• italya'da düzenlenen 1990 dünya kupası yarı final maçlarından biri italya-arjantin maçıdır ve napoli'de oynanır. napolili taraftarlar italya'yı değil arjantin'i destekler. şehrin belediye başkanı maçtan sonra "bize yılın 364 günü italyan değilsiniz diyorsunuz. bir gün italyan olmamızı istediniz, biz de olmadık." der.

    italya'yı ekonomik ve kültürel olarak sırtında taşıyan kuzey italyalılar, güneylileri italyan olarak kabul etmez ve güneylilere etiyopyalı der.

    maradona arjantinlidir ve kulüp kariyerini sürdürdüğü napoliyi şampiyon yapmıştır. napolililer arjantin'i destekler. maçın sonunda italya elenir, arjantin turu geçer ama finalde federal almanya'ya kaybeder. italya üçüncülük maçında ingiltere'yi yener. turnuva sonunda arjantin 2., italya 3. olur.

    düşünebiliyor musunuz, dünya kupası yarı final maçı, turnuva italya'da, sahada italya var ve italyan taraftarlar rakip takımı destekliyorlar.
  • bugün arjantin 2022 dünya kupası'nda şampiyon olursa, lionel messi'yle ilgili o bildik tartışma büyüyecek. kimileri, "işte dünya kupası'nı da kazandı", kariyerindeki eksik parça şimdi tamam" diyecek. maradona'dan daha "büyük" ilan edilecek. halbuki, birisi 1000 maçta 900 gol atmış süper yetenekli bir futbolcu, diğeri bir mit, attığı gollerden ve kazandığı kupalardan çok öte bir efsane.

    sevilla'da oynarken real betis tribünlerinden fırlatılan portakalı eşsiz tekniğiyle göğsünde yumuşatıp voleyle tribünlere geri göndermiştir. maradona aslında bir masal kahramanıdır. yoksulların rüyalarını süsleyen hayatı bizzat yaşamış ve o yoksulların her zaman kendilerinden biri olarak gördüğü ünlü futbolcu olmayı başarmıştır.

    barcelona'da oynarken dünyanın en pahalı futbolcusuydu. ama katalunya'nın çılgın gece hayatı başını döndürmüştü ve işler hiç iyi gitmiyordu. dönemin barcelona başkanı ücretini bizzat cebinden karşıladığı için bir gün medya önünde futbolcusunu eleştirdi. buna çok bozulan maradona'dan herkes özür beklerken antrenman öncesi bir gazetecinin sorusunu "kimin ne dediği umrumda değil. eğlenmeyi seviyorum. kadınlara bayılıyorum. futbola aşığım" diye cevapladı.

    bana kalırsa maradona & messi kıyaslanamaz. ikisini de sevdik ama maradona'ya aşıktık. zaman geçti, o günler geride kaldı. hatta uzun süre kimseyi sevemedik. sonra messi girdi hayatımıza. harika bir ilişki. güzel bir yüzü var. iyi hissettiriyor. ama ilki gibi değil. bunu içten içe biliyoruz. çünkü maradona, eksikliğini hissettiğimiz her şeydi.

    napoli yıllarında bir italyan gazeteci "şampiyonluk maçına çıkacaksınız. omuzlarında baskı hissediyor musun?" diye sorar. maradona çocukluğunu anlatır:

    "beşinci çocuktum. dört ablam vardı. babam kız çocuktan bıkmıştı. yedi kişiydik. beş çocuk, bir de annem ve babam. aynı kulübede yaşardık. babam sabah dörtte kalkar işe gider amelelik yapardı. yorgunluktan tükenmiş bir halde eve döner, karşımda uyuyakalırdı. babam olağanüstü bir adamdı. baskı mı dediniz? bugün çok zenginim. baskıyı sabah dörtte kalkıp işe gitmek zorunda olanlar hisseder. doğduğum yer * böyle bir yerdi. biz sadece futbol oynuyoruz."

    asif kapadia'nın diego maradona filmini henüz izlemeyen varsa, bugün messi goygoylarına aldırmadan izlesin. ayrton senna'dan sonra 2019'da nefis bir işe daha imza atmıştı kapadia

    napoli'ye transfer olduğu gün napoli valisi resmi tatil ilan etmiştir. bir fransız televizyonunda haber spikeri, "dünyanın en pahalı futbolcusu, italya'nın hatta avrupa'nın en yoksul şehrinin takımına, napoli'ye transfer oldu" sözleriyle duyurmuştur haberi.

    napoli'yi şampiyon yaptığı yıl kutlamalar sırasında şehrin bir mezarlığının duvarına "neyi kaçırdığınızı bilmiyorsunuz" yazılmıştır.

