• "doğu'dan", belki de "doğudan"..

    doğu konferansı'nın nisan 2007 itibariyle yayın hayatına başlamasını öngördükleri akademik yayın organı olacaktır.

    temel asgari müşterekleri şunlardır:

    * doğu'nun, küresel köyün hükümdarlarından (abd, ab, israil, vs) kurtulması gerekir.
    * doğu'nun, doğu'nun hükümdarlarından (diktatörler, despotlar vs) kurtulması gerekir.
    * doğu, kurtuluşu için gereken her şeyi kendi tarihselliğinde bulabilir, bulması gerekir.

    tabi ben şimdi çok kötü ifade ettim (belki okuduğum metnin aslını da buraya aktarma imkanı bulabilirim, o çok güzel bir şekilde kaleme alınmıştı). ama işin özü bu. bush'a da saddam'a karşı duruyorlar yani. tabi bu isimler birer simge. ve anladığım kadarıyla, güvendikleri gene, binlerce senelik tarihselliği haiz doğu halkları.

    zor iş tabi. ama, onurlu bir iş. ve umutlu bir iş (doğu'nun ihtiyaç duyduğu). gene de.
  • ne yazık ki dağıtım sorunlarını aşamamış,, bilâkis, dağıtım sorunları yeğinleşmiş dergidir. beşinci sayının dağıtımını yayın kurulu üyeleri gerçekleştirmiş, dergiyi kitabevlerine elden teslim etmiştir.

    iki sebebi var bunun. ilki, doğudan'ın bütün bir medya, iletişim sektörünü yatay, dikey, ve hatta çapraz bütünleşmelerle tekeline almış bulunan sermayedar kesime siyasi ve ahlaki nedenlerle itibar etmiyor olmasıdır. ikincisi ise, (genel yayın yönetmeni dahil) yayın kurulu üyelerinin (ve hatta yazarların) bir tekinin bile bu işten tek kuruş kazanmadan, salt gönül bağıyla, ve vicdani, ahlaki ve toplumsal sorumlulukla bu işe (davalarına) dört elle sarılıyor olması.
  • yeni sayisinda "israil sorununu" tartisan dergi (dikkatinizi cekerim; filistin sorunu degil, "israil sorunu"). sayi editorunun ifadesiyle "roni marguilies, israel shamir ve daha niceleri yazdi. canan arıtmanlara hic tavsiye etmem!"

    8. sayisinin tanitim metnini naklediyorum:

    "dogudan dergisi'nin 8. sayisi cikti

    dogu konferansi dernegi'nin yayin organi dogudan dergisinin 8. sayisi "israil sorunu" dosyasiyla cikti.

    dosya konusu olarak israil'i ele almanin zorluklarina isaret edilen editor yazisinda, "israil'in, yillardir filistin'de uyguladigi isgalci, siyonist politikalari, topraklarini sorgusuz sualsiz isgal ettigi bir halka karsi siddet kullanimi, bolgede degisik boyutlarda magduriyetlere sebep olan varligi, bu sayinin tartismalarina damgasini vuracakti. ustelik israil'i bunlarin yani sira komplo teorilerinden, 'vaat edilmis topraklar'in tamamini ele gecirmeye yonelik stratejilerinden ayri tartisabilmek mumkun gorunmuyordu" denildi. yazida ayrica israil ve turkiye'nin modernlesme projeleri acisindan birbirlerine benzedigi ifade edilerek, iki ulkenin de sistem muhalifi aydinlarinin kritik konularda resmi ideolojiden kopamadiklarina dikkat cekildi.

    dosyanin ilk yazisinda altay unaltay, kur'an'da ve incil'de gecmisteki imtiyazli kavim olarak anilan israilogullarinin aslinda kimler oldugunu anlamamiza isik tutacak farkli bir perspektif oneriyor. dosyanin isim babaligini yapan yazisinda roni margulies konuya emperyalizm eksenli bir tahlille yaklasmak gerektigine dikkat cekerek, israil'in, emperyalist sistemin bugunku efendisi abd'nin bolgedeki stratejik cikarlari nedeniyle var olabildigini aktariyor. israil'in kurulmasi icin irgun adli orgutun saflarinda mucadele veren, daha sonra israil baris mucadelesinin onde gelen isimlerinden biri olan uri avnery bu degisimin isiginda 1948'de yasananlari ozetliyor. ahmet emin dag ise, giderek taraftar bulmaya baslayan yahudi koktenciligine dikkat ceken makalesinde, bu hareketin etnik merkezli, 'oteki' dusmani, radikal yapisiyla gelecekte sadece israil'in degil, orta dogu'nun da gundemini mesgul edecegine isaret ediyor.

