• çocukken pokemon ile vazgeçilmezim olan çizgi film. o zamanlar anime nedir, çizgi film nedir ne bilelim biz. çizgi film diye dayatıyorlardı bize, biz de "hebele hebele, çizgi film seyretçem beeaan!" nidalarıyla izliyorduk. anime dediğin zaten çizgi film zaten ama yıllar sonra çakıyorduk işte.

    ama güzeldi. tasolarını felan biriktirirdik. mahalle maçları bile yapardık düşünün. o derece psikopatça oynardık bu taso meretini. arada televizyonda yeni bölümü çıkardı seslenirlerdi "olm koş lan dijimun'un yeni bölümü var!" diye, biz de "ya olm bi git" diyerek oyunumuza dönerdik. ufak yaşta bir belaya sarmıştık. tabi tasoları kaybettiğimiz zaman ise giden tasolara mı, yoksa kaçan yeni bölüme mi üzülelim şaşardık.

    sonra tişörtleri çıkmıştı. bir arkadaşım bana hediye olarak almıştı, baya kaliteli bir tişört değildi, imitasyon bir şey idi ama inanılmaz mutlu olmuştum. sonra annem de benden habersiz almış, sevincim olmuştu iki kat.

    ha bir de tılsım felan vardı bu çizgi filmde. cesaret, doğruluk bilmem ne vs. işte onları bile tahtadan yapar yontardık, cilalardık falan. simgelerini bilgisayar kamerası ile tv'den kaydedip, ardından o tahtanın üzerine işlemeye çalışırdık. arada elimizi acıtırdık, verniği üstümüze kaydırıp ev ahalisinden sopa yerdik. her türlü acı hissettirirdi ama eğlenceliydi. sonuçta bir amacımız vardı; seçilmiş çocuk olmak! çizgi filmden öyle gaza gelmişiz ki artık oradaki karakterleri bile benimsemeyip " ya abi bu bana hiç benzemiyor ya" diye atıfta bile bulunuyorduk.

    digi ways denen aletler kullanırdı bunlar. bellerine takarlardı, acayip karizma görünürdü herkese. işte o zamanlar aynı delilikleri paylaştığımız bir arkadaşım migros'tan dışarı çıkmazdı bu oyunun oyuncaklarını almak için. işte bir gün geldi bana da bu digi ways denen şeyin oyuncağını aldığını söyledi. kafaları yemiştim. sevinçten kendimi becerebilirdim ama bunu yapmam imkansızdı tabi, yaşım müsait değil idi. işte aldım digi ways'ımı, taktım belime, sonra da yaptığımız tılsımı boynuma da taktığım gibi vın sokağa. bir havalar bir havalar. birkaç sene hiç çıkarmamıştım belimden o oyuncağı ve tılsımı. kısacası çok anısı vardı yani bu çizgi filmin.

    ama zamanla bu güzellikler yok oldu. önce evimizden taşındık, ardından oyuncaklarımı, tasolarımı kaybettim, peder canının sıkıldığı bir gün beni bir güzel dövdü ve oyuncaklarımın, tasolarımın geri kalanlarını da sokağa attı ve bir çocuğun keyifli dakikalar geçireceği, kimseye zararı olmayan her şeyi yok etti. ardından oradaki arkadaşlarım da beni tanımadı, unutmuşlar görmeye görmeye. üstelemedim, gittim.