    1986 dünya kupası'nda ingiltere'ye attığı slalom golü arjantinli spiker ağlayarak anlatmıştı.

    maçtan kısa süre önce falkland savaşı'nda yaklaşık 2 bine yakın arjantin askerini öldüren sömürgeci ingiliz ordusunun üzdüğü arjantin halkı yüzyılın golünü yumruklarını havaya kaldırmış, "yaşasın arjantin, yaşasın futbol" diye bağırarak kutladı. messi'nin attığı kaç gol, yaptığı kaç asist, kazandığı kaç dünya kupası, "hangi gezegenden geldin sen?" diye soran victor hugo morales isimli spikerin coşkusu eder? ta-ta-ta-ta-ta-ta...
  • futbolun en iyisi diego armando maradona'dır. basketbolun en iyisi michael jordan'dır. tenisin en iyisi bjorn borg'tur. en iyi buz patencisi katerina witt'dir. en iyi boksör muhammad ali'dir. en iyi asisti magic johnson yapar. en güzel çengel atışı kareem abdul jabbar, en güzel frikiği michel platini atar. sırıkla en güzel sergei bubka atlardı. en iyi golf oyuncusu tiger woods'tur. en iyi f1 yarışçısı michael schumacher, en iyi motorsiklet yarışçısı valentino rossi'dir. en iyi bisikletçi lance armstrong'tur. bruce lee de istese herkesi döverdi. aksini iddia edenlerle saatlerce tartışırım. hiçbir yere de ulaşamayız.

    yıllar sonra gelen edit: lance armstrong beni fena yanılttı. hangimizi yanıltmadı ki?
  • ronaldo'yla onla bunla kıyaslamak doğru değildir. bunu nasıl yapabiliyorsunuz anlamıyorum. kimsede olmayan bir terazi geliştirmiş olmalısınız. tebrik etmek lazım.

    bu adamın top oynadığı dönemin futbolu kural olarak bile bugünün futboluyla aynı değil sevgili yazar. neyle neyi ölçüyorsun. bu adamın oynadığı dönemde, 1-0 öndeysen orta sahadan kalecine geri pas atıyorsun, kaleci onu eliyle tutup kucaklıyordu. yetmiyor, yere koyuyor, dur vazgeçtim deyip bir daha eline alıyordu.
    bu adamın oynadığı dönemde beraberlik 1 galibiyet 2 puandı. çok lazım değilse kimse 1 puan fazla almak için canını dişine takmadı.
    sırf bunlar yüzünden bile, liglerde gol sayısı şimdinin yarısıydı. ronaldo'nun 1 sezonda attığını takımca iki sezonda atan şampiyonluk adayları vardı. laf mı maradona'nın gol sayısı üstünden kıyas yapmak, yaşın bunu bilmeyecek kadar ufak, internetten bir bakmayı düşünemeyecek kadar da mı yok.
    bu adamın oynadığı dönemde şimdiki gibi itmeye ikinci sarıdan kırmızı verilmiyor, bacak kırana "bir daha yaparsan gözüm üstünde bak, hııııı" yapılıyordu. bu adam 80'lerin ispanya'sında 80'lerin italya'sında, elinde bir makineli eksik defans oyuncularına karşı oynadı. şimdiki gibi, faulü yirmi kameradan tespit etmek yok, onun rahatlığındaki defansların tekme tokat salvoları içinde nakış işledi. bugünün futboluna daha zorlayıcı demek için baya baya trol olmak lazım.
    ama bunun uyuşturucusu vardı, e öbürünün tecavüzü, berikinin vergi kaçakçılığı var, bunları ne yapıcaz. sana mı düştü elalemin ahlakı.

    ronaldo'nuzu messi'nizle, lebron'unuzu kobe'nizle karşılaştırın. gerilere gidip ruhunu bilmediğiniz zamanlara öyle kolay cüret etmeyin. insanları olayları kendi dönemleri içinde değerlendirmeyi, elli yıl ileri yüz yıl geri taşımamayı öğrenin.

    genç arkadaşlar için,
    maradona
  • evet ergen dünyasından beklenen yorumlar görüyorum, elle gol atan kahraman mı olurmuş vs.

    o elle attığı golü kafayla atsa bu kadar değerli olmazdı. çünkü o kupadan 3 yıl önce sömürgeci ingilizler arjantin’in elinden falkland adalarını çalmaya çalışmıştı, işte o gol ve galibiyet ingilizlere atılmış hayatlarının tokatıdır, işte o gol global yardakçılarının ekonomik yaptırımlarıyla yüzü yere düşürülmeye çalışılan bir halka hediye edilen kupa yolunda şeref maçıdır.

