• "dil varlık'ın evidir", der heidegger.
    sartre ve camus başta olmak üzere varoluş?u felsefeciler ve ayrıca yapısalcılık ve varlık felsefesi gibi diğer felsefe akımları da çalışmalarında onunla açık ya da örtük diyalog halinde olmuşlardır. daha sonra çalışmaları, özellikle dil dolayımlı analizleri ve felsefenin metafizik olarak eleştirisi mantığı, postmodern felsefenin gelişiminde önemli köşe taşları olacaktır.
  • dil zihnin iskelesidir. (imiş) dilin zihin ile, daha da spesifik olarak bilişsel beceriler ile korelasyonu wittgenstein reisin de bize öğrettiği gibi bir gerçek. peki bir yetişkin olarak bir anda bildiğimiz dilleri unutursak ne olur? kalkıp, doktora gidebilir miyiz? kalkmak, doktor, gitmek gibi kavramlar dil ile mi var beyinde yoksa varlıklarını kavram erişebilir halde mi tutar?
    şurada hazır araştırılmışı ve özet geçilmişi var. afazi geçiren yetişkin hastalarda bilişsel becerilerde kayda değer bir azalma gözlemlenmiyor. matematik problemi çözüp, satranç oynayabiliyoruz dil olmadan. fakat çocuklarda ise zihnin gelişiminde dil bir iskele rolü oynuyor ve gelişimi sırasında yönlendiriyor.
    ileri okuma (izleme): çarpılmayalım chomsky reyiz den bahsetmeden dil ile ilgili entari girmiş olmayayım. şu dersi zihinsel tıkanıklara lavaç dır.
  • olm biriniz de nasıl pişirilir anlatmamış ya, lanet olsun paso entel. neyse ki kolay pişiriliyor. güzelce yıkadıktan sonra, düdüklüde bir saat bir buçuk saat arası haşlayın, derisi merisi kolayca soyulur hale geliyor zaten. çorba yapacaksanız dili çıkardıktan sonra bir kısmını doğrayıp haşlama suyuna terbiye yapıp çorbaya geçebilirsiniz. haşlama suyuna, soğan, sarımsak vs. atanlar var, ben tasvip etmiyorum. zira bu gibi aromatik sebzelerimiz yağda çözülür, suya attığınız vakit bi bok olmaz, haşlanan şeye de geçmez. niye, çünkü kimya, lipofil.

    gerisi de söğüş işte, güzelce dilin, üstüne canınız ne isterse baharatını verin, yürürsünüz oralardan kafanıza göre.
  • toplumsal yaşamın bir ürünü, insanın bütün öteki canlılara karşı üstün özelliğini oluşturan mucizevi eser.
    ınsanların bir arada yaşamaları durumunda gereklilik kazanan dil, toplu yaşamın ürünüdür ve bu yaşamı sürdürenleri birbirine perçinleyen bir bağdır.
    dil, ruhsal yaşamın gelişimi açısından alabildiğine büyük önem taşır. mantıksal düşünme, ancak bir dilin varligiyla mümkündür; dil, kavramlar oluşturma olanağını sağlar ki bu da bizi nesneler arasında ayrımlar yapabilme ve özel mülkiyet kapsamına girmeyip herkesi mali sayılan kavram ve deyimleri yaratma yeteneğiyle donatır.

    not: adler'e teşekkürler.
  • "çevirmek, özümlemek, zenginleştirmek ve geliştirmek. bir dil inşa etmek müthiş bir maceradır." (denis guedj, "papağan teoremi"nden)
  • yunus emre'nin veciz sözünü akla getirendir.
    dil söyler kulak dinler,
    kalp söyler kâinat dinler.
  • "'dil insanoğlunun dünyayı olduğu gibi kabul etmemek için kullandığı araçtır.' demişti bay steiner, derdini anlıyorum. şayet dilin amacı tam olarak var olanları betimlemekse dile ne diye ihtiyacımız olsun ki?"
    (ursula k. le guin, "dünyanın kıyısında dans"tan)
  • dil insanları birbirine yaklaştırmak için bulundu sanılır. işin özüne baktığımızda dilin aslında bir mesafe koyma ve kendinin “ne olmadığını” ifade aracı olarak geliştiğini görüyoruz. böylelikle bütün toplumsal yapı, dil ile kurulan bir hiyerarşik ve sembolik sütunlar üzerine yerleştirilebiliniyor. bu lazım mı değil mi elbette ayrı bir mesele, fakat insan insana böyle böyle yabancılaştırılıyor.

