• bu komünizm, sosyalizm olaylarını almanlar bile yapamadıysa bence çok kurcalamaya gerek yok.

    bir şeyi almanlar olduramadıysa, o şey olmuyordur arkadaşlar.
  • doğu bloğunun en sağlam ekonomisine sahip olan sosyalist devlet.

    berlin duvarı yıkıldığında batı berlin'de ev kiraları 4 odalı evler için 300 ile 600 dm * arasında değişirken doğu berlin'de kiralar 30 dm ile 100 dm arasındaydı. doğu alman markı ile batı alman markı duvar yıkılıp 1'e 10 olan oran eşitlenince bir çok mark milyoneri doğu alman ortaya çıktı. bu hikayeye good bye lenin filminde az da olsa değilnilmektedir.

    her doğu bloğu ülkesinde olduğu gibi "nereden buldun yasası" bu ülkede de olduğundan insanlar maaşlarının üzerinden kalan paraları yastık altında biriktirmek zorunda kalıyor, bu birikmiş miktarı da harcayamıyordu. giyim dahil olmak üzere bir çok temel ihtiyaç hali hazırda devlet tarafından karşılanıyordu.

    batı berlin doğumlu ve berlin duvarı yıkıldığında berlin'de bulunan birisi olarak doğu berlin hakkında merakım hiçbir zaman dinmemiştir. berlin duvarı yıkıldığında her ne kadar 2 yaşında olsam da doğu berlin ve doğu almanya'nın izlerini hala sürmek ve doğu almanya'yı hissetmek hiç de zor değil. plattenbau binaların arasında gezerken tekdüzeliğini izlediğiniz berlin çok keyifli olmasa da benim gibi tutkunlar için farklı görünen objelere dönüşüp, doğu berlin ruhunu tekrar yansıtabiliyorlar.

    eğer bu tarihte kalmış memlekete biraz olsun merakınız varsa kapitalizm doğu berlin'i tamamen yutmadan berlin'e kesinlikle gidin. marzahn'da dolaşın, doğu almanya'dan miras kalmış o sessizliği, tekdüzeliği ve can sıkılmışlığını keşfedin. insanlarla iletişime geçmek istiyorsanız doğu almanya'yı gerçekten yaşamış yaşlı insanlarla konuşmaya çalışın. size genelde ters gözle bakmazlar ve iletişime geçerler. fakat gençlerden uzak durun, özellikle marzahn'ın neo-nazi nüfusu oldukça yüksektir.

    doğu almanya'yı özleyen bir çok tutkulu sosyalist ve gerçekten o yılları yaşamış insanlar görebilirsiniz. bunlar kapitalizmin yuttuğu ve yok ettiği bir de utanmadan "fakir-işsiz" gibi yaftaladığı insanlardır. işini, aşını, yiyeceğini, giyeceğini temel hak olarak devletten edinmeye alışmış, ergenliğinden itibaren işsizlik nedir bilmeyen ve iyi bir meslek eğitimi almış olan kişiler kapitalizme ayak uyduramadılar. doğu illerinde yapılan anketlerde "sınır tekrar kapansın mı?" sorusuna "evet!" diyen insanlar bugün bile hiç azımsanmayacak bir kitleyi oluşturuyorlar.

    doğu almanya baskıcı, vatandaşını fişleyen ve stalinist bir devletti fakat benim merakımı cezbeden de insanların bu sisteme olan özlemi, eğilimidir.

    aslında çok daha uzun ve bilgi içeren bir entry yazmak istiyorum fakat şu anda hevesim kaçtı. 3-5 gün sonra editleyerek bu entryi devasa boyuta getirebilirim, bu bir başlangıç olsun.
  • das leben der anderen veya herkes yunanca bilmek zorunda degil türkcesi "baskalarinin hayatlari" adli filmde sahane bir fikra ile ozetlenmistir bu ülke.. filmi izlemeyen ve izlemeyecek olanlarin bundan mahrum kalmalarini istemiyorum

    dogu almanya basbakani sabah uyanir ve balkona cikip "güneydin günes" der günese günes de "günaydin basbakanim" ogle olur basbakan bu kez "tünaydin günes" der "tünaydin basbakanim" diye cevap verir günes de. boylelikle aksam olur. gün batarken basbakan günese donup "iyi geceler günes" der günes de "nah sana iyi geceler ibine batidayim batida artik yemisim basbakanligini" der..

    işte boyle birseydir ddr ortamlari..
  • iki dünya savasindan önce hem ekonomi, hem kültürel acidan cok zengin olan alman eyaletlerinin tümüne verilen ad. eskiden ülkeydi, o yikildi, simdi cografi terim olarak kullaniliyor. sene 2010 artisi, eksisi, handikapi, kendi performansi bir degerlendirme yapacak olursak, bölge icin kimlik bunaliminda diyebiliriz. nazizim, üstüne komunizm, ardina haşırt to the blackboard gecirilen bir kapitalizm deneyimi, sonuc uzayli zekiye gibi dolasan dogu almanlar.