    edit: vikipedi üzerinden 3 cümle okuyup ada ingilizlerin zaten yeaaa diyen dahiler için ufak bir hatırlatma.
    tüm güney amerika'da olduğu gibi adaları ilk keşfedenler ispanyollardır. ardından fransızlar ve ispanyollar adalar için mücadele etmişlerdir. sonrasında kendi iç karışıklıkları sebebiyle önce fransızlar ardından ispanyollar bölgeden ayrılmıştır (örneğin sahibi olduğunu düşündüğünüz ingiltere adalardan 13.000km uzakta), ayrılırken arjantinlilere bırakılmıştır adalar.
    sonrasında ise abd bir bahaneyle adalara saldırıp arjantinlileri ordan sürüp yerine kendi elleriyle ingilizleri getirmişlerdir. (abd kuruluşu sonrası ekonomik krize giren ingiltere için abd tarafından yapılan bir jest, zira bölge doğal kaynaklar açısından zengin bir bölge)
    abd-ingiltere birlikte burda sömürgeciliklerini sürdürdü.
    87 savaşında zaten ingiltere yine abd ve fransa desteğiyle savaşı kazanmıştır.
  • her seyden önce 2 degil, tek dünya kupasi kazanmis efsane futbolcudur (bkz: #69909953).
    82, 86, 90 ve 94 dünya kupalarinda oynamis ve 86 yilinda sampiyon olmus takimin kadrosunda bulunmustur.
    belki gercekten de dünya üzerinde gelmis gecmis en iyi oyuncu degildir, ancak futbolu spor olarak takip eden kusaktan gelenler icin, futbola dair iyi olan, zevkli olan hemen pek cok seyi temsil eder (zayifin yaninda durmasi, napoli gibi bir takimi sampiyon yapmasi, ülkesi adina ingiltere'den bir nevi intikam almasi, maruz kaldigi onca faule ragmen kendini yere atmayip oynamaya devam etmesi vs).
    sözlükte muhtemelen futbol konusunda ahkam kesebilecek en yasli kusak da, onun efsane oldugu 86 dünya kupasini (benim izledigim en iyi dünya kupasiydi) iyi hatirlar. daha önceki kusaklari canli olarak izleme sansi olanlarin da sözlükte sayisi oldukca azdir sanirim.
    messi, ronaldo, zidane, ibrahimovic (aktif kusakta benim favorim kendisidir) iyi futbolculardir, kimse de kücümsemez zaten. aksi trollüktür. ancak günümüzde endüstriyel futbolun aldigi sekil, tüketim toplumunun genel getirileri, insanlarin bunlara maradona'ya baglandiklari kadar baglanmasini engelliyor sanirim. o sebeple maradona biraz da futbolun saf halinin son temsilcisi olmasi sebebiyle cok sevilir, en üste konur.
    benim icin izledigim ilk dünya kupasinin kahramanidir. teknik direktör olarak almanya'ya 4-0 kaybettiginde yüzünün halini görüp agladigimdir.
    kisiligine bir sürü elestiri getirilebilir, ama futbolculuguna laf eden ya yeni yetme, ya da trolldür.
  • “ingiltere'ye attığı golden sonra onu sahadaki en iyi yerden izleme keyfimi bozdum, gidip topu kaleden aldım. bilerek yaptım bunu. böylece her tekrarında ben de olacaktım. bu van gogh'un odasında sandalye olmak gibi bir şeydi"

    jorge valdano

    maradona’yı en iyi anlatan sözlerden birini bağış erten twitter’da paylaşmış. huzur içinde uyu diego.
  • seksenlerde çocuk olmanın en güzel taraflarından biri; diego armando maradona ile futbolu sevmektir. şans işte, çocuksunuz ve kahramanınız tüm zamanların en iyi oyuncusu.

    maradona'nın biz türkler için özel bir önemi olduğuna inanırım. o ingiltere maçı sadece falkland savaşının hesabını kapatmıyordu. tanrının eliyle ve dünya kupaları tarihinin en güzel golüyle bir ulusun kafasını aşağıdan yukarıya kaldırıyordu. o sırada bizi ne kadar sevindirdiğini bilmiyordu.

