• eski adı domakia olan rum köyü.aydın ın söke ilçesine bağlıdır.dilek yarımadası milliparkı sınırları içindedir. eski ve yeni doğanbey adlı iki köyden oluşur.60 lı yıllarda mübadeleyle domakiada yaşayan rumlar yunanistana gönderilmiş selanikte yaşayan türkler ise türkiyeye getirilerek bu köye yerleştirilmiş.köyün adı da doğanbey olarak değiştirilmiş.gelen türkler köye bir süre sonra sığmamaya başlamışlar.traktörlerin geçebileceği yolları yokmuş.birazda kendilerinin yapmadıkları evlerde oturmak başkalarına ait bahçeleri kullanmak başkalarının çeşmelerinden su içmek falan ağır gelmiş bunlara.yer istemişler devletten.devlet bu köylülere bir km aşağıda yer gösterip bildiğiniz gibi yapın demiş.onlarda yapmışlar.rumlardan kalan evleri terketmişler.yıllar sonra ankaralı istanbullu izmirli bir sürü şehir insanı bu köyü keşfetmişler.eski rum evlerinden kalan yıkıntıları satın alıp restorasyona girişmişler.1989 da başlayan bu restorasyon süreci halen devam etmektedir.bireysel olarak restorasyon yapıldığı ve restorasyonun çok pahalı bir iş olması nedeniyle köy henüz tamamen restore edilmiş değildir.ancak gidilesi görülesi yüzlerce ev vardır.hatta orman bakanlığı eskiden hastane olan binayı restore ederek misafirhane haline getirmiştir.

    köyde duyabileceğiniz en yüksek ses çok afedersiniz eşek anırmasıdır.serin geçen geceleri muhteşem bir uyku uyumanıza yardımcı olur. etrafında yükselen dilek yarımadası milli parkının ormanı , köylülerin şorlak dediği eskiden şelale olan kayadan bir duvarın manzarası ve sorlakın arkasında yükselen büyük samson dağı görülmeye değerdir.

    restorasyonu bitirip ara sıra köye kafa dinlemeye gelen bir çok yazar şair ressam akademisyen şansınız varsa rastlayabileceklerinizden. tabi çok şanslıysanız bana da rastlayabilirsiniz. yaz aylarında köye girip alteşortmaaan diye bağırın oradaysam sizi duyar ekşi burayaaa sesime geeel derim.gelir karşılarım.misafir ederim.çay veririm.çorba veririm.
  • lokalizasyonu
    mykale (samsun) dağları’nın güney yamacına dayalı, milli parkın delta alanına yukarıdan bakan ve 1924’e kadar rumların yaşadığı bir köydür. bugün aydın ilinin söke ilçesine bağlı tarihi priene kenti ile güllübahçe yolunun ilerisinde tuzburgaz ve atburgaz köylerinin hemen ardında yer alan bölgedeki son yerleşim yeridir.

