• dikakana bey: hedefteki yazar!

    öncelikle, otisabi'yi çok eskiden tanırım, çok sevdiğim bir çizgi karakterdir, uzun yıllar her macerasını okumuştum. çok sonraları ekşi sözlükte böyle bir lakap olduğunu fark ettim. hem yaşça benden küçük olmasından dolayı, hem de benim için bambaşka bir yerde olan orijinal otisabi karakteriyle karışktırmamak için, ben burada kendine otis kardeş diyeceğim...

    otis kardeş, ekşi'nin popüler ve iyi yazarlarından sayılıyordu. ne yalan söyleyeyim, çok fazla yazısını okumadım buralarda. aklımda en çok yer edeni, babasının kaybediş süreci ile ilgili yazdıklarıydı ve o kadar uzun zaman olmuş okuyalı, demek ki çok güçlü yazmış ki yer etmiş zihnimde. çok etkileyici bulmuştum çünkü yazdıklarını.

    ha bi de bir badehane akşamında vakit geçirmişliğim var kendisiyle, hatırlayacağını sanmam, elinde kamera selim aga'yı (selim sesler) kayıt etme telaşındaydı kendisi.
    her neyse efendim, sonuç olarak, bu kadar insan yanılmış olamaz, otisabi iyi bir yazardır. ben de yukarıda belirttiğim gibi, bazı yazdıklarını okumuş ve çok beğenmişliğim vardır.
    ancak hakkımda yazdıklarıyla iyi bir yazar olmak ile iyi bir okur olmak, okuduğunu anlamak arasında çok fark olduğunu gösterdi bana. otis kardeşin ekşideki reputasyonu için iyi olmadı sanki bjyle olması.
    çünkü iyi bir yazar, aynı zamanda iyi bir okur da olmalıdır. okuduğunu iyi anlayıp özümseyebilmelidir. borges usta der ki, “iyi bir okura rastlamak iyi bir yazar rastlamaktan daha zordur”. galiba haklıymış usta.

    özetle: ben trakyalı olarak kendi yaşadığım çevreyi seven, trakyalı (aslında balkanlı desek daha doğru olur) olmaktan gurur duyan bir insanım. bir çok toplumsal özelliğini de övmekten, beğenmekten ve kötü örneklere karşı iyi olan diye örneklemekten sakınmam. otis kardeşin tepkisi, benim siirt'te yaşanan tecavüzlerle ilgili yazdıklarıma olmuş. ilginç olan, benim siirt ile ilgili yazım, hemen ssg lakaplı yazarın yazdıklarından sonra olmuştu. etrafa küfürler savuran ssg lakaplı yazarın tepkisine eleştirel bir bakış gibiydi. hafızam beni yanıltmıyorsa, bu ssg lakaplı yazar bir zamanlar şahsen bu tip polemiklere girerdi. herhalde işleri yoğun, o polemiğe otis kardeşi girmiş. belki de ben yanılıyorum, ssg lakaplı yazarla hiç alakası yoktur otis kardeşinin yazdıklarının, öylesine, sadece içinden geldiği için yazmıştır. siirt başlığı altında ssg lakaplı yazarın yazdıkları olmasa zaten yine aynı tepkiyi gösterecektir belki.

    ben, siirt'teki seri tecavüzlerle ilgili yazarken, trakya'dan şöyle örnek vermişim:
    "...bizim oralarda "toplu" tecavüz diye bir şey duymadık. tecavüzü bırak, birini taciz ettiği duyulsa tek bir adamın, bütün sülalesi aforoz edilir, bunu gördük."
    otis kardeşin "tüm sülalesini aforoz ederek" yazması buradan geliyor. kimin sülalesinden bahsettiği ise açık değil.

    sarıkamış göndermesi de şu yazdıklarıma ithafen:
    "örneğin daha geçen hafta çorlu'da yaşayan bir sarıkamışlı aile gayrimeşru doğan torunlarını öldürdü, betona gömdü. ancak gizli kalmadı bu, ihbar telefonuyla ortaya çıktı."

    gelelim zurnanın zırt dediği yere:

    otis kardeş tüm iddialarını ve salvolarını, tecavüzü gerçekleştiren adamın uzunköprülü ve doğal olarak trakyalı olduğu iddiası üzerine kurmuş. ancak işte yazının girişinde belirttiğim, 'iyi yazar ama kötü okur' tanımlamasını burada devreye sokmak zorundayım. otis kardeş haberi iyi okusaydı görürdü ki, tecavüzcü şahıs karabüklüdür.

