• o.ç terörist pkk'lıların buraların içine ettiği gibi, km'lerce öteye de pisliklerini sıçratmaya çabaladıkları yerdir.

    ulan malın oğlu, senin derdin tarihin boyunca sistematik bir ırkçı-faşist saldırı zincirine maruz kalmamış olmak.
    hayatın boyunca yaşadığın en büyük etnik problem "şu köy isimlerini eski haline döndürsek yeaa" olan bir adamsın, utanmadan doğu türkistan'da yaşanan katliamlardan medet umuyorsun.

    al oku;
    (bkz: ağlama/mağduriyet oranı en yüksek halk)
  • "sherqiy türkistan";asyanin ortasinda, ipek yolunun uzerinde yer alan, tibet, mogolistan, rusya, özbekistan ve kirgizistan'in komsusu, taklamakan colunu yaninda kashar,ili,korla,hotan,turpan,çöuçek,altay ve aksu gibi baslica uygur nahiyeleri barindiran,dogalgaz, petrol, uranyum ve kömür gibi önemli yeralti zenginliklerine sahip, bir asirdir ozgurluk mucadelesi veren devlettir. bayragi, yasayan diger iki türk ulusu (kirim tatarlari,gagavuzlar) ile birlikte gökbayraktir.bassehri dihua (urumci) dir, yaygin sekilde kullanilan dil, bir türkce lehcesi olan uygur turkcesidir. uygurlarin disinda, özbek, tatar,mancur ve kirgiz azinliklarda, dogu turkistan'da yasamaktadir.

    dogu turkistan, gunumuzde "soykirim" ve "asimilisyon"u politikalarini en siddetli bicimde yasayan ulkedir. 1949'da iktidarda bulunan maonun, stalin tarafindan da desteklenen (rusya'da ayni soykirim-isgal plani uygulanmis; tatarlar, özbekler, azeriler, hakaslar, tuvalilar, kirgizlar, hatta rus yahudiler ve stanilist görüsün karsisinda duran ruslar da toplama kapmlarinda katledilmistir (bkz: gulag) ) isgal politikasi bugun halen devam etmekte, hapis ve toplama kamplarinda binlerce tutsak kisi, yargisiz infazla katledilmekte, evlere baskin yapilmakta, genc nufus toplanmakta, uygur halkinin bagimsizlik ve kendi kaderini tayin etme hakki elinden alinmaktadir.

    cin iskencesi ismiyle anilan uygulamalar:
    01. soğuk hava deposu cezası vermek
    02. kolay doğum cezası vermek
    03. kollektif kürtaj cezası vermek
    04. el, ayak ve gözleri bağlayıp suya atmak
    05. kamyonların arkasına bağlayıp sürükleyerek öldürmek
    06. diri diri gömerek öldürmek
    07. mahkumun tırnakları arasına çivi çakmak
    08. calisma kamplarinda ölene kadar calistirmak
    09. kışın mahkumları kar üstüne oturtmak
    10. cinsiyet uzuvlarına domuz kılı sokmak
    11. serçe kızgın demir çubuk sokmak
    12. cesedin yanına bağlayarak bir gün bekletmek
    13. ağız ve buruna kostik veya diğer asitler dökmek
    14. insanların üzerlerinden kamyonlar geçirip ezmek
    15. boyuna tel bağlayıp elektrik vermek
    16. kendi kendine defin cezası,

    dogu turkistan halkina göz dagi vermek ve onlari kirmak üzere, mevcut yonetimlerin basvurduklari yontemlerden sadece birkacidir.

    mevcut yontemler disinda, uygurlara yönelik uygulanan özel yasalar (mecburi kürtaj ve zorunlu dogum kontrol yasalari), dogu turkistan siniri icinde yapilan "nükleer denemeler", dogu turkistan topraklarinda yeni yerlesim bölgeleri acilmasi buraya "cin" göclerinin tertibi ile "imtiyaz" sahibi bir topluluk yaratmak (egitim, kamu isleri, saglik gibi konularla ilgili sosyal kurumlarda cogunlugu ele gecirmek), bolgenin demografik yapisinda degisiklik yaratarak (1942’de bölgedeki uygurlar nüfusun %78’ini oluştururken, bugün bu oran %48’dir), bölge halki üzerinde "baski" kurmak, belli sayida kisinin ikâmet edebilecegi "pilot" sehirlerin kurulmasiyla birlikte yönetimin-idarenin daha kolay denetlebilmesi ve mevcut halkin parcalanmasi saglamak gibi "bir halk nasil yok edilir" sorusunun cevabi olarak karsimizda duran , "uluslarasi toplum" (bm, abd,avrupa toplulugu ve tabii ki türkiye) un hicbir zaman ilgilenmedigi,yardim etmedigi,tibet,mogolistan,cecenya, filistin ve filipinler gibi ülkelerle ayni kaderi paylasan yurt.

    bu uygulamalara sistemli olarak devam edilmesi, "terörizme karsi sert mücadele" (büyük temizleme, devleti bölmeye calisanlar, teröristler) basligi altinda yürütülmektedir ki, "terörizme karsi mucadele"yi sürdükdüklerini , dünya'da "insan haklari" ve "demokrasi" adina savastiklarini soylelenlerin soykirim uyguluyor olmasi da rastlanti degil, gercegin kendisidir.

