• yazin gitmeyi anlarimda kisin eksi 30 derecede millet ne aktivitesi yapacak hakikaten cok merak ediyorum
  • tamamdır,
    gelebilir isteyen.
    kars için iki tavsiye:
    1- ara sokaklarda gezin, fotoğraf için yırtınmayın, şöyle bi' soluklanıp çürümeye yüz tutmuş nice yapılara uzun süre bakıldığı vakit, tarihsel sanatın izlerini görebilirsiniz ancak (restorasyonun ırzına geçtiği yapılarda taş duvar ve ışıklı görsel şölenden başka da aheng, iz miz yok). 2- çıldır'a gidin. sabah balıkçılarla buz kırıp balık yakalama zevkini tadın.
    haydin güzel gezmeler.
  • 2010 yılında gerçekleştirdiğim olağanüstü güzel deneyim.
    üstelik o zaman haydarpaşa garı henüz kapatılmamıştı.

    unutulmaması için not düşülsün tarihe! önce izmir'den istanbul'a otobüs bileti aldım. sekiz saati aşkın süren bir yolculuğun ardından ertesi günkü büyük yolculuk öncesi kuzen'in evinde kaldım, ki tamamen yorgun olmayayım. sabah sekizde kalkacak tren için yedi buçukta haydarpaşa'daydım.

    kahvaltı edeyim derken falan tren saati hemencecik geliverdi zaten. kahvaltıda simit+peynir+soğuk ama leziz çey vardı.

    haliyle yataklı vagondan almıştım bileti. bilet alırken görevliye sormama rağmen yine de yanıma başka birini verip vermeyecekleri endişesiyle oturdum kompartmanıma. bir kompartman, iki yata ve tek yolcuydum. zaten tüm yataklı vagonu toplasak onbeş yolcu ya vardi ya yoktu.

    kompartman: döşemesi nispeten eskimiş, sırt dayama yeri açılınca yatağa dönüşen uzun bir kanepe, kanepenin yanında aşağı katlanınca yan duvara birleşen bir sehpa, kanepenin üstünde gömme bir yatak, karşıda küçük bir dolap, dolap içinde daha da küçük bir buzdolabı ve buzdolabının hemen yan tarafında küçük bir lavaboya açılan kapı, kapı ile buzdolabı arasında da bir elektrik prizinden (bu önemli) müteşekkildi.

    yanıma aldığım kitabının ve dizüstü bilgisayarımı dolabın üzerine yerleştirip prizin çalışıp çalışmadığını kontrol ettim hemen. çalışıyordu. sonra trenin hareketiyle birlikte manzarayı seyre koyulma triplerine giriverdim bir anda. bildiğim yollar, bildiğim istanbul, bildiğim manzara. pek cazip değil şimdilik diye düşündüm.

    kitap okuyayım biraz diye açtım kitabımı ama koridordaki konuşmalardan ve açık kapım yüzünden gelip geçenlerin bakışlarından tam konsantre olamadım kitaba ve koridorlardan geçenlerden birinin laf atmasıyla ben de bir an da kendimi koridorda devam eden muhabbetin içinde buldum. komşularımla tanışma vakti gelmişti.

    vagondaki diğer yolcuların geneli asker ailesiydi ve çocuklarının iki gün sonraki yemin törenlerine katılmak için düşmüşlerdi yollara. hepsi iyi, temiz görünüşlü insanlardı. muhabbet arasında ikramlar çıkıverdi ortaya. "acaba" deyip eski tren hikayelerini anımsıyor, "yok yaa" deyip kabul ediyordum ikramları. hepsi birbirinden lezizdi ne de olsa hepsi asker görmeye giden anne sevgisiyle yapılmıştı.

    muhabbet adapazarına doğru sonlandı, herkes kompartmanına çekildi. biraz çevreyi seyrederek, biraz fotoğraf çekerek ve mütemadiyen müzik dinleyerek devam ediyordum yolculuğa. arada muhabbetler tekrar kurulsa da bunlar genellikle kısa olup ankara'ya kadar birkaç kez tekrarlanıyordu. manzara kah güzel, kah tekdüzeydi...

    öğlen yemeğini yemekli vagonda yedim. fena değildi. ama camdan akan manzara eşliğinde yemek yemek apayrı bir zevkti.

    akşam üzeri ankara'ya vardık. tren burada biraz uzun duruyordu. bu duraksamadan faydalanıp indim ben de hemen aşağı. büfeden biraları kapıp geri geldim yerime.

    tekrar hareketle akşam yemeğini birleştirdim ve ilk biramı burada yudumlladım. sonra gecenin karanlığında, camdan yansıyıp dışarının görünmesini engellemesin diye ışıkları kapatarak karanlıkta biralarımı içerek devam etim yola. bu sırada geceyi içime çekiyorum bolca. sessizliği ve bu sessizlikte raylardan gelen tekdüze ritmi sindiriyorum usulca. hayaller, hesaplaşmalar, itiraflar... bana kalsın.