    yahudilerin 'secilmis millet' oldugu tezinin, referanslari din olmayan ilk siyonistler tarafindan "sartlar oyle gerektirdigi icin" kullanildigina dikkat ceken john rose antisemitizmin de, karsiti gibi gorunmesine ragmen siyonizm'i mesrulastirmak icin tarih boyunca kullanildigina vurgu yapiyor. israil'in dis politikasini mercek altina alan ozlem tur, bu ulkenin dis politikasini, guvenlik parametresi uzerine oturttugunu ve ozellikle araplarla surekli catisma hâlinin bir sonucu olarak "onleyici savas taktigi"ni savunma stratejisine eklemledigini ifade ediyor.

    joseph massad kendine has ironisiyle israil'in irkci olmaya neden hakki oldugunu tartistigi yazisinda, gecmisteki aci tecrubelerin bu ulkeye nasil bir dokunulmazlik kazandirdigini carpici bir bicimde ortaya koyuyor. ersin doyran, siyonist projenin israil toplumunu 'yok olma korkusu' etrafinda birlestirdiginin altini cizerek, soz konusu korkunun 'yok etme' psikolojisine donusmesinin ardindaki siyasal dinamikleri sorguluyor. israel shamir de 'yahudi ayriksiligi' inancinin yarattigi 'biz' ve 'onlar' ayriminin evrensel ahlak ilkelerini disladigini ve cifte standartli bir ahlak anlayisini kacinilmaz kildigini anlatiyor.

    kapitalist dunya sisteminde israil ekonomisinin yerini tartisan cem somel makalesinde, israil'in ekonomik gostergeler acisindan gelismis bir ulke gorunumunde olmasina ragmen aslinda yari cevrede yer aldigini savunuyor. burcu munyas, israilli araplar ile yahudilerin birbirlerinin yasam tarzlarina saygi duyarak bir arada yasayabilecekleri ana fikriyle hayata gecirilen "baris vahasi" projesini, projenin ilk sakinlerinden raik rizek ile yaptigi roportaj araciligiyla derginin sayfalarina tasiyor. gokhan bacik makalesinde, kudus'un statusu konusundaki tartismanin butun dinlerin kadim sehri olmasindan kaynaklandigini ifade ederek, kudus icin cozumun ancak bu sehrin ifade ettigi yuzlerce farkli anlama uygun bir statuye kavusmasiyla bulunabilecegini soyluyor. dosyanin kudus uzerine yazilmis bir diger yazisinda ise yildiz ramazanoglu, bir cuma gunu sokaklarinda dolastigi kudus'un, bu sehri kutsal addeden herkese hissettirebileceklerini samimî satirlari araciligiyla okuyucuya yansitiyor. hayrettin baran, israil'deki marjinal siyonist gruplardan birini konu alan makalesinde, az sayida insani temsil etmesine ragmen aralarinda simon perez'in oldurulmesinin de yer aldigi toplumda infial yaratacak olaylara adlari karismis taraftarlari bulunan hareketlerin temel mantigini anlatiyor. emrah goker, kara panterleri anlattigi yazisiyla, dogulu yahudilerin hak mucadelesini dogudan'in sayfalarina tasiyor.

    diala shamas, bt'selem'i tanittigi makalesinde, orgutu ve insan haklari ihlallerini filistinli genclere kameralar vererek yerinde tespit etmeye dayanan ilginc projesini yaziyor. dogudan okuyuculari dosya yazilari arasinda rita ender'in bir ulkede "oteki" olmanin yasattigi duygulari paylastigi kisa yazisini, yuz yahudi aydininin israil'in kurulusunu, bir arapla bir israilli esit olana dek kutlamayacaklarini ifade ettikleri bildirilerini ve kisa bir israil kronolojisini de bulabilecekler.

    bu sayida dosya disindaki icerik de yine oldukca zengin. arastirma – yorum bolumunde, onur bakir, nihaî bir cozume ulastirilmayan ve olumlu kazalar disinda gundemde yer alamayan tuzla'yi yazdi. portre bolumunde, israil'in "kasap" lakapli eski basbakani ariel saron'u koray buyuktuncer'in, israil sorununu siyonizmsiz israil'le cozmeye calisan dusunce adami uri avnery'yi besim altunoz'un kaleminden okuyabilirsiniz. dilara baysal, yildiz ramazanoglu'nun son kitabi bagdat fragmani'ni tanitirken, okay bensoy, linda grant'in sokaktaki insan: israil izlenimleri'ni, koray buyuktuncer, iki marksist yahudi'nin israil'e bakisini merak edenler icin israil ikilemi: solcu yahudiler arasinda bir tartisma'yi anlatti. derginin yeni bolumu seyahatnamede, a. faruk unsal'in kole ayaklanmalarindan devrime ilerleyen bir surecte haiti izlenimleri ile m. hayri kirbasoglu'nun beyrut'ta katildigi bir toplanti uzerinden islam dunyasinda netlesen saflari tartistigi degerlendirmesi yer aldi. gundem bolumunde ise mehmet bekaroglu, cem somel ve ayse karabat'in dunyada ve turkiye'deki son gelismeleri ele aldiklari yazilari bulunuyor. derginin gelecek sayisinin dosya konusu ise "dogudan turkiye'ye bakislar" olacak.