    1998 yilinda, dogu turkistan'da milyonlarca uygurlu katledilmis ve hâlâ soykirim devam ediyorken, türkiye hükümetince onaylanan gizli bir genelgeyle , "sincan-uygur özerk bölgesi"nin `cin halk cumhuriyeti devletinin bir parcasi oldugu, toprak butunlugune saygi ilkesi cercevesinde uygur türklerinin, türkiye cumhuriyeti sinirlari icinde gösterilerini kisitlanmasi karar verilmis, cin halk cumhuriyeti ile ticari anlasmalarla "ekonomik" baglarin guclendirilmesi gerekliligi savunulmus, bagimsizlik mucadelesi terörist faaliyetler kapsaminda degerlendirilmis, ve cin halk cumhuriyeti basbakanina "devlet nisani" verilmistir. 2002'de , devlet oportünizmin dibe vurdugu bir dönemde (tank ihalesi,imf vs), mevcut ticari anlasmalarin devami karar verilerek, dogu turkistan ile ilgili dis politika siyasetinde bir degisiklik yapilmamistir.

    998 yilinda, mesut yilmaz baskanligin onaylanan gizli genelgede, tepki toplayan maddelerden biri de dogu turkistan bayraginin kullaniminin t.c. sinirlari icinde yasaklanmasidir ki, istanbul - göztepe, esenler ve bagcilarda gökbayrak evlerde ve sokaklarda dalgalandirilmaktadir.

    not :
    1 - sincan-uygur özerk bolgesi ismi (kazanilmis topraklar?) isgalciler ve isbirlikcileri tarafindan kullanilir
    2 - 999 yili icinde, 10.000 uygurlu tutuklanmis, 9000'i hapse mahkum olmus, 3500'üde idam edilmistir ve cogu iskenceye maruz kalmistir.
    3 - 997 gulca'da yasanan olaylar neticesinde, 1500 üzerinde uygurlu kayip olmustur.
    4 - 2001 yilinda, bogazla ilgili anlasmalara aykiri olmasina ragmen, cin savas gemisi varyagin, ticari anlasmalar nedeniyle istanbul bogazindan gecisine izin verilmistir.
  • uygurlar'ın ülkesidir. bu bölge çin işgali altında olan bir türk yurdudur. çin devleti, özerk uygur bölgesinde sistemli bir yoketme politikası uygulamakta, bilinçli bir asimilasyon ile uygur türklerinin kültürünü ve kimliğini değiştirmeye çalışmakta, bu amaçla da uygur halkını köle durumuna sokup topluluk içinde eritmeyi hedeflemektedir.

    çin yönetimi, uygur türklerine şehirlerde 1 çocuk, köylerde ise 2 çocuk yapabilme izni vermektedir. bu insanlık dışı uygulama çok sıkı denetlenmekte, kürtaj; kısırlaştırma vb. yapılmaktadır. çin'de eroin ile ilgili suçların cezası idam iken aynı suça doğu türkistan'da çok düşük bir ceza verilmektedir. bölgede devlet memurlarının %90'ı çinlidir. uygur türklerinin yurt dışına çıkışları ve çin şehirlerine girmeleri yasaktır. kendi şehirlerinden çıkıp başka bir uygur şehrine seyahat etmeleri polisin iznine bağlıdır. yine uygur türklerinin telefon görüşmeleri dinlenmekte ve mektupları okunmaktadır. çinlilere kredi faizsiz verilirken, aynı kredi doğu türkistanlılara ise faizli olarak verilmektedir. (http://www.uygur.org/…rkistan/haber/2009/02_18.html)

    ~

    kürt kökenli vatandaşlarımıza gelirsek onların çin işgali altında yaşayan uygur türkleri ile nasıl bir benzerlikleri olduğu anlaşılamamıştır. şimdi vicdan sahibi bir insan kimliği değiştirilip özgürlükleri elinden alınmaya çalışılan, üzerinde asimilasyon politikası uygulanan insanlara mutlaka destek olur, sahip çıkar, yardım eder, nihayetinde acısını paylaşır. ala al der, mora mor. (bkz: kürtleri sevmemek/@altay)

    evvela türkiye kürtleri işgal altında değildirler. esir olmaları bir yana kelebek gibi özgürdürler. istedikleri kadar çocuk yapabilmektedirler. türk ceza kanunu da ülkede yaşayan herkes için geçerlidir. bu topraklarda çalışan kazanır ki elması da kızarır. türk kamu sektöründeki iş pozisyonları, etnik kökenine bakılmaksızın gerekli koşulları taşıyan her vatandaşa açıktır. türkiye kürtleri haklarında verilmiş bir mahkeme kararı yoksa istediği an yurtdışına çıkabilir, yurtiçinde ise arzu ettiği vilayete seyahat edebilir. ülke içinde istediği il-ilçe-köye yerleşebilir. bu ülkede ancak yasaların elverdiği özel durumlarda kişilerin haberleşme hürriyeti kısıtlanabilir. bu özel haller dışında kişilerin mektuplarını okumak ya da telefonlarını dinlemek suçtur.

    türkiye kürtleri türkiye cumhuriyeti vatandaşıdır ki kanun önünde herhangi bir ayrıma tabi değildirler. onlar bizim arkadaşlarımız, dostlarımızdır. vatandaşlarımızdır. külüne muhtaç olduğumuz komşularımızdır. bunun aksini söylemek ve "türkiye kürtleri ile uygur türklerini aynı kefeye koymak" ancak ve ancak ezik edebiyatı ile yol alan ırkçıların söylemi olabilir ki olmasın lütfen.