    tarihçe
    köyün ismi domatia, nmotia veya yeni nmotia’dan gelir. eskiden evler büyük bir ormanın içerisinde birbirinden ayrı, herbiri büyük avlulara sahip oda şeklinde inşaa edilirmiş ve bu odalara rumca da domatia denmiştir. yerleşim biraz daha gelişip köy meydana geldiğinde bu isim aynı zamanda köyün ismi olmuştur. bu evler mykale (samsun) dağları'nın yamacına yaslanmış şekildedir.
    rum mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan usta taş işçiliğinin ilk bakışta göze çarptığı, sivil mimari dediğimiz doğanbey evleri, dükkanları, şapel dediğimiz yapı ve hastanesi ile arnavut kaldırımı şeklinde döşenmiş dar taş sokakları gibi türk mimarisinin güzel örneklerini köy bir arada sergiler. sadece mimarisi değil 1996'daki yangından sonra her nekadar yeşilini kaybetmiş olsa da sırtını dayadığı dağın yamacında bugün
    şorlak denen şelalesi, içinden akan rum halkının çeşme dediği eskiden içme suyunu da sağladıkları nehri de görülmeye değerdir. köy yavaş yavaş yeşiline kavuşsa da şelaleden sadece yağış mevsiminde su akmaktadır.
    domatialılar, samos’tan (sisam), sakız adası’ndan, oniki ada’dan ve kıbrıs’tan gelmişlerdi.
    genelde rum halkı’nın geçimi hayvancılık olmakla beraber bağcılık ve zeytincilik de yapılırdı. tarlalarda çalışmak için de samos'tan teknelerle köye işçi gelirdi. 1800’lü yıllarda padişah fermanıyla adalardan bölgeye getirilip yerleştirilen rumlar; 1924 yılından itibaren gerçekleştirilen mübade ile kendi vatanlarına giderken, onların yerine balkan ülkeleri’nden türkler getirilip yerleştirilmiş, yokluklar içinde gerçekleştirilen bu zorunlu göç kendi başına bir dram ve bu olaylara ev sahipliği yapan eski adıyla domatia yeni adıyla doğanbey ise sessiz tanıktır. buradaki evlerini terk ederek yeni yerlerine göç edenlerin anlaşılabilir duygusal nedenlerle ayrıldıkları evlerini tahrip etmeleri, yeni gelenlerin yerleştirilmesi uzayınca sahipsiz kalan evlerin ve diğer yapıların kendi kaderine bırakılmış olması ve bu bölgenin, yerleştirilen göçmenlerin yaşamına uygun olmayışı, (gelişmeye müsait olmaması, sokaklarının dar ve dik oluşu aşırı rüzgar alması ve tarım arazilerine uzak oluşu) gibi nedenlerle 1985 yılında köy tamamen boşaltılmış ve yeni doğanbey adıyla köyün hemen aşağısında yol kenarında yeni bir yerleşim yeri kurulmuştur. bu tarihten itibaren köyün kaderi yine değişmiştir.

    köyde 1890’larda hastane amaçlı yapılan ve daha sonra ilkokul, karakol gibi işlevleri yüklenen ve geçen yüz yıl içinde yıpranan binanın dilek yarımadası – büyük menderes deltası milli parkı ziyaretçi-tanıtım merkezi olarak restore edilmesiyle, yurt içinden ve yurt dışından gelip bu köyü ve buraya ait kültürel zenginlikleri ile doğal güzellikleri korumayı ve yaşatmayı amaçlayan kişilerce bazı yapıların restore edilmesi sonucunda köy tekrar yaşanan bir yer olmuştur.

    kaynak: http://www.dilekyarimadasi.gov.tr/flora1.html

    2008 ağustos ortalarında gittiğimde köyde kimsecikler yoktu. tanıtım merkezi denen bina da kapalıydı.
  • eski rum evlerinden oluşan, şimdilik kendi halinde, doğal bir parkın içerisinde konuşlanmış bir köy burası. evlerin bazıları restore edilmiş ve belli ki oldukça masraf yapılmış bu iş için. cumbaları, kapıları, bahçeleri ve hatta kapıların tokmaklarına kadar çok güzeller. ancak halihazırda ikamet eden tek tük insan var. verandasında resim yapan ve sesimizi duyunca pencere kenarına gelip bizimle sohbet eden 2 kişi dışında kimseyi görmedik. köyde çıt çıkmıyor. fotoğraf çekimi vb. nedenlerle gelenlerin gürültüsünden rahatsız olanlar yer yer sessiz olunması için uyarı yazıları koymuşlar.

    bizi köye girişte bir köpek karşıladı, sokaklarda gezinirken baştan sona bize eşlik etti ve yine onunla tamamladık gezintiyi. bu köyde hayvanlar da uyumlu, sakin. yürüyüş parkuruna işaret eden bir tabela da var burada. lykia yolu(likya yolu)'na alternatif güzergah rotalarından biri olabileceğini düşündük. orada yürümek için ayrıca gidilmesi gerekiyor.

    taş evleri, bozulmamış bir doğanın içinde bol çiçekleri, ağaçları, taş yolları, sessizliği ile çok güzel bir yer. ortasından da ufak bir nehir geçiyor, fakat yazın kurumuş. hala köyün çoğu harap halde evlerden oluşuyor. fazla bilinmeyen, henüz keşfedilmemiş bir yer. dolaşırken alaçatı geldi aklıma. umarım dönüşüm aşamasında bu tip bir projenin parçası olmaz.
  • şükürler olsun ki, hala az da olsa varlığı ile mutlu kılan. en umutsuz an da umut ışığı olan, orda bir köy var uzakta.