    dogu konferansi dernegi adina mehmet bekaroglu'nun sahibi oldugu ve genel yayin yonetmenligini cem somel'in yaptigi dogudan dergisinin daha onceki sayilarinda "tahakkum", "turkiye'den dogu'ya bakislar", "direnis hareketleri", "iran", "ortadogu'da devlet ve demokrasi" ile "kapitalizm ve emperyalizm", "neoliberalizmin ideolojileri donusturucu etkisi", "kadin: direnis ve tahakkum" basliklari dosya konusu olarak ele alinmisti. dogu-bati karsitliginin kolayligina ve kisirligina hapsolmadan, hem bu bolge hem de tum dunya icin anlamli bir dusunme ufku uretmeyi amac edinen ve bu caba icin gerekli tecrube ve ilham kaynaginin bolge topraklarinin emsalsiz tarihsel mirasinda ve birikiminde bulunduguna inanan dogu konferansi ve yayin organi dogudan dergisi hakkinda daha fazla bilgi edinmek isteyenler www.dogukonferansi.com adresini ziyaret edebilirler.

    haberlesme ve isteme adresi:

    dogu konferansi dernegi

    kocatepe mah. kizilirmak cad. 39/4

    kizilay – ankara

    tel: 0 312 417 00 93

    faks: 0 312 417 00 94

    e-mail: dogudandergisi@gmail.com"
  • dogudan'in 9'uncu sayisi cikti

    dogu konferansi dernegi'nin yayin organi olan dogudan dergisinin 9'uncu sayisi cikti. sayi editorlugunu edip bekaroglu'nun yuruttugu 9'uncu sayinin dosyasi, "dogu'dan turkiye'ye bakislar" basligini tasiyor. dosyada, arap dunyasindan ve iran'dan entelektueller ile gerceklestirilen bir sorusturma ve cesitli yazilar yer aliyor. sorusturmada nadia mustafa, kaveh bayat, mustafa el-labbad, pakinam el-sharkawy, paul halife, kemal habib, abdul nabi isstaif, muhammed nureddin ve husam tammam dogu halklarinin turkiye'ye nasil baktigini tartisiyor. dosyada ayrica irfan ahmad ile "hindistan muslumanlarinin osmanli ve turkiye algisi" uzerine yapilmis bir roportaja yer veriliyor. muhammed nurettin'in "turk-arap iliskilerindeki degismeler", fuad el said'in "turkiye'deki akp deneyimine islamci araplarin bakisi" ve mustafa el labbad'in "araplarin gozunden turkiye" baslikli yazilari da okuyucuya sunuluyor.

    dogudan hrant'i unutmadi

    dogu konferansi hareketinin icinden cikan dogudan dergisi, hareketin onculerinden hrant dink'i unutmadi. derginin 9'uncu sayisinda hrant dink ile birlikte dogu konferansi hareketi icinde yer alan aydinlar, hrant dink'i ve hrant dink ile olan ani ve deneyimlerini kaleme aldi. dergide can dundar, mehmet bekaroglu, aydin cubukcu, yildiz ramazanoglu, leyla ipekci, ayse bohurler, sinasi haznedar, ihsan aktas, mehmet dogan ve mete cubukcu'nun hrant dink ile ilgili yazilari yer aldi. ayrica hrant dink'in dogu konferansi hareketi uzerine kaleme aldigi "buyrun yoldas olalim" baslikli yazisi da dogudan sayfalarindan okuyucuya yeniden ulasti.

    derginin gundemi zengin

    derginin arastirma-yorum bolumunde ayse hur'un filistin sorunu, mahmut mamdani'nin ise darfur sorununa iliskin yazilari yer aldi. portre bolumunde, besim altunoz albay nasir'i, onder cetin ise aliya izzetbegovic'i kaleme alirken, kitabiyat bolumunde selcuk baymaz, kral abdullah'in "biz osmanli'ya neden isyan ettik?" isimli kitabini tanitti. derginin kultur-sanat bolumunde seven agir'in arap ulkelerindeki turk dizilerine olan ilgiyi elen yazisinin yani sira ozge uluskaradag'in "kaplumbagalar da ucar" filmi uzerine yaptigi degerlendirme yazisi yayinlandi. derginin gundem yazilarinda mehmet bekaroglu, turkiye ve dunya gundemindeki son gelismeleri degerlendirirken, koray buyuktuncer ile cem somel, lubnan'in baskenti beyrut'ta 16-18 ocak 2009'da gerceklestirilen uluslararasi beyrut forumu uzerine gozlemlerini yazdi. dergi, uluslararasi beyrut forumu'nun sonuc bildirgesini de yayinladi. dogudan dergisinin 9'uncu sayisinda kuba cumhuriyeti'nin ankara buyukelcisi ernesto gomez abascal'in hizbullah lideri hasan nasrallah'la yaptigi bir roportaja da yer verildi.

