• doktorlara karşı olan sinir ve nefretin yanında sanıyorum ki devede kulak kalıyordur.
  • muhteşem sağlık sisteminin eleştirilemeyecek sonucudur, garip karşılanmamalı.
  • sürekli sistem ile ilgili problemleri doktora yıkan insanlara duyulan güzel duygu durumu. tırsın tabi.
  • bademciklerim olmuş ceviz gibi. gittim kulak burun boğaza. açtım ağzımı hanımefendi bu dili bastırmak için kullanılan tahtadan ıvır vızırın adı neyse işte onunla bademciklerime değmeye çalışınca istem dışı öğürdüm zaten yutkunamıyorum baya kötü yani bademciklerim şöyle gelişti olay;

    - ağzıma soktu o tahtayı öğğrrrrkrkk böhöhöhöhöh!!! (gözlerim yaşardı anında)
    - napıyorsun ?
    - ya sen nabıyosun asıl boğazıma kadar soksaydın?!
    - açarmısın !
    - açık!
  • doktorun yaşı arttıkça azalan şey. sinirlenecek şeyler azaldığı için değil; meslekte tecrübe kazandıkça, böyle insanlardan o kadar fazla olduğunu görüyorsun ki, tepki vererek hiç bir şey kazanmadığını ve kazandırmadığını; aksine kendini gerdiğini ve diğer hastalarına vermen gereken dikkatinin dağıldığını anlıyorsun. 7 senelik doktor ve buna tıp fakültesini eklersek 13 senedir işin içinde olan birisi olarak, eskiden çok sinirlendiğim şeylere artık sadece boş boş bakıyorum ki günümü etkilemesin.
    mesela nöbetçiyimdir; kemoterapi görmekte olduğu tipinden gayet belli; saçı yok kaşı yok ağzı maskeli bir çocuğu önden aldım diye davarın biri bağırır : 'sıra yok mu sıra, bu niye önden giriyor'
    şimdi böyle birşey yapmak için iflah olmaz bir o.ç. olmak lazım, herkes hemfikir olmalı
    eskiden verdiğim tepki: kime öncelik vereceğimi sana sormuyorum (kavga geliyor)
    (çünkü o sırada hasta çocuğun ailesi ile empati yapıyorum ve çok sinirleniyorum)
    şimdi verdiğim tepki: beyefendiyi dışarı alalım
  • haklı sinirdir. bilgi çağında beden hakkında en ufak bir fikri olmayan insanların saçma sapan soruları ve hurafeleriyle mücadele etmek, kendisine gelinmesine rağmen güvenilmeyip hastanın kafasının dikine gitmesi, sonra da doktorun ya da tedavinin suçlanması, bir günde yüzlerce hasta, uzun yorucu saatler, doktorun da bir insan olduğunu unutarak sürekli kapısının açılıp içeri dalınması, her an kendilerine yönelebilecek şiddet tehdidi altında işini yapmaya çalışmak...doktorluk kadar zevkli bir meslekte zevk mi bırakır bunlar? elbette sinir sahibi olur insan.
  • bugün yaşadığım olayı anlatmak istiyorum.
    bugün yoğun bakımda nöbetçi doktor benim ve gündüz palyatif bakım denilen genelde yaşça ileri hastaların bulunduğu bir bölümde çalışmaktaydım. saat 15.15 gibi dahiliye polikliniğinden beyaz kod verildi. bilmeyenler için açıklayayım beyaz kod sağlık çalışanına sözlü yada fiziki şiddet durumunda verilir.
    neyse. arkadaşımı merak edip polikliniğine gittim ve olayı öğrendim. sırası gelmeyen bir hasta ( bir sonraki hasta kendisi bu arada) sırasında içeri girmiyor, doktor hanım uyarıyor ve kavga çıkıyor, hakaretler uçuşuyor, hekimin üstüne yürünüyor ve araya birileri girip bir şekilde engelleniyor ve arkadaş dışarı çıkarılıyor sonra da beyaz kod veriliyor. olaydan sonra hekim arkadaşımız sinirinine hakim olup içerideki hastayı mağdur etmeden muayenesini yapıyor ve sıradaki hasta geliyor. sıradaki hasta ise kavga ettiği hasta zaten, içeri giriyor, pişkin şekilde yakınını muayene ettiriyor sonra da gidip cimere şikayet ediyor. ben bu olaylardan sonra geldim polkliniğe.
    neyse devam ediyorum.
    arkadaşımın kendisine gelmesi için onu poliklinikten çıkardım çünkü elleri titriyor sinirleri bozulmuş, git dinlen diyorum ve kalan hastalar mağdur olmasın diye yerine ben geçip kalan hastalara bakmaya çalışıyorum. bu sırada saat 16.00 gibi acile bir hasta geliyor. hasta 86 yaşında bir teyze böbrekler iflas etmiş diyalize girmesi gerekiyor ve beni konsültasyon için çağırıyorlar çünkü arkadaşım bakacak durumda değil. acile gidiyorum teyze çok kötü hayati tehlikesi var ve kendisine yoğun bakımda zorla bir yer buluyorum anestezi uzmanını arıyorum diyaliz için özel damaryolu açmak gerekiyor. bir yandan nefroloji ( yani böbrek ile ilgilenen asıl uzman) arıyorum diyaliz için tedavi planlıyoruz. teyze katater açtırmak istemiyor. bir saat boyunca acil müdahale yapıp uğraştığımız teyze kendisini kurtarmaya çalışan biri dahiliyeci diğeri anestezis olan iki doktorun suratına şöyle okkalı bol balgamlı bir şekilde tükürüyor. üstüne ana avrat ne varsa küfrediyor. biz napıyoruz biliyor musunuz? bir bezle suratımızdaki tükürüğü silip katater açmaya devam ediyoruz çünkü eğer hastayı diyalize almazsak hasta kaybedilecek. teyzeyi zamanında diyalize aldık, rahatladı ve hayati tehlikesi kısmen de olsa ortadan kalktı. işte bir yaşam kurtardık belki, üzerimize düşeni yaptık ve bununla gurur duymuyoruz, övünmüyoruz, övgü beklemiyoruz. anestezist arkadaşım başka hastalar ile ilgilenmeye gitti ben akşam yemeğini kaçırdığım için kantinten tost yemeye gittim ve arkadaşım moreli bozuk canı sıkkın çalışma şevkini yitirmiş şekilde eve gitti.

