• genelde gelişmiş ülkeler tarafından az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere verilen maddi ve ayni desteklerdir. bu destekler hibe, borç silme veya imtiyazlı kredi şeklinde olabilir.

    literatürde pek çok sınıflandırılma bulunmasına karşın, kaynak kaba etim olmak üzere yaptığım değerlendirmelere göre dış yardımlar; askeri yardımlar ve kalkınma yardımları olmak üzere ikiye ayrılmalıdır.

    bazı abilerin insani yardımı da ayrı bir dış yardım türü olarak kabul ettiği görülmüştür. bununla birlikte yine kaba etime göre, insani yardımlar kalkınma yardımının bir alt sınıfı olarak değerlendirilmelidir. zira insani krizleri hafifletme (relief) adına verilen yardımlar kalkınma çabaları için bir temel teşkil eder ve uygun bir ortam sağlar. “rahatlatma-kalkınma devamlılığı” (relief-development continuum) olarak da bilinen bu yaklaşıma göre, insani yardımın son tahlildeki amacı zaten ülkelerin felaketler karşısındaki dayanıklılığını artırarak kalkınma çabalarına destek olmaktır.

    (bkz: foreign aid)
    (bkz: resmi kalkınma yardımı)
  • günümüzde devletlerin yumuşak güç unsurlarından biri haline gelmiştir.

    http://politikaakademisi.org/…tki-aleti-dis-yardim/
  • "zengin ülkelerdeki fakir insanlardan,
    fakir ülkelerdeki zengin insanlara yapılan bir servet transferidir."
    douglas casey (1992)
  • mukatta çok yerinde bir sözü aktarmış (bkz: #58373937).

    douglas casey'in vezicesinin ingilizce orjinalini de ben yazayım: "foreign aid might be defined as a transfer from poor people in rich countries to rich people in poor countries."

    tanım: yolsuzluk ve yönetişimsel sorunlar nedeniyle amaçlanan hedefleri genellikle tam olarak sağlayamayan, ülke, kurum, örgüt, stk gibi yabancı unsurlara sunulan aynî ya da nakdi yardımların genel adı.
  • gelismemis ulkelerdeki yolsuz, anti-demokratik yoneticilerin yonetimde kalmasina yardimci olan, aslinda ulkeye bir yardimi dokunmayip ustune zarari olan nane.
  • dış ilişkileri geliştirmeye yarayan para transferi.
  • bir ülkenin, diğerine verdiği sadaka. fakirliği arttırmaktan başka bir etkisi yok.

    "devletler silaha harcadığı parayla yardım yapsa yoksulluk biterdi." şeklinde beylik lafı vardır. ordulara harcanan para kadar olmasa da ona yakınsayan büyük bir miktarda dış yardımlar yapılıyor. bugüne kadar en çok dış yardım yapan ülke 40 milyar dolarla çin. çin'i 31 milyar dolarla abd takip ediyor. bizimki ise yaklaşık 5 milyar doları buluyor. bunlar çok büyük sayılar. peki neden üçüncü dünya ülkeleri bir türlü kalkınamıyor?

    bu ülkelere yapılan yardımlar öyle bir hal alıyor ki, insanlar zamanlarını üretime harcamak yerine nasıl daha fazla dış yardım alabiliriz diye düşünerek geçirmeye başlıyor. dış yardımlar politize oluyor. havadan gelen parayı alan hükümetler, ülkelerini geliştirmek için kılını dahi kıpırdatmıyor. çünkü kalkınmak için bir şeyler yapmaya çalışırlarsa bu parayı alamayacaklar. dolayısıyla yolsuzluklar da tavan yapıyor.

    yardımlar büyümeyi yavaşlatıyor. iki taraf da bunun farkında. veren taraf iyi hissetmek, vicdan rahatlatmak için yapıyor. dilenciye verilen paradan farkı yok. ayrıca yardımı alan ülkeye belli başlı şartlar koşuluyor. diyelim ki o parayla hastane, yol, köprü yapılacak; ''illa ki benim müteahhit şirketlerim yapacak'' deniyor. ufaktan bağlılık yaratılıyor.(bauer, 1972) alan taraf da buna dünden razı. gelişmek için uğraşmıyor. oturup nasıl daha fazla kopartırım diye kafa patlatıyor. bu durum iki tarafın da işine geliyor. tek kazanamayan yoksullar.

    bir de işin arz-talep boyutu var. diyelim ki piyasaya havadan gıda yardımı geliyor. arz artıyor. bu da tarım sektörünün karını düşürüyor. özel sektörün gelişmesine ket vuruyor. üretici rekabet edemiyor. üretken faaliyetlerden uzaklaşıyor.(radelet, 2006) ayrıca çatışma ve iç karışıklık halindeki ülkelere gönderilen dış yardımlar, dolaylı olarak çatışmaları finanse ediyor. mesela somali'deki iç savaşların bir sebebi de gıda yardımlarının kontrolünü ele geçirme yarışı olmuş.(maren, 1997)

    dostoyevski'nin ecinniler'inden varvara petrovna karakteri, sadakanın mahiyetini şöyle tanımlıyor: ''alaylı alaylı gülümsüyorsunuz! peki sadaka verme hususunda bana neler söylediğinizi hatırlıyor musunuz? sadaka vermekten alınan zevk; kibirli, küstah, ahlaksızca bir zevktir. dilenciyle arasında yaptığı mukayeseden memnun olan kişinin zevki. sadaka, alanı da vereni de soysuzlaştırır. üstelik amacına ermez. yalnızca yoksulluğu arttırır.''
hesabın var mı? giriş yap