    bir sonraki dosya konusu kurt sorunu

    iki ayda bir yayinlanan, genel yayin yonetmenligini cem somel'in yuruttugu dogudan dergisinin bir onceki sayisinda, israil sorunu masaya yatirilmisti. derginin bir sonraki sayisinin dosya konusu ise kurt sorunu olacak.

    iletisim icin:

    dogu konferansi dernegi

    kizilirmak sok. 39/4 kizilay-ankara

    tel: (312) 417 00 93

    e mail: dogudandergisi@gmail.com
  • doğudan kürt sorunu dosyasını açtı

    doğu konferansı derneği’nin yayın organı olan doğudan dergisinin 10. sayısı okurlarıyla buluştu. derginin bu sayısının dosya konusu “kürt sorunu” oldu. kürt sorununu çeşitli yönleriyle masaya yatıran doğudan dergisi sorunun çözümüne ilişkin değişik perspektifleri de ele aldı.

    mehmet bekaroğlu ve atakan büke’nin editörlüğünde çıkan doğudan dergisinin yeni sayısının dosya konusu türkiye’de kürt sorunu: çözüm perspektifleri başlığını taşıyor. derginin editör yazısında kürt sorununa ilişkin son dönemdeki gelişmelere ve bir değişim sürecinin yaşandığına dikkat çekilerek şöyle deniliyor: “bu değişimin türkiye’de uzunca bir süredir özlemi duyulan kardeşleşme, barış ve eşitlik içerisinde beraberlik yönünde olup olmayacağını ise hep beraber göreceğiz. bu sayımızla önümüze koyduğumuz görev, sürece bu yönde bir katkı yapabilmektir. bu nedenle de dosyamızın adını türkiye’de kürt sorunu: çözüm perspektifleri olarak belirledik ve yazılarımızı bu doğrultuda şekillendirmeye çalıştık.”

    çıkışından bugüne kürt sorunu

    dosya kapsamında ayşe hür, kürt meselesi’nin doğuşu başlıklı yazısında cumhuriyetin ilk yıllarına ilişkin tarihsel bir analiz sunarken, cemal dindar, neo-liberalizm ile kimlik siyaseti ekseninde kürt sorununu güncel boyutlarıyla tartışıyor. mehmet bekaroğlu’nun kürt sorununun çözümünün eşitlik ve adalet üzerine bir birlik projesinden geçtiğini ele alan yazısını, ilhami güler’in osmanlı imparatorluğunda hayata geçirilen birlikte yaşama sürecinin islam temelli metafiziğinin çözüm olabileceğini tartışan yazısı izliyor.

    nasıl bir çözüm?

    dosya kapsamında kürt sorununun “din kardeşliği” temelinde çözümü üzerine süren tartışmalar da masaya yatırılıyor. ahmet inan’ın kur’an verileri açısından kürt sorunu ve burhan kavuncu’nun islami kimlikle kürt kimliğinin karşılaşması başlıklı yazılarında, hem din kardeşliği temelinde sunulan çözüm önerilerinin eleştirel bir incelemesi yapılırken hem de islam’ın kürt sorununun çözümünde sunduğu perspektif ve oynaması gereken rol tartışılıyor. abdülbaki erdoğmuş’un kürt sorunu ve muhatapsız çözüm ile ahmet özer’in kürt sorunu için bir değerlendirme ve bazı öneriler başlıklı yazılarında ise çözüm için genel bir perspektifin yanı sıra iktisadi, siyasi ve kültürel alanlarda somut çözüm önerileri de gündeme taşınıyor. dosyada ayrıca yıldız ramazanoğlu’nun bölgede uzun yıllardır avukatlık yapan ve hukuksuz, adaletsiz birçok uygulamaya tanıklık etmiş olan rojbin tugan ile yaptığı bir söyleşi de yer alıyor.

    gündemdeki gelişmeler dergi sayfalarında

    doğudan’ın 10. sayısının gündem yazılarında cem somel ekonomik krizi, onur bakır yerel seçimlere uzanan süreci, sedef arat-koç ise batı dünyasının filistinlilere yönelik yaklaşımını kanada örneğinden hareketle tartışıyor. kültür sanat bölümünde jülide kaya’nın kürt yazar mehmet uzun’a ilişkin değerlendirme yazısının yanı sıra dilara baysal’ın küba devriminin 50. yıldönümü vesilesiyle kaleme aldığı küba tarihini inceleyen yazısı da yer alıyor. portre bölümünde daimi cengiz civrayile kheji ve kamer ağa’nın hikâyelerini, besim altunöz ise seyh sait’in portresini sunuyor. derginin kitabiyat bölümünde kıvanç özcan, asa lundgren’in istenmeyen komşu türkiye’nin kürt politikası kitabını, soner torlak ise aliza marcus’un kan ve inanç pkk ve kürt hareketi kitabını inceliyor. dergide ferda nur demirci’nin ben sadece dıkşın demiştim başlıklı şiiri de yer alıyor.