    link verdiği haberde de açıkça yazmaktadır bu bilgiler:

    1- ...r.b.’nin bir süre sonra memleketi karabük’e döndüğü...
    2- ...karabük’te lise 3’üncü sınıfta okuyan b.b., geçen yıl ekim ayında okulda hap içerek intihara kalkıştı. öğretmenleri tarafından hastaneye kaldırılan b.’nin intihar girişiminin nedenini araştıran polis, korkunç gerçeği ortaya çıkardı...

    neymiş? dikkatli okuyacağız, okuduğumuzu anlayacağız. amacımız bir insanın üzerine dörtnala ironiler sürmekse, üzerine bir de arştırma yapacağız. değil mi otis kardeş? çünkü google'de kısacık bir arştırma yapsan, aşağıdaki linkte yer alan, haberde adı geçen uzunköprü'nin kurtepe köylülerinin açıklamasına ulaşabilirdin
    "olayın faili r.b'nin (52), bir maden ocağında çalışmaya başladığı için 1988 yılında kurttepe köyüne yerleştiğini ifade eden köylüler, bu kişinin yaklaşık 10 ay kaldıktan sonra köyden ayrıldığını ve bu nedenle kendisini neredeyse hatırlamadıklarını söyledi."
    http://www.trakyanethaber.com/…i/haber.asp?id=31863

    ama okumak, araştırmak falan çok sıkıcı di mi otis kardeş? oysa öyle aktif aktif bir şeyler yazmak, okunmak, okunmak, beğenilmek öyle mi? sen de haklısın be kardeş...

    ha, bir de otis kardeş rica etmiş:

    "tecavüzcü'nün sarıkamışlı değil de uzun köprülü olmasında pay nedir? dikakana bey buna da hemen bir açıklık getirsin"

    bilemiyorum yetirince açıklık getirebildim mi otis kardeş? tecavüzcü manyak dışarıdan işçi olark gelmiş (çorlu’daki sarıkamışlı aile gibi), köyde 10 ay kalmış ve gitmiş.
    okuduğunu rahat anlayabilmen için oldukça da açıklamalı yazdım.
    umarım senin için yeterince açık olmuştur.

    ha bu arada: otis kardeş, uzunköprü bitişik yazılır. hadi beni okumuyorsun, madeira'yı da mı hiç okumadın be kardeş? yazmaya ayırdığın süre kadar az da okusan? ama hakkını da çok yememek lazım, sarı kamış da yazabilirdin.

    son olarak: ister istemez bu polemik başladığı gibi kişiler üzerinden ilerledi. oysa konunun özüne dönersek, ben siirt başlığı altına yazdıklarımı tekrar etmek istiyorum, çünkü asıl önemli olan otis, dikakana, ssg falan değil, toplumsal olarak düştüğümüz lağımdan nasıl doğrulacağımız:

    tekrar ediyorum:

    tecavüzün ve ahlaksızlığın doğusu batısı olmaz.
    sapkın bireyler türkiye'nin her yerinde çıkar, türkiye'yi geç dünynın her yerinde bulunur. uzunköprü’de, trakya’da da çıkmıştır, çıkacaktır da.
    toplumun bunu nasıl karşıladığı önemlidir.
    bazı illerde tecavüz olur, tüm il bunu bilir, kimse sesini çıkarmaz, hasır altı eder, hayat böyle yürür,
    bazı illerde ise tecavüzcüler ciddi tepkilerle karşılaşır, bir daha insan içine çıkamaz.
    tecavüz ya da benzer olaylar olduğunda, toplum bunu ortaya çıkarmak için hareket geçer.
    ben şahsen trakyalı biri olarak, ancak bildiğim yerler hakkında iddialı konuşabilirim,
    ki bizim oralarda "toplu" tecavüz diye bir şey duymadık.
    tecavüzü bırak, birini taciz ettiği duyulsa tek bir adamın, bütün sülalesi aforoz edilir, bunu gördük.
    bireysel olaylar her yerde olur, da bu olaylara toplumun verdiği tepki değişir gibime geliyor.
    toplumsal tepkiler de, kişisel eylemleri tamamen önleyemese bile en azından azaltan bir unsur olabilir.
    benim memleketimde (ya da sempati duyduğum, savunmaya yelteneceğim bir memlekette) böyle bir olay olsa, sağa sola küfredip saldıracağıma,
    'eh canım her yerde oluyor ya' diyecegime, utanırdım heralde ya da ne yapmak lazım da bir daha olmasa acaba diye düşünürdüm sanki.
    illerin de çeşit çeşit olması gibi, insanlar da çeşit çeşit tabi...

    biraz uzun oldu, kusura kalma...
  • lordumdur, üstündür.

