ölmeyesice
baudrillard'ın mezarına çiçeklerimizi bıraktık, şimdi başıboşluktan sarhoş toplumumuz hakkında tüyolar kokluyoruz:
"
simmel, 'olumsuzlama dünyanın en basit şeyidir. bu yüzden, kişileri bir hedefte anlaşamayan büyük kitleler burada buluşurlar' diyordu. kitleleri olumlu görüş ya da eleştirel niyetleri doğrultusunda kışkırtmak gereksizdir; çünkü kitlelerin böyle görüş ya da niyetleri yoktur: ayrışmamış bir güçleri vardır yalnızca, bir reddetme güçleri. yalnızca dışladıklarıyla, yadsıdıklarıyla güçlüdürler, ve öncelikle kendilerini aşan her tür tasarıyı, kendilerinden üstün olan her tür sınıf ya da zekayı dışlayarak güçlü olurlar. burada, en yırtıcı deneyimden, hayvanların ve köylülerin deneyiminden çıkma kurnaz bir felsefeden bir şeyler vardır: 'bunu bir daha bize yapamayacaklar, bize ne özveri ne de güzel yarınlar yutturulacak bir daha.' politik düzenden aşırı tiksinme, filanca politik görüşle rahatlıkla bir arada bulunabilir. iktidarın iddialı bir şekilde ortaya çıkmasından ve aşkınlığından, politikanın kaçınılmazlığından ve iğrençliğinden tiksinme. geçmişte politik tutkular vardı, günümüzde her tür politikadan tamamen tiksinmeye özgü bir şiddet vardır."
gelen gideni hep aratıyor. bu dünya kötü, valla..