    gelecek sayı lübnan üzerine

    bir önceki sayısında “doğudan türkiye’ye bakışlar” dosyasını okurlarının ilgisine sunan doğudan dergisi, bir sonraki sayısında ise “lübnan’ı parçalayan nedir?” sorusu ekseninde lübnan’ın siyasi, iktisadi ve kültürel hayatını tartışacak. doğudan dergisinin iletişim adresleri şöyle:

    adres: kocatepe mah. kızılırmak cad. no:39/4 kızılay-ankara
    telefon ve faks: (0312) 417 00 93- 417 00 94
    internet sitesi: www.dogukonferansi.net
    e-posta: dogudandergisi@gmail.com
  • beşinci sayısının editör yazısını nakletmek isterim:

    doğudan okurlarına merhaba, "devlet ve demokrasi: sorunlar ve çözümler" başlıklı dördüncü sayımızdan sonra, "kapitalizm ve emperyalizm" dosya konulu beşinci sayımızla karşınızdayız. bundan sonra gelecek altıncı sayımızda ise neoliberal politikaları sorunsallaştırmayı amaçlıyoruz. günümüz dünyasını biçimlendiren temel iktisadi, siyasal, tarihsel ve toplumsal olguları ele almaya çalıştığımız bu üç sayının bir bütün oluşturduğu, dikkatli okurların gözünden kaçmayacaktır.

    bu sayıyı hazırlarken amacımız, yalnız son dönemlerde birçoklarınca telaffuz edilmekle birlikte içi boş bir kavram haline dönüştürülmüş emperyalizm üzerine yaygın kanaatleri sorgulamak değil; bu olguyu tarihselliği, sebepleri, sonuçları ve dönemsel özgüllükleriyle tahlil edip tartışmaya açarak olası seçenekler üzerine düşünmek/düşündürmek idi. bu bağlamda, dosyamızın başlığında emperyalizmin yanına kapitalizm kavramını koymanın gerekli olduğunu düşündük. zira kapitalizm karşıtı olmadan emperyalizm karşıtlığı güden politika ve söylemlerin üzerinde yaşadığımız coğrafyanın sorunlarına çözüm önermek bir yana, bu sorunları daha en başından yanlış tespit ettiği ve dolayısıyla bu sorunları yeniden üretebileceği kanısındayız.

    diğer tüm toplumsal olgular gibi emperyalizmi de, hem içsel hem de dışsal dinamiklerle ilişkiselliği içinde ele alıp tahlil etmek gerekmektedir. başka bir ifadeyle emperyalizm ne kendi başına bir öznedir, ne de yalnızca merkez ülkeleri ile sermayesinin ve bunların hegemonyasındaki çeşitli uluslararası kurum ve kuruluşların eylemlerinden ibarettir. yerli sermayedar sınıftan bilim üretim süreçlerinin kurumsallaştığı üniversitelere; yaygın iletişim vasıtalarından piyasaların etkin bir şekilde işlemesini sağlamakla görevli düzenleyici devlet kurumlarına; çokuluslu şirketlerden, yabancı düşmanlığından siyasal rant uman siyasetçilere; karşı durulamaz ve kaçınılmaz dedikleri küreselleşmeyi emperyalizmin sonu olarak muştulayarak emperyalizm karşıtlığını modası geçmiş gençlik hülyası olarak yaftalayan organik entelektüellere varıncaya değin, pek çok farklı kesimden kişi ve kurumun da iktisadi, siyasal, fikri ve kültürel emperyalist tahakkümün inşasına katkıda bulunduğu göz ardı edilmemeli.

    tüm bunlara karşı emperyalizm kavramının güncelliğini ve geçerliliğini ortaya koyup emperyalizm karşıtı siyasetin gerekliliğini savunmak amacıyla hazırladığımız dosya, fikret başkaya'nın emperyalizmi tarihselliği içinde tanımlayan yazısıyla açılıyor. başkaya yazısında, kapitalizmle emperyalizm arasındaki göbek bağına dikkat çekerek kapitalizmi sorun etmeden, mülkiyeti sorunsallaştırmadan anti-emperyalist olma iddiasındaki ulusalcı ve politik islamcı siyasetlere güçlü bir eleştiri getiriyor. emperyalizm karşıtı siyasetler ve açmazları üzerine tartışmayı devleti toplumsal öznelerle dışsal ilişki içinde kurgulayan devletin özerkliği anlayışının reel siyasetlerdeki yaygınlığını sorunsallaştıran pınar bedirhanoğlu sürdürüyor. yazar günümüzde, küreselleşme-devlet tartışmalarında iki zıt ucu temsil eder görünen neoliberal ve milliyetçi/ırkçı bakış açılarının, siyasi talepleri bağlamında farklılaşsalar da özerk bir siyasi yetke olarak devlet fikrini yeniden üreten ortak bir yöntemsel duruş paylaştıklarını ve bu sayede yeni-sağ hegemonya projeleri içinde kolaylıkla birbirlerine eklemlendiklerini vurguluyor. buradan hareketle, çatışma görüntüsü içinde yeniden üretilen bu muhafazakâr sermayeci duruşu sarsabilmek için öncelikle “devletin özerkliği” anlayışına karşı çıkmayı öneriyor. böyle bir karşı çıkışın, hem özerklik vurgusu üzerinde yükselen devletin tarafsızlığı hem de baskıcı devlet-özgürlükçü sivil toplum gibi yaygın ön kabullere alternatif olarak, türkiye’deki “özgürlükçü sola karşı anti-emperyalist sol” yarılmasına yapıcı açılımlar sağlayabileceğini savlıyor.

