• "vedalar ve başlangıçlar, hayattaki en güzel şeylerdir." (filmden)

    fassbinder'in erken vedası ile birlikte düşünüldüğünde kısmen hüzün, kısmen de hoş bir izlenim bırakan replik. ve düşündüm de onun hemen her filmi vedalar ya da başlangıçlar üzerine kuruludur. bu bahiste korku ruhu kemirir, özgürlüğün zorbalık hakkı, petra von kant'ın acı gözyaşları adlı şahane melodramlarını anımsamak yeterlidir. sayılan filmlerde her daim acı bir elveda söz konusudur. şöyle de söylemek mümkündür: güzel başlangıçlar, bünyesinde her zaman acı bir elvedayı barındırır.

    ayrıca (bkz: die bitteren tranen der petra von kant /@hanging rock)
  • rainer werner fassbinder, şubat 1982'de berlin film festivali'nde 'veronika voss' un prömiyerini yaptı. 40 filminin en iyilerinden biri olarak kabul edildi. 9 haziran 1982 gecesi geç saatlerde münih'ten paris'e bir telefon görüşmesi yaptı ve en iyi arkadaşına tüm ilaçlarını tuvalete attığını söyledi — son bir kokain hattı hariç her şey. ertesi sabah, fassbinder odasında ölü bulundu, parmakları arasında soğuk bir sigara, hala oynayan bir video kaset makinesi. en ünlü, ünlü ve üretken modern alman film yapımcısı 36 idi.
  • türkcesi veronika voss'un özlemi/hasreti.
  • 1956 yılında ölen sybille schmitz adlı ünlü oyuncunun esrarlı bir şekilde ölmesi fassbinder'i çok etkiler. bunun üzerine die sehnsucht der veronika voss ortaya çıkar. filmin senaryosu peter märthesheimer ve pea fröhlich aittir.
  • 1982 berlin film festivali'nde altın ayı alan fassbinder filmidir.
    ana karakteri veronika voss, murathan mungan'ın kırk oda kitabında yer alan tutkunun veronica voss'u adlı öyküsünde yaratılan bir başka karaktere kaynaklık etmiştir.
  • ayni dönemde türkiye'de cekilse "miyminti yesilcam drami" denilip görmezden gelinecek bir film iken yönetmeni fassbinder oldugu icin simdi klasik statüsüne sokulan bir film. ikiyuzluluk yapmayin, en sinir oldugum seydir.

    iyi ve akilda kalici filmleri olan fassbinder'in en iyilerinden birisi kesinlikle degil. filmdeki "asiri tesadüfilik" herseyi teatral bir havaya sokuyor. bu az ya da cok fassbinder'in her filminde var belki, fakat bu filmdeki dozu rahatsiz edici duzeyde. burada bahsettigim teatrallik filme özgün bir atmosfer yaratabilmek icin tasarlanan bilincli bir teatrallik degil, realist bir yapi kurulamadigi icin ortaya cikan bir beceriksizlik ürünü, yani zoraki ve cirkin bir teatrallik.

    öte yandan fassbinder'in akici anlatim dili, iyi yazilmis diyaloglar ve iyi oyunculuklar seyir zevki veriyor. yönetmen bu filmde saniyorum yakin planlara diger filmlerine oranla daha cok yer vermis. bu secimin de anlatim dilini kuvvetlendirdigini düsünüyorum.

    bu arada cameolariyla meshur fassbinder bu filmi de bos gecmemis. filmin baslarinda sinema salonunda film izlemekte olan veronika voss'un yaninda oturan gozluklu adam olarak gorunmektedir. bu sahnenin özel bir yapisi var, anlattiklari itibariyle filmin özetini teskil ediyor diyebiliriz.

    özetle fassbinder'i daha yakindan tanimak icin iyi bir vesile, ekran basinda keyifli bir aksam gecirmek icin yeterli güzellikte, fakat birinci sinif bir film izlemek isteyenleri tatmin etmeyecek bir film diyebilirim veronika voss'un tutkusu filmi icin. ayrica uyusturucu bagimlisi olan ve altin vurusla olen birisinin bir uyusturucu bagimlisinin dramini anlatan bir film cekmesi de kaderin tuhaf bir cilvesi olsa gerek...
  • bu filmi, le dernier metro ile yakın zamanlarda izlemiştim. iki ayrı cephe olsalar da fransız ve alman sinemasının, utanç dolu savaş sonrası dramlarındaki benzerlikler şaşırtıcı. erkeklerini yitirmiş kadınların mücadelesi bir yanda, kadınlarını yalnız bırakan, hatta düşmanlarıyla aldatılan erkeklerin utançları diğer yanda.
    her iki filmdeki kadın ana karakterler, işgal altındaki ülkelerini temsil etseler de bir başka ortaklıkları da sanat üzerine. truffaut daha umutlu ve daha az dramatikken fassbinder simsiyah. fassbinder'in öfkesi yanında truffaut çok sönük ve itiraf etmeliyim ki sıkıcı kalıyor.
    gözden düşmüş yıldız veronika'nın sanat ve gazetecilerin leş dünyasında eriyerek tükenişini izlerken, hem yaşadığı her şeyi hak ettiğini düşündüm hem de böyle güzel bir şeyin eski görkemini yitirmesine hüzünlendim.
    bir de kadınların para için broşlarını satmalarına karşı yönetmenin bir hassasiyeti var galiba, bir benzeri de maria braun'daydı.
  • türkiyede veronika voss'un tutkusu adıyla bilinen görsel açıdan muazzam siyah beyaz fassbinder filmi. 82' yapımıdır ve brd üçlemesinin üçüncü filmidir. 50'lerin almanya'sında geçer.
  • die bitteren tranen der petra von kant'la uzun yılların aralığına ve birinin renkli film noir birinin siyah beyaz olmasına rağmen yakınlıkları hemen hissedilebilecek film.
    sehnsucht özlem/hasret oluyor.
hesabın var mı? giriş yap