    ''öncelikle, otisabi'yi çok eskiden tanırım, çok sevdiğim bir çizgi karakterdir, uzun yıllar her macerasını okumuştum. çok sonraları ekşi sözlükte böyle bir lakap olduğunu fark ettim. hem yaşça benden küçük olmasından dolayı, hem de benim için bambaşka bir yerde olan orijinal otisabi karakteriyle karışktırmamak için, ben burada kendine otis kardeş diyeceğim...''

    dikakana bey türküsünü eskiden beri çok severim. türküde bahsedildiği gibi sempatik sahtekarlıkları olan, kara-kaçaz ve dekman bir beydir. uzun süre bu türküye göbek attıktan sonra sözlükte dikakana bey'in sözlükte de yazdığını gördüm. çok isabetli olmuş. başlığın altında ardışık entrylerden kime yanıt verdiğin anlaşılmayacağı için, ve her türlü diyalogda yaş farkının önemini vurgulamak adına, kardeş son eki koyulmasını, diyalogda asimetri ve hiyerarşi oluşturulması girişimini -ben de- çok yerinde buluyorum. otisceğiz, otiscik de diyebilirdi, dememiş, sağolsun. bu yüzden benden yaşça büyük olduğu için yüceltilmesi gereken dikakana'ya lord son ekiyle hitap edeceğim. böylelikle de edirne türküsündeki dikakana bey ile de ayrışmış olacak, kafalar karışmayacak.

    ''otis kardeş, ekşi'nin popüler ve iyi yazarlarından sayılıyordu. ne yalan söyleyeyim, çok fazla yazısını okumadım buralarda. aklımda en çok yer edeni, babasının kaybediş süreci ile ilgili yazdıklarıydı ve o kadar uzun zaman olmuş okuyalı, demek ki çok güçlü yazmış ki yer etmiş zihnimde. çok etkileyici bulmuştum çünkü yazdıklarını. ''

    sağol lordum.

    ''ha bi de bir badehane akşamında vakit geçirmişliğim var kendisiyle, hatırlayacağını sanmam, elinde kamera selim aga'yı (selim sesler) kayıt etme telaşındaydı kendisi.''

    sizi unutmak mümkün mü lordum? unutmadığımı göstermek adına tarih de verebilirim: haziran 2004, ilk hafta, dışarıda duvar kenarındaki masa, gece 10 - 12 arası.

    ''her neyse efendim, sonuç olarak, bu kadar insan yanılmış olamaz, otisabi iyi bir yazardır. ben de yukarıda belirttiğim gibi, bazı yazdıklarını okumuş ve çok beğenmişliğim vardır.''

    sağol lordum, haklısınız. insanların çoğu bir konuda hemfikirse haklıdırlar, çünkü çoğunluk her zaman haklıdır.

    ''ancak hakkımda yazdıklarıyla iyi bir yazar olmak ile iyi bir okur olmak, okuduğunu anlamak arasında çok fark olduğunu gösterdi bana. otis kardeşin ekşideki reputasyonu için iyi olmadı sanki bjyle olması. çünkü iyi bir yazar, aynı zamanda iyi bir okur da olmalıdır. okuduğunu iyi anlayıp özümseyebilmelidir. borges usta der ki, “iyi bir okura rastlamak iyi bir yazar rastlamaktan daha zordur”. galiba haklıymış usta.''

    bjyle? bjyle mi yazdınız lordum? nasıl olur da bjyle yazabilirsiniz? o bjyle değildir. böyledir. ''b-ö-yle''. yazım hatası olamaz değil mi? olamaz çünkü...olamaz işte. bjyle yazmasaydınız keşke. repütasyonunuz...bitti. tükendi. iyi bir okur, iyi bir yazardır. iyi bir yazar ise asla tapajda şaşırmaz, yazım hatası yapmaz. öyleyse: kötü bir yazar, ve kaçınılmaz olarak, kötü bir okursunuz da...bunca sene yaşayıp bir insan bjyle nasıl yazar? nasıl?! olmamak. yakışmamak...borges o kör haliyle bile hiç imla hatası yapmamıştır biliyor musunuz? bunu göreceğine kör olmayı tercih ederdi koca borges, kör olsaydım da görmeseydim derdi o ulu çınar...