    bedirhanoğlu’nun değindiği türden “küreselleşme karşısında ulus-devletler” tartışması, diğer ifadesiyle küreselleşme süreçlerinde ulus-devletlerde gerçekleşen dönüşümlerin mahiyeti, 90'lardan bu yana toplumsal bilimlerin en gözde tartışmalarından biridir. bu tartışmayı ele alan serkan mercan, devletin kapitalist üretim ilişkileri içindeki rolünü vurgulayarak, bedirhanoğlu'nun işaret ettiği türden bir "devletin özerkliği/tarafsızlığı" söylemine alternatif ve devletin kapitalist ilişkilerin yeniden üretimi sürecine tarihsel olarak ve sınıf mücadelesi dolayımından bağlandığını gösteriyor. bu perspektifle, bazı kuramcıların küreselleşmenin getirdiği topyekûn değişme iddialarını benimseyip emperyalizme alternatif yeni kavramlar türetme arayışlarını sorguluyor. sonucunda, kapitalizmin ulus-devletlere tarihsel olarak ihtiyaç duymasından hareketle, kapitalist-emperyalizmin günümüzün siyasal gerçekliğini halen açıklayabilen güncel ve geçerli bir kavram olduğunu savunarak küreselleşme ile devlet ikiliği üzerine inşa edilmiş tartışmalara ciddi bir eleştiri getiriyor.

    kuramsal tartışmaların ardından emperyalizmi somutlaştığı yerlerde, tarihte ve bugün, üniversitede, fabrikada, evde, çölün ortasındaki vahalarda ve hatta iktisat kitaplarında arayan yazılara yer veriyoruz. attila aytekin yazısında, osmanlı imparatorluğu’nun kapitalizme eklemlenme sürecinin tarihsel koşullarının kapsamlı bir değerlendirmesini yapıyor. necmettin doğan'ın yazısında ise emperyalizm ve bilimsel üretim süreçleri ile bu süreçlerin etkin bir şekilde kurumsallaştığı üniversiteler arasındaki tarihsel ilişkileri inceleme fırsatı buluyoruz. doğan’ın yazısını, son otuz yıldır toplumsal bilimlerde paradigma belirleyici bir rol üstlenmiş olan kurumları ve bunların popüler "iyi yönetişim" söylemlerini eleştiren seven ağır'ın yazısı takip ediyor. serbest piyasaya dayanan bir iktisadi kalkınma modelini temel alan bu yaklaşımın, toplumsal meseleleri teknik meselelermiş gibi yansıtıp siyasal iktisadi karar alma mekanizmalarını saf dışı etmeye çalıştığını vurgulayan ağır’ı, iktisadi emperyalizm ile neoklasik iktisadın toplumsal bilimlerde emperyalizmini ilişkilendiren berkay ayhan’ın yazısı takip ediyor. "l" harfi ile simgeleştirdiği emeği, "k" harfi ile simgeleştirdiği sermaye ile aynı denklem içerisinde türdeşleştirip şahsiyetsizleştirerek çözümlemeye yeltenen neoklasik iktisadın tümüyle göz ardı ettiği şeyi -işçilerin yaşadığı dramı- onur bakır ve koray büyüktuncer'in petrol zengini ülkelerde göçmen işçi sömürüsünü gözler önüne serdikleri makalesinde okuyoruz.

