• kullanan birinin deneyiminin ayrıntıları;

    yasal uyarı: aşağıdaki tamamen kurgudur, dmt kullanımı ve kullanımına özendirmek yasadışıdır.

    "benden 10 dakika önce transtan çıkan kişi
    "helal olsun abi böyle bir şey olamaz hayatım sanırım değişti" dedi
    bu beni cidden heyecanlandırdı
    yani iyi anlamda değil
    benim spotter'ım ikizimdi
    bu yüzden güven problemim yoktu
    her neyse
    spotter ilk aşamayı koyduğunda
    artık son çıkışa geliyrsunuz
    yani
    bu yol köprüye gidiyor ve son kez sinyal verip buradan çıkabilirsiniz
    çıkmaz iseniz
    spotter size "ciğerlerini boşalt" diyecektir
    tadı çok tanıdıktır
    onu da nefes verirsiniz
    burada artık dünya ile olan bağlarınız pamuk ipliğindedir
    spotter "bir tane kaldı başarabilirsin acele etme" dese de
    siz en az 5-6 tane aldığınıza eminsinizdir
    çünkü sayı sayma yeteneğiniz çoktan gitmiştir
    size yavaşça uzanmanızı sağlar spotter ve gözlerinizi kapatmanızı söyler
    kuzu kuzu yerinize getirirsiniz.
    şu saniyeden sonra anlatacaklarım kişiden kişiye değişse de, bir çoğunun ve benim başıma gelenler olacak.
    önce dışarıdaki sesleri duyduğunuza ve bu dünyadan kopmadığınıza eminsinizdir
    1 saniye sonra dışarıda ne olduğunu unutursunuz
    sonra yeniden hatırlarsınız
    "arkadaşlarım oradalar beni izliyorlar" dersiniz
    ve yine unutursunuz
    sonra vücudunuzda bir çakranın oldukça güçlü bir biçimde enerji boşalttığını anlarsınız (genelde kök çakradır)
    ben o zamanlar çakra falan bilmiyordum
    ama anlıyordum
    olan şeyin kesinlikle çok temel bir şey olduğunu anlarsınız
    çok tanıdık ve çok eski
    çok uygun
    çok yerinde bir şeyler oluyordur
    ancak tanıtmanıza imkan yoktur
    sonra görsellik gelir
    siyahın içinde bir şeyler olur ve
    siz gözleriniz kapalı olmasına rağmen beynin içinde bir aydınlık görürsünüz
    sanki ışıkları açmışlar gibi
    ve
    işte burada sizi endişelendirmesi gereken noktaya geliyoruz
    öldüğünüzü sanarsınız.
    "öldüm mü? neredeyim burası nasıl bir yer" demeye kalmadan
    cehenneme sokarlar sizi
    benim cehennemim iki şekilde vardı
    birincisi minik bir oda
    bu oda duvarları siyah ve kırmızı ile danseden bir oda
    verdiği acıyı tarif etmenin imkanı yok
    bu acı bu dünyada dile getirilebilecek kadar düşül değil
    devam ediyorum
    ikinci cehennem ise benim "duvar" dediğim şey
    siyahın içinde çok uzakta bir duvar oluyor
    sarı turuncu ve alevli
    bu duvar o kadar uzakta olmasına rağmen çok büyük
    verdiği acı oda kadar fazla değil, ancak yine bu dünyaya ait değil.
    şimdi endişelendiğinizi ve garipsediğinizi biliyorum
    telafi edecek kısma geldim
    cehennem size aylarca sürmüş gibi gelecek, ancak bu sadece içindeyken olan bir sanrı
    cehennemden çıkarttıklarında bir an sürmüş gibi gelecek
    çıktığınızda geldiğiniz yer cennetin ilk katı dediğim yer
    cennetin ilk katında bir arkadaşımın mükemmel bir tanımı var kendisine dair;
    "krallar gibi ağırlıyorlar."
    evet öyledir
    cennetin ilk katı eğlence katı,
    renklerin en güzellerini görebileceğiniz.
    sizi sevgiyle dolduracak şekillere şahit oalcağınız kat
    bu katta tevhid bilgisini alırsınız
    tekliği anlarsınız
    teorik olarak değil
    deneyim olarak
    işte bu mevlana'nın ölmeden önce ölmek dediği aşamadır.
    burada sizinle konuşulmaz, size ilişilmez
    burası rahatlayın diye vardır.
    ilk transta bu kattan üste çıkmanız oldukça zordur."
  • bir kullanan demiş ki;

    siz hiç havaya dokundunuz mu?
    peki hiç bir kuşun kanatlarının gökyüzünde iz bıraktığını gördünüz mü?
    daha önce hiç havanın tadını alabilmiş miydiniz?
    yeşilin tonu hiç bu kadar güzel olmamıştı...

