• bir bertolt brecht oyunudur.
    iyi olmak isterken, yok olan bir adamın sekiz tabloluk hikayesidir. kendisine köle gibi davranan efendisine karşı gösterdiği kardeşlik jesti, bu adamın köpek gibi vurulmasına mal olur. gelgelelim, yanlızca kötülüğün kuralını bilen ve bu kurala aykırı her şeyi daha büyük suç sayan insanlar katilin suçsuzluğunu belirler..

    "rica ederiz "olağan" demeyin hemen
    hergün olup bitenlere!
    kargaşanın hüküm sürdüğü,
    kanın aktığı,
    düzensizliğin at oynattığı,
    keyfiliğin yasalaştığı yerde,
    demeyin sakın: " bunlar olağandır!"

    "olağan denilen şeylerden çekinin,
    kural içindeki kötüyü çıkarın ortaya.
    ve her görüldüğü yerde kötünün
    arayın, çaresini de bulun!"
  • 2007, bilemedin 2008 gibi odtü'de bir tiyatro festivalinde* izlemiştim bu oyunu, bir daha da göremedim hiçbir yerde. sanırım tiyagamm sahnelemişti. keşke dizisi falan çekilse de izlesek.**

    "urgaya gidiyorum, kimse beni tutamaz.."
  • bertolt brecht tarafından yazılan on bölümden oluşan öğretici, düşündürücü tiyatro oyunudur. ana karakterler satıcı, hamal ve kılavuzdur. oyuncular birlikte oyunun mesajını vererek başlar: '... bu olanlara demezseniz siz << olağan>> / kurtuluruz biz o zaman / her şeyin değişmez olduğu sanısından'. özellikle satıcı(burada patron pozisyonunda) ve hamal, kılavuz arasında hiyerarşik durumu da göz önüne aldığımızda baskıcı yöneticinin aslında kurallar karşısında ayrıcalıklı olduğunu anlarız. bunu yargı bölümünde anlayabiliriz. hamalı öldürdüğü kısımda yargıçlar hamalın satıcıya su vermesinin mantıklı bir sebebi olmadığından satıcıyı suçsuz kabul eder. oyunda sınıf farkı gayet anlaşılır. satıcının kılavuza : 'zaten neye yarıyorsun sen? otoriten bile yok...' demesi, hamalın "sendikaya üye değilim, paramı ödemeyebilir, her şeye katlanamam gerek" bütün bunlar çok çarpıcı, satıcının kendini 'aklayabilmesi' bu aşırı kuralların hiyerarşi mantığını akladığını görüyoruz.
hesabın var mı? giriş yap