    listeme ekledim.
  • (bkz: domatia)
  • çingeneler basmış köyü. geçen gün gittik.
    fotograf çekmek için "yasal hakkımız olan" 5 lira veya 10 lira istiyoruz diyorlar. yazı yapıştırmışlar evlerinin duvarlarına.
    yasal ise makbuz verecen mi? yok...
    vergi ödeyecen mi? yok...
    turist anlar mı bu türkçe yazıyı? yok...
    şaka mı bu? yok...
    rahatsız oluyoruz lütfen fotograf çekmeyin demenin en dalyarakça yolunu düşüne düşüne bulmuşlar herhalde.
    ya da ulan demişler; şuraya öyle bişey yazalım ki demişler; şöyle tam da köyün meydanına girişe yazalım; gelip okuyanın kanı beynine sıçrasın bizim ne bok olduğumuzu anlasın demişler. sonra bunu bulmuşlar.

    köy çok güzel ama zihniyet utanç verici. yerin dibine geçtim bir defa daha. ne kadar güzel yerleri gavurlar gelin rahat rahat dolaşın fotograf çekin anılarınızı yaratın derken biz bir taş üzerine bir taş koymayı becermişken paraya bağlıyoruz işi.

    oturulmaz o köyde. belli ki restorasyon yaptıranlar kafayı sıyırmış.
  • koyde utanmaz ev sahipleri var. evlerinin duvarlarine fotograf icin 5 tl istediklerine dair yazi asmislar, eski doganbey koyu. yolu doganbey 2 olarak geciyor. hemen giriste solda bir orman muhendisinin calistigi gezi rehberligi binasi var buyukce ve tas bina. orman muhendisi arkadas cok cana yakin ve bilgilendiriyor. binanin ust katinda ise bolgede yasayan ya da yasamis hayvan, bitki turlerinin ornekleri var. kus turleri, oklu kirpi, baykus vs icleri doldurulmuş. hicbir ucret ödemeden gezebiliyorsunuz. koy icinde oradan yaya olaran devam edip lütfen kapatiniz yazan ahsap kapilari acarak koy iclerine giriyorsunuz. tas evlerle dolu heryer, yikinti da cok. rumlar giderken yikmislar kimseye faydasi olmasin diye. hala daha koy yollarinda giderken bos tufek fisekleri bulunabiliyormus. zamaninda orada yasayan rumlar isyam birlikleri kurup oralarda turklere iskenceler ve mezalimler yapmislar.

    bazi tas evler kedi evi gibi kapilarinda onlarca kedi uzanmis yatiyor. kimi evlerin ise saginda solunda fotograf cekmek isteyen 5 tl verecektir gibi sacma yazilar var. çılgın ev sahibi teyze bir tanesinde gozcu gibi gozetliyor. sanırım psikolojik sorunlu. cekmedim cekmedim en son su yaziyo aliyim dedim 5 tl isteme yazisi ve cilgin teyze hemen cemkirdi bir kerteden gormus. dedim ya saka olarak yazmissiniz galiba yaziyi cektim dedim hatta bakin gösteriyim eve cekmedim diye. yok saka degil dedi ciddiyiz. ıroniden de anlamiyor teyze, iyi siliyorum dedim iceriden kocasi galiba yasli bi amca tamam tamam selametle oglum dedi gittim. demem o ki hicc turist sevmiyorlar, zengin yaslilar hic cekilmiyor. guzel tas sokaklari ve evleri geze geze gittik ve donus noktasinda arabaya bindik. yeni doganbey koyune girdik fakat orada oyle guzel bi goruntu yok acikcasi.

    oradan harabelerin bulundugu priosis yikintilarina gectik. giris 5 tl, yikjntilar muazzam. geze geze bitmiyor. buyuk iskender oraya da uğramış ve mekanın birinin adini koymuslar alexander'in evi diye. hamamlar, gida pazarları, o zamanki memurlarin ofisleri, tiyatro vs sanki canli gibi. keske o zamanlarki gibi restore edilebilse. mutlaka gezin.