    (bkz: tbmm'nin kürdistan özerk bölgesini kabul etmesi/@altay)
  • bugün 2. doğu türkistan cumhuriyeti'nin batı'dan rus, doğu'dan da çin tarafından kıstırılarak yıkılmasının, son ve en acımasız işgalin başlamasının 72. seneyidevriyesi. 1 ekim 1949 yılında, ikinci ve son doğu türkistan cumhuriyeti yıkılmış ve çin halk cumhuriyeti işgali başlamıştır. umarım ki uğradığı zulüm okyanusya yerlilerine, amerikan yerlilerine ve sahra altı afrika'ya denk olan hatta, çkp'nin zalimliği ve modern teknolojinin birleşmesi neticesinde bazı noktalarda bu saydığım milletlerden bile daha fazla olan uygur türkü soydaşlarımız, en tez zamanda tekrar ve ebedî olarak bağımsızlığına kavuşur...

    görsel

    görsel
  • bölge üzerine asgari de olsa okumalar yapmış orta asya çalışan bir arkadaşın doğu türkistan üzerine yazdığı biraz uzunca yazı:

    edit: arkadaş yazıyı bilahare blogunda yayınlamış, şurdan buyrun.

    ----- alıntı --------

    son günlerde doğu türkistan türkiye'nin gündeminde daha önce hiç yer tutmadığı kadar yer tutmuş durumda. hatta 2009da bile belki bu kadar gündeme gelmemişti. herkes facebookta twitterda bir şeyler paylaşıyor. eskiden bu mevzuyla ilgili olan benim gibiler kimsenin ilgi duymamasından hayıflanırdı. şimdi ise şu tabloya bakıyorum ve yine sevinemiyorum. çünkü birincisi yalan yanlış birçok şey de dolanıyor. birçok insan nerdeyse hayatında ilk defa doğu türkistan'dan haberdar olduğu için belki de çok garip değil bu. ama beni üzen nokta çok ateşli ateşli paylaştığımız şeylerin doğu türkistan'dakilere hiçbir faydası olmaması, hatta nerdeyse zararının olma ihtimali.

    beni tanıyanlar doğu türkistan'la olan hissi yakınlığımı bilirler. daha küçük denecek yaşta isa yusuf alptekin'in anılarını okuyarak başladı ilgim ve sevgim. daha sonra rıza bekin paşa, arslan alptekin, rabia kadir dahil uygur diasporasından birçok kişiyle tanışma fırsatım da oldu.

    ancak ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada hissi tepkilerin yanında rasyonel bir yaklaşıma da ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. belki heycanlı bir gençten akademisyenliğin kuru dünyasına geçtiğimi iddia edebilirsiniz ama bu hissi paylaşımlarımız da her şeyden önce bizim kendimizle ilgili oluyor ne yazık ki. "sen paylaştın, o paylaşmadı. sen bunu paylaştın, bunu da paylaşmazsan insan değilsin. onu paylaşıp bunu paylaşmayanın taa..." diye gidiyor cümleler. oysa bizim artık her şeyden önce doğu türkistan'daki kardeşlerimizin hayatını düşünmemiz lazım.

    şunu da söylemem lazım ben konunun uzmanı değilim, çin'le ilgili bilgim sınırlı çince hiç bilmiyorum. ama eskiden beri doğu türkistan üzerine olan akademik yayınları takip ederim. ayrıca konunun uzmanı olan arkadaşlarımla da konuştum bu sürede. yani yazacaklarımdan bir kısmı arkadaşlarımdan öğrendiklerimi size satmak olacak.

    öncelikle doğru yansıtılmayan şeylerden başlayalım. ilk olarak o paylaştığınız resim ve vidyoların çoğunun olayla bi ilgisi yok, hatta sol haber sitesi gibi bazı dangalaklara fırsat vermekten başka işe yaramıyor. o yüzden paylaştığınız şeye dikkat etmenizi rica edeceğim.

    ikincisi karşı karşıya olduğumuz olayın niteliği. ramazan'da gelen yasaklar gördüğüm kadarıyla bir infial yarattı ancak yanlış yönlendirmeye de sebep oldu. sanki mevzu çin hükümetinin islam düşmanlığı, islam'a saldırması gibi lanse ediliyor. halbuki çin'de uygurların dışında başta çinli müslüman olarak bilinen huiler olmak üzere birçok müslüman grup var (sayılar konusunda bir önceki iletimde bahsettiğim üzere farklı ifadeler var, toplamda 30 ila 50 milyon arası gibi bir tabir kullanmak yerinde olur, güvenilir bir kaynaktan sayılara baktığımda tekrar yazacağım), ancak bu bahsedilen yasaklar sadece uygurlar'a getiriliyor, yani resmi adıyla "sincan uygur özerk bölgesi"ndeki uygulamalar ve hedefi de uygurlar. çin'in diğer bölgelerinde müslümanlar'ın büyük çoğunlukla hiçbir sıkıntı yaşamadan dini vecibelerini yerine getirdiğini biliyoruz.

    son günlerde infial yaratan yasaklar şunlar. doğu türkistan'da devlet çalışanları, öğrenciler ve öğretmenlerin oruç tutması yasak, ayrıca camilere gitmeleri de sıkıntılı (resmi olarak yasak mı bilmiyorum). çin halk cumhuriyeti ateist bir devlet. bunun manası şu. birinci olarak devlet görevlisi olan herkesin ateist olması şart. yani bu, bölgeden bölgeye değişmiyor, bütün çin'de böyle. ikinci olarak bu tarz sıkıntıları zaman zaman bütün inananların yaşadığı demek bu. uygurlar'ın yanında özellikle katolikler de çin devleti tarafından şiddetli baskıya maruz kalıyor, aynı zamanda daha düşük ölçüde tibet budizmi de bundan nasibini alıyor.

    uygurlar'a dönecek olursak, anlaşıldığı kadarıyla resmi yasakların dışında gayrı resmi uygulamalar da olduğu görünüyor. yani yasa yalnız öğrenci, öğretmen ve devlet memurlarıyla sınırlıyken, keyfi uygulamalar da görülebiliyor. bunun da özellikle bölgeden bölgeye değişiklik arz ettiği söyleniyor. bunun dışında zaten sadece bu ramazan'a özel değil, uzun yıllardır doğu türkistan'da dinle ilgili çeşitli kısıtlamalar getiriliyor. mesela zaman zaman okuduğumuz haberler namaz kılmak, kur'an bulundurmak gibi şeylerin ceza almaya hapse girmeye neden olabildiğini öğreniyoruz, ancak bu genel bir uygulama değil.