    gece bir ara uyandım tren hareket etmiyor, perdeyi aralayınca sivas yazısını görüyorum. uyumaya devam ediyorum. tekdüze ritm ninni olmuş artık. sabah -erkenden- uyanınca nerede olduğumu bilmesem de manzaraya hayran kalıyorum. o daracık vadide kıvrıla kıvrıla ilerleyiş çok hoşuma gidiyor. pencereyi açıp kafamı camdan dışarı çıkarıyorum. sabah serin. hayat güzel. karnım aç.

    kahvaltı yine yemekli vagonda yine keyifli. kahvaltı sonrası kah kitap okuyarak kah manzaraya bakarak kah ilerlemiş komşuluk ilişkilerini daha da ilerleterek geçiyor. gün uzuyor. mekan hem hep aynı hem de sürekli değişiyor. zamansız, boyutsuz bir alet bu tren...

    akşama kadar olağan üstü manzarayla birlikte erzurum'a kadar gidiyoruz. erzurum'a hava kararmışken varabiliyoruz ancak. yarım saate yakın bir bekleyişin ardından vagonları azalmış trenimizle yola devam ediyoruz. sanki yolun sonu yaklaştıkça tren daha da hızlanıp daha da hızlanan zamana yetişmeye çalışıyor. saat yirmiiki sularında yolun sonuna yaklaştığımızı düşünerek iyice yerleştiğimiz kompartmanlarımızda yavaş yavaş toplanmaya başlıyoruz tüm komşularla beraber. açılmış valizler kapatılıyor, dağılmış çöpler toplanıyor.

    yirmiüç otuz sularında kars görünüyor. heyecanlıyım. biraz buruk biraz heyecanlıyım, çocukluğumun geçtiği yerleri yeniden görecek olmanın mutluluğu var içimde. camı açıyorum bir kez daha. kömür kokusu doluyor burnuma, oradan yayılıyor tüm hücrelerime.

    yirmiüç kırkbeşte iniyorum trenden. hava soğuk, keyfim yerinde...

    dipnot: en önemlisi zaman trende. sanki zamansız bir an oldu o kırk saat. hiç bir hücrem yaşlanıp ölmedi o kırk saat içinde. trene binen ben ile kırk saat sonra trenden inen ben tamamen aynıydım. sanki.
  • 23 yıldır nerelisin sorusuna kars cevabını verdik diye yok "dünyada kars'a uzayda mars'a" iste efendime söyleyeyim "zuhahahha uzakdoğuluymuş" aman "karslilar için at hırsızı derler ekiekieki" tarzında düşük bütçeli şaka yapan insanlar bugün kars'a gitmek adlı şiirler, şarkılar yazacak, bütün yaz yemeyip içmeyip para biriktirip kars hayali kuracak kıvama gelmiş. şimdi de hic gitmedim diye "nasıl gitmezsin harika bir yer ben gidicem ilk fırsatta" diye kafa şişiriyorlar. memleketimle beni rahat bırakın ulen. ne popüler kültürmüş.

    gidin gitmeyin demiyorum ama kendi içinizde gidin. kimsenin yakasına yapışmadan.
  • bir turist rehberi olarak, meslek icabı daha önce defalarca gerçekleştirdiğim eylem. o değil de, bir kere de kız arkadaşımla gidelim öylesine dedik, yer bulmak dünyanın en zor işi olmuş ameke.
  • mart ortasinda gidecegim gibi gozukuyor. o donemde karlar erimis midir, cildir golunde faytonlar duruyor mudur bilgisi olanlara bir mesaj uzaktayim. hele ani harabelerini beyazlar icinde gormek hayalim, martta kar olur di mi?
  • geçen ay gittik arkadaşlarla ve inanılmaz eğlendik. yaptığımız yolculukla ilgili naçizane tecrübelerimi paylaşayım.

    - biz bilet almaya kalktığımızda çok kolay bulmuştuk, şimdilerde sanıyorum ki işin içine tur şirketleri girmiş, bilet bulmak imkansıza yakın olmuş.

    - doğu ekspresinde üç çeşit yolculuk yöntemi var. pulman, yataklı ve kuşetli. pulman bildiğiniz otobüs gibi sıra sıra koltukların olduğu kısım. 23 saatinizi orada geçirmek isteyeceğinizi pek düşünmüyorum. yataklı vagonda 2 kişilik odalar var ve odalar otel odası konforunda. iki kişilik oturma yeri, altı üstlü iki yatak, masa, mini buzdolabı, lavabo ve askı mevcut. kuşetlinin yataklıdan farklı odaların 4 kişilik olması ve odalarda masa, buzdolabı, lavabo olmaması. odalar içeriden kilitlenebiliyor. tek veya iki kişiyseniz yataklı, üç veya dört kişiyseniz kuşetliyi öneririm. daha kalabalıksanız kolay gelsin.