    ''özetle: ben trakyalı olarak kendi yaşadığım çevreyi seven, trakyalı (aslında balkanlı desek daha doğru olur) olmaktan gurur duyan bir insanım. bir çok toplumsal özelliğini de övmekten, beğenmekten ve kötü örneklere karşı iyi olan diye örneklemekten sakınmam.''

    rahmetli muhsin yazıcıoğlu usta'nın söylemiyle ne de güzel uyuşuyor bu yaklaşımınız lordum...o da bir türk olarak kendi yaşadığı çevre olan türkiye'yi ve türk budununu sever, adriyatik'ten çin'e uzanan özbeöz türk anayurdunu över, burada doğmuş olmayı mümkün kılan kozmik bir tesadüfün kıyağına ibadet edercesine içine doğduğu coğrafyayı ve o coğrafya kapsamındaki etnik çoğulculuğu tekilleştirip yüceltir ve bu aidiyetten de adeta doğumunda kendi emeği varmışçasına gurur duyardı. öyle ki, kendi içine doğduğu bu monolitik bütünlüğün hasletlerini vurgulamak istediğinde bu kapsam dışında kalan çevre'yle kendi aidiyetini mukayese eder, kendi aidiyetinin üstünlüklerini bir bir bayraklaştırır, ulular, diğer ululanıp, yüceltilemeyecek olan tabiyetlere ibret olsun diye örneklendirmekten geri durmazdı.

    atsızcılar'a ait bir sitede de sık sık karşımıza çıkmaz mı bu kendi toplumsal özelliklerini övmek, beğenmek ve kötü örneklere karşı iyi olarak örneklemekten sakınmamak? taksim'de taciz skandalı olduğunda atsızcılar değil miydi ''tacizcilerin tipine bakın, hepsi doğulu tipli, dört harfli, bizim budunumuzda bu tip cinsi sapkınlıklar yoktur!'' diyerek kendi özelliklerini öven, beğenene ve kötü örneklere karşı iyi olarak örneklemekten sakınmama eylemi?

    ve yine ''almanlık ne şahane, ne süper'' diyen hitler, ''italyanlık ne üstün, ne de övülesi'' diyen başka liderler değil midir toplumsal özelliklerini öven, beğenen ve kötü örneklere karşı iyi olarak örneklemekten sakınmayanlar? bu maksatla romanlar, yahudiler, sami etnisitesine mensuplar, habeşiler üzerine uzun uzadıya, kafataslarına varasıya örneklemelerde bulunmamışlar mıydı? beynelmilel yahudilik eserinde o ulu zat, kendi toplumsal özelliklerini överken mukayese olsun diye yahudilerin kötülüklerinden bahsetmiyor muydu? siz de tastamam aynısını yapmışsınız lordum. utanılacak bir şey mi bu? tecavüzcü olduğu belli olan bir coğrafyaya ve o coğrafyada sıklıkla karşımıza çıkan etnik unsurlara karşı elbette doğruyu, güzeli övecek, kötüye karşı iyiyi örneklemekten sakınmayacaksınız lordum.

    ''otis kardeşin tepkisi, benim siirt'te yaşanan tecavüzlerle ilgili yazdıklarıma olmuş. ilginç olan, benim siirt ile ilgili yazım, hemen ssg lakaplı yazarın yazdıklarından sonra olmuştu. etrafa küfürler savuran ssg lakaplı yazarın tepkisine eleştirel bir bakış gibiydi. hafızam beni yanıltmıyorsa, bu ssg lakaplı yazar bir zamanlar şahsen bu tip polemiklere girerdi. herhalde işleri yoğun, o polemiğe otis kardeşi girmiş. belki de ben yanılıyorum, ssg lakaplı yazarla hiç alakası yoktur otis kardeşinin yazdıklarının, öylesine, sadece içinden geldiği için yazmıştır. siirt başlığı altında ssg lakaplı yazarın yazdıkları olmasa zaten yine aynı tepkiyi gösterecektir belki. ''