    varmamız gereken en önemli sonuç şu. eğer müslümanlar arasında bu baskıyı yalnızca uygurlar görüyorsa bu çok basit olarak olayın bir islam'a karşı savaş değil, etnik bir mesele olduğunu gösteriyor. doğu türkistan'daki gerilim yeni değil. yirminci asırda iki kez bağımsız devlet kurulmuş bir toprak burası ve 1949'daki son işgalden sonra da gerilimler hep oluyor. özellikle 1980lerden itibaren şiddet olaylarında tırmanma görüyoruz ve çin devletinin baskıları artarak devam ediyor. zaman zaman büyük ölçekli katliamlar yaşanmakla birlikte, sürekli olarak zaten böyle bir durum var.

    ancak önümüzde olan bu tarihe baktığımızda bir dönüm noktası görüyoruz, bu da 11 eylül. evet bilmeyenler için biraz ilginç gelecektir, ama konunun dini bir hüviyete bürünmesinin başlangıcı 11 eylül'dür. 11 eylül'den sonra çin hükümeti dünyada var olan "radikal islam"a "islami terörizm"e karşı savaş söylemini benimseyip kendi hukuksuzluklarını ve katliamlarını bununla meşrulaştırma yoluna gitmiştir. hak, hukuk arayan uygurlar "islamcı terörist" olarak dünyaya sunulmuş, bununla çin kendini uluslararası arenada kabul ettirmeye çalışmıştır. işid'in ortaya çıkışıyla beraber, bu etiketin ve bu söylemin çin için daha fazla sömürülmesi gereken bir şey haline gelmiş olması da mantıkidir.
    bunun karşılığı elbette uygur toplumunda da görünüyor. bu uygulamalar neticesinde din daha önce hiç olmadığı bir düzeyde kimliğin bir parçası haline gelmiş durumda.

    peki olay etnik bir olayken, neden çin özellikle dini yasaklara gitmektedir (uygur dili ve kültürü üzerinde "rejime aykırı olmamak şartıyla" böyle bir yasak yoktur). bir nedeni deminden beri bahsettiğim islamcı terörist etiketini kullanmak tabi ki. hatta şahsi fikrimce uygurlar'ı gerçekten böyle bir yola sokmak gibi bir politika da var. nitekim uzun zamandır uygur ayrılıkçıların afganistan'daki veya başka yerlerden cihatçı örgütler tarafından beslendiği haberlerini pompalıyorlar. ancak tarafsız kaynaklar şu ana kadar böyle bir şeyin saptanmadığını söylüyor. zaten daha sonra değineceğim çin'in jeopolitik konumunu göz önüne aldığımızda da böyle bir şeyin mümkün olmadığı görünüyor. netice olarak doğu türkistan'daki ayrılıkçı hissiyatın hiçbir uluslararası bağı yoktur tamamen bölgenin içindeki huzursuzluk, hukuksuzluk ve katliamlardan doğmaktadır. çok saygı duyduğum uygur diasporasının ise bölgede gerçek bir etkini ne yazık ki yoktur.

    ikinci bir sebebin şu olabileceği kanaatindeyim. çin hristiyan ve müslüman bir çoğunluğa sahip olmadığı için organize dinin ya da dinin toplumsal boyutunun tarihi olarak zayıf olduğu bir ülkedir hristiyan ve müslüman ülkelerle karşılaştırıldığında. çin'in geleneksel "din"leri daha bireysel ve daha spiritüeldir. bu sebeple mesela sovyetler birliği 1920 ve 1930larda dine karşı son derece acımasız bir savaş yürütürken, komünist çin rejiminde bununla karşılaştırılabilecek ölçüde bir din karşıtı savaş olmamıştır. rusya'da ortodoks kilisesi rejime rakip olabilecek bir güç arz ederken, çin'de bunun muadili bir yapı yoktu. bu söylediklerimle bağlantılı olarak modern çin tarihçisi bir profesörün bana söylediğini aktarmak istiyorum. dinin (en azından organize veya toplumsal dinin) çin'deki bu göreli zayıflığı, çin yönetiminin katoliklik veya islam gibi dinlerin yapısını ve gücünü anlamasını güçleştirmektedir. fikrimce sorunun bir diğer yanı da budur. çin getirdiği dini yasakların ne gibi sonuçları olabileceğini tam hesaplayamamakta, insanların tepkisini önemsememektedir.

    ayrıca çin ateist bir devlet olduğu için bu konuda benim de tam hakim olmadığım yasaları vardır. ve öğrenebildiğim kadarıyla bir uygur'u cezalandırmak hapse atmak istediğinde, aslında meselenin dinle en ufak alakası olmasa da bu yasaları kullanmaktadır. yani din çin devleti için bir nevi araç haline gelmiştir ve birçok başka hukuksuzluğu bu kisve altında saklamaktadır. ancak mesela devlet görevlisi olan bir hui bile bu yasalara aykırı davransa onlar çok daha sıradan uygulamalarla basit cezalarla karşılaşmaktadır.

