• canlı organizmaların, cansız maddede bulunmayan bir yaşam gücüne ya da yaşamsal maddeye sahip oldukları düşüncesi.
  • dirimselcilik...
    yani, ilke olarak hem ruhtan hem de organizmadan ayrı bir hayatı kabul eden fizyolojik öğretidir.
  • (bkz: kadercilik)
    (bkz: dirimselcilik)
    canlıların farklı yasalar altında hareket ettiğini ve canlılığın mistik bir güç ile meydana geldiğini savunan görüş
  • (bkz: henri bergson)
  • kimya ve fizik yasalarına uymayan yaşamsal gücün varlığına inanmak,vitalizm
  • fransız pastör'ün de gönül verdiği görüş. şaşırtıcı değil mi?
  • bütün canlı varlıkların kendi özel yaşama yasalarına bağlı olduklarını, bu yasalara göre doğup geliştiklerini öne süren görüş.
    (bkz: vitalizm)
  • ya$iyorum oyleyse varim..
  • en genel anlamda canlı organizmaların salt fiziksel ya da kimyasal terimlere dayanarak kavranamayacağını; yaşam görüngüsünün salt özdeksel terimlere dayanarak bütünüyle açıklanamayacağını; canlı organizmalarda kendilerini cansız organizmalardan ayıran özdeksel olmayan yaratıcı bir gücün ya da güçlerin bulunduğunu; canlıların varlığını kavramanın ancak bu canlılara özgü, kendileri de canlı olan birtakım öğelere başvurmak yoluyla olanaklı olduğunu savunan felsefe anlayışı.

    dirimselciliğe göre, canlıların canlı olarak varlıklarını sürdürmelerini sağlayan öyle özellikler vardır ki bunların fiziksel ya da kimyasal terimler yoluyla tam olarak anlaşılmaları olanaksızdır. burada var olduğu öngörülen özellik, öğe ya da ilke, "tin" türünden metafizik bir kendiliğin varlığı olabileceği gibi biyolojik organizmaların kendi karmaşık iç işleyişlerinde içkin olarak bulunan özel organik ilişki ya da ilkelerin varlığı da olabilmektedir. nitekim dirimselci öğreti, yaşamı anlamanın doğa bilimlerinde başvurulandan büsbütün başka bir açıklama ilkesine dayanmaktan geçtiğini öne sürerek, kendisini düzenekçi (mekanikçi) doğa anlayışına karşıt bir konuma yerleştirmektedir. dirimselcilik, canlı doğa ile cansız doğa, organik varlıklar ile organik olmayan varlıklar arasında saltık anlamda kesin bir ayrılık bulunduğunu savlamaktadır.

    canlıların eylemleri canlılarda bulunduğu öngörülen gücün, yaşam ilkesinin ya da kaynağının dışavurumlarıdır. kendisini en iyi canlı varlıkların etkinliklerinde gösterdiği söylenen bu özgül yaşam gücü fiziksel bir güç olmadığı gibi bir biçimde duyularca algılanması olanaklı olan bir güç de değildir. buna karşı dirimselciliğin tersine canlılar ile cansızlar arasında gerçek anlamda bir ayrım olmadığını, canlı varlıkların da aynı cansız varlıklar gibi fiziksel ve kimyasal terimlerle açıklanabileceğini düşünen düzenekçilik, dirimselciliği canlıların gerçek doğasını neyin oluşturduğu sorusu bağlamında fazlasıyla metafizik önkabullerin etkisi altında kalmakla eleştirmektedir.

    felsefe tarihine bakıldığında dirimselci öğretinin ilk temellerinin aristoteles tarafından, bir havyanın yaşamının, ereksellik ya da sonul neden ilkesi uyarınca, organizmanın biçimbilgisel gelişimini belirleyen psykhe'sinden oluştuğu savıyla atıldığı söylenebilir. bu anlamda aristoteles, bütün doğa olaylarını nadde biçimi taşıyan bir entelekheia'nın varlığı açıklamıştır. aristoteles'in dışındaki birtakım dirimselcilere göre bu organizmalara can veren öğeler organizma oradan kalktığında bile varlıklarını sürdürmektedirler. spinoza'nın etika'da ortaya koyduğu "tümtanrıcı" felsefe, kimi felsefe tarihçilerine göre dirimselciliğin en önemli örneklerinden birine karşılık gelmektedir. gerçekten de spinoza bütün canlıları canlı kılan ortak özelliği onların varlıklrını sürdürme istenciyle açıklamıştır. spinoza'nın conatus dediği bu temel istenç yitirildiğinde canlı, canlı olmaktan çıkarak canlı olmama haline yani ölüm durumuna geçmektedir. 19. yy.'ın sonu ile 20. yy.'ın başında biyoloji biliminde baş gösteren önemli ilerlemelerle birlikte, biyolog felsefeci driesch, reinke, becher, uexküll ve bergson başta olmak üzere kimileyin kendilerine yeni dirimselciler de denen dirimselciler, bütün canlı organizmalar için belirleyici olan büyüme, üreme, yeniden üretim gibi etkinliklerin fiziksel-kimyasal süreçler doğrultusunda açıklanabilir olduğunu ileri süren "düzenek öğretisi"ne karşı çıkmışlardır. bu yeni dirimselcilik anlayışı, yaşam olaylarının ne düzeneksel en de nedensel yasalarla açıklanamayacağını savunurken, yaşam sürecinin kedi içinde özerk olduğu, hep belli bir tasarıya, hep belli bir ereğe doğru ilerleme çabasında görünenin kendine özgü bir yasası bulunduğu gerçeğini kanıt olarak göstermişlerdir. driesch'e göre canlı organizmaların bu çok önemli etkinliklerini olanaklı kılan, organik süreçlerin akışı üzerinde denetimi bulunan özerk, zihinvari; uzamsal olmayan varlıklar olarak gördüğü entelekheia'lardır. bergson ise söz konusu etkinliği élan vital (yaşama itkisi ya da atılımı) diye adlandırarak ona felsefesinde kilit önemde bir değer yüklemiştir.

    newtoncu dünya tasarımında içerimlenen düzeneksel-nedensel dünya görüşünün bilimsel başarıları da arkasına alarak egemen konuma gelişiyle birlikte, dirimselcilik gözden düşerek bütün önemini yitirmiştir. daha yakın tarihlerde bilimde, güdümbilimde, özellikle de moleküler güdümbilimde kaydedilen aşamalarla birlikte dirimselciliğin kesin bir biçimde çürütülmüş olduğu düşünülmektedir. buna bağlı olarak eski canlılığını yitiren dirimselcilik günümüzde geniş çevrelerce kabul gören bir anlayış olmaktan çıkmıştır. bilimde meydana gelen bu ilerlemeler ışığında gerek felsefeciler gerekse biyologlar dirimselciliğin deneyci bilimin gerek duyduğu açıklama ilkelerini sağlayamadığı görüşünde birleşmektedirler. ancak felsefe açısından bakıldığında, bu öğretinin gerçek değerinden bir şeyler yitirdiğini söylemek oldukça güçtür.
hesabın var mı? giriş yap