    sizden kesinlikle kaçmıyor. gizlemeye, çaktırmamaya çalışmıştık ama hemen yakalamışsınız. olay şöyle gelişti. ssg herkese küfrettikten sonra bana gelip ''iyi demişim di mi? amına koduğum çocuklarına iyi bir ders oldu'' dedi. o sırada ben başlığa bakıyordum ve sizin entrynizi gördüm ''hünkarım, lakin...'' dedim. ''ne var, ne oldu!? konuş emirerim!'' dedi. ''dikakana lord'un sizin hakkında yazdıklarını gördünüz mü?'' dedim, sustum. ulu önder yazılanları okudu. mavi gözleri çakmak çakmaktı. ''bu adama haddini bildiriniz! benim işlerim var'' dedi çıktı. ben de dilim döndüğünce size laf sokmaya çalıştım. ssg azmettirmeseydi asla aklımda bile geçmezdi bu entry yazmak, çünkü 2004 haziran'ında sizinle tanışmıştık ve sözlükte herkes bilir ki şahsen tanıştığım kimseye saldırmam, laf sokmam, kavga etmem, olay çıkarmam. ama siz o kronolojik illiyet bağını görmüş, istihza ederek hemen dile getirmekten geri durmamışsınız. açıkçası utandım. kötü örneğe karşı iyi örneği dile getirmekten kaçınmayarak bize iyi bir ders verdiniz. artık tek lordum, hünkarım sizsiniz. yüzüğünüzü öpmeye hazırım.

    ''ben, siirt'teki seri tecavüzlerle ilgili yazarken, trakya'dan şöyle örnek vermişim:
    "...bizim oralarda "toplu" tecavüz diye bir şey duymadık. tecavüzü bırak, birini taciz ettiği duyulsa tek bir adamın, bütün sülalesi aforoz edilir, bunu gördük."''

    ne de güzel demişsiniz oysa ki lordum. siz duymadığınıza göre elbette olmamıştır. olsaydı siz duyardınız. suçun ve cezanın şahsiliği ilkesi denen saçmalığı da redderek kötüye karşı iyiyi aslında ne güzel savunmuşsunuz, toplumsal linci bir dönüştürücü ve caydırıcı olarak ne de güzel meşrulaştırmış ve izah etmiş, kötünün karşısına iyi örnek olarak koymaktan çekinmemişsiniz. borges görse iftihar eder, hatta sırf bunu görmek için gözleri görsün isterdi, eminim. özellikle hukuk felsefesinin bu içtihadını toplumsal bilinç ile yerle yeksan eden trakya halkını bu vesile ile övmek, beğenmek, yüceltmek eminim trakyalılar'ın da çok hoşuna gider 'linci sevdiren halk, trakyalılar (balkanlılar)!'' diye şenlik düzenlerlerdi.

    ''otis kardeşin "tüm sülalesini aforoz ederek" yazması buradan geliyor. kimin sülalesinden bahsettiği ise açık değil.''

    değil tabi, ben trakyalı (balkanlı) değilim ki? nereden bileyim? ben ötekilerdenim lordum. sizden ve neslinizden ibret alması gereken 'kötü'lerdenim. trakya aforoz geleneği nasıl işler, bilemem. biz görmedik, öğrenemedik. siz yazacaksınız ki biz öğreneceğiz.

    ''sarıkamış göndermesi de şu yazdıklarıma ithafen:
    "örneğin daha geçen hafta çorlu'da yaşayan bir sarıkamışlı aile gayrimeşru doğan torunlarını öldürdü, betona gömdü. ancak gizli kalmadı bu, ihbar telefonuyla ortaya çıktı."''

    sarıkamış'lı, yani doğulu, yani trakyalı (balkanlı) olmayan bu unsurları ne güzel izah etmişsiniz. trakya halkının bu doğulu unsurları da ihbar ederek adaleti sağlamasını da, sağolun, bu etnik-coğrafi ayracı açarak belirtmişsiniz.