    yani böyle. güzel yıllar getirmesine rağmen gerisinde yığın bırakan bir çizgi film. bir şekilde müzikleri elime geçti rastgele az önce, yoksa bu başlığı doldurasım felan yoktu. bir anda geçmişim önüme geldi, o güzel günleri hatırlamak istedim. bu saatten sonra müptelası olarak izleyemem tabi ama denk gelirse mutlaka izleyeceğim birkaç bölümünü, bakalım hangisi benmişim veya neden o'ymuşum.
  • turkce dublajinda cok dogal konusan digimon'un dayak yerken "oaaah,oy oy,vaaaay" diye bagirdigi cizgifilm.
    -anam anam,ne yaman vuruyorsun digimon abi.
  • türkiye'de iki sezon'u gösterilmiştir lakin ilk sezonu pokemon'a bin basacak kalitededir. çünkü ash'in gaza gel, pokemon yakala, rozet topla, turnuvaya katıl, yenil sonra bir daha gaza gel ve aynı şeyleri yap klişesi yoktur. pokemon'un rozet ve turnuva bölümleri dışındaki bölümleri %95 ihtimalle filler'dır. lakin digimon'da choosen one kavramı vardır ve dünyayı kurtarmaya çalışan çocukları anlatır. çocuklara yönelik yapıldığı için bir çok animeseveri çekmeyebilir. hatta ne kadar klişe bir konusu da olsa en azından kendini tekrar etmez ve ilk serisinde mevcut olan 41 bölüm içerisinde gereksiz bir bölüm yoktur. opening müziği harkikadır bi de.
  • halen heyecanla takip ettiğim efsanevi anime. hayatı bu acıklı çizgi filmden öğrendim desem yeridir.
  • hakkında aklımda kalan iki şey var.

    birincisi, paralel evren olayını bana tanıtan yapım olmuştu kendisi.

    ikincisi, digimonlar gelişirken muhteşem bir şarkı çalıyordu. şarkıyı hatırlamıyorum ve bulamıyorum, ama mükemmeldi onu hatırlıyorum.

    edit: şarkıyı buldum. http://www.youtube.com/watch?v=iqbfnjvcyxq
  • pokemonun yokluğunda buna sarılmıştık. 54 bölümlük ilk sezonu cidden güzeldi, sonra baya bozdular önünü alamadık.
  • millet polemon hastasıyken ben bunun hastasıydım.

    yalnız bi yerde koptum, sonrasını da getiremedim. ya da galiba yayından kaldırılmıştı, o da olabilir.
  • pokemon konseptinden esinlenen ama altyapısı kat kat kaliteli oluşturulmuş anime efsanesidir. izleyecek arkadaşlara hayati tavsiyem orijinal ya da türkçe dublajlısını izlemeleri. her ne kadar japonca diyaloglar kulağa komik gelse de... yavşak avrupalılar tsubasaya yaptıklarını (bkz: olive et tom) digimona da yapmış, soundtrakleri ve bazı digimon isimlerini değiştirmiştir. ortaya çıkan sonuç digimonu pokemona yaklaştırmış haliyle.

    target, butter-fly, the biggest dreamer, brave heart, break up olmadan digimon izlenmez. izleyin ondan sonra tekrar tartışırız hangisi daha iyiydi diye.

    hikayesini kabaca özetleyip lafı biraz uzatacağım izninizle:

    --- spoiler ---

    devimon saga:

    7 seçilmiş çocuk okul gezisindeyken digiwayz lar gökten iner bunları digital dünyaya götürür. digimonları her ne kadar sebebini bilmiyor gözükselerde bilmem ne adasında onları beklemektedir. daha gelir gelmez yabani bir kuwagamon bunlara saldırır. digimonlar aynı anda acemi seviyeye geçip onu altederler. aynı gün veya ertesi gün agumon yabani bir shelmonu yenmek için şampiyon seviyeye (bkz: greymon) geçer. bundan sonra kendisine saldıran düşmanları karanlık bir gücün etkisindeki iyi huylu digimonlardır. hepsi sırayla şampiyon duruma geçer; en küçükleri takerunun patamonu hariç.

    karanlık düşman kendini gösterir. en karizmatik ve en hakkı yenmiş villainlerden devimon. digimonlara hükmetmekte kullandığı kara çarklarla adayı parçalara ayırır ve birbirinden uzaklaştırır. seçilmişlerin hepsi bir yana dağılır çeşitli maceralardan sonra son savaş gelir çatar. patamon angemona dönüşüp kendini feda ederek devimonu yok eder. patamon digitama (yumurta) seviyesine geri döner. saga da en başta leomon ve ogremon'un rekabeti olmak üzere bir sürü harika yan hikaye bulunmaktadır.

    etemon saga:

    seçilmişler nasıl olduğunu hatırlamadığım bir şekilde* karakeristik özelliklerini simgeleyen tılsımları, nerden edindiklerini hatırlayamadığım kolyelerine takmak ve aktive ederek digimonlarını üstün seviyeye getirebilmek için bilmem ne kıtasına yola çıkarlar. whamonun yardımıyla başarırlar. burada tüm kıtaya fiber optik kablo şebekesi döşemiş, belinde monzaemon peluşu taşıyan, rocker bir maymun olan etemonla karşılaşırlar.

