• devlet tiyatrolarının oyunlarını olabildiğince izlemeye gayret ederim. divane ağaç, izlerken gerçekten yorulduğum bir oyun oldu.

    spoylir bölümünde yorumlayayım da gitmek isteyenler varsa etkilenmesin...

    --- spoiler ---

    ağacın, kün ananın, yılanın , ceylanın, onun bunun acılarını, buhranlarını hissettirmeye o kadar odaklanmışlar ki oyun içinde epey bi bağırış var. feryat demiyorum resmen irrite edici biçimde "oooooooy ooooooy oooooy" diye bağırıyorlar. bi yerde artık bana gülme geldi valla.

    oyunun sonuna doğru uyumakta olan kün anayı uyandırmak için en az yedi sekiz kere "uyaaaaan anaaaa" diye bağırdılar ki sahneye inip "uyansana lan artık eşoleşek" diyecek seviyeye geldim."

    soyut kavramlardan pek anlamam, tasavvuf çok dikkatimi cezbetmez. dekor, oyuncular vb derken çok emek verilmiş oyuna o da belli, ama izlemesi, anlaması, takip etmesi zor bir oyun olmuş.

    önceden izlemiş olsam "olm gitme bu oyuna, bu seni, hatta temsile gidenlerin yüzde doksan iki virgül on sekizini aşar, der miydim? derdim...

    hala bilinçaltım "anaaaa uyaaaaan" diye bağırıyo...
    --- spoiler ---
  • güzel vakit geçirtmek şöyle dursun bana bitene dek dakika saydırmış, baş ağrısı vermiş oyun. yılan rolündeki oyuncu hariç diğer tüm oyuncular vasat. tiradlar karmaşık, kopuk ve anlamsız. salondan çıkarken aklımda tek soru belirmişti o da ben ne izledim az önce, sorusuydu.
  • en son söyleyeceğimi başta söyleyeyim: yazık olmuş bunca emeğe!
    80 dakika boyunca ne izledik biz? neden allahım!

    ışık, dans, dekor, kostüm, makyaj; bunlar güzel. peki geri kalan kısım? kocaman bir anlamsızlık!

    --- spoiler ---

    neydi bu oyunun derdi, ne anlattı bize? anadolu medeniyetler beşiği, yunus, mevlana, hacı bektaş, hallacı mansur... bu kadar. yunus emre'nin annesi kün ananın rüyasına girdik, gezdik gezdik uyandık. gerçekten bu kadar!
    --- spoiler ---

    yönetmen hüseyin köroğlu neden böyle bir metni oynattı, anlamak güç. hele sahnenin önüne dizilen sandalyeleri anlamak daha da güç. dt'nin paraya ihtiyacı varsa (elbette vardır) biletlere zam yapsın ama seyirciye böyle zulüm yapmasın. oyunda öndeki sandalyelerde oturan yaklaşık 150 kişi sisin içinde kalıyor, sahnenin bi tarafını görse öbür tarafını göremiyor. ne gerek vardı buna? (a-b-c kısmında oturacak olanlara bir öneri: gaz maskesi ile oyuna gidebilirsiniz.)

    dekor, kostüm ve makyaj dışında iyi olan neydi derseniz cevap nettir: cengiz uzun.
    adt seyircisinin tanıdığı büyük oyuncu cengiz bey yine muhteşemdi!

    --- spoiler ---

    bir insan bir yılanı ne kadar iyi oynayabilirse cengiz uzun öyle oynuyor. sırf bu performans için oyun izlenebilir.
    --- spoiler ---

    tabii, oyunculuklar genel olarak iyiydi. özden gököz de ağacı son derece tatmin edici şekilde oynamış. geçtiğimiz yıl cengiz uzun ve özden gököz'ün aldığı sadri alışık ödülünün neden verildiği bir kez daha anlaşılıyor. canı gönülden tebrikler. iyi ki varsınız!

    bu iki performans dışında, oyunun başındaki kısa şaman performansıyla mehmet onur kocabaş da göz dolduruyor; söylemezsem haksızlık etmiş olurum.

    peki bunca prova, emek, çalışma ve böyle büyük performanslar ne içindi? anlamsız bir oyun için. işte bu yüzden emeklere yazık. umarım sezonun diğer oyunlarında daha kaliteli metinler ve "anlamlı" oyunlar izleriz.
  • doğumla dünyaya gelip ha bir kök ha bir dal ya da bir meyve olarak ilerlediğimizi, neye yandıysak o olduğumuzu, döne döne yine kendimizi bulduğumuzu anlatan oyundur. o zaman bırakalım gidenler gitsin anlatsın, dönenler dönsün anlatsın...
  • akün sahnesinde gösterimde olan tek perdelik oyun. genel anlamda al basması halindeki bir loğusanın gördükleri anlatılıyor ama girdiğim gülme krizi sonucu pek fazla bir şey anlamadım.
  • neresinden tutsam elimde kalacak bir oyun.

    oyunculuk filan neyse onları geçtim de tiyatroda playback yapmak nasıl bir saygısızlıktır anlam veremiyorum. bütün oyunu hoparlörden dinliyorsun, oyuncular sadece dudaklarını hareket ettiriyorlar. tiyatroya performans izlemek için gidiyor insanlar ama bu oyunda öyle bir şey yok.

    üstelik yukarıda da bahsedilmiş, oturma düzeni resmen skandal.
    sahnenin orijinal hali bu şekilde: link
    bunun önüne 6 sıra uyduruk sandalye dizerek aynı seviyedeki sahnenin izlenebileceğini kim akıl etti acaba merak ediyorum.

    bilet satışı da şu şekilde yapılıyor. oturma düzeni
    önden bilet aldım sanıyorsun ama salona gidince tam bir hayal kırıklığı. sahnenin en iyi görülebileceği yerler aslında sona kalan en arkadaki koltuklar.