    peki olayın dini boyutunu açıkladıktan sonra, meselenin neden etnik bir sorun olduğu konusuna dönelim. bölgedeki temel sorunlar nelerdir. tartışmasız en önde gelen sorun doğu türkistan'ın çinlileştirilmesi, yani bölgeye olan han çinlisi göçüdür. 1949'da bölgenin yalnızca yüzde 6'sı çinli iken, bugün bu oran muhtemelen yarıyı geçmiştir. ben en son beş yıl önce bu istatistiklere baktığımda uygurlar'ın oranı yüzde kırka yaklaşmış durumdaydı, bugünkü net oranı bilmiyorum. bunun yanında bölgede müthiş bir ekonomik eşitsizlik vardır. hangi sektörde işe alınanların ne kadarının çinli ne kadarının uygur olduğunu gösteren istatistikler vardı, şimdi tek tek arayıp bulamayacağım. ancak özet olarak yüksek maaş getiren işlerin hepsinde çok çok büyük oranda çinliler işe alınmakta uygurlar dışlanmakta, sefalete ve de kanun dışı yollara teşvik edilmektedir. urumçi bugün dünyanın en "modern" ve "gelişmiş" şehirlerinden biridir ama nüfusunun en az yüzde sekseni çinli'dir.

    2009'da leidan'a gittiğimde oradaki bir hocam 2009 temmuzundaki büyük olaylarda kaşgar'da olduğunu belirtti. ve bana dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir etnik nefret görmediğini söylemişti. bu söyleneni yakın zamanlarda doğu türkistan'da uzun bir vakit geçiren (çince uygurca bilen) akademisyen bir arkadaşım da teyit etti. hayat tamamen ikiye bölünmüş durumda. çinli ve uygur birbirinden alışveriş yapmıyor, birbirinin evine gitmiyor, birbirinin yemeğini yemiyor. elbette ki çin okullarında okumuş ve daha asimile olmuş uygurlar var, ve elbette ki bölgesel farklılıklar bulunuyor. mesela turfan bölgesi tarihi olarak çin kültürüyle daha içli dışlı olmuş bir yerken, türkistan mirasını en fazla taşıyan kaşgar ve çevresi çinlileştirme politikalarına karşı en sert tepkilerin verildiği bölge durumunda. ancak bütün bu farklara rağmen karşı karşıya olduğumuz etnik nefreti bir sınıfa veya bölgeye bağlamak mümkün değil. bunun milli yani bütün doğu türkistan'a yayılmış bir husumet olduğunu söylemek mümkün, tabi ki farklılıkları da unutmadan. mesela çin devletine çalışıp en uç sayılabilecek islami pratikleri uygulayan uygurlar olduğunu da öğrenmiş oldum.

    not etmemiz gereken şeylerden biri şu. çin gibi bir devlette devletle başınızın belaya girmesi ne anlama gelir? her ne kadar bizim ülkemizin entelleri arasında kürt meselesini filistin veya doğu türkistan'la eş tutma eğilimi varsa da olay bu karşılaştırmalarla anlaşılabilmenin çok ötesindedir. çin polisinin yalnızca uygurlar üzerinde değil bütün ülkede anlamadan dinlemeden sormadan soruşturmadan insanları indirdiği bir vakıadır. doğu türkistan'da etnik nefretin ve uygur karşıtı politikaların buraya gelmesi de zaman zaman büyük ölçekli katliamlara neden olmaktadır. son olarak katledilen 18 kişi nerdeyse artık benim gibi bölgeyi takip eden biri için sıradan bir hal almıştır. mütemadiyen çift basamaklı sayılarda uygurlar'ın katledildiği, ipe sapa gelmez nedenlerle hapse atıldıkları bilinmeyen bir şey değildir.

    ancak olayı yalnızca bir çin devleti-uygurlar çatışması şeklinde açıklamak da yanlış olacaktır. etnik nefret daha önce değindiğim gibi devlet mekanizmalarını aşmıştır, iki milletin birbirine güveni kalmamıştır. bu yüzden her an patlamaya hazır bir bomba halindedir bölge. herhangi bir sebepten bir çinli ile uygur arasında çıkabilen kavgalar anında büyük çaplı etnik çatışmalara dönebilmektedir. evet uygurlar'ın hiçbir uluslararası ağı yoktur çin'in iddia ettiğinin aksine. uygurlar'ın mevcut özerk cumhuriyet kadroları dışında temsilci bir kurumu da yok denebilir. ancak yine de olay artık yalnızca uygurlar'ın devlet tarafından katledilmesi değil, çinli halk ile uygur halkının birbirini öldürmesi boyutuna gelmiştir. artık uygurlar için sabır kalmamıştır. çıkan olayların birçoğu spontane gelişmekte ve daha sonra çin polisinin çok şiddetli müdahalesiyle son bulmaktadır.

    yukarıda bir yerde çin politikalarının uygurlar'ı hukuk dışı yollara sürdüğünü belirttim. çinli halk arasında çin devletinin pompaladığı çok kötü bir uygur imajı vardır. uygurlar ahlaksız, hırsız, katil, "bıçak taşıyan" insanlar olarak bilinmektedir ve çinlilerin çoğu bu görüşü paylaşmaktadır. ne yazık ki bu imaj çinliler ile de sınırlı değildir. başta bölgede yaşayan kazaklar olmak üzere diğer halklar da yavaş yavaş bu görüşü paylaşmaya başlamıştır. hatta ve hatta çin'e giden türk turistlerden iş adamlarından bile "çin'de en pis işleri yapanlar hep uygurlar" lafını duymanız mümkündür. belirtmek gerekir ki bu söylem amerika'da siyahlara, almanya'da türkler'e karşı kullanılan söylemin aynısıdır. doğrudur belki kendi hayatlarında insanlar bu şekilde uygurlar ile karşılaşıyordur. ama işte akademi zaten bu yüzden var. eğer kendi gözünüzle gördüğünüz bireysel vakalardan bir olayı anlamak mümkün olsaydı bu kadar insan tarih, sosyoloji, siyaset bilimi, antropoloji okumazdı. o yüzden lütfen bu tür yorumlara itibar etmeyiniz. etnik çatışmaların dinamiği ve de özellikle göç hareketleri gettolaşma gibi konular bu olayı anlamamızda bize daha fazla imkan tanır. özet olarak uygurlar bölgede yalnızlaşmıştır. son derece entellektüel bir hui arkadaşıma bu söylemden bahsettiğimde "uygurlar'a yapılan bana yapılsa ben de vurur kırardım" diye cevap verdiğini belirtmek istiyorum.