    petrol zengini körfez ülkelerini "çölün ortasındaki vahalar" olarak öve öve bitiremezken, göçmen işçilerin yaşadığı faciayı görmezden gelen burjuva medyasının emperyalizmle bağını, barkın karslı’nın medya sektörünü kendi gelişimi üzerinden incelediği yazısında okuyoruz. karslı'nın yazısını, efe peker'in bush'un 11 eylül sonrasında konuşmalarıyla dünya kamuoyunu kendi siyasetine nasıl eklemlediğini tahlil eden çalışması tamamlıyor. bush'un ortadoğulu ve müslüman imgesini teröre karşı savaş söylemiyle nasıl inşa ettiğini okuduktan sonra, bu gibi ideolojik inşa girişimlerinin aslında yeni olmadığını, hemen hemen aynı teşebbüsün aydınlanmadan bu yana tedavülde olduğunu elçin kurbanoğlu ve sheila pelizzon'un yazısını okurken fark ediyoruz. doğu batı ekseninde kadın sorununu ele alan kurbanoğlu ve pelizzon, bir yandan söylemlerin gizemleştirici gücünü kapitalist sermaye birikim süreçleri ile tarihsel ilişkileri üzerinden ifşa ederken; öte yandan, hegemonyaya karşı/alternatif siyasal iktisadi tasarıları ve söylemleri inşa edebilmenin imkânlarını arıyor.

    dosyamızda son iki yazıda kapitalizmin ve emperyalizmin tarihini bir kere daha okuma fırsatı bulurken kapitalist dünya ekonomisine alternatiflerin neler olabileceği konusunda kimi ipuçları görüyoruz. cem somel kapitalist üretim ilişkilerinin yayıldığı coğrafyada merkez-çevre hiyerarşik yapılanmasını ve zenginliğin kutuplaşmasını anlatıyor. emin akçaoğlu bu yapılanmanın ve kutuplaşmanın en önemli eyleyenlerinden biri olan çok uluslu şirketlerin faaliyetlerini çözümleyerek biriken sermayenin mekânda dengesiz dağılmasının önüne geçmenin bir yolu olarak azgelişmiş ülkeler arası ticari ilişkileri artırmakla bu ülkelerin en azından siyasal düzeyde yeni seçenekler bulabileceğini savlıyor. dosyamızda son sözü, akçaoğlu'nun savını bir adım daha ileri götüren somel alıyor. somel çevre toplumunun merkez ülkelerine kaynak transfer etme mekanizmalarından kurtulmasının sistemden huruç etmesine bağlı olduğunu anlattıktan sonra, emperyalizme ve kapitalizme karşı samimiyetle eyleyen, yazıp çizenleri huruçta karşılaşılacak sorunlara kafa yormaya davet ediyor.

    emperyalizm karşıtı direnişin iki büyük ismi, frantz fanon ve mahmud muhammed taha, beşinci sayımızın portre konukları. seven ağır, bütün bir yaşamı boyunca yeryüzünün lânetlileri için mücadele eden; bilimin ancak herkes için daha fazla özgürlük, herkes için daha fazla eşitlik, herkes için bağımsız, onurlu ve insanca bir yaşam talep etmek ve direnmek adına yapılırsa bir anlamı olacağını gösteren fanon’u, ona yakışır bir dil ve biçemle anlatıyor. fanon’un onurlu direnişini siyaset sahasında sürdürmeye çalışan; fikirlerinden taviz verip mütehakkim galiplerle işbirliğine gitmektense mücadelesi uğruna ölümü göze alabilen sudanlı taha’nın yaşamı ve fikirlerini esra duru’nun kaleminden okuyoruz.

    bu sayımızın kültür-sanat bölümünde iki yazı bulunuyor. bunların ilki alaattin oğuz’un kaleminden gene bir simge ismi, nil deltasından yankılanan efsanevi ses ümmü gülsüm’ü konu ediniyor. bir sonraki kültür-sanat yazısında ise edip a. bekaroğlu, hollanda’daki saklı afganistan adlı sergiyi eleştirel bir açıdan anlatıyor. kitabiyat bölümünde ise, kapitalizm ve emperyalizm karşıtı mücadelenin olanaklarına biri kuramsal, diğeri somut bir direniş hareketi üzerinden değinen iki ayrı kitabı tanıtıyoruz: elif uyar, küreselleşmeye güneyden tepkiler; nevra kırbaşoğlu ise islâm’ın silahsız askeri adlı kitapları mercek altına alıyorlar.

    dergimizin bu sayısının gündem bölümünde mehmet bekaroğlu ve nuray mert’in son siyasi gelişmeleri değerlendiren yazıları yer alıyor. araştırma- yorum bölümünde ise nevra akdemir’in kaleminden bugünlerde türkiye’yi sıkça meşgul eden tuzla gerçeğinin kapsamlı bir çözümlemesine yer verdik.

    son olarak, beşinci sayımıza katkıda bulunan tüm yazarlara katkılarından ötürü müteşekkiriz. özellikle şükran duyduğumuz bir yazarımızı burada bir kez daha zikretmek isteriz. saygıdeğer fikret başkaya hocamız, sayımız hazırlanırken geçirmiş olduğu rahatsızlığa ve yorgunluğuna rağmen dergimize kıymetli katkısını esirgemedi. kendisine hem şükranlarımızı sunar, hem de bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi bildiririz.

