• (bkz: dil bilgisi)
  • dil bilgisinin doğru yazılışı.
    türk dil kurumunun ayırarak yanlış yazdığı kelime.

    ekşi sözlük bu yanlışlığa yıllarca direnmesine rağmen sonunda sözlük de boyun eğdi.
    en çok bu içimi acıtıyor.
  • "mirza habib 1866'da zorba kaçar saltanatından kaçarak bir daha ülkesine dönmemek üzere istanbul'a sığındı. burada öğretmenlik, çevirmenlik, elyazmacılığı ve memurluk yaparak ailesini kıt kanaat geçindirdi. 1893'te ölen mirza habib iran edebi modernliğinde çığır açan bir yorumculuk ve yazarlık kariyerine sahiptir. mirza habib'in en önemli başarılarından biri de, tamamen yeni ve sistematik bir modeli esas alarak yazdığı bir dizi farsça dilbilgisi kitabıdır. edebiyat tarihçileri modernist farsça şiirin dilbilgisel temelinin neredeyse bütünüyle mirza habib'in 1870'lerdeki çığır açıcı farsça dilbilgisi çalışmalarına dayandığını öne sürmektedir." hamid dabashi - iran ketlenmiş halk

    (bkz: heinrich gottfried ollendorff)
  • türkçenin temelidir. dilbilgisini bilmeyenler dillerinin inceliklerinden habersiz yaşarlar.
  • sonradan gelen ön edit: türkçesi mükemmel olan tdk meğer fikir değiştirmiş, dilbilgisini artık ayrı yazdırıyormuş... gramerin karşılığı olan dilbilgisi ve bir dile ilişkin bilginin bulunup bulunmamasına ilişkin olan "dil bilgisi" farklı şeyleri ifade eder. mesela türkçeyi pek iyi bilmeyen biri için "dil bilgisi fazla yoktur" denebilir ve burada gramerden farklı bir şey kast edilmiş olur. bu konu yukarıda ve dil bilgisi başlığında gayet güzel eleştirilmiş zaten.

    bu ayrımı yok sayan tdk'yı içtenlikle alkışlıyor ve entry'me geçiyorum.
    *
    bak ben öyle temizlik takıntılı, ütüyü çantasına koymadan çıkmayan veya ne bileyim kapıyı 5 kere kilitlemezse krizlere giren biri değilim tamam mı. öyle huylarım yok çok şükür.

    ciddi metinlerde yapılan dilbilgisi hataları ise resmen tansiyonumu fırlatıyor, kafayı kıracak gibi oluyorum. hani insan gün içinde bir sürü şeye takar, "bu böyle olacak!" dediği bir ton ufak tefek şey olabilir eyvallah da bu dilbilgisi kadar taktığım başka bir şey yok.

    gündelik köşe yazıları veya popüler dergi gibi yayınlarda bir "lisan kalitesi" aramak artık çok manasız, bunlarla bir alıp veremediğim kalmadı. herkes derdini bildiği gibi anlatsın bana ne fakat bilimsel/akademik yayınlardaki özensizlik beni delirtiyor.

    değerli hocalarım, özellikle sosyal bilimciler...

    - cümle içinde kullanılan bağlaçtan önce veya sonra virgül kullanılmamalıdır. virgül pek çok zaman bir "es verme" gibidir ama siz orada es vermenin aksine iki cümleyi birbirine bağlıyorsunuz. konuşmamıza dramatik etki katabilmek için ancak... veya zira... gibi duraklamalarımız oluyor evet ama yazdığımız şey bir "tape" değilse, bunu yazıya aynen geçireceğiz diye bir şey yok.

    - her, ama, her, kelimenin, arasına, virgül, koymak, zorunda, değilsiniz. cümleler öyle kesik kesik okunmaz. okurun insicamını bozmayın.

    - virgüle bu kadar bağımlı olmanızın sebebi, öğe sıralamasında yaptığınız hatalar. buyrun örnek:

    "en çarpıcı olan, sıradan vatandaşlar ile vatandaş olmaya can atanların, mahkemelere, muhtelif amaçlarına ulaşmanın birincil yolu olarak nasıl baktıklarıdır."

    bu cümlenin şu şekilde kurulması hem sıralamayı düzeltir hem de gereksiz virgülden kurtarır:

    "en çarpıcı olan, sıradan vatandaşlar ile vatandaş olmaya can atanların, muhtelif amaçlarına ulaşmanın birincil yolu olarak mahkemelere nasıl baktıklarıdır.

    - sıralamayla ilgili diğer bir sorun için mesela şu ifadeyi örnek verebilirim: "iyimser ve kaba olmayan bir tavır."

    şimdi hocam buradaki iyimser ve kaba, birbirine "ve" ile mi bağlanmış, evet. yani "olmayan," hem iyimserin hem de kabanın sonuna geliyor. yani kaba olmayan ve fakat iyimser de olmayan bir şeyi ifade etmiş oluyorsunuz. peki doğrusu nedir: "kaba olmayan ve iyimser." anlatabildim mi?

    - sıralama hatalarının örnekleri bitmez. genel önerim, hangi kelimenin hangisini tamamladığına, hangi soru kelimesinin neye ilişkin olduğuna falan dikkat edin. mesela:

    "... nasıl gündemin en tepesinde olmaya devam edeceklerini ele alıyor."

    değil.

    "... gündemin en tepesinde olmaya nasıl devam edeceklerini ele alıyor."

    - cümleye ama, fakat, zira, çünkü gibi bağlaçlarla başlanmayacağına ilişkin bir kural bulamadım ama kuralları ben yazsam bunu kesinlikle atlamazdım. yine dramatik etki, konuşmadaki tonlama, düz yazı olmayan bir metnin vurgusunu artırmak falan gibi sebeplerle çok sık başvurulan bir yöntem ama böyle dertlerin bulunmadığı metinlerde bence hiçbir cümle bunlarla başlamamalı. hayır zaten yeni bir cümleye geçiyorsun artık, mevcut cümlen sona ermiş, yaptığın şey iki cümleyi bağlamaktan çıkmış. bu iki farklı cümlenin alakasını neden ancakla zirayla falan kuruyoruz, bildiğimiz başka ifade mi yok? diğer yandan, bununla birlikte, bunun sebebi... bir sürü farklı cümle başlangıcımız olabilir.

    *
    son bir not: yayının künyesinde editör ve düzeltmen/redaktör ayrı kişilerse, yukarıda örneklediğim lisan denetimini editör yapmıştır - yapmış olmalıdır. bu denetim yazarla iletişim halinde olmayı gerektirir çünkü aslında mevcut eseri neredeyse bir yeniden yazma işidir. editörden çıkmış metin düzeltme için başka birine daha gönderiliyorsa artık orada yapılacak iş basit imla kontrolünden ibaret kalır.

    yani bozuk bir cümle görür de "bu nasıl iş arkadaş, düzelten bunu nasıl düzeltmiş" derseniz diye söylüyorum.
  • ayrı yazılmıyo muydu bu yaa tdk'ya göre sözde.

    en iyi intrigante nickli tdk yalakası yazar bilir bunu ona sormalı derim naçizane :p
  • ayrı yazılan birleşik kelimeler denen garabet yüzünden yanlış yazılmaktadır.
    türk dil kurumu er geç bu yanlıştan dönecek.
    bilgisayar'ı nasıl ayırmıyorsan, dilbilgisi'ni de ayıramazsın.
  • edatlardan "hani"
    zıtlık bağlacı dedin mi "rağmen"
    dümdüz bağlaç dedin mi "meğer" in üstüne tanımam...
hesabın var mı? giriş yap