    yaşam yeni başlıyor.
  • evinde yapan bir doktor tanıyordum, oğlu da yakın arkadaşımdı. akraba ilişkileri sıfır olan bu aile halüsinojen, uyuşturucu, uyarıcı ve depresan hakkında engin bir bilgiye sahipti. o sıralar o çocukla sıgara içip uzay muhabbetleri yapıyorduk, klasik bildiğiniz muhabbetler işte, kaçıncı boyuttayız, abi sadece beş duyu yok, beyin, enerji, cennetin kapıları, canki peygamberler, kolektif bilinçaltı falan hep tartıştığımız 'kozmik' konulardı. çoğumuz zaten bu muhabbetleri lisenin sonlarına doğru yapmışızdır. neyse, bu tanıdık doktor her gün su içer gibi amfetamin kullanırdı beyler. evdeki amatör deneysel çalışmalarını da oğlundan dinlerdim ara ara. günlerin biri, sabahın köründe herif evden çıkıyor, çıkış o çıkış. ne duyan var ne gören. ya boyut değiştirip cennete gitti, ya öldü, ya da villanın birinde seri üretime başladı. çok merak ediyorum kendisini. adam gittikten sonra tabii bunlar evi barkı sattılar. bahsettiğim çocuk amerika'da şu an, şikago'da. çocuğun annesi de türkiye'yi gezip instagram ve facebook'a fotoğraf koyuyor sadece. çok acayip şeyler oluyor hayatta.
  • intiharı düşünenlere son çare olarak tavsiye ettiğim ilaç.
    bi git gel öyle karar ver arkadaşım.
  • insan beyninin de ürettiği dimetiltriptamin isimli moleküldür. çeşitli bitkilerden elde edilen karışımla yüksek dozda (beynin ürettiğine oranla "yüksek") alınınca en güçlü psychedelic'tir.
    beyin rüya görürken bu molekülü salgılar ve yüksek dozda dmt alırsanız uyanıkken rüya görürsünüz. bu yüzden bilinçaltınızda olan biten çok önemli.
    denemek isteyenlere bir uyarım var; dmt, lsd gibi uyarıcıların etkisindeyken görülen hayaller, kişinin psikolojik durumuna göre iyi veya kötü olarak değişir. yani kullanan kişi çok mutlu ise cennet benzeri bir ortam ve güzel varlıklar görebilirken, depresyondaki bir kişi cehennemi yaşayabilir.
  • halüsinojenlerin en kuvvetlisi. hakkında en fazla laf edilebilecek olanı, ama bir o kadar da en anlaşılmazı. bir nefes alırsınız ve daha nefesi içinizden bırakmadan bir şeyler olmaya başlar. oda çekilir, görüntüler üstünüze üstünüze gelir, gerçek bir doz aldıysanız poponuzun üstünde durmanız imkansızdır. anında gerçek bir transa girersiniz. sanki bir wormholden geçer gibi, sanki vücudunuz ölür gibi, 'kabir azabı varmış' gibi. hep gibi gibi ama asla işte böyle değil sanki. dmt ile ilgili en garip şey ise gördüğünüz varlıklardır. genelde çoğu deneyen bir takım varlıklar -muhtemelen uzaylılar- gördüğünü iddia eder. hatta batman in joker ı gibidir kimi. yüzünde alaylı bir gülümseme vardır. kimi size bupğduöltkrk bir şeyler söyler, kimi sadece üzerinize gelmekle yetinir. bu varlıklarla ilgili pek çok yorum da yapılabilir ama, ne desek boş sanırım.

    dmt ile ölürsünüz. sadece bir beyin yanıltıcısı ise bile ölümün nasıl olabileceğinize dair bir fikriniz olur. üzerinize çöken korku, elinizde o anı algılayan bilincinizden başka bir şey kalmaması ve 'evet şuan öldüm demeniz' dir size bu fikri veren. çok, çok fazla şey görürsünüz ama ne kadarını anlarsınız -ya da anlamalısınız- bilmiyorum. sonlara doğru yeniden doğuşu yaşarsınız. hiperuzaydan ana rahmine, güzel ışıl ışıl dünyaya dönmüşsünüzdür işte. en azından yapmanız gerekenlerle ilgili bir sürü şey kafanıza dank etmiştir ve bu, size garip bir yaşama gücü verir. öyleki yaşadığınız şey bu hayatın her bir günü yaşadığınız şeyden çok, çok daha gerçektir.

