lerle, duolarla çalmış olması. don cherry'yle icra ettiği 2-3 kişilik etnik caz duo/triolarının ertesinde keith jarrett'ın sidemani olarak görünmüş, 1999'daki babylon konserinde ornette coleman'la birlikte çaldıkları günlerin anısına tenor saksofonuyla haykırarak free jazz tutkunları haricini salondan çıkarmayı pek de güzel bilmiştir. malachi favors maghostut'tun yakın arkadaşı, aacm üyesi, evan parker'ın idolü, caz tarihinin incisidir.
  • don cherry'nin yol arkadasi tenor saksofoncu.
  • joshua redman'in babasi.
  • keith jarret ile de leziz calismalar yapmis olan ecm müzisyeni. avant garde saksafonun ihtiyar prensi.
  • free jazz'in ornette coleman ve albert ayler ile birlikte en büyük üç saksofoncusundan biri. ornette violine geçince tenor saksofonu üstlenen, don cherry'nin etnik ögelerine değer verip çok güzel suona çalan, bas klarinette de yadsınamaz derecede başarılı olan büyük usta. büyük diyorum ama, oğlu joshua redman iyiden iyiye egemen oldu caz tarihine. 90larda post bop yapmak, 2000lerde avant-garde denemek sahiden zor iş.

    charlie haden ve pat metheny gibi -redman'a göre- daha yeni nesil ustalarla da çalan ancak ne olursa olsun free jazz'den vazgeçmeyen bir adam olması ise kendisine duyduğum büyük sevginin belki de ilk nedeni. (bkz: rock the clock) *babylon konserine gelince, umursamaz dinleyiciye verdiği tokat gibi yanıt hafızamdan silinmeyecek. etnik-free-hard bop tadında bir şeyler oldu ama küçüktüm; hatırlamıyorum.

    edit: redman'ın, keith jarrett'in klasik müzikten birkaç adım* caza yanaşmasının sebebi olarak görüldüğünü* de belirteyim. ve unutmadan; (bkz: tarik)
hesabın var mı? giriş yap