    şimdi oturdum ve düşünüyorum. gün içerisinde olanlara anlam vermeye çalışıyorum. anneme babama göstermediğim sabrı nasıl başkalarına gösterdiğimi düşünüyorum. ülkede doktor olmanın anlamını sorguluyorum. bunca emeğe değdi mi diyorum. uzman olmak için 6 sene fakülte 2 sene zorunlu hizmet ve üstüne 4 sene daha fakülte yapıp çalıştığım yere bakıyor gördüğüm muameleye bakıyor ve değdimi lan şimdi diyorum. üstelik 31 yaşında taze bir doktor iken tükenmişlik sendromu yaşıyorum. şu bizim teyze hayati tehlikeyi atlattı sayılır yakında da taburcu olur yaptıklarını hatırlamaz bile. ya benim onca emekten sonra yediğim hakaretler, ya arkadaşımın haksız yere yediği hakaretler bu kadar kolay unutulur mu acaba diye düşünüyorum. çıkmayan sağlıkta şiddet yasası çıksa bile bizi korur mu diye düşünüyorum. daha 2 hafta önce gaziantep’te kimliksiz giriş yapmaya çalışan hastası tarafından yumruklanıp dudağı patlayan meslektaşımızı şu an kim hatırlıyor diye düşünüyorum. onca yetişmiş doktorun yurtdışında meslek yapmak istemelerinin altındaki haklı gerekçeleri düşünüyorum. çocuk hastanesi acilinde nöbet tutarken daha çocuğu bile göstermemiş olan ebeveynin kalkıp eşime “bu çocuğa birşey olursa görürsün” diyip belindeki silahı gösterdiği günü düşünüyorum... çok üzgünüm ama hiç sinirli değilim. çünkü sinirlenmek bile bir tepkidir. benimse tepki verecek kadar bile umudum yok bu insanlıktan. sadece üzerimize düşeni yapıyoruz ve toplum kendi bataklığında boğulmaya devam ediyor. işin acısı bizi de içine çekmek için elinden geleni yapıyor. yazık...
  • yerine göre olabilendir.
    ne kadar cahil insan var yetişemiyoruz, asla yetişemiyoruz.

    bir arkadaşımın başına gelen olay.
    sizin binbir güçlükle 4 saat uğraşıp başarılı bir şekilde kapattığınız eli hasta gidip söylediğiniz biçimde pansuman yaptırmazsa, orası enfeksiyon kaptığı için yaptığınız bütün ameliyat çöpe giderse ve bu durumdan hasta sizi sorumlu tutarsa sinirlenmemek elde mi??

    neye sinirlendiği belli değilmiş, hasta profilinden bihaber anca oturduğunuz yerden hala "ben istediğim gibi davranırım ama doktor sike sike hizmet edecek" modunda konuşmakla olmuyor o işler.
  • çalıştığım küçük şehirde karşılaşmadığım. açıkçası derdimi anlatabiliyorum, istersem rapor veriyorlar. kimi biraz çılgın numara istiyor, akşam dışarı çıkalım falan diyorlar. şehrimizin küçüklüğü ile alakalı olabilir bu durum ama. küçük şehirlerde anlayışlılar gibi geldi bana.
hesabın var mı? giriş yap