    oradan karina lokantasinin oldugu kisma gectik. bataklik gibi yol kenarlari, inekler kiyida, suyun icinde filan takiliyorlar. eminim sutleri ve etleride lezzetlidir, o kadar dogal ortam. karinaya varmadan sola balikci barinagi yolu donuyor eger oraya donerseniz buyuk ihtimalle endemik kus turlerini gorebileceksiniz. vakitli gidin. karina balik restorani ise denizin dibinde, fakat sinekler isirip kanatiyor oyle feci. kalamarlarini denedik cok ic acmiyor fiyat 20 tl. oradan milet'e gecebilirsiniz. esek kulakli midasin memleketi orayida gorun, belki fisildayan sazliklarda o sesi de duyarsiniz. zamanimiz yetmedigi icin biz goremedik.
  • gördüğüm en güzel köy. evler güzel restore edilmiş. sadece kuş ve böcek sesleri duyuluyordu. sokaklarını sindirerek dolaşmak, durup durup fotoğraf çekmek için iki saat vermek gerek. tur ile gidince bu mümkün olmuyor malesef.

    2018 ramazan bayramı, ikinci gününde oradaydık. köy halkından kimseyi görmedik. evlerde yukarıda bahsedilen yazılar da yoktu. tek karşlaştığım kişiler, minik bir molalık yeri işleten üç kişi ve köyün girişinde istanbul/ataşehir'den gelip, restore edilen evi satın almış çiftti.
  • doğanbey, sanayileşen, fakat sanayileşmeyi yadsıyan insanların yeni yuvası. taş hayaller yüklü evlerini getirmişler beraber. aslı hayelli evleri kuranlar, göç edilmiş, yerine mübadele gelenleri başta etme sıtma hastalık olmak üzere sıcaklık üretmeleri her türlü hastalık tutmuş ve kaçmış, kaçamayanlar taş evlerini içindeki daha eski taşlarla sanayi kentlerinden kaçma oyunu oynayanlara az değere satmak zorunda kalarak aşağıda deniz suyuna yakın yeni bir doğanbey kurmuş, ama eski doğanbey'in mimarisi dışında vital dokusu gitmiş, cami viran, kilise zaten elviran hastane turizm ofisi, okul binası, önündeki bayrak direğini bekliyor, camlar kırık, insanüstü büstler yerlerde, manzara hoş, köy pınarlarının suyu soğuk dereden akar mı, evet akar, köyü köy yapan insanı yok mühim değil, yani sanayi dışı, hayvanını tokat yerine çeken, bakkalını namazdan önce açan, kahvehanesinin menderes motifli taşlarını sularken önünden geçen fırıncıya çörek siparişi veren, yok, yok oğlu yok. köy diyebileceğin bir düzeni yok. sokaklar kent modelinden uzak olmak için eskiden olduğu gibi bırakılmış, sivri sivri kocaman kayılgan taşlar. sokak aralarında her evin giriş çıkışına ahşap kapı. beş hanenin dizildiği bir sokak, her evin giriş çıkışında kapı var, sokak kapılarla bölünmüş, neden mi, ev önlerinde küp saksılara dikilen çiçekleri köyde her nasılsa kapılanmış iki inek bir dana yemesin diye. sanayiden kaçan modern insanlar köyü, oranın eskilerden kalan tek sakininden ve ineklerinden korumak için kapı kapı üstüne yapmışlar
  • bundan yillar once bu basliga yazmistim, oraya yerlesip yasayanlarin gezginlere karsi tuhaf bir tavri vardi. kimseyi istemiyorlardi. basarmislar bu ziyaretimde kus ucmaz kervan gecmez bir yere donmus. dogru duzgun oturacak mekan bile kalmamis. doldurulmus hayvan muzesinin envanteri bile azalmış sanki. biryere nakil mi yaptilar bilmiyorum. koy de inanilmaz terkedilmis geldi gozume. saysaniz yasayan on kisi yoktu gibi. neyse basarmislar kendi kendilerine yasasinlar ne guzel.
hesabın var mı? giriş yap