    saga boyunca bir taraftan etemon tarafından kovalanırken, birer birer tılsımlarını ele geçirirler. tai cesareti simgeleyen tılsımını ilk çalıştıran olur tabiki. metal greymon etemonu ve şebekesini yok eder.

    piximon ve skull greymon serüvenin sürprizleridir. etemonun karizma yoksunu bir şebek olması en büyük dezavantajıdır.

    myotismon saga:

    etemon ve şebekesinin yok oluşunun açtığı kara delik koromon ve tai'yi gerçek dünyaya ışınlar. digital dünyada geçen ayların burada dakikalara tekabül ettiğini farkederler. hasta olduğu için okul gezisine katılamayan tai'nin bacısı kari hala evde hastadır. digital dünyanın gerçek dünyayı etkilemeye başladığını farkederler. bu durumu düzeltmek için geri dönerler. son sahnede karinin
    8. seçilmiş olduğu ortaya çıkar.

    gerçek dünyadaki bir kaç saat digiworld te aylar demekti. tai yokluğunda arkadaşlarının dağıldığını görür. onları toparlar, gerçek dünyaya giderler. vampir myotismon'dan önce 8. seçilmişi bulmaya çalışırlar.

    gerçek dünyada geçmesi, gatamon'un kari'nin yokluğunda şampiyon seviyesine kadar ulaşması, myotismon'un uşağı olması, myotismon'un amacı en belirgin villain olması. üstün seviye digimonlar ve war greymon ve metal garurumonla myotismon saga, etemonun düşürdüğü seviyeyi yükseltir.

    the dark masters saga:

    metal seadramon, pupetmon, machinedramon ve piedmon efsane girişlerinden sonra tırışkadan yok edildiler gibi geldi bana. piedmon hariç hepsinin işi tek saldırıda bitti. karanlık boyuttan dönmeyi başaran metal etemon bile daha zor öldü denilebilir. ölürken leomon reyizi de götürdü pezevenk.

    yine de serinin en karanlık sağasıdır the dark masters saga. myotismonda güçlüydü, kan içen bir vampirdi, wizardmon, pumpkinmon ve gotsumon gibi yan karakterleri acımadan öldürmüştür. ama the dark masters sagada leomon, piximon, whamon gibi kendilerini karanlık güçlerle savaşmaya adamış, yiğit digimonların ölümü izleyeni daha çok sarsar. ogremon bile hidayete erer.

    finalde bu dörtlünün apocalymonun yan ürünü oldukları ortaya çıktı. ki oyun sonu canavarı apocalymon'da kalıbının digimonu değilmiş.
  • her bölüm işler daha da terse giderdi bu çizgi filmde. aklıma geldi gece gece sinirim asabım bozuldu yine. bu çizgi filmi düşünüp hayata geçirenlerin amına koyayım afedersiniz.
    okuldan döndüğümde çizgi film namına televizyonda bir tek bu zıkkım olurdu. yapacak bir şey olmadığından el mahkum izlerdim* ve işlerin iyiye gitmesini umardım. ama o işler hep kötüye giderdi, adamın kendi digimonu kötü olurdu, ters teperdi falan.
    resmen asabım bozuldu gece gece.
  • zamanında bana pokemona göre izlemesi çok daha fazla zevk vermiş, daha bi cıvıl cıvıl, eye candysi bol çizgi film. pokemondaki alayı soytarı gibi olan yaratıkların aksine, bundaki çoğu canavarın en gelişmiş hali karizmanın vücut bulmuş halidir (edit: şöyle bir resme rastgeldim demin; biraz lümpen bir resim olsa da demek istediğimi anlatıyor: http://imgur.com/jadht.png) hatta bazı karakterler vardır ki rpg'ye oyun sonu bossu olarak koysan eğreti durmaz. türkçesini izleyemediğim için konusunu tam kavrayamamıştım ama senaryosu gene pokemon'a göre daha ayrıntılı ve iyi yazılmış gibiydi.
hesabın var mı? giriş yap