    ''gelelim zurnanın zırt dediği yere:

    otis kardeş tüm iddialarını ve salvolarını, tecavüzü gerçekleştiren adamın uzunköprülü ve doğal olarak trakyalı olduğu iddiası üzerine kurmuş. ancak işte yazının girişinde belirttiğim, 'iyi yazar ama kötü okur' tanımlamasını burada devreye sokmak zorundayım. otis kardeş haberi iyi okusaydı görürdü ki, tecavüzcü şahıs karabüklüdür.''

    evet. yanıldım. karabüklü olduğunu göremedim. zaten tüm entry de bundan bahsediyor. 'ha!ha! uzunköprülü de tecavüz ediyormuş işte! hahahaha' diye o an gaza gelip yazmış bulundum. maksadım uzunköprü civarındaki taşlar ve oluklardan fışkırarak ortaya çıkan özbeöz uzunköprü halkını, trakya ırkını tahkir ve tezyif etmek, böylelikle primordialisme laf sokmaktı. yanılmışım. o topraklardan fışkırarak, başka hiç bir bölge ile temas etmeden kendinden üreyen bu halk tertemiz ve püripakmış. karabük denen ve uzunköprü ile arasında büyülü bir kapı işlevi gören boğaz ile ayrılmış olan bu bölgenin, tıpkı siirt gibi, trakya özü ile karışmış olması zaten mümkün değildir. karabük karadenizdedir, trakya kabul edilen, uzaydan bakılınca çevresinde yaldızlar uçuştuğu net bir şekilde görülebilen bölgeye de nereden baksan kuş uçuşu ile 500 kilometre uzaktadır. o 500 kilometre o kadar fark ediyor ki, anlatamayız. tıpkı baraddur ile shire arasındaki fark gibi di mi lordum? tıpkı izmir ile kos farkı gibi di mi lordum?

    ''link verdiği haberde de açıkça yazmaktadır bu bilgiler:

    1- ...r.b.’nin bir süre sonra memleketi karabük’e döndüğü...
    2- ...karabük’te lise 3’üncü sınıfta okuyan b.b., geçen yıl ekim ayında okulda hap içerek intihara kalkıştı. öğretmenleri tarafından hastaneye kaldırılan b.’nin intihar girişiminin nedenini araştıran polis, korkunç gerçeği ortaya çıkardı...

    neymiş? dikkatli okuyacağız, okuduğumuzu anlayacağız. amacımız bir insanın üzerine dörtnala ironiler sürmekse, üzerine bir de arştırma yapacağız. değil mi otis kardeş? çünkü google'de kısacık bir arştırma yapsan, aşağıdaki linkte yer alan, haberde adı geçen uzunköprü'nin kurtepe köylülerinin açıklamasına ulaşabilirdin
    "olayın faili r.b'nin (52), bir maden ocağında çalışmaya başladığı için 1988 yılında kurttepe köyüne yerleştiğini ifade eden köylüler, bu kişinin yaklaşık 10 ay kaldıktan sonra köyden ayrıldığını ve bu nedenle kendisini neredeyse hatırlamadıklarını söyledi."
    http://www.trakyanethaber.com/…haber.asp?id=31863''

    ah bu detaylar. kahrolası gerçek çıktı ve bütün eleştirel temelimi unufak etti. kahrolası trakyanethaber çıktı ve yine trakyayı, trakyalılığı (balkanlılık?) temize çıkardı. oysa ki okusaydım görecektim ki, hadise karabüklülük ile alakalıymış. hadise elbette trakya'ya getirilerek trakya'ya kara süren gastarbeiterlar, yabancılar hakkındaymış. hakikat ortaya çıktığına göre artık yapılacak bellidir. tıpkı sarıkamışlılar gibi, karabüklüleri, yani boğazın doğusu ve güneyindeki unsurları kutsal trakya'ya sokmamak. sokulmuş olanları da izlemek, kollarına 'yabancı' pazu bandı takarak dolaştırmak, gettolara kapatmak ve iyinin kötü karşısında örneklenmesinden sakınmamak.

    ''ama okumak, araştırmak falan çok sıkıcı di mi otis kardeş? oysa öyle aktif aktif bir şeyler yazmak, okunmak, okunmak, beğenilmek öyle mi? sen de haklısın be kardeş...''

    haklısın lordum. haklısın. okumak, araştırmak işime gelmiyor. emireriyim, vur diyorlar, vuruyorum. ilk bulduğum linke atlıyorum. tam bir kriminal vaka gibi araştırılması gereken, forensik delillerle desteklenmesi iktiza eden bu tip adi vakalarla besleniyorum. gerçek bir trakyalı gibi yine durumun ırkçılık, yabancı düşmanlığı, şovenizm, hukuk felsefesi içtihatları ile bir alakası olmadığını, karabüklülerin (balkanlı olmayan unsurların) dahlinden ibaret olduğunu izah etmekle kalmadınız, olayın arka planındaki ssg-otis yakınlaşmasını, imla hatalarını da dobra dobra dile getirip, üstüne gittiniz.