    çocukken kahramanlarınız futbolcular oluyor. yenilmez adamlar. zamanla gerçekleri öğreniyoruz ya çok içi acıtan bir durum o. mesela inek şaban'ın aslında kemal sunal diye biri olduğunu öğrenmem şoke olmama sebep olmuştu ne yani inek şaban gerçekte yok muydu? sonra futbolcuların belirli bir yaşta futbolu bıraktıklarını öğrendim ve bütün sevdiğim futbolcuların yaşlarını hesaplamaya başladım. çok üzülüyordum sevdiğim futbolcuların bir zaman sonra artık oynamayacak olmalarına... en iyi futbolcuların bizim futbolcular olduğuna yürekten inanıyordum. ilyas tüfekçi, erdal keser, takımımızda görmek istediğim rıdvan dilmen, rambo lakaplı yusuf altıntaş... 86 dünya kupası elemelerinde ingiltere ile oynuyoruz ve ben ne bizim takımı çok iyi sanıyorum hepsi benim kahramanım, topa vururken adlarını zikrediyorum. maç başlıyor ve çocukluk kahramanlarım kayboluyor... sekiz gol yiyoruz ve ben her seferinde bütün o çocuk halimle o gollerin acısını içimde hissediyorum. gavur bebeler noel babanın olmadığını anlayınca ya da babaları başka babalardan dayak yiyince kendine geliyor ya o hesap... kardeşim daha küçük olduğu için babamın kova yaşar diye söylenmesini kaşar olarak algılıyor ve bizim kaleciyi kaşar olarak algılıyor. hepsini anladım da ben evde top oynarken ( alt yapı sorununa gel, ajax servisle çocukları evinden alıyor ben koridorda top sürüyorum ) kimin adını söyleyeceğim. bizimkilerin aslında iyi olmadığına uyandım üstelik kızgınım da e bizimkileri yenenleri dilime dolamak istemiyorum serde delikanlılık var. öyle çaresiz kaldım...

    sonra o ingiltere dünya kupasına gitti. bak bu arada sana tespit yapıyım sevgili okur; bizim kuşak ya da o maçlara şahit olanlar arasında bugün dahi ingiltere milli takımını tutan adam bulamazsın. kulüp takımlarını tutarız, futbolcularını severiz ama iş milli takım olunca o günlerin acısı çıkar gelir ve intikamımızı alan adamı severiz...

    devam edelim. ingiltere dünya kupasına gitti ya birisi vursun devirsin istiyorum. bize 8 atarken hayallerimiz yıktılar ya kanımız yerde kalmasın istiyorum... artık birinin adını haykırarak top sürmek istiyorum... sonra o geliyor... futbolun tanrısı olduğu için o'nun eli tanrının eli sayılır ya hah tam da o elle, elleriyle yani tanrının eliyle bir gol atıyor. sonra bacak arası beş gol sayılırdı ya, bütün ingilizleri geçerek sekizlik bir gol atıyor... havalardayız... yalnızca ülkesini değil bizi de mutlu ediyor. bizim kahramanlarımızı yıkanları perişan ediyor... ertesi gün sokaktayız ve herkes top sürerken tek bir isim söylüyor; maradona maradona maradona... atağın sonucuna göre sıçtı dona ya da maradona maradona... bana yeniden şarkılar söyleten kadın hesabı bize yeniden kendimizi sunmamızı sağlayan adam... sonra ingiltere bir sekiz daha salladı ama acıtmadı o kadar. hem biraz daha büyüdük hem de maradona'dan arkalanıyorduk. bunlar bize sekiz atıyor ama maradona'ya gelince fıss..

    şimdi, çok zaman sonra, saha kenarında maradona'yı görünce yüzümüze bir gülümseme yerleşiyor. rocky, rambo, tsubasa görmüş gibi oluyoruz... topa koşması, gol sevinci, dert anlatması... dudaklarımıza bir tek dileğim var mutlu ol yeter benzeri bir nakarat yerleşiyor, o'nu mutlu görmek istiyoruz... arjantin gol atsın, kupa kazansın, maradona mutlu olsun. o bizi çok mutlu etti, o da olsun. bağıralım beraber; argentina argentina...
  • asist istatistiğinin 90'lı yıllardan itibaren tutulmaya başlandığını bilmeyenler tarafından 18 asist yapmakla suçlanan gelmiş geçmiş en büyük futbolcu.

    not: ronaldinhospor
  • az önce ntvspor'da dünya'nın en iyi 50 futbolcusu diye bir belgesele denk geldim. pek de yakın zaman önce çekilmemiş gibi görünen belgeselde çok ciddi bir yüz ifadesiyle şöyle dedi:

    "pele'yi pek izleyemedim, belki benden daha iyi olabilir. ama annem benim daha iyi olduğumu söylüyor."
hesabın var mı? giriş yap