    uygurlar da diğer gruplara karşı bu tarz önyargılar geliştirmiştir. çin hükümetinin amaçlarından birisi de güçlü bir bölgesel kimliğin oluşmasını engelleyip uygurlar'ı yalnızlaştırmaktı. bu yüzden mesela nüfusu iki milyon civarında olan kazaklar'a karşı uygulamalar uygurlar'a karşı olandan çok farklıdır. ayrıca kazaklar kazakistan'ın bağımsızlığının ardından bir güvence bulmuşlardır, kazakistan vatandaşlığına geçen çok sayıda kazak vardır. vatandaşlık değiştirmeseler bile her zaman kazakistan ile ilişkide kalabilmektedirler. ancak bu halklar arasındaki anlaşmazlıkları yalnızca çin politikalarıyla açıklamak da kolaycılık olur, burda anlatamayacağım tarihi kökleri de vardır.

    çin bugün çok büyük bir güçtür. uluslararası sistem üzerine çalışan arkadaşlar daha iyi bilir ama artık en azından iki kutuplu bir dünyaya girdiğimiz yazılıp çizilmektedir. ve benim gördüğüm kadarıyla bu dünyanın kutupları birbirine rakip olmaktan çok dost bir görünüm sergilemektedir. ankara'dayken görüştüğüm bir uygur akademisyen de abd ile çin'in işbirliği noktalarının çatışma noktalarından çok daha fazla olduğunu söylemişti. yani abd'den kendi çıkarının aksine bir şey yapmasını beklemek hayalcilik olacaktır. abd benim tahminimce doğu türkistan ve tibet gibi meseleleri hep masada tutacak ancak hiçbir zaman bununla ilgili somut bir adım atmayacaktır. uluslararası kamuoyunun doğu türkistan'da şu zamana kadar sağladığı tek fayda rabia kadir'in 2004 yılında serbest bırakılmasıdır. onun dışında insan hakları söylemi burda bitmektedir. kapitalizmin iddialarından biri devletlerin ekonomilerinin birbirine eklemlenmesi sonucu çatışmaların biteceği idi. ancak kırım'ın işgali göstermiştir ki bu gelişme süper güçler arasında çatışma ihtimalini çok azaltmakla beraber, daha zayıf aktörleri de aksine savunmasız bırakmaktadır. amerikan ve çin ekonomileri bu kadar birbirine bağlıyken burdan bir şey çıkmaz.

    orta asya ülkelerinin en büyük korkuları hatta paranoyaları çin'dir, çin'in devasa nüfusudur. hatta rusya'ya yakın durmalarınn en önemli sebeplerinden biri de budur ama buranın konusu değil. kazakistan, kırgızistan, özbekistan ve tacikistan'ın çin'e karşı herhangi bir harekette bulunmaları imkan dahilinde değildir. mesela kazakistan'da doğu türkistan'daki olaylarla ilgili çok yoğun bir sansür vardır. ve ne yazık ki hem bu sansür nedeniyle hem de çin'de kendini ifade edemeyip kazakistan'da ifade etmeye çalışan uygurlar'la kazaklar arasında oluşan yanlış anlamalardan dolayı kazakistan'da ciddi sorunlar vardır. orta asya ile ilgili yazan türkler'in çoğu ya cahil olduğundan, ya da güzellemeden öteye geçmediği için daha bu konuya değinen görmedim. ama bir meseleden bahsetmediğimiz zaman o mesele yok olmuyor. bu yazının konusu olmayan kazak-uygur gerginliği çok üzücü bir meseledir ve eğer türkiye bu bölge için bir şey yapmak istiyorsa bu tarz gerginlikleri aşmak için diyalog ortamı kurmakla başlamalıdır.

    diğer tarafta pakistan çin'in emir eri gibi bir konumdadır. pakistan'dan uygurlar'a herhangi bir destek beklemek mümkün değildir. tüm bu anlattığım sebepler, çevre ülkelerin tutumu nedeniyle, uygurlar'a uluslararası bir destek söz konusu zaten olamaz.

    türkiye'ye gelirsek, ne yazık ki türkiye'nin de çin'e karşı yapabileceği bir şey yoktur. hatta beni esas düşündüren konu türkiye'deki hissiyatın doğu türkistan'daki uygurlar'a daha fazla zararı olup olmayacağıdır. çünkü türkiye hiçbir aktif rol almasa da yaklaşık 35 yıldır, doğu türkistan'daki her türlü hareket çin hükümeti tarafından türkiye'ye ve pantürkizme (tabi ki son 15 yılda öncelikle radikal islam) bağlanmıştır. türkiye'de kimse doğu türkistan'ın yerini bilmezken, çin türkiye'yi "ayrılıkçı"lara destek vermekle suçlamıştır. şurası doğrudur ki uygurlar'ın türkiye'ye büyük bir sevgisi ve saygısı vardır. çin hükümeti de bunu kullanarak türkiye'deki her türlü şeyi uygurlar'a karşı uyguladığı baskılara bahane olarak kullanmıştır. ne yazık ki paranoyak bir devlet ile karşı karşıyayız.