    ''ha, bir de otis kardeş rica etmiş:

    "tecavüzcü'nün sarıkamışlı değil de uzun köprülü olmasında pay nedir? dikakana bey buna da hemen bir açıklık getirsin"

    bilemiyorum yetirince açıklık getirebildim mi otis kardeş? tecavüzcü manyak dışarıdan işçi olark gelmiş (çorlu’daki sarıkamışlı aile gibi), köyde 10 ay kalmış ve gitmiş.
    okuduğunu rahat anlayabilmen için oldukça da açıklamalı yazdım.
    umarım senin için yeterince açık olmuştur.''

    olmaz mı? ''tecavüzcü manyak''ı çok iyi etüd etmiş, nesebi ve mezhebini çok net ayırt etmişsiniz. bu oltaya kesinlikle gelmemişsiniz.

    ''ha bu arada: otis kardeş, uzunköprü bitişik yazılır. hadi beni okumuyorsun, madeira'yı da mı hiç okumadın be kardeş? yazmaya ayırdığın süre kadar az da okusan? ama hakkını da çok yememek lazım, sarı kamış da yazabilirdin. ''

    ah! o son darbe! uzunköprü'yü nasıl oldu da bitişik yazdım. oysa ki aynı entry'de hem de iki paragraf yukarıda doğrusunu yazabilmişken bjyle bir hata nasıl yapabildim? madeira'dan utanmalıyım, beni eğitmeye çalışmış, defalarca göstermişti doğrusunu. ama ben trakyalı olmadığım için anlayamamışım. espas hatası yaparak yanlışlarıma yanlış eklemişim. siz de besbelli çok büyük dikkatle okuduğunuz metindeki bu hatayı da belirtmekten geri durmamışsınız. doğrusu yamansınız lordum...bjyle başka hatalar yapmadan susayım en iyisi.

    ''son olarak: ister istemez bu polemik başladığı gibi kişiler üzerinden ilerledi. oysa konunun özüne dönersek, ben siirt başlığı altına yazdıklarımı tekrar etmek istiyorum, çünkü asıl önemli olan otis, dikakana, ssg falan değil, toplumsal olarak düştüğümüz lağımdan nasıl doğrulacağımız''

    haklısınız lordum. toplumsal lağımdan kurtulmanın yolu belli aslında. toplumsal lağım kabul edilecek unsurların imhası. yani kim trakyalı değilse, kimin övülüp, yüceltilerek, kötünün karşısına konacak iyi özellikleri göstermekten sakınmayacak özelliklerden uzaksa çekelim ipini gitsin. çünkü belli ki trakya'da toplumsal hiç bir lağımlılık yok. sizin örneğinizden de anlaşılacağı üzere enfesler, çok şıklar, ideolojik olarak müthiş bir tutarlılık içindeler. keşke herkes sizin gibi özüyle, sözüyle bir olabilse. ama olamıyor. trakya kökenli doğumluların kotası maalesef çok sınırlı, doğuda ve trakya dışı bölgelerde ise insan lağımı büyüdükçe büyüyor, size de sıçrıyor arada. özür dileriz.

    ''biraz uzun oldu, kusura kalma...''

    ah keşke daha uzun yazsaydınız da, hepten ibret alsaydım. trakyalılığınız karşısında diz çökseydim, daha da af dileseydim. lanet olsun kavmime, lanet olsun bana.
  • http://www.nethaber.com/…rnenin-uzunkopru-ilcesinde

    hemen olaya müdahale etmesini, mümkünse kendi tarifindeki ''toplumsal sorumluluk sahibi ideal trakya halkı'''na yakışır biçimde tüm sülalesini aforoz ederek müdahale etmeye çalışmasını görmek isteriz.