    yabancılaşma meselesinin tam karşısında ve olumlu bir alan olarak, temkinli olmak adına alınan bir tedbir biçimde, dilin kullanımından kaynaklı oluşabilecek her türlü kırılganlığı azaltmak ve/veya absorbe etmek için bir zırh gibi dili giyinmek de mümkün tabi. nezaketin filize durduğu toprak burasıdır.

    dili, sadece lisan ve kelama ve hatta yazıya indirgemek de yanlış ayrıca. zira insan insanla aslında duyguları ve o duyguların sebebi olduğu davranışları, atına binen bir süvari gibi kullanıp iletişime geçer, iletiştiğinin karşısında durur veya ondan kaçar.
  • belirli bir özne'nin, etkisi bulunduğu ya da etkilendiği fiil ile ilişkisini, etkileşimin sebeb ya da sonucuna yönelik ya da sürecin kendisinden belirteçler, ve bu ilişkinin gerçekleştiği zaman ve mekan ve tüm bu yapısal sistemin dahili tasvirini, içe dönük veya dışa yönelik bir şekilde anlamlandırmak için, edindim ve öğrenim süreci sonucunda kazandığı, özel nitelikli sistematik bir yapı halinde bulunan semboller bütünü.
  • turnusol kağıdı ya da mihenk taşı misalidir canına yandığım. gerek yazılı, gerekse sözlü dil; ifade ve kullanıma dair çok ince nüansları aracılığıyla o kişinin altyapısına, arka planına, belki milyonlarca maske altına ustaca gizlemeye çabaladığı cehalete (böyle bir sistemde bilgiyi ve bilgeliği çok okul okumakla ölçemeyeceğimizi de bir parantez açıp belirtmek istedim.) , bir konunun hakikaten derinine inip inmediğine, çok biliyor geçinip de aslında sadece "körlerle sağırlar birbirini ağırlar" (özür dileyerek söylüyorum, sözün orijinali böyle ve içeriği tamamen mecazi) ya da "tek gözlü adamın krallığı" ortamında ukala bir özenti olup olmadığına, şöyle büyük harflerle yazılmış, kallavi görünen ama bol klişe soslu, sonradan görme özgürlükler kisvesi altında dahi derinliklerinde bir yerlerde ataerkil-feodal-geleneksel ya da dogmatik, gelişmekte olduğu iddia edilen ama sırf bu saydığım nedenlerden ötürü bile olsa bir türlü gelişemeyen birtakım toplumların (ön)yargı, sınır, kural, kalıp ve tabularından bütünüyle arınıp arınamadığına dair çok fazla ipucu verir. günümüzde evrim ve tekamül beyinde, zihinde, ruhta, bilinç düzeyindedir her şeyden önce. bazı limitleri orada, kendi içinde aşmadıysan henüz, dünyanın öbür ucuna da seyahat etsen, en yüksek dağların doruklarına da tırmansan, deyim yerindeyse bir hippie gibi sürekli karavanlarda yaşamayı da seçsen özgür değilsin işte, o seçimleri yapan da "sen" değilsin, ancak o persona'nın altındakilerden kaçarsın, bir nokta gelip çatıyor, mesela kızıyorsun ya tüm altyapın ortaya çıkıyor oracıkta, incecik bir dil ayrıntısı belki de ve kral çıplak. hepimiz "konuşurken yaratıyoruz" ve konuştuklarımız da bizi şekillendiriyor. and vice versa ingilizce meali. o yönlerini saf bilinçle aşabilir ve aşmalı kişi, iki ayaklı hayvan kendini böyle yontup yeniden inşa ederek gerçek bir insan ve birey oluyor çünkü, anadil en kadim ve birincil çeviridir, çevrilmemiş hali bilişsel kaynak kodlarımızdır. bilinçaltın/-dışın konusunda da ya bilinçlenir ya da bir şeylere yazgılı olduğuna inanan bir köle olarak nefes alıp vermeye devam eder, bunun adını da en dar anlamıyla "yaşamak" koyarsın. dil belki her şey değildir çünkü tüm form ve normların, görünürdeki olanca dualitenin çok daha ötesi vardır, ama sezar'ın hakkını vermek elzemdir ki en azından yolun yarısıdır.
hesabın var mı? giriş yap