    tekrar, dmt ile ilgili sayfalar dolusu şey söylenebilir, ama bu ne kadar gerekli ondan emin değilim. yine de neden yaşayan her şeyde dmt var*, neden deneyimledikten sonra bütün ermişlerin, mistiklerin, budist rahiplerin söylediklerini daha iyi anlıyorsunuz gibi sorular bir kenarda durmaya devam ediyor. kim bilir, belki gerçekten de bir arkadaşın dediği gibi sadece ossuruğa iyi geliyodur da daha biz insanoğlu olarak faydasını gözlemleyememişizdir. isteyen hep görüyor, ufak ufak hisler enseden yükseliyor; istemeyense evet beyin kimyası deyip doğaya vay be diyerek bakmaya devam edebiliyor. yine de dmt işleri bir süre için hep karıştırıyor.

    not: uyuşturucular kötü, zararlı, kanuna aykırı, denemeyin, denenmesine müsade etmeyin, aklınızın bi köşesine yazın. ben okuduklarımdan gördüklerimden yorum yapıyorum sadece.

    ayrıca ; terence mckenna

    **yıllar sonra gelen edit: yaşayan her şeyde dmt var mı gerçekten? bilmiyoruz.
  • yahu önce dmt nin belgeseni izledim >dmt the spirit molecule,
    sonra da dmt hakkında yazılanları okudum.

    kullanan birkaç kişi deneyim ve bilgilerini paylaşmakla birlikte, kendini; üstün ve azınlık bir kitleden sayıp, aman sakın kullanmayın şöyle olur böyle olur diyerek biraz da amacın şov yapmaya doğru itelendiğini gördüm.

    hani lise çağında ot içersiniz de, arkadaşlarınıza anlatırsınız ya, öyle bir uçtum ki uçağı düşürdüm, vay efendim adeta bulutların üzerinde kuş gibi hafifim ama sen içme kanka çok zararlı herkes kaldıramaz her bünyede aynı etkisi olmaz dersiniz falan. öyle bir merak öyle bir coşku hakim.

    dmt'yi küçümsediğimden değil tam aksine belgeselde ve deneyimlerde bahsedilen, ruhun bedenden ayrılması hadisesini zaman zaman yaşadığımdan ötürü ilgim ve merakım arttı.

    dmt ya da lsd kullanmış biri değilim ancak, bu etken maddenin rem uykusunda da salgılandığını okuyunca esasen bu kadar fazla abartılacak bir etkinin, insanların işin gizem ve merakının büyüklüğünden öte geldiği için üzerinde durma ihtiyacı hissettim.
    ek olarak, dmt'nin etkileri üzerinde, "zamanın yavaşlaması" ya da yok olmasından bahsediyorsak, rem uykusunda görülen etkileri, dmt etkileriyle kıyaslamalıyız.

    konuyu biraz daha açalım:
    rem uykusu sadece gece ortaya çıkabilecek bir durum değildir.
    (bkz: rem uykusu/@cahil prof)
    tekniği öğrendikten sonra günde 2 kez ya da maksimum 3 kez rem uykusuna yatırabilirsiniz beyninizi. bu ne demek?
    rem uykusu sonrası fiziksel değil ancak zihinsel olarak daha duru ve berrak bir hafızaya sahip olabiliyorsak, 24 saatlik bir günü 2'ye ya da 3'e bölmek mümkündür. böylelikle bir insanın bir günde yapması zor işleri etkili bir zaman yönetimiyle (time management) yapabiliriz demek.

    1 günde yapılması zor işleri günü 2'ye bölerek yaptığınızı varsayarsak, buradan da albert einstein'ın özel görelilik kuramına gideriz?
    kuram der ki;
    "cisimler hızlandıkça zaman cisim için daha yavaş akmaya başlayacaktır."
    yani sizin normal bir zihinsel iradeyle başarılması güç eylemleri başarmanız, sizin yüksek hareketinizden kaynaklanır.
    özetle;
    sabah erkenden kalkıp, sporunu yapıp ardından duşunu alıp kahvaltısına geçen, öğlen olmadan günün gelişmelerine kendini hazırlayan ve öğlen ufak molayla kendini güne hazırlayan akşam üzeri işini bitirip konserine yemeğine giden birini düşünün.