    - trende üşüme ihtimaliniz pek yok zira yataklı ve kuşetli odalarda zaten kendiniz oda sıcaklığını ayarlayabiliyorunuz, diğer yerler de soğuk olmuyor.

    - buzdolabı sayesinde istediğinizi yiyip içebiliyorsunuz yataklıda. trene giderken abanın marketten alkole, abur cubura, sonra doldurun dolaba. biz öyle yaptık. hatta tren rakı içmek için de çok güzel bir ortam sunuyor ambiyansıyla.

    - lokanta vagonu var ama yemek çeşidi çok kısıtlı ve alkol yok. yemek dediysem de hazır yemek, ısıtıp önünüze koyuyorlar. hazırlıklı olun. en ideali kendi yemeğinizi getirmeniz.

    - erzurum'dan cağ kebabı sipariş etme muhabbeti var, bloglardan bulabilirsiniz sipariş verebileceğiniz lokanta numaralarını. kondüktörler de biliyor. trenin çoğu sipariş veriyor zaten ve sipariş verenler erzurum'da trenden inip sırayla parasını verip kebabını alıp trene geri dönüyor. yalnız soğuk geliyor cağ. açıkçası ben tavsiye etmem.

    - trene şu aralar ankara'dan değil, kırıkkale ırmak'tan biniliyor zira ırmak ankara arasındaki raylarda çalışma var. çalışmalar çok hızlı ilerlemiyor, muhtemelen uzun bir süre daha böyle devam edecek. ankara gar'dan otobüsler kalkıyor ırmak'a.

    - yolculuk 23 saat ama süre su gibi geçiyor. hadi yemek yiyelim, hadi kart oynayalım, hadi müzik açalım, rakı, bira. uyuyalım, uyandık, kahvaltı, efsane doğa manzaraları, şekilli fotoğraflar videolar, yine yemek, aha kar mı o derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

    - en güzel manzalar tren erzincan'a yaklaşırken. vadiler, dağlar, nehirler efsane. tren takriben sabah 6-8 arası oralardan geçiyor. yani erken uyanın sabah! zaten uyuyacağınız uyku çok çok kaliteli ve kesintisiz bir uyku olmayacak. en azından benim için durum buydu zira sallıyor birazcık :)

    - erzincan erzurum arası bazı yerleşim yerlerine yakın bölgelerde çocuklar trene taş atıyor. benim cama denk geldi bir tanesi baya sıçradım. camlar sağlammış ama.

    - şayet yolculuğu kışın yapacaksanız, kars'a geldiğinizde soğuğa hazır olun. hele hele hayatınızda ankara'nın ötesine geçmediyseniz çok canınız yanacak. yollarda aşırı dikkatli yürüyün, kaldırımlar buz tutmuş durumda.

    - kars'ta yapmanız gereken şeyler şunlar: kaz yemek, süryani şarabı içmek, ani harabelerini gezmek, çıldır gölüne gitmek ve peynir ve bal almak. biz sarıkamış'ı da görelim dedik gitmişken ama hiç bir şey yoktu. mal gibi bakınıp geri döndük.

    kaz ve süryani şarabı: kaz sadece kışın yapılıyor. bir çok lokanta var, internetten bulabilirsiniz. yalnız gitmeden önce muhakkak arayıp rezervasyon yapın. gittiğimiz mekanda süryani şarabı da vardı, kazla beraber içtik. mekana sorun var mı süryani şarabı diye.

    ani harabeleri: araba kiralamadan gitmek zor. tamamını gezecekseniz ortalama 2 buçuk saat sürüyor. inanılmaz doğa manzaraları var. gerçekten etkileyici bir yer.

    çıldır gölü: araba kiralamadan gitmek imkansız. kars'tan ziyade ardahan'a daha yakın. kışın göl donuyor, hatta üstünden arabalarla falan geçiyor imiş insanlar. biz gittiğimizde tam olarak donmamıştı henüz. göl kenarında sadece o gölde olan "sarı balık" yiyebileceğiniz yerler var. sarı balık cidden çok lezzetli.

    peynir ve bal: kars eski kaşarı hayatımda yediğim en güzel peynir. sakın ama sakın almadan dönmeyin. bal da cidden efsane. şehir merkezinde var mekanlar zaten. olmadı google'a kars kaşar diye aratın :)

    bunların dışında da sorularınız varsa mesaj atabilirsiniz, yardımcı olmaya çalışırım.
  • bunu olanaksızlaştıran tur şirketlerinin aylar öncesinden biletleri satın almasıdır diyerek bu haksızlığa karşı durmak için imza toplayanlar var.
    bakınız burada
  • hayaller san francisco, hayatlar kars
  • aylardır aklımda olan,instagramda yolculuk resimlerini görüp aşık olduğum ve hayatımda yapmayı düşündüğüm çoğu güzel şey gibi vakit bulamadığım planım.

    geleceğim kars bekle beni.artık kar yerdeyken mi olur baharda çiçekler açmışken mi bilemem.
hesabın var mı? giriş yap