• her ne kadar tdk bugün gönderdiği bilgi notunda (bkz: dağarcığınıza her gün iki söz) "fransızca kökenli bu kelime yerine sayısal diyelim" diyorsa da, kelimenin kökü ve fransızcadaki kullanımı hakkinda verdiği bilgi, maalesef çoğu kez oldugu gibi, yanlış.

    digital sıfatı latince parmak anlamındaki digit kelimesinden türemiştir. roma rakamları kullanan insanların parmak ve rakam demek için de aynı kelimeyi kullanmalarında şasırtıcı bir taraf yoktur. ancak fransızlar arap rakamları kullanmaya başladıktan sonra digital sıfatına "parmağa özgü, parmakla ilgili" anlamı vermişler. illâ da parmakla dokununca çalışan araçlar için kullanılır örneğin günümüz fransızcasında, bir ara türkiye’de de var olan "dokunmatik" televizyonlar gibi. parmak izi "empreinte digitale" denir fransızca.

    ingilizler arap rakamları kullanmaya başladıktan sonra da digital sıfatını rakamlarla ilgili olarak kullanmaya devam etmişler. elektronik araçların yaygınlaşmasından sonra "digital", ses kaydı, "digital" fotoğraf vs. demek için bol bol kullanılır olmuş bu kelime. hatta konuştukları fransızcaya pek de dikkat etmeyen kişiler günümüz fransızcasına sokmuşlar kelimenin bu anlamını, kafa göz –özellikle de kulak- yara yara. oysa "sayısal" fransızcada "numérique" denir ; "sayısal fotoğraf" "photographie numérique", sayısal kayıt, "enregistrement numérique" şeklinde...

    anlaşıldığı üzere bu satırların yazarı türkçede "sayısal" sıfatının kullanılmasından yana. ama, tdk uzmanlarının açıklamalarını paylaşmıyor tamamıyla.
  • bu kelimenin şu son üç yılda karşıma çıktığı halinden dolayı gördüğüm yerde ağzını burnunu kıracağım. yastığa dijital yazdım, üzerine atlayıp tekmeliyorum ve kulağını ısırıyorum.
  • apartmanın otomatları değişirken usta daire daire dolaşıyor.

    b: (kapı otomatına bakıp soruyorum) bu ne marka?
    u: audio.
    b: o adla marka mı olur bre! kamera taksaydınız markası video'mu olacaktı? ehehe!
    u: kapı otomatı konusunda en iyisi bu (diyor usta, bizim yöneticiyi de kandırmış.)
    b: neden? diye soruyorum,
    u: çünkü dijital diyor!
    b: oooooo! dijital!!! uu beybi. artık daha da başka bir şey diyemem, dijitalmiş, daha ne olsun. üstelik görüntülü de he mi? of of! oooof!

    öyle sihirli bir sözcük bu, usta bile kutsallığının önüne dizmiş üstatlığını. sayısal işte la, 0 ve 1.

    usta, daire daire tanıyor herkesi diyor. uuuuu beybi! herkes bir kod alıyor, alttan basılan tuşlara göre anahtarlarla (transistorlü basit elektronik devreler) istenilen daireye yöneltiliyor. bu kadar basit ama usta şöyle anlatıyor.

    u: böyle aşağıdan basıyorsun, şifre de verirsin, aşağıda deep switch (çokzel telaffuz ediyor bunu) var, o karar veriyor nereye gideceğine, başka kimseye değil sana geliyor...
    b: ne diyorsun?!...

    el-netice: tanrısal gibi bir şey bu dijital lafı.

    engzel koltuk bu abi...
    neden?...
    ee dijital...
    haaa tamam!
  • analog'undan ucuz olanı
  • turkce'ye en anlamli cevirisi "basamaksal" olan kavram.
  • literatüre 1988 yılında giren kavram.
  • latince parmak anlamına gelen digitus sözcüğünden geldiğini belirtmiş byung-chul han. ve parmak uçlarıyla yapılan eylemlerde var olan bu sözcük için el-parmak karşılaştırması yaparak çağımıza eleştirisini dile getirmiş:

    “dijital alanda insan eylemi parmak uçlarına indirgeniyor. oysa insan faaliyeti uzun zaman elle bağlantılıydı. eylemde bulunmanın imgesi bu nedenle el atmak olabiliyordu. oysa bugün sadece parmaklarımızı dokunduruyoruz. var olmanın dijital hafifliği bu. ne var ki empati anlamında bir eylem her zaman bir tür dramadır. heidegger'in eli fetişleştirmesi daha o zaman bile dijital olan karşısında bir protestodur.”

    (kapitalizm ve ölüm dürtüsü, çev. çağlar tanyeri, inka yayınları, s. 107.)
  • gündelik hayatın içinde bir ruh dolaşıyor. bu ruh, dokunduğu her şeyi daha önce olmamış şekilde dönüştürüp, duyumsanan zamanı ve yaşanan mekanı alt üst ederek bir sonraki hedefine ulaşmak için yola devam ediyor. her çağda var olan bu ruh, içinde yaşadığımız zamanda hiç olmadığı kadar evrimleşmiş, güçlenmiş, dokunduğu şeyler hakkında fazlaca bilgiye ve onları dönüştürecek etkiye sahip olarak karşımızda. bu ruh ne medeniyetin ne teknik ilerlemenin ne de savaşların içinde bulundurduğu yekpare özü içinde taşıyor. hayatlarımıza sızan, kendi kodlarıyla her şeyin kodunu alt üst eden ruh, tüm insanlık hafızasını da içinde barındıran dijitallikten başkası değil.

    yaşadıklarımız anlatmak için artık yeni kavramını kullanmak yeterli değil, farklı demek de yaşananları anlatmaya yetecek kadar bu ruhu saracak büyüklükte değil. belki de doğru kelime tuhaf. eric hobswan'ın 1900'lü yıllar için kullandığı bu adlandırma, belki de en çok 2000'li yıllar için geçerli. dünyanın içinde tuhaf ve tekinsiz bir ruh dolaşıyor. dijitalliğin ruhu.
  • bilgisayar devriminin en temel özelliği analog değil, dijital bilgisayarlara dayalı olmasıdır. bunun pek çok sebebi vardır. mantık teorisindeki, devrelerdeki ve elektronik açma-kapama anahtarlarındaki ilerlemelerin analog değil değil, dijital bir yaklaşımı belirlemede önemli payı oldu. 2010'lu yıllarda bilgisayar bilimcileri insan beynini taklit etmek amacıyla analog hesaplamayı yeniden canlandırma çabalarına başlayana dek böyle sürdü.
  • (bkz: sayısal)
hesabın var mı? giriş yap