    "neoliberalizmin ideolojileri dönüştürücü etkisi" başlıklı altıncı sayımızda buluşmak üzere!
  • yeni sayısı nihayet çıkmış olan dergi. dosya konusu "türkiye'de müslümanlar ve kapitalizm".

    dosya bünyesinde ilhami güler, deniz yıldırım, muhammed mert korkmaz, ali ekber doğan, çağıl bakacak ve muhammed nur denek'in yazıları var. ebu zerr de unutulmamış elbet, besim altünöz bir portre yazmış kendisi hakkında.

    ayrıca altay ünaltay, askon başkanı mustafa koca ve vakit gazetesi yazarı atilla özdür'ün katıldığı bir soruşturma yapmışlar. soruşturma soruları hayli ilginç. mesela "... bu düzende sermaye sahibi kişiler çok sayıda işçiyi işten çıkararak aileleriyle birlikte açlığa mahkûm edecek kudrettedir. sizce sermayedarların işgücü üzerinde bu tahakkümü islam’ın adalet ilkeleri açısından nasıl değerlendirilmelidir?". bir başka soruda ise “mülk allah’ındır” anlamında ayetler var. buna karşılık “zekâtı verilmiş mal helâldir” görüşü de var. sizce kapitalizmdeki mülkiyet ve sermaye ile islam’daki mülkiyet ve zenginlik kavramları aynı mıdır?" diye sorulmuş.

    yine dosya bünyesinde bir de ilhami güler'in ahmet çiğdem ile "kapitalizm dönüşürken islam ve islamcılık" başlıklı bir söyleşisi var.

    dosya haricinde ismail beşikçi hocanın "kürt sorunu karşısında türk düşün hayatı" başlıklı bir makalesi var ki türk düşün hayatının önemli isimlerine kürt sorununa bakışları üzerinden ciddi bir eleştiri yöneltmiş. doğudan'ın bir önceki sayısında üzerine incelemeler yayımlanan cemil meriç, idris küçükömer, hikmet kıvılcımlı, kemal tahir ve nurettin topçu'nun kürt sorunu karşısındaki tutumlarını eleştirerek başladığı yazısında adnan adıvar, sencer divitcioglu, mümtaz turhan, ziyaeddin fahri fındıkoğlu gibi birçok aydının bu konudaki suskunluğunu da teşhir etmiş.

    diğer bir dosya harici yazıda ise ali murat irat, alevi sorununu alevi çalıştayları üzerinden incelemiş.

    hrant dink bu yıl da unutulmamış elbette. hrant'ın katli ve o günden beri geçen süreçte yaşananlardan duyulan hüzün ve infial bu yazıda en iyi şekilde yansıtılmış.

    gündem yazılarında ise mehmet bekaroğlu "iran savaşı yakın mı?" diye sormuş, muhammed m. korkmaz ise 2010 mali yılı bütçesinin ekonomi-politik analizini yapmış.

    velhasıl yine dolu dolu bir sayı.
  • dosya konusu "yeni osmanlıcılık: batı ile ilişkilerde yeni bir evre" olan son sayısı çıkmış olan dergidir. mavi marmara katliamı sebebiyle ateşlenen akp'nin bölge politikaları konusundaki tartışmalara denk gelmesi yerinde olmuştur. kapak fotoğrafı da tam isabet: filistin-türkiye bayraklı bir gösteriden enstantane.

    sayı editörlüğünü özlem uyan'ın yaptığı sayıda mehmet bekaroğlu, akif emre ve ceyda karan'ın katıldığı bir yuvarlak masa tartışması var. mısırlı bir türkiye uzmanı olan mustafa el-labbad ile de türk dış politikasının bölgedeki karşılığının ne olduğu üzerine bir mülakat yapılmış. dosya içerisinde ilhan uzgel ve volkan yaramış, fulya atacan, kansu yıldırım, serhat toker ve kıvanç özcan'ın yazıları var. cem somel ise dosya harici bir gündem yazısı ile herkesin anlayacağı dille ve tabii ki emekçi perspektifinden yunanistan'daki mali krizi anlatmış.
  • günümüzde küresel kapitalizmin silahları doğu'ya karşı acımasız bir şekilde doğrultulmuştur.

    bunu söylemek ne küresel kapitalizm diye muğlak bir öteki tanımlayıp bütün kötülüğü ona atfetmek, ne de doğuyu mistifiye edip romantik bir direniş hareketi ummaktır.

    sadace açık birkaç gerçeğin yoğunlaştığı bir bölge olarak doğu'ya ve onun direniş potansiyeline dikkat çekmektir. petrol savaşları, darbeler, demokrasi götürme meraklıları, yapısal uyum programlarıyla geleneksel bağlarından koparılan ve piyasalaştırılan ilişkiler...

    doğudan, bütün bunların bir arada yaşanmasına dikkat çekmek ve bu bölgenin sesini daha çok duyurmak için harika bir fırsat olsa gerek.
hesabın var mı? giriş yap