    paranoyak devlet nasıl olur size bir örnekle anlatacağım. 2009 yılında bir uluslararası organizasyonla beraber kırım'da idik. hansarayı'nı gezerken ekipte bulunan uygur diasporasının türkiye'de önde gelen akademisyenlerinden biri yanıma gelerek "çinliler gelmiş bizi takip ediyor" dedi. o an içimden "hocam sen de abarttın artık" dediğimi hatırlıyorum. daha sonra çevreye baktığımızda ise avlunun iki ayrı köşesinde birer çinli kameraman gördük. arkadaşlarla yanlarına gidip "burda ne yapıyorsunuz?" diye sorduğumuzda alelacele ordan ayrıldılar. ankara'da doğu türkistan'la ilgili etkinliklerde rol almış kişiler, nasıl en küçük bir faaliyette bile çin büyükelçiliğinin araya girdiğini konferanslarda nasıl bir dizi çinli polisin olduğunu bilirler. daha birkaç yıl önce gazi gibi bir üniversitede çin büyükelçiliği konferans iptal ettirdi hem de bir gün kala.

    bu durumda doğu türkistan'a destek verecek tek bir güçlü devlet kalıyor o da japonya. bunun sebebi de tarihi olarak çin'le arasında olan husumet. ancak bu desteğin boyutlarının ne olacağını kestiremiyorum. eğer biz gerçekten doğu türkistan'da toplu bir direniş istiyorsak da şunu düşünmek lazım. bu gibi hareketler ikmal gerektirir hatta geri çekilip sığınabilecek alan gerektirir. orta asya ülkeleri ve pakistan'ın pozisyonu bunun mümkün olmadığını zaten gösteriyor. 2-3 milyonluk moğolistan'ı ülkeden saymıyorum. bu durumda gerçekten böyle bir harekete destek verebilecek güçte tek ülke kalıyor ki bu da rusya'dır. böyle bir direniş hareketini 1940'larda sovyetler'in yaptığı gibi ancak rusya destekleyebilir. ancak bugün rusya'nın ilgisinin ne tarafa kaydığı hepinizin malumudur ve ayrıca çin'e karşı böyle bir şeye girişebilecek güçte olup olmadığı şüphelidir.

    siyaset bilimi eğitimimin bana öğrettiği şeylerden biri şu. contentious politics (bunu türkçeye nasıl çevireceğimi bilmiyorum, mücadele politikaları diyelim) teorileri bize şunu söyler.terör faaliyetlerinden ibaret olmayan ama onu da kapsayan mücadele politikaları eğer karşıdaki devlette demokratik kanallar varsa başarıya ulaşır. aslında bizim ülkemizde yaşanan da bunun bir örneği. ama eğer demokratk kanallar tamamen kapalıysa bu ancak daha büyük katliamlara yol verir ve tam bir baskıyla neticelenir. çin bugün demokratik kanalların tamamen kapalı olduğu bir ülkedir. o yüzden hissiyatımız doğu türkistan'ın bağımsızlığı da olsa, bu yöndeki arzularımız ancak kendimizi tatmin eder, o hayatı gerçekten yaşayan uygur kardeşlerimizi ise daha fazla baskıyla karşı karşıya bıraktırır.

    anlaşılacağı gibi ne yazık ki bu konuda kötümserim. türkiye dışındaki bütün meseleler içinde belki de en gönülden bağlı olduğum konu doğu türkistan davası, beni tanıyanlar bilir. ama rasyonel düşünmemiz gerekiyor artık. daha fazla baskıyı ve katliamı önlemek olmalı amacımız. ilk görünen bu meselenin çin'in kendi içinden demokratikleşmesi yolu ile çözülebileceği. ancak henüz çin'in böyle bir yola gireceğini gösteren bir işaret yok. geriye kalan iki seçener var. ya uygurlar toplu bir direnişle türkiyedeki insanların "freeeastturkestan" yazdıkları gibi bunun için mücadele edecekler, ki deminden beri açıklamaya çalıştığım sebeplerle bu ancak ve ancak daha çok baskı ve katliam getirecek. ya da bir şekilde bir diyalog ortamı kurulacak. tercih etmemiz gereken bu olmalıdır. tercih etmemiz gereken doğu türkistan'ın bağımsızlığı değil, kağıt üzerindeki özerkliğinin uygulanması olmalıdır. uluslararası siyasi konjektürde çok büyük bir değişiklik olmadığı müddetçe uygurlar çin'de yaşayacaklar bunun alternatifi yok. o yüzden bir şekilde çözüm aranması şarttır.

    ancak görünen odur ki çin devleti zaten çözüm istememektedir. mutedil bir aydın olan ilham tohti'nin hapsedilmesi bunun en güzel örneğidir. iki toplumun beraber yaşaması gayretindeki bu insanlara bile tahammülü yok çin devletinin. bu durumda buraya kadar boşuna mı yazdım? açıkçası ben de bilmiyorum, ne yazık ki aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık durumu var. ayrıca bir diğer ihtimal de, çatışma bu kadar dinileştirilirken çeçenistan örneğinde olduğu gibi vahhabi (veya bugünün deyişiyle cihatçı) güçlerin bölgeye sızıp olayı daha da çıkmaz hale sürüklemesidir.

    şu durumda ülke olarak yapabileceğimiz şey, konunun uluslararası gündemden düşmemesini sağlamak ve mülteci konumuna düşmüş her uygur'a kapılarımızı açmaktır. bunun dışında doğu türkistan'la ekonomik ve kültürel ilişkiler geliştirilmeye çalışılmalı, iş adamlarımız buraya girmeli, daha çok öğrenci türkiye'ye gelmelidir. ancak çin'in bütünlüğü konusunda ileri süreceğimiz her şey uygurlar'a ters tepecektir. uluslararası topluma açılmak bölgeyi bir nebze stabilize edebilir. ayrıca doğu türkistan çin'in birçok enerji projesinin geçiş noktasıdır (bu da çin'in asla bölgeden vazgeçmeyeceğini gösteren bir nokta ayrıca). bu projelerin hayata geçmesi, enerji güvenliği kavramının istikrara yol açmasını sağlayabilir. ancak ne yazık ki ben de somut çözüm önerilerne sahip değilim.