    hitler dönemini yasayan kesim siddet, kayip, aclik, kendi zalimligi ve yokluk travmasi gecirdi, ilk ddr jenerasyonu hepsine göre en azindan daha mutlu bir yasam sürebildi, onlarin cocuklari 60li, 70li yillarda devlet terörünü hissetti, aileler catirdamaya basladi. üstüne 80lerde iyice tavan yapmis colugunu, cocugunu bati'ya kacip terkedenler ve derin sorunlarla yasamaya mahkum kalmis geriye kalanlar eklendi. duvar yikilinca bütün hayati boyunca kabul ettigi degerler toz, toplum icinde kazanilmis statüler yok oldu. eskiden yazin denize gidebilmek icin devletten izin alanlar, bir trabi icin on sene sira bekleyenler, pompalanan para ile birden en lacisinden iyi bir audiye, mercedes'e biner, yilda iki kez mallorca, alanya yapar oldu. serbest pazar ekonomisini anlayamadan birden zenginlesip, 2000lerin basinda piyasanin gercekleri geregi alasagi oldular. ne insana aidiyet verecek, sevgi verecek bir aile yapisi kalmis, ne de (biraz kendini kandirma da olsa) ic huzuru saglayak bir inanc yapisi. en az yabanci oraniyla, en yüksek yabanci düsmanliginin ortaya ciktigi garip bir yer dogu almanya.

    yüksek teknoloji alaninda üretim ve arastirma yapanlar, dev global firmalarin subeleri ve issizler ordusunun disinda toplum ikiye bölünmüs. bir yanda kamuya sirtini dayamis, bati alman memurlar tarafindan oturtulmus bavyera eyalet sisteminde bir eli yagda, digeri balda sosyal demokrasi gazina hazineyi sömürdükce sömüren memur tayfasi, diger yanda ufak ufak köy, kasaba, sehir cemberinde tezgahi acmis insaat, finans (kredi, araba, muhasebeci, hizmet sektörü bunun karindasi), spor kulubü ücgeninde bir birine is, rüsvet, ihale paslasan, kentsoylu olmaya yeni yeni baslayan avam kalantor tayfa. insanin icini acacak seyler yazmak ister gönül, ama nafile.
  • üst edit: yazdıklarım uydurma denmiş... kaynak why women have better sex under socialism kitabı + ddr müzesi verileri.
    ilaveten almanya'da yaşıyorum. bu yazdıklarım da şimdiki zamanın doğu almanya verileri değil bu arada. duvar yıkılmadan önceki yaşama dair...

    doğu almanya -ddr döneminden bahsediyorum- genel itibariyle boklana gelir. ben bugün boklanamayacak bir kısmını yazacağım, ddr'da seks.
    ddr'daki kadınların seksten aldıkları zevk, orgazma ulaşabilmeleri, seks sonrası kendilerini nasıl hissettikleri ve gündelik yaşamda ne sıklıkla seks yaptıkları batı almanya'yla karşılaştırılıyor.

    bu konuda ddr açık ara önde. hem daha çok seks yapılıyor, kadınlar daha kolay orgazma ulaşıyor ve seks sonrası kadınlar daha mutlu ve iyi hissediyorlar -misal bu son yazdığım cümle orgazmdan da önemli bence. seksten sonra da kendini iyi hissedebilmek-. ddr'daki kadınlarla yaptıkları görüşmeler bu yönde.

    akabinde bunu araştırmaya başlıyorlar, sebebi ne olabilirdi. birkaç şeye rastlanıyor;
    kapitalist ülkelerde genel olarak seksüel ilişkiler işletme misali metalaştırılıyor. iş ilişkileri gibi total kar'a odaklanıp -ki buradaki total kar alacağın zevk ve orgazm oluyor-, ilişkiye yatırım yapmak, zaman geçirmek ve doruğa ulaşıp tekrar "piyasalara geri dönmek" gibi bir metalaştırmayla hareket ediliyor.

    işte ddr'da tam olarak böyle olmadığı saptanmış. zevki maksimumlaştırmaktan, alacağın zevki maksimize etmekten ve olayı metalaştırmaktan ziyade, o kişiyle beraber olmanın benzersizliğine, birlikte yaşayacağın deneyime ve duygulara yoğunlaşıldığı fark edilmiş.
    böylelikle kadınların da daha fazla orgazm olduğu, zevk aldığı ve seks sonrası kendilerini iyi hissetikleri saptanmış. -zaten şu son dönem hook-up kültürünün çoğunlukla erkeklere yaradığı, kadınların seks sonrası duygularının biçildiğini ve kendilerini çoğunlukla boşlukta hissettiklerini düşünüyorum da, neyse onu başka zaman şeederiz-

    yani şimdiki liberal anlayışın aksine, seksin "kim ne kadar orgazm oluyor" dan ziyade duyguların göz ardı edilmeden ve yaşanılan deneyimi tüketip geçme aracı görmedikleri bir çizgiye çektikleri saptanmış. beni ddr'a ışınlayın karşimm, yemişim stasi korkutmacalarını.