    --- spoiler ---

    oyunda yılan rolünde birisi varmış. sonlara doğru kadını ısırmak için ayağa kalkınca görebildim. en iyi oyunculuk da onundu diyorlar, yazık seyircinin yarısı göremedi bile.
    --- spoiler ---

    ses yok demiştik. görüntü de sınırlı. radyodan dinleseydim muhtemelen daha çok şey kalırdı aklımda oyuna dair. puanım 3/10
  • 3 ekim 2018 tarihinde ankara prömiyerini yapan, turgay nar'ın yazdığı, hüseyin köroğlu'nun yönettiği tiyatro oyunu.

    tiyatrodaki tasavvufi şiirsellik beni her zaman oldukça etkilemiştir. turgay nar'ın da varlık, hiçlik, kök salma gibi tasavvufi kavramları vahdet-i vücut kavramı içerisinde destansı bir şekilde erittiğine tanık oldum. oyundan o sanat lezzeti ile ayrıldığımı söylemeliyim. ankaralı tiyatro müdavimleri bilir: irfan şahinbaş sahnesi'nde sahnelenen oyunlar ağır olur, düşünmeye, sorgulamaya iter izleyicileri. bu yüzden söz konusu oyun, kesinlikle irfan şahinbaş oyunu idi.

    --- spoiler ---

    "neye emek verirsen o olursun
    güzelliğe emek verirsen güzellik
    şer'e emek verirsen şer erbabı olur
    nefsinle baş başa kalırsın"

    yunus'un annesi kün ana rolundeki ayşın ışımer, benim için ankara devlet tiyatrosu bünyesindeki en yetenekli ve en başarılı kadın oyunculardan birisidir. her zamanki gibi harikaydı. ancak, onun kadar harika olmasını beklediğim danscı arkadaşlar var. neredeyse her oyunda aynı şeyle karşılaşıyorum. dansçı, genç arkadaşlardaki duygusuzluk. arkadaşlar lütfen sadece dans etmeyin. sahnenin duygusu sizin de yüzünüzde olsun. ismini bilemediğim yılan rolünü canlandıran sanatçıyı ayrıca kutlamak durumundayım.

    dekor konusuna da değinmek istiyorum. sahne içerisindeki perdeli dekor anlayışı, rüya fikrini oldukça desteklemiş. gölge görüntüsünün benim estetik anlayışımda ayrı bir güzelliği temsil ettiğini belirtmeliyim.

    --- spoiler ---

    gelelim oyundaki rezalet kısmına: -ya diyeceğim kusura bakmayın- ya arkadaş neredeyse dörtte birinin sahne zemininde oynandığı bir oyun için sahne önüne sandalye atmak hangi kafanın ürünü. bazı yerleri görmek için kıvrandık resmen.
    bilet alacaklar için uyarımdır. a,b ve c bölümleri sahnenin ön kısmında ve aynı hizada olan sandalyelerden oluşmakta. en önden alabilirseniz ne âlâ. alamazsanız d,e ve f bloktan 3. sıra ve üstünden almanızı, sahnede olup biletini kaçırmamanız açısından tavsiye ediyorum.
  • izlerken devlet tiyatrosu adına utandığım oyun. oyun öncelikle efekt içinde boğulmuş başı sonu olmayan metin, bıktıran öğütler, kötü performanslarla daha beter hale getirilmiş. yarattığı baş ağrısı bir yana hedeflenen bu olmadığı halde baştan sona komedi unsurları içeriyor. aslında oyunun sonunda selam herşeyi açıklıyor. üzgünüm seyirci de oyuncu da mutsuz dönüyor tiyatrodan.
  • anadolu mistisizmini lirik bir dille sahneye aktarmış ve bununla kalmayıp sahne sanatlarının bilimum nimetlerinden yararlanmış muazzam tiyatro oyunudur.
    irfan şahinbaş sahnesindeki hem kadro hem ambians muhteşemdi. ancak çocuklara pek uygun bir oyun değildir bu nedenle çocuklu aileler oyunun ortasında çıkma durumları oldu. onun dışında uzun zamandır izlediğim en iyi tiyatrolardan biri diyebilirim.

    uzun lafın kısası izleyiniz izlettiriniz efenim.gitmeden önce yunus'un bilinen şiirlerine bir göz atmakta da fayda vardır.
  • dün izleme fırsatı bulduğum oyun.
    tasavvuf ile uzaktan yakından alakam yok ama ağaç sanırım "hakikat"i temsil ediyordu, bu yüzden köklerinde hallacı mansur gibi adamlar vardı ve aynı zamanda "bizim aşağımızda da birileri var" diyordu mansur. yani biz ağacın gövdesine biraz yakın da olsak ulaşamadık, en fazla yaklaşabildik.
    bu hakikat neyin hakikatiydi? nereden gelip nereye gittiğimizin, dünyanın ötesinde yeni bir dünyanın olup olmadığının ya da bu hiçlik-varlık döngüsünün anlamının ne olduğuna ulaşmanın son kısmı...
    yılanda işler karışık, karşılaştığı ve sohbet ettiği şey, hakikat isteğiyle "yani bütün bu hayatı anlamlandırmaya" yönelik merakıyla mahvolmuştu, aynı düşünceyi yılana da bulaştırdı.
    son sahnede anayı ısırıp yardım ettiği söylendi yılanın, yükü taşımayıp bu yoldan vazgeçsin diye anneye yönelik bir uyarıydı belki...
    kurtarıldı anne doğruya ulaşmanın zorluğundan.
hesabın var mı? giriş yap