    ama tabi 8 yıl boyunca tecavüz olmuş, arada tecavüz'den doğan çocuklar evlatlık verilmiş, kör'le evlendirilmişken bu tip toplumsal olaylara anında tepki vererek caydırıcılık görevini başarı ile ifa eden trakyalılar dikakana bey'in öngördüğü ideal trakyalı tepki süresi'nin ve ihbarperver duyarlılığının çok altında kalmışlar, toplu halde tepki gösterip durumu düzeltememişler (bunda tecavüzcü'nün sarıkamışlı değil de uzun köprülü olmasında pay nedir? dikakana bey buna da hemen bir açıklık getirsin)

    kendisinin toplumsal tepki konusunda 8 yıl (1988'den itibaren düşünürsek 22 yıl) sessiz kalan uzunköprü'yü trakya'dan aforoz etmesi, ya da, 'ne yapmak gerekiyor acaba?' diye düşünüp, sık sık utanarak meseleyi dönüştürmeye yönelik gerekli toplumsal müdahale sürecini başlatması gerekiyor olabilir. utanarak başlayabilir.

    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=18828629
  • bir roman şarkısı. en iyi yorumlarından biri deli selim ve kadir ürün abilerimizin hollanda konserinde kaydedilen versiyonudur. bu kayitlar kalan müzik tarafindan edirne romanlari adiyla piyasaya sürüldü. albümün 8. şarkısıdır işte bu dikakana bey. internet sitesinden giren, 7.5 milyon verip cd'yi alir.
  • çalıntı entrylerle piyasada isim yapmaya çalışan sefil bir reklam yazarı.
  • hedirne'nin, kırklar'ın, tekirdağ'sının plaka numeroları kaç?
    22 , 39, 59
    59+22= 81
    81-39= 42
    balkan kaç senedir fırtına estiriyor?
    2
    42- 2 = 40
    gandi reyizin 40.yılı kutlu olsun.
  • türkselden vodafona geçmiş reyiz, iyi etmiş zira ne zaman batı trakya'ya kaçsa yahut beraber kaçsak hep bir iletişememe, dürtüşememe maabetleri oluyordu. yok yengemi ara, ordan ona gir, yengemin vifiden istakramlar bişiler ep gene yandan aşırttırtma falan.
    neyse epiciimiz raata kavuşcaz artıkın, ödemeli çaldırma bişi bişi yok.
    herseyde bisey vardir buna çok sevincek eminim.
  • (bkz: atakan sevgi)

    deli gibi twitter hesabının reklamını yapan yazar kişisi.
    kendisinin bana hakaret etmişliği vardır. trakyalı 50 yaşında bir ergen.
    görsel
  • tanıdığım, yetiştiği toprağın tarihine, kültürüne bu kadar hakim olan, bu kadar gönül veren 1 numaralı adam. çok azcıkın görüşüyoruz ama ben tanıdım tanıyalı, tanıdıkça, okudukça daha çok abi gördüğüm, aklına fikrine imrendiğim agam. ep birlikte çok şaane yıllar geçirsin aylesiylen.
  • 15 16 sene evvel trakya uzerinden konusurken tanistiydik agamla.*

    eksi sozluk'un hayatima kattigi kiymetli insanlarin basinda gelir. farkli bakis acilarindan yaptigi tespitlerle, bilgeligiyle, arastirmaciligi ile birlikte vakit geçirdiğimiz her bulusmada, seyahatte yeni bir sey ogrenmeden ayrilmiyorum.

    dun aksam tsantali yillar yillar sonra istanbul'a geliyorum diyince hadi diyip bir saatte organize olduk, toplastik.
    tabii buyuksehir, herkes hadi deyince kolay gelemiyor olsa da uc kisi de olsak toplastik.
    tabii yine tarihten, cografyadan baslayip konu siyasete giderken mevcut gundemde cok takilmadan ilginc alt hikayelerde kaybolduk.

    misal, https://twitter.com/…?s=20&t=2odjhjcjjjpdi_8ixanyha
    konu suradan bir basladi, bulgaristan'daki turkler icindeki mason yapilanmasina girdi.
    ilginc bilgiler, ilginc hikayeler derken tabi balkanlarda boylesi mevzularin abusrtlugunun de geyigi fena döndü.

    eksi sozluk olmasa bir araya gelir miydik, nasil karsilasirdik bilmem.
    ama kiymetli seyleri daha gec ogrenirdim kesin.

    bu entry de aksamin hatirasi olarak kalsin.
hesabın var mı? giriş yap