    bir şey daha var; kadınların ddr'da üreme haklarından rahatça yararlanabilmelerinin de etkisi büyük. işte nedir doğum kontrole kolayca ve ücretsiz ulaşım falan filan. aynı zamanda dini baskı da olmadığı için muhtemeldir ki insanlar kendilerini rahatça ifade edebiliyorlardı.
    gerçi aynı şekilde ddr'da boşanma oranları da batı'ya göre yüksek. ama bu da muhtemelen kadınların iş hayatında aktif yer alması, kendi ayakları üzerinde durabilmesinden kaynaklıydı.
  • savaşta doğu cephesi istihbaratından sorumlu olan nazi subayını "yeni" devletin istihbarat sorumlusu yapmıştır. (bkz: reinhard gehlen)

    daha sonra bu cici nazi tarafından kurulan bundesnachrichtendienst'a eski gestapocusu, ss'i demeden savaş suçlarına bulaşmış bir ton pisliği doldurmuştur. bu insanlık düşmanlarına "benim düşmanlarıma karşı savaştığın sürece geçmişte ne bok yediğin ve ileride ne boklar yiyeceğin umurumda bile değil" demiştir.

    tabi bu güzel almanya'nın kızıl ordu fraksiyonu militanlarını hapiste öldürüp "kanki onlar intihar etti yea" demesi var ki enfes. http://en.wikipedia.org/…tion#the_.22death_night.22

    bi dakika ya... yanlış almanya'ya yazmışım. bunlar hep federal almanya cumhuriyeti'nin yediği haltlar. hani şu çok demokrat olan. insan hakları, insan doğası, hür teşebbüs falan.
  • finlandiya'nın bugünkü eğitim sistemini kopyaladığı ülkedir. ddr'de belki de her şey boktan değildir.
  • bu ulkenin hukumeti, kurulu$undan 1971 yilina kadar federal almanya'ya kar$i olumsuz ve uzla$ma kar$iti bir tavir sergilese de, ostpolitik'i 1972 yilinda benimsemek zorunda kalmi$ ve federal almanya ile diplomatik anla$ma saglayarak ili$kileri yumu$atmaya kadar vardirmi$tir. bu politikanin devaminda, iki ulke arasindaki sivil ziyaretler ba$lami$, resmi ziyaretler artmi$ ve sonunda kendini fes ederek federal almanya ile birle$me karari almi$ akabinde duvari yikmi$ ve bu insanlik ayibina son verilmi$tir.

    bu noktada az bilinen gerceklerden birisi de rock muzigin (ya da guncel muzigin) bu birle$mede olan etkisidir. dogu almanya'da birle$me surecini hizlandiran $eylerden birisi de muzik yasagi ve genclerin bu yasaktan dolayi suren ho$nutsuzlugudur. o donem rolling stones ve the beatles gibi dunyayi sarsan topluluklari dinleyemeyen fakat haberdar olan bazi gencler, gizli gizli luksemburg radyosundan dinleyerek kaydettikleri hit $arkilari kurduklari gizli radyolardan ulke genelinde yayinlayarak heyecani arttirmi$lardir.

    bu muzikler devlet radyolarindan yayinlanamazdi elbette. butun ulkede hizla artan yasak yuzunden, gizli muzik kayitlarinin gencler arasinda cok ilgi gordugunu ve bu durumdan ho$nut olmayan genclerin korsan radyolardan seslerini duyurmaya cali$tiklarini fark eden hukumet, yava$ yava$ da olsa $arkilari devlet radyolarindan calmaya ba$layarak, dunyaya acilmanin ve federal almanya ile birle$meni ilk temelini (genclerin sayesinde) atmak zorunda kalmi$tir.

    muzigin birle$tiriciligine, tarihdeki en guzel orneklerden biridir sanirim.
  • rahmetli doğu almanya, olimpiyat oyunlarının en iyi katılımcılarından biriydi. 1949-1990 yılları arasında yaşayan bu ülke, 1952-1988 arasında sadece 10 olimpiyada katılmasına rağmen; 153 altın, 129 gümüş, 127 bronz yani toplamda 409 madalya hâlâ dünyanın en başarılı 9. ülkesi konumundadır.

    sscb'yi saymıyorum. onlar 1010 madalya ile ikinci.
  • bizim futbol milli takımı bunları sürekli yenerdi, biz de sevinirdik almanlar'ı yendik diye. spikerler de özellikle "almanya" derdi, doğu ön ekini kullanmazlardı ki, galibiyetimiz perçinlensin. 5 maç yapıp, 3 galibiyet 1 beraberlik almışız, milli takımın o günleri için müthiş bir istatistik.

    peki, batı almanya ile ne mi oluyordu milli maçlarda? konuşmayalım, söylemeyelim, toplamda 38 gol yemişiz, varın siz hesaplayın ne yapmışlar bizim millilere diye...

    neyse, çok ezik günlermiş. gene olsalar da gene yensek, almanlar'ı yendik diye datmin olsak...
hesabın var mı? giriş yap