    olması istenen birinde tüm olumlu aktiviteleri yükledik. ama siz bunları gün içinde yapmaya çalışsanız öncelikle bunlar size büyük bir yük gibi gelecek zihninizde. oysa sizin bu ufak aralarda rem uykusuyla güne yeniden başlıyor gibi yaşadığınız o hisle, sabah yaptığınız duş kahvaltı ve okuma işlerini bir kenara bırakıp kendi algılarınızla oynamış olup öğleden sonraki ve akşamki işlerinize rahatlıkla odaklanabileceksiniz.

    görüldüğü üzere bir kişinin zamanını yavaşlatmış olduk. kısaca 1 günü dolu dolu geçirttik simülasyon kişisine. bu kişiyi sağlıklı bir rem uykusuna yatırdığınızda göreceği etkiler aşağı yukarı dmt etkileriyle benzer olacaktır. neden benzer dedim çünkü dışarıdan kimyasal alındığında dozu muhtelemen daha yüksek olacağı için yaşanılan etki daha fazla olacaktır (bu kadar aktiviteyi er kişiye yüklediğinizde iradeyle çatışmanız olası. bu problemi çözmek de insan bedeninde saklı).

    yukarıdaki örneği biraz dağınık yazdıysam affola işin o kısmına takılmanızı istemiyorum zira.

    benim vurgulamak istediğim nokta şudur ki; dimetiltriptamin'in epifiz tarafından salgılanmasıyla rem uykusuna geçişin başladığı ve dimetiltriptamin kullananların havasını atmaya çalıştığı olgusu.

    rem uykusunda rüya demiştik; inception'un yaratıcısı christopher nolan'ın sözlerini de araya katalım:
    "rüyalar her zaman ilgimi çekti. uyanıkken yaşadıklarımız ve gerçeklik algımızın rüyalarımda gördüklerimizle değişebileceğini düşünüyorum. rüyalarının üzerinde kontrol kurabilenler, kişinin gerçekliğini de yönetebilirler."
    yani kısaca nolan'ın neden bu filmi çektiği anlaşılmakta..

    mevlana'dan da bahsedilmesi konunun bütünlüğü için güzel bir hadise ancak, adam kargı kamışı kullanıyor diye dmt kafası yaşayacak anlamına gelmiyor. bunun yanında zihnini yoracak ancak yormadan önce de durugörü'ye sahip olabilmek için, zihnini; olimpik havuzdaki suyu %100 saflığa ulaştırma edası gibi halvete çekiliyor. bir nevi, ösym gibi sınavlara hazırlananlara; son hafta ders çalışmayın kendinizi dinlendirin demekle benzer bir durum. benzer dedim yalnız direk kıyaslamaya girmeyin.

    <<<zaten durugörünün amacı bu. adı üzerinde. zihnin duruluk ve berraklıklığı. bu yeti size ileri görüşlülük ve algoritma çözümlemelerinde içgüdülerinizi kullanırken de yardımcı olacak. her neyse.. burayı geçelim>>>

    kısaca rem uykusunun formülü basit: önce duru bir beyin, ardından ikinci vites yani yüksek zihinsel irade ve yorulan beyni rem uykusuna yatırma. buyrun size dmt kafası.

    onun dışında sürekli kullanımı halinde gerçeklik algısını kaybetmek ve belki de hiç düzelmeyecek psikolojik hastalıklara davetiye çıkarmak mümkün. insanda da recovery olsa keşke dedirtebilir insana. kişilikle alakalı bir durum kısaca.

    dmt'nin yasaklanma hadisesine gelince, devletler her ne kadar medeni olsalar-olmak isteseler de vatandaşlarını kontrol etmek isterler. birçok uyuşturucu insanların düşünme biçimlerini etkilediği için (mesela özgür irade) bu tarz ilaçları devlet; "al kardeşim kafan güzel olsun ruhunu yolculuğa çıkar biraz." diyecek hali yok herhalde. konuyu baklava hamuru açar gibi açmak mümkün ama kendi yazımı özet şekilde yazmaya çalıştım en basit tabirle.
  • hakkında rick strassman adlı tıp doktorunun muazzam bir çalışma yaptığı madde.
    eser "dmt: the spirit molecule: a doctor's revolutionary research into the biology of near-death and mystical experiences " başlığıyla yayınlanmış.
    kapağında alex grey üstadın dying isimli eseri var.

    zaten bu meretin sadece doğumda ve ölümde salgılandığı bir madde olduğu söyleniyor. descartes 'ın "epifiz bezi ruhun oturduğu yerdir" söylemine biraz daha yaklaşılıyor.
hesabın var mı? giriş yap