    ------- alıntı -------
  • sözlükte çkp terminolojisiyle konuşan çok yazar var ne yazık ki... xinjiang diye bir yer yoktur. uluğ türkistan'ın doğusu vardır. uygur sorunu yoktur. doğu türkistan'ın esas sahipleri, büyük türk milleti'nin dalları olan; başta uygurlar olmak üzere tüm doğu türkistanlı kazakların, kırgızların, salurların, tatarların, özbeklerin ve de bölgenin yerlilerinden olan taciklerin ve moğolların meselesi vardır. ki, bunun adı da: doğu türkistanlıların sorunu ya da doğu türkistan sorunudur. önce objektif ve şerefli bir şekilde meseleyi teşhis edip doğru terminolojiyi kulanmak gerek. umarım ki başta uygurlar olmak üzere tüm doğu türkistanlı dostların da dediği gibi, "gece her ne kadar uzun da olsa güneş mutlaka doğacaktır." bu zulümler bir an evvel biter.

    görsel
  • simdilerde herkesin terorist diye saga sola salldirmanin moda oldugu su zamanda çinin terorist ilan edip kıyıma girdigi sanssız topraklar ve onun yardıma muhtac halkı.
  • inanmamanız gereken internet efsaneleri:
    1- çin'de uygur türkü çocuğun üzerinden arabayla geçiyorlar:
    https://www.youtube.com/watch?v=pujlru2dmae
    hayır. video 3 yıl önceye ait. mekan guangzhou foshan. doğu türkistan'da değil.

    2- uygur türkleri çin polisi tarafından katlediliyor:
    http://www.reuters.com/…/us-china-xinjiang-attack-iduskbn0p…
    hayır, öyle bir katliam yok. müslüman olan uygurlular, kontrol bölgelerine bombalı saldırılar düzenliyor ve eylemcilerle polis arasında çıkan çatışmada 18-28 arasında kişi ölüyor. ölümü küçümsediğimden değil, ancak milyonların katledildiği ve işkence edildiği iddialarının gerçek dışı olduğunu belirtmek için

    3- uygur türklerinin evlerini yakıp yıkıyorlar:
    kaynağı belirsiz ve işkence olarak lanse edilen fotoğrafların çoğu asya'daki felaketler sırasında çekilmiş görüntüler. bir kısmı çeşitli dövüş sanatları ustalarının dayanıklılık testi hatta. adam çivili yatağa yatıyor, siz çin işkencesi diyorsunuz. bakın yakında kızgın yağda kendini yakan adamı da "uygurlu imam'ı canlı canlı yakıp yiyorlar" diye lanse ederseniz gelir kafanızı kızgın yağa sokarım.

    4- japon gemilerinin çin savaş gemilerinin yakınına gidip doğu türkistan bayrağı açtı:
    olm mahalle kavgası mı bu? sebebi ne ki? japonya'nın gerçekten buna özgülenmiş bir donanması var mıdır, çin savaş gemisine bayrak sallayarak yaklaşılır mı, doğu türkistan'ın çin gemileriyle ve denizle ilişkisi nedir sorularının cevaplarını vermiyorum.

    5- uygur türklerinin canlı canlı derilerini yüzüyorlar:
    http://www.lzyangguang.com/…m/show.asp?m=2&d=67&p=2
    salak bir görsel paylaşan vahşet meraklılarına kulak asmayın. bu bir cenaze ayinidir ve parçalanan kimseler kesinlikle ölüdür. görüntüler çin'in gansu eyaletinin gannan bölgesine ait. yukarıdaki sitede görsellerin devamına ulaşabilirsiniz. site sanırım bir tatil sitesi ve bu olayı kültürel zenginlik olarak sunuyor.

    6- biz kandaşlarımızın dramına tepki gösteren duyarlı insanlarız:
    hayır, okuma yazması olmayan cahillersiniz.
  • üzerinde sigara söndürülen doğu türkistanlı çocuk ile suriyeli hüdea arasında fark yoktur. hüdea
    zalimin de mazlumun da ırkına, dinine, milletine bakılmaz.
    rojava ne ise doğu türkistan da odur.
    özgür, bağımsız rojava'yı savunan biri olarak aynı şekilde özgür bağımsız bir doğu türkistan'ı da savunuyorum. ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı olduğuna inanıyorum.
  • isgalci ve katil cin'den bagimsizligini mutlaka kazanacaktir. yapilan korkunc yildirma, sindirme ve soykirim politikalarina ragmen dayanmalari en buyuk dilegim. sap doner keser doner, o donen keser cinlinin g.tunu keser nasilsa..

    cinli zulumune karsi savasan tum ozgurluk savascilarina selam olsun. insanligi sadece kendi ulkeleri icin isleten g-8 ulkeleri ses cikartmadan dursalar da soydaslariniz sizi unutmadi, unutmayacak.

    http://www.uygur.org/ adresine mutkala bakilmali.

    son olarak dunyada ne zaman bir cocuk bos yere olse ses cikartiriz, ne zaman biri ustunde canavarlassa baskalari o gun de ses cikartacagiz. asimilasyon ve inkar politikasina ragmen pes etmiyoruz.

    katil cin oradan atilacak! dogu turkistan ozgur